Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
22 AĞUSTOS 2008 CUMA haberler AYDINLANMA EMRE KONGAR C 5 Gazi Üniversitesi’nin ilk yönetim kurulu toplantısında dekanlara tehditler savurdu İşte Gül’ün rektörü Mahmut LICALI ANKARA Gazi Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Rıza Ayhan’ın, göreve geldikten sonra katıldığı ilk üniversite yönetim kurulu toplantısında dekanlara “Anlamayan dekana anlatmasını biliriz. Bir sarı zarf gönderir, soruşturma açar, o dekanın burnunu sürteriz. Hani bir söz vardır: Nush ile uslanmayanın hakkı kötektir” diyerek gözdağı verdiği belirtildi. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül tarafından 5 Ağustos 2008 tarihinde Gazi Üniversitesi Rektörlüğü’ne atanan Prof. Dr. Rıza Ayhan, 13 Ağustos’ta gerçekleştirilen üniversite yönetim kurulu toplantısında dekan ve dekan temcilsilerine hitaben bir konuşma yaptı. Üniversitenin sorunlarına ilişkin kararların alındığı yönetim kurulu toplantısında dekanlara sert ifadelerle gözdağı veren Ayhan’ın şunları söylediği belirtildi: “Biz devlet yönetiyoruz, dernek yönetmiyoruz. Kedi Sevenler Derneği’ne sadece kedi sevenler girer, kediden nefret edenler giremez. Bunu anlamayan dekanlara bunu anlatmasını biliriz. Bir sarı zarf gönderir, soruşturma açar, o dekanın burnunu sürteriz. Hani bir söz vardır: Nush ile uslanmayanın hakkı kötektir.” TAVRINA ŞAŞIRDI mesi için baskı gören Gazi Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. İbrahim Ethem Anar, Ayhan’ın toplantıya katılan bütün dekan ve dekan temsilcilerini tehdit ettiğini söyledi. Ortada hiçbir şey yokken Ayhan’ın neden bu konuşmayı yaptığına anlam veremediğini belirten Anar, “Rektör Bey’in bana karşı olan tavrı belli. İstifamı istedi. Ben reddettim” diye konuştu. YRIM YAPMAYACAĞIM’ DEMİŞTİ Yükseköğretim Yasası mevzuatları içerisinde görevini yaptığını belirten Anar, şunları söyledi: “Kimsenin kimseyi tehdit etmesine gerek yok. Kendisi üniversitenin en yetkili kişisidir. Demokrasi mi, İslamcılık mı, Faşizm mi? para al… Bina çöker de çocuğun meleklere kavuşursa, “Şehit oldu” diye teselli edilirsin… Dar ya da sabit gelirliysen, hastane sırasında beklerken ölürsen, paran yetmediği için tetkik yaptıramaz, ilaç alamaz ya da rehin kalırsan, ne gam… Nasıl olsa “Türkiye çağdaşlaşıyor, küreselleşiyor, uygarlaşıyor, daha da demokratikleşiyor”… ??? Hukuk devleti hak götüre… Resmen bir milyon kişinin, gayri resmi olarak kim bilir kaç milyon insanın telefonu dinleniyor… Özel yaşamlar gazetelerde televizyonlarda devlet eliyle teşhir ediliyor, iftiranın, çamurun bini bir para… İnsanlar bırakın telefonla konuşmayı, arkadaşlarıyla dertleşmeye bile korkuyor… Sabahın erken saatinde kapı çalınınca, “Acaba götürmeye mi geldiler” endişesi yaygın… İktidarı eleştirme hakkı yok… Çünkü çeteci diye hapse atarlar… Her lokantada içki içilemez… Her bakkaldan içki satın alınamaz… Büyük market zincirleri birçok kentte içki raflarını kaldırdı… Sporcular, şortla geziyor diye dayak yiyor… Mahalle baskısı her yerde kol geziyor… ??? Bir yabancı devlet başkanı