Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
22 AĞUSTOS 2008 CUMA dizi SAĞNAK NİLGÜN CERRAHOĞLU C 11 Hazırlanacak eylem programının ilk maddesini işsizliğe karşı savaş oluşturmalı Emek barikatı şart 008’de global krizin etkileri daha çok hissedilmeye başladıkça, işsizliğin tırmanması, bugün tarım dışında resmen yüzde 12, gerçekte yüzde 20 olan işsizliğin daha ileri boyutlara çıkıp hiperleşmesi tehlikesi ile karşı karşıyayız. Artan mazot, gübre, traktör, ilaç fiyatları ile baş edemeyen köylