Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Günler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
16 ENDONEZYA ENDONEZYA 17 Orada yatıyorlar, orada kalkıyorlar, orada yiyorlar, orada içiyorlar; orası Borneo adasında bir nehir MAHAKAM’DA YAŞAM Yazı ve fotoğraflar Selda Sefer ğustos ayında Fest Travel’in düzenlemiş olduğu bir A turla, Türkiye’den Mahakam’a gidecek grubun bir üyesi olarak heyecanılı ve 30 saat süren bir yolculuktan sonra, dünyanın üçüncü büyük adası Borneo’nun yaklaşık üçte ikisini kaplayan Kalimantan’in Balikpapan şehrine ulaştık. Balikpapan sanayileşmiş bir kasaba, petrol ve kömür yatakları var burada ve tabii ki rafineriler. Batılılar bırakmamış petrolün peşini, buralara kadar gelmişler. Biz bu kasvetli kasabayı görmeye gelmedik tabii ki. Burayı sadece Mahakam Nehri gezisini yapabilmek için bir üs olarak kullandık, o kadar. ‘‘Sungai Mahakam’’ yani Mahakam Nehri Borneo’nun ikinci en uzun nehri ve Kalimantan’in en önemli ulaşım yolu, yani bir yaşam kaynağı. Ertesi gün Balikpapan’dan Loajanang’a gittik, nehir yolculuğumuzu yapacağımız ‘‘Houseboat’’ yani yüzen evimiz bizi burada beklemekteydi. Teknemizin adi ‘‘Kutai Premai’’ yani ‘‘Güzel Bölge’’ anlamına geliyormuş. Tekneye yerleştikten sonra Yukarı Nehir için yola çıktık. İlk öğle yemeğimiz sonraki günler için heyecan vericiydi: yengeç, balık ve sebze. Mahakam Nehri, çevre kirliğinden nasibini almış, nehir kenarında evler, atölyeler, koca ayaklı çelik köprüler. Nehir boyu sular üstünde çekilen iri ve kocaman olin ağa cı kütükleri, adanın diğer şehirlerine en ucuz yolla götürülüyor. Bu ağaç her yerde kullanılıyor, özellikle evlerin yapımında. Evler demir kadar kuvvetli olin kütükleri üstünde inşa ediliyor ve tabii ki suyun üstünde yaşayan bu insanlar nehirde yıkanıyor, nehre tuvaletlerini yapıyor, bu suyu evlerinde kullanıp, yemek yapıyor ve bu nehirden çıkanla besleniyor. Biz de Mahakam Nehri gezisi boyunca onlar gibi yaptık, o güzelim mavi yengeçleri yerken; o kadar lezizdi ki nereden geldiğini bile düşünmedik. Mahakam’da ilk durak Kumala adasıydı. Burası bir gezinti yeri, bizi pek etkilemedi ki hemen oradan ayrıldık. Çelik vücuduyla haşmetli duran ve buraya hiç yakışmayan Kartanigara Köprüsü’nü görüp devam ettik. Bir sonraki gün Muara Muntai’ye yanaştık. Fotoğraf makinelerimizle çevreyi keşfetmeye başlamıştık. Burası da artık kendi özgün halinden yoksun kalmış, medeniyetin bütün kötü alışkanlıklarını almış. Çamur deryasının ortasında direkler ve tahta yürüyüş yolları üzerinde kurulmuş bir yer Muara Muntai, ama yollar geniş ve düzenli. Bugünü güzel yapan şey geceyi bir Dayak Kö yü’nde, kendilerine özgü evler olan ‘‘Lamin’’ yani ‘‘Uzun Evler’’de kalacak olmamızdı. Teknede öğle yemeğimizi yedikten sonra, tabii ki aşçımızı da yanımıza alarak üç kişilik kanolarla Tanjung Isuy’a doğru yola çıktık. Yolda bizi diğer bir sürpriz bekliyordu: Bardaktan boşanırcasına yağmur Ne zamandır insanların beklediği yağmur, çünkü bu sene aşırı kuraklıktan