konuk geliyor: İstanbul iki gün felç… Cankurtaranlara bile geçiş yasak… Hastalar, trafikte beklerken yolda ölüyor… Havaalanına giren, çıkan yollar kapalı… “Küreselleşen Türkiye”nin havayolu bağlantıları kesiliyor… İçerdeki ve dışarıdaki seyahatler, işler, toplantılar güme gidiyor… ??? Anayasa’ya göre: Türkiye Cumhuriyeti “Demokratik, Laik ve Sosyal bir Hukuk Devleti”dir… Gerçeklere göre: Bu rejimin adı “Demokrasi” midir? “Ilımlı İslam” mıdır? “Şeriat” mıdır? Yoksa düpedüz, bildiğimiz “Faşizm” midir? Kararı siz verin. DEKANLAR, AYHAN’IN ‘A Prof. Dr. Rıza Ayhan’ın başkanlık ettiği ilk yönetim kurulu toplantısında tehdit içeren bir konuşma yapması, dekanlar arasında şaşkınlık yarattı. İstifa et Tabii ki kusurumuz olursa soruşturma da açılır, ceza da verilir. Ama ortada henüz bir şey yokken, rektörün bu tavrı tamamen tehditten başka bir şey değil.” Ayhan, dekanlara gözdağı verdiği toplatıdan bir gün sonra düzenlediği kahvaltılı basın toplantısında ise gazetecilere üniversite yönetimiyle birlik ve dayanışma içerisinde çalışacağını, hiçbir ayrım yapmayacağını açıklamıştı. Ayhan, “Bana oy verdi, vermedi” ayrımı yapmadan herkesle birlik içinde olacağını söylemişti. Üniversitelerin, kavgayla hayatlarını sürdüremeyeceklerini belirten Ayhan, “Artık ben yok, biz varız. Ağaç dallarıyla gürler. Biz de dallarımız olan öğretim üyelerimiz, öğrencilerimiz ve diğer çalışanlarımızla gürleyeceğiz” demişti. AKP’ye güven azaldı İstanbul Haber Servisi AKP’ye yakınlığıyla bilinen Metropoll araştırma şirketinin anketine göre, halkın yarıya yakını hayatından memnun değil. Şirketin geçen yıl yaptığı araştırmada bu oranın yüzde 70 olması, AKP’den memnuniyetin azaldığını gösteriyor. Araştırmaya göre halkın büyük bir kesimi Anayasa Mahkemesi’nin kararının ardından AKP’nin politikalarını değiştirmesini istiyor. Halkın en çok güvendiği kurum ise yine ordu. Metropoll Stratejik ve Sosyal Araştırmalar Şirketi’nin ağustos ayına ait Türkiye’de siyasal durum araştırması, Türk halkının AKP’ye yönelik kapatılma davası, Ergenekon davası ve AKP’ye bakışı hakkında görüşlerini ortaya koydu. AKP NE YAPMALI? Araştırmaya göre halkın yüzde 48.4’ü hayatından memnun değil, yüzde 32.2’si ise memnun. Şirketin geçen sene ağustosta yaptığı araştırmada hayattan memnuniyet oranı yüzde 70’ti. Yüzde 58.2’lik bir kesim Türkiye’nin iyiye gitmediğini düşünüyor. İyiye gittiğini düşünenler ise sadece yüzde 37.2. Katılımcıların yüzde 54.3’ü “Ergenekon davası siyasi mi hukuki mi?” sorusuna “Siyasi” yanıtını veriyor. Halkın yüzde 58.9’u Ergenekon iddiananmesini tatminkâr bulmazken, tatmin edici olduğuna inananlar ise yüzde 22’lerde kalıyor. Halkın yüzde 48.8’i bu davadan etkili bir sonuç çıkmayacağı, yüzde 53’ü de davanın zanlılarının üzerine gidilmeyeceği düşüncesinde. Yaklaşık yarısı da davanın Türkiye’nin dış imajını bozduğu fikrinde.Halkın yüzde 69’u Anayasa Mahkemesi’nin AKP kararını olumlu karşılıyor. Anketteki “Dava sonucunda Anaya sa Mahkemesi’ne duyulan güvenin arttı mı azaldı mı” sorusuna verilen yanıtlara göre de güven yüzde 34.7 