Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
TIRIŞIK Nabi Tırışık nabitirisik@atiktuk.com HER ŞEY DAHİLCİLER KİM? Kulağıma kadar geldi. Bir şayia çıkartmışlar. Neymiş efendim, ‘‘Nabi Tırışık makalelerinde her şey dahilcileri kolluyormuş. Başıbozuk, fitne fücur taifesi salvoya bir kez başladı mı, susturmak kabil değil! Bunları haşmetli Sultan Süleyman susturabilmiş mi ki naçiz kulunuz, Nabi Tırışık susturabilsin! Ne kadar ‘’ne alakası var yahu‘‘ diye hançeremi paralasam da faidesiz! Bu kökü dışarıda (..da demeyeyim artık AB’ye girdik sayılır) bu Şam şeytanı haymatloslar, bir nakarat tutturmuş. Aynı teraneyi ilk mektep müsameresine çıkmış rond bebeleri gibi tekrarlayıp duruyorlar: Nabi Bey her şey dahilcileri kolluyor! Haa! Geçtiğimiz yaz, bazı makalelerimde ‘’Ben beş yıldızlı tesisleri neden severim, hele bir de her şey dahil olur ise neden tadından yenmez‘‘ şeklinde turizm hususunda, gelecek kuşaklara intikal edecek fenni tespitler yapmaya yeltenmiş olmam elbette gerçektir. Bir araştırma soruşturma, bir iktisadi inceleme yapmaya niyetlenmiş ve bunun için makalelerimde ‘’tesisleri bizzat dolaşma talebi‘‘ beyan etmiş olduğum da doğrudur. Lakin bunca istek izhar etmiş olmama rağmen bu isteğe icabet eden olmuş mudur? Olmamıştır! Bir inayet sahibi arayıp, ‘’Nabi Bey, buyurun yerinde bir tatbikat yapın, ilim nizamınca derleyin‘‘ diye tarafıma bir bilet tevdi etmiş midir? Etmemiştir! Bir memleketperver maliki müessese, ‘’buyurun edebi vüsatınız genişlesin, hadisenin şümulüne bihakkın, şu lezzetlerin tadına bakarak vakıf olun‘‘ diyerek, minibarı imanına kadar dolu bir ‘’dabıl‘‘ oda takdiminde bulunmuş mudur? Bulunmamıştır! E, ben bu muallel dimağlıların nesini kollayayım! Koca yaz geçmiş de Nabi Tırışık bir etli ekmeklerini mi yemiş? Buyursun yesinler şimdi birbirlerini! Karadeniz’in incisi Ağva on birkaç yıldır popülerlik kazanan S gezi beldelerinden biri olan Ağva, Karadeniz kıyısındaki yeşil bir inci. Bu inci uzun sürmeden özlem duyduğu mavi denizine kavuşuyor. Kavuşurken de gelin bu güzelliğe siz de tanık olun diyor. Ağva’da olan, Ağva’yı yaşayan her canlı çok mutlu. Baharda tomurcuklanan çiçekleri, yemyeşil ağaçları ve onu hayranlıkla izleyen insanları, iki göl arasındaki bu belde de sevgiyle yaşıyor. 97 kilometrelik yolu ile İstanbul’un yanı başındaki Ağva’ya Şile yolundan gidiliyor. İstanbul’un kuzeydoğusunda ve Karadeniz kıyısında yer alan Ağva, huzurlu hafta sonu kaçamakları için ideal bir belde. Latince’de iki dere arasına kurulmuş ‘‘göl’’ ve ‘‘su’’ anlamına gelen Ağva, İzmit’in Çal Tepesi’nden gelen Göksü ve Yeşilçay nehirlerinin arasına alüvyonlar üzerine kurulmuş. Eski zamanlarda Ceneviz ve Venediklilerin kolonisi olan bölge, 50 metre eninde ve 2.5 kilometreye varan kumsala sahip. Haziran sonunda başlayıp Ekim ayı sonuna dek süren deniz sezonunun yanı sıra Ağva, yıl boyunca gidilebilecek bir tatil yöresi. Kanolarla, nehir bisikletleri ile gezintilerde hem spor yapmak, hem doğanın huzurunu bozmadan keyfini çıkarmak çok güzel. Yazın kumsalında güneşlenebileceğiniz, kışın ise nehir kıyısında sıcak kahvenizi yudumlayıp yeşili seyrederken hayallere dalabilirsiniz. Yeşil ile mavinin hikayesine tanık olunan, belki de Kafdağı’nın ardındaki bir masal diyarı Ağva. Sırtını iki nehir arasına dayayan bir belde de ne yiyeceğiz diye fazla düşünmenizi gerek yok. Nehir kıyılarına sıra sıra dizilen restoranlarda nefis balıkları tadabilirsiniz. Bunlardan bazıları; çupura, levrek, kalkan, tekir, çinekop, istavrit, hamsi, lüfer... Ağva’yı gezdik dolaştık, birbirinden lezzetli balıklarını tattık, peki nerede konaklayacağız derseniz Kurfal Tatil Evi (0.216. 721 84 93 ), Ağva Yeişilçay Tatil Köyü (0.216. 721 73 48) seçenekler arasında. ormanının içinde yükseğe kurulan Labranda’ya, çukurlu yollardan geçerek gidildiği halde, buna oldukça değer. Kaplanların diyarı olarak da bilinen Labranda’nın kazısına çok sayıda grup katılmış, ilgilenilecek pek çok şeyi açığa çıkarmışlar. Geniş Zeus Tapınağı’nın dayanıklı temelleri ve belki de kutsal balıkların havuzu olan mermer yapı, toprak altından çıkarılan eserler arasında. Labranda kaynak suyuyla ünlü. Bir bardak içilesi suya hasret şehirliler, bu suyu içmeden tarihi yerleşimden ayrılmamalı. Kabak çiçeği dolması, çiçek kızartması, sarımsaklı gözleme, biber ekşilemesi, kiremitte pişmiş kuru fasulye, odun ateşinde balık, tadılması gereken lezzetlerden. Labranda’ya gittiğinizde konaklayacağınız işletmeler arasında Corinthia Labranda Hotel (0.252. 522 29 11) ,Corinthia Güllük Hotel (0.252. 522 29 37) sayılabilir. Şimdiden yolunuz açık olsun.