nehirde su azalmıştı ve birçok yere nehir yoluyla gidilemiyordu. Yol boyunca global ısınmanın doğaya verdiği zararı kendi gözlerimizle görmüş olduk. Kütükler üstünde evler, susuzluktan artık suyun üstünde yürüyen ve balık ağlarını atan inatçı balıkçılar, özgürce uçan rengarenk kuşlar Galiba bizler uğurlu geldik buralara diyerek ara sıra güneşi görüp ara sıra ıslanarak vardık en sonunda. Burayı gezmeye başlamadan önce biraz ‘‘dayak’’lardan söz etmek istiyorum. Dayak bir şemsiye adı diyor benim rehber kitabım. Gerçekten de kadınların kafalarına taktıkları şapkalar aynen bir şemsiye gibi. 2 bin 500 yıl önce Güneydoğu Asya’dan geldiği sanılmakta. Şu an Endonezya hükümeti tarafından kültürleri korunan bu insanlar doğayla iç içe yaşamaktalar ve hala eski geleneklerini sürdürmekteler. Biz de burada devlet tarafından koruma altına alınmış, restore edilmiş ve el sanatları merkezi ve motel olarak işletilen bir Uzun Ev’de kalacağız. Tanjung Isuy’da ‘‘Benuaq Dayak’’ları ve kendilerini Dayak’lardan daha üstün gören Müslüman Banjar’lar yaşamakta. Gezimiz, eski bir Uzun Ev olan ‘‘Lamin’’’i gezmekle başladı. Ev tamamıyla ağaçtan inşa edilmiş. Evlerin kapılarında totemler var. Bunlar timsah, maymun, yılan gibi figürler. Evlerini mitolojik figürlerle kötü ruhlardan koruyorlar.Yemekten sonra, köylülerin de katıldığı unutulmaz bir dans şöleni sunuldu bizlere. Çoluk, çocuk, yaşlı, genç herkes katıldı bu şölene. Tabii ki bizde Pirinç hasadı dansı, çocuğa isim koyma dansı, kötülükleri kovma dansı Sonra samanlar katıldı aramıza, onlar bizim sema zenler gibi giyinmişlerdi sadece üstleri çıplaktı. Uzun etekleri vardı, dönerek dans ettiler. Sonunda bizi de aralarına alıp suyla takdis edip, yine bu çiçek kokulu suyla sıvadılar vücudumuzun açıkta kalan yerlerini. Akşam Lekak Kidau’dayiz. Uzun kulaklı kadın ve erkekleri görmeye geldik, yani Kenyah Dayak’larını. Gayet çamur bir yoldan yürüyüp gösterinin yapılacağı eve doğru yürüdük. Çatıdan aşağı ağaçtan oyma güzel bir kuş asılmıştı, buradaki en değerli şey: ‘‘Hornbill Kuşu.’’ Yine coşkulu bir dans gösterisinin ortasındayız. Önce karşılanma dansı. Kadınların ellerinde bu değerli kuşun tüyleri, giysilerinde boncuklarla bezenmiş kuş ve çiçek motifleri, kuş gibi hareket ederek dans ediyorlar. Burada asıl kadınlar kollarına ve bacaklarına bilezik şeklinde dövme yaptırıyorlar, her birinin taktığı başlıklar farklı. Bir de kulaklarına ağır küpeler takarak kulak memesini büyüten erkek ve kadınlar var. Yine çamur yoldan geri döndük de sabah gözlerimizi bir donem ‘‘Kutai Krallığı’’nın başkenti olan aşağı Mahakam bölgesinin ufak kentlerinden birinde açtık. Şehri gezmeye Cuma Mescit’ten başladık. Hollandalılar tarafından 130 sene önce yapılmış çok tipik bir mimariye sahip cami, farklı ellerden çıkmış olduğunu hissettiriyor. Teknemize öğle yemeği için döndük, bu son yemeğimizdi. Çünkü artık Loajanan’a inip orada teknemizi terk edip aracımızla Balikpapan’a geri dönecektik yani Mahakam Nehri yolculuğumuz bitiyordu.