oranıyla arttı, yüzde 18.1 oranıyla da azaldı. Halkın büyük bir kesimi (yüzde 73.4) AKP’nin eski politikalarını değiştirmesi gerektiğini belirtiyor. Hatta AKP’li seçmenlerin yüzde 58.6’sı da bu düşüncede. Halkın yüzde 26.8’i verilen cezanın partiyi tedirgin edeceği ve rahat politika üretemeyeceğini düşüyor. Bunun tam tersi düşüncede olanların oranı ise yüzde 68.3. “AKP bu davadan kazançlı çıktı mı” sorusuna ise yüzde 50.4 oranıyla “Evet” yanıtı veriliyor. AKP’nin aslında zararlı çıktığını ve oylarını azalttığını düşünenlerin oranı da yüzde 32.7. Anketin kurum ve liderlere güven başlıklı kısmında ise halkın en çok güvendiği kurum yine ordu olarak gerçekleşiyor. Hollanda’da yaşamını yitiren Karataş için Gazi Mahallesi’nde tören düzenlendi Dursun Karataş toprağa verildi İstanbul Haber Servisi Hollanda’da yaşamını yitiren yasadışı DHKPC lideri Dursun Karataş, Gazi Mahallesi’nde düzenlenen törenle toprağa verildi. Cenaze töreni için sabah saatlerinden itibaren kalabalık bir grup, Gaziosmanpaşa ilçesindeki cenazenin bulunduğu Gazi Mahallesi Hacı Bektaşi Veli Gazi Kültür Vakfı Cemevi önünde toplandı. Cemevi önünde toplanan yaklaşık 5 bin kişilik grup, cemevinin morgunda bulunan Karataş’ın cenazesi önünde saygı duruşunda bulundu. Daha sonra kortej oluşturan grup, cemevi önünden Gazi Mahallesi eski karakol binası önüne dek sloganlar atarak yürüdü. Kızıl bayraklar ve Karataş’ın posterlerini taşıyan grup yürüyüş boyunca çeşitli sloganlar attı. Bölge esnafının dükkânlarını kapattığı gözlenirken, polis helikopterleri de gün boyunca Gazi Mahallesi’nin üzerinde güvenlik uçuşları gerçekleştirdi. Karataş’ın cenazesi Yeşil Cami’de kılınan cenaze namazının ardından Gazi Mahallesi’nde bulunan eski karakol durağına getirildi. Burada toplanan kalabalık grup, konuşmaların ardından Karataş’ın cenazesi eşliğinde Gazi Mezarlığı’na kadar sloganlar atarak yürüdü. Geniş güvenlik önlemleri aldığı gözlenen polisin, yürüyüş sırasında gruba müdahale etmediği gözlendi. Yürüyüşün ardından Karataş, Gazi Mezarlığı’nda toprağa verildi. İstanbul 1. Ordu Komutanlığı 1 No’lu Sıkıyönetim Mahkemesi’nce 1981 yılında açılan 1243 sanıklı Devrimci Sol Ana Davası kapsamında hakkında İnterpolden yakalama emri bulunan Dursun Karataş’ın “anayasal düzeni değiştirmeye teşebbüs” suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırılması isteniyordu. Karataş hakkında ayrıca İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yine eski TCK’nin 146/1. maddesi uyarınca “anayasal düzeni silah zoruyla değiştirmeye teşebbüs etmek” suçundan 1993 yılından beri devam eden bir dava daha bulunuyor. nayasa’ya göre: Türkiye Cumhuriyeti “Demokratik, Laik ve Sosyal bir Hukuk Devleti”… İktidar yanlısı medyaya göre: Türkiye küreselleşiyor… Dünyayla bütünleşiyor… Avrupa Birliği yolunda emin adımlarla yürüyor… Reformlar yapıyor… Daha da çağdaşlaşıyor… Daha da uygarlaşıyor… Demokrasiyi daha da geliştiriyor… AKP iktidarı bütün bu gelişme ve değişmelerin öncüsü… ??? Anayasa’ya göre: Türkiye Cumhuriyeti “Demokratik, Laik ve Sosyal bir Hukuk Devleti”… Olup biten gerçeklere göre: Yolsuzluk başını aldı gidiyor… Gün geçmiyor ki bir yerel yönetim skandalı patlak vermesin… Dişli ve dişsiz, ama mutlaka dokunulmazlık zırhıyla korunan milletvekilleri her türlü yolsuzluğun içinde… Yolsuzluklar karşısında iktidar ise sessiz… Yolsuzluk iddialarına konu olanlar arasında zaten AKP yöneticileri başı çekiyor… Üst düzey AKP yöneticilerinin, kimisi yirmili yaşlarda, kimisi daha da genç olan çocukları, internette mal alıp satıyor, ithalat yapıyor; hatta armatör bile olanlar var… Maşallah, hepsi girişimci, hepsi başarılı… İhale yasası, elliden fazla değişikliğe konu oldu… İhalelerde, bırakın AB standartlarını, “Türk usulü” denetim olanağı bile kuşkulu… Belediyeler sadece yolsuzluklarla gündemde değil… Evlenen çiftlere, İslam ilmihalleri dağıtıyorlar… İçinde erkeğin karısını dövebileceğinin yazdığı, dokuz yaşındaki kız çocuklarıyla evlenilebileceğinin söylendiği kitapçıklar… Bütün bunlar yetmiyor… Eli sopalı belediye zabıtaları dükkân basıp, esnafı döverek terbiye ediyor… ??? Sosyal devlet çökertiliyor… Paran varsa çocuğun iyi eğitim görebilir… Zenginsen iyi sağlık hizmeti alabilirsin… Paran yoksa, çocuğunu Kuran kursuna gönder, üstüne A ekongar?cumhuriyet.com.tr; www.kongar.org Karataş, Gazi Mahallesi’nde yapılan yürüyüşün ardından Gazi Mezarlığı’nda toprağa verildi. azeteciliğin mesleğe dönüşmesi konusundaki çabaların öncülerinden, ustamız Ercüment Ekrem Talu’nun (1888 / 1956) fıkra yazarlığının yanında edebiyatçılığı da önemlidir. Özellikle mizah tarihimizde 1927 yılında eski harflerle ilk baskısı yapılmış olan “Meşhedi ile Devriâlem” kitabı çok önemli bir yere sahiptir. Romanın baş kişisi olan Meşhedi, bir yanı ile abartının, öbür yanı ile de palavra atmanın seçkin bir uzmanıdır. Kitabı okurken Meşhedi’nin yaptıkları ile söyledikleri karşısında istemeden “Bu kadarı da olmaz” dersiniz, ama gülmekten de kendinizi alamazsınız. Nerden aklına geldi diye sorarsanız, “Bizimkilerin Ankara’dan kaçırma zorunluğunu duydukları konuk Cumhurbaşkanı’nın İranlı oluşundan” dememi umarım yadırgamazsınız. Meşhedi’nin de İranlı oluşu nedeniyle roman bir kez daha aklıma düştü. Ama tabii ki romanın baş kişisi Meşhedi ile bizim Meşhediler arasındaki tek benzerlik abartı konu G GEÇMİŞTEN GELECEĞE ORHAN ERİNÇ Bizim Meşhediler nen konuğu öldürtmemek için. Abartının benzer olaylardaki başarısı tartışılmaz. Konuk Cumhurbaşkanı’nı öldürtmediler ama abartılı önlemler yüzünden en az bir İstanbullu, içinde bulunduğu cankurtaranın ilerleyememesi yüzünden hayatını kaybetti. Sevgili meslektaşım Murat Erdin’in radyo mikrofonundan bize dinlettiği bir iletide, abartı nedeniyle hayatını kaybeden kişinin yakını “Ben şimdi kimden hesap soracağım?” diye yakınıyordu. Ne yazık ki yapacak başka bir şeyi de yoktu. ??? Kararı devletluler alıp uyguladığı için, suç oluşturması söz konusu değil. Ama onların sayesinde İstanbul’da belki yüzbinlerce suç işlendi. Türk Ceza Yasası’nın 125’inci sunda. Başka bir benzerlikten değil, çelişkiden söz etmek gerekiyor. Romandaki Meşhedi insanları güldürürken, bizim Meşhediler, İstanbulluların değil kendilerini, tabir yerindeyse analarını bile ağlattılar. ??? Mübarek üçayların ikincisinde dincilik adına insanlara çektirilen çile, tuzağa düşenler açısından anlatılır gibi değil. Tuzak benzetmesini de lütfen yadırgamayın. Çünkü insanları uyarmamak, güvenlik önlemlerinin de bir parçasıydı. Yazın en sıcak günlerinde işlerine gitmek için kilometrelerce taban tepmek zorunda kalanlar, trafik tıkanıklığından havaya savrulan kim bilir kaç bin litre tutarında benzin ve otomobillerini bırakıp gidemedikleri için direksiyon başında sıkışıp kalan binlerce kişi. Ne için? Türk konukseverliğini göstermek ve düşmanı çok olduğu bili maddesi ile 299’uncu maddesinde yaptırıma bağlanan hakaret suçu, 301’inci maddedeki devletin kurum ve organlarını aşağılama suçu ve 340’ıncı maddesindeki yabancı devlet başkanına karşı işlenen suçlarla ilgili cezayı ağırlaştıran kural bugüne kadar görülmemiş biçimde ihlal edildi. İhlal eylemi sadece sözle değil, el hareketleri ile de gerçekleştirildi. Bilmiyorum bu süreçte kulağı çınlayanlar oldu mu? ??? Ağustos sıcağında yaşanan işkencenin kışa faydası olsaydı hoşgörülü İstanbullular yine de sineye çekerlerdi. İran’dan alınması hayal edilen doğalgazla ilgili herhangi bir belgenin imzalanmaması, çekilen işkencenin hayırlara vesile olmayacağını da ortaya koydu. Ercüment Ekrem Talu ile başladık, La Fontaine ile bitirelim. Ve yazın çalanın (aman yanlış anlaşılmasın, sazdan söz ediyorum) kışın oynayacağını da bir kenara not edelim. Fotoğraflar: AA Ataç ve Babaoğlu’na şeref madalyası Genelkurmay Başkanlığı Karargâhı’nda “Türk Silahlı Kuvvetleri Şeref ve TSK Üstün Hizmet Madalyası Tevcih Töreni” düzenlendi. Törene, Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül’ün yanı sıra Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt, 30 Ağustos’ta Genelkurmay Başkanlığı görevini devralacak olan Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral İlker Başbuğ, Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Metin Ataç, Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Aydoğan Babaoğlu, Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Işık Koşaner, Genelkurmay 2. Başkanı Orgeneral Ergin Saygun ve eşleri ile üst düzey komutanlar katıldı. Büyükanıt, Oramiral Ataç ile Orgeneral Babaoğlu’na üstün hizmetleri ve yürüttükleri kuvvet komutanlığı görevindeki başarıları dolayısıyla TSK Şeref Madalyası ve berat verdi. Büyükanıt, orgeneralliğe yükselen yeni Kara Kuvetleri Komutanlığı Kurmay Başkanı Aslan Güner ve yeni Ege Ordu Komutanı Hayri Kıvrıkoğlu’na da TSK Üstün Hizmet Madalyası verdi. Büyükanıt, törende yaptığı konuşmada TSK’yi sayısal çokluktan ziyade nitelikleri ve etkinlikleri artmış kuvvet yapılarına ulaştıracak çalışmalara hız verildiğini belirterek “Bu yıl içinde Irak’ın kuzeyinde gerçekleştirilen hava ve kara operasyonları ile kısa zamanda hayata geçirilen projeler, sanıyorum atılan adımlar konusunda bir fikir vermiştir” değerlendirmesinde bulundu. oerinc?cumhuriyet.com.tr Orgeneral Babaoğlu