Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Günler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
EVVEL MASAL İÇİNDE Deniz Som uropa’nın, antik çağ söylencelerinde tanrıların tanrısı Zeus’un kaçırıp ırzına geçtiği sayısız kızlardan biri olduğunu ve tecavüzle başlayan bu ilişkinin bir aşka dönüşmesi ile Europa’nın Zeus’a üç oğlan, Avrupa kıtasına da adını verdiğini bilir misiniz? Bilirsiniz de bilmezden gelip; dallarının altında aşk tohumlarının atıldığı çınar ağacını Avrupa Birliği’nin simgesi yapmaz; İsa’nın on iki havarisini yıldızlaştırırsınız. Oysa o altın sarısı yıldızların altında Avrupa’nın elden giden namusu vardır! Evvelin masal içinde olduğu yıllarda Akdeniz’in doğu kıyısında Tyros diye bir kentte başlıyor Avrupa’nın öyküsü. Tam adres vermek gerekirse; bugünkü Lübnan’da Sayda ile Akka arasında ve adı sonradan Sur olan kentte doğuyor Avrupa. En kısa tarifi ile Filistin kıyısında; günümüzün sorunlar yumağı Ortadoğu’nun orta yerinde. Avrupa’nın babası, Tryros kentinin kralı Agenor ve öyle sıradan biri değil; Denizler Tanrısı Poseidon ile peri kızı Libya’nın oğlu. Eğlenmeyi, gezip tozmayı seven ama asla hoppa olmayan kral kızı Avrupa’nın en büyük eğlencesi sabah uyandığında kız arkadaşlarıyla birlikte ellerinde sepetlerle deniz kıyısına gitmek ve bahçelerden çiçek toplamak. Çiçek bahçeleri güller, nergisler, sümbüller, menekşeler içinde cennetten farksız. Kızlar, rengarenk çiçeklerden buketler yapıyor, başlarına çelenkler örüyor, gülüp oynuyor; bazen bahçelerin içinden akan sularda serinliyor, bazen denize giriyor. Zaten yapacak başka iş yok! Bir ilkbahar gecesi Avrupa’nın rüyasına iki kadın giriyor... Aman yanlış anlaşılmasın; rüyada dahi olsa Avrupa için lezbiyenlik asla söz konusu değil. Üstelik o bir bakire. Rüyadaki kadınlardan biri Asya ve Avrupa’yı kendisinin doğurduğunu söyleyip kızını geri almak istiyor. Öteki kadın ise babaannesi Libya ve Avrupa’nın Zeus’un kararıyla kendine yani Afrika’ya ait olduğunu söylüyor. Asya iddiasında haklı görünüyor ama Afrika da haksız değil hani. Dünyadaki anakaralar bağımsız sınırlara sahipken bugün Avrupa dediğimiz kıta bir dağ silsilesiyle Asya’dan, bir boğazla Afrika’dan ayrılıyor. Açıkçası sonradan olma bir anakara! 21 E Avrupa saf ve temiz Ortadoğulu bir kızdı Avrupa’nın rüyası Kızımız Avrupa, sabah uyandığında rüyanın etkisinden kurtulamıyor ve gün boyu yorumlamaya çalışıp duruyor. Aynen, Avrupa Birliği’nden müzakere tarihi almış bir aday ülkenin müktesebatı yorumlamaya çalışması gibi. Aslında rüyanın yo rumu müktesebatın içinde. Çünkü rüya, bulutların ötesindeki dağın zirvesinde oturan Zeus’un eseri. Zeus, sarayında tembel tembel otururken Akdeniz kıyılarına doğru baktığında çiçeklerin arasında koşup oynarken gördüğü beyaz parlak tenli ve zeytin tanesi gibi iri gözleriyle güzeller güzeli Avrupa’ya fena halde abayı yakmış durumda. Hem de kıskanç karısı Hera’ya rağmen. Fakat şu işe bakın ki, her şeye gücü yeten tanrıların tanrısı Zeus, karısı Hera’nın korkusundan Avrupa’yı baştan çıkaramıyor. He ra ile şiddetli bir kavgayı göze alarak kızı baştan çıkarmaya kalkışsa bu kez gencecik, taptaze, masum mu masum bir kızı ürkütecek. Zeus, Avrupa’nın aşkıyla yanıp tutuşuyor ve genç kızın koynuna hangi kılıkta nasıl gireceğini düşünmekten başka bir iş yapamıyor. Eğer o sıra dünyada ekonomik ya da siyasi bir kriz patlamışsa, Zeus’un gözünün Avrupa’dan başka bir şeyi görmemesi yüzünden olduğu kesin. Ve Zeus, boğa kılığına girmeye karar veriyor. Sonrası, bir sonraki sayıda...