02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

14 ADIM ADIM İSTANBUL Taksim’den çıktık yola Yazı ve fotoğraf Turgay Tuna ir pazar sabahında çıkıyoruz Taksim’den Beyoğlu’na.. İstanbul’un, henüz yeni yeni gözlerini açtığı, simitçilerin Taksim Meydanı’nı mekân tutmaya başladığı saatlerde... Bir dolu martı geçiyor başımızın üzerinden, yeni bir güne göz kırpan İstanbul’u kanat dolusu selamlayarak... Kazancı Yokuşu’nun başındaki kaldırımın köşesine kurulmuş geceden kalma bir ayyaş, sarman bir İstanbul kedisini kollarının arasına almış, belki de kendisini ısıtmak için usul usul okşuyor... İtalyan heykeltıraş Pietro Canonica’nın ellerinden çıkmış Cumhuriyet Anıtı’nın iki yanında Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşları uzun, dalgın bakıyorlar ufuklarda bir yere!.. Tunç yüzünde bir burukluk seziyorum yüce önderin.. Sanki, ‘‘Size bıraktığım emanete böylesine mi hıyanet edecektiniz?’’ der gibi bir hali var?.. Pembe, yeşil mermerleri gibi tüm bronz akşamı İtalya’dan getirilmiş bu heykel Cumhuriyet Türkiyesi’nin ilk figüratif anıtları arasında yer alıyor. Halkın seve seve, yürekten fazlasıyla ödediği bağışlarla yapılmış bu görkemli anıt... Laik düzenin, çağdaş uygarlığın aşkına... Çevresinin düzenlenmesi, Taksim’in kentin en büyük meydanlarından birine dönüştürülmesi, Fransa’dan çağırılan şehircilik uzmanı Alain Prost tarafından gerçekleştirilmiş... Prost; Casablanca ve Marakeş kentlerinin düzenlenmesine de imzasını atmış bir uzman. B Maksem’den Taksim’e Kentin bu ünlü meydanı, adını, bir zamanların Caddei Kebir’i başında bir nöbetçi kubbesi gibi yükselen su şebekesinden alıyor. Bugün hâlâ ayakta ve dimdik... Hem de üzerindeki iki adet ‘‘kuş eviyle’’ birlikte. Eskiler ‘‘Maksem’’ derlermiş bu yapıya, Arapça’da ‘‘dağıtılma’’ anlamına gelen bu sözcük, zaman içinde Türkçeye uyarlanarak Taksim olup çıkmış ve tabii ki İstanbul’un en büyük iki meydanından birine adını vermiş. Kitâbesinde de yazılı olduğu gibi 1732 tarihli. Belki de tüm Osmanlı padişahları içinde suyu en çok seven hünkâr III. Ahmet tarafından yapılmış. Hani, Topkapı Sarayı’nın girişi önündeki İstanbul’un en büyük anıtsal çeşmesi var ya; işte onu yaptıran padişah.. Kapısı üzerindeki üç beyitlik kitâbede ‘‘her şeye su ile hayat verdik’’ yazılı.. ama, ne var ki ‘‘Maksem’in’’ çeşmesi İstanbul’un hemen tüm tarihi çeşmeleri gibi aynı kaderi paylaşıyor.. Suyu akmıyor.. Evet, yavaş yavaş, sabah mahmurluğunu üzerinden atmaya çalışan İstiklâl Caddesi’ne giriyoruz. Yani Beyoğlu’na.. Solda, Sıraselviler’e giden caddenin başındaki burger’cinin yerinde, bir zamanlar İstanbul’un en popüler kahvehanelerinden biri olan Eptalofos yer alıyormuş. Sazendelerin, fasıl heyetlerinin takıldığı, gün batımına kadehlerini kaldıran musikişinas akşamcıların buluşma yeri.. Rumca bir isim olan Eptalofos’un anlamı: ‘‘Yedi Söz’’... Hemen arkasında yükselen iki çan kuleli muhteşem yapı ise İstanbul’un en büyük Ortodoks Rum kilisesi Aya Triada.. Hıristiyanlıktaki kutsal üçlüye adanmış. 1880 tarihli. Pazar günlerinin sabahlarında muntazaman ayin yapılan Rum kiliselerinden biri. İstiklâl Caddesi’nin girişinde, günümüzde Fransız Konsolosluğu olarak bilinen görkemli taş yapı, eski bir Fransız hastanesi. İki yüz yıla yakın bir zaman burada veba, tifo, tifüs gibi bulaşıcı hastalıkların pençesine yakalanmış insanların tedavisi yapılmış. Ama şimdilerde konsolosluk olmasının da ötesinde bambaşka bir misyonu var. Burası yıllardan beri Fransız Kültür Merkezi olarak hizmet veriyor. Aynı zamanda, kütüphane, vide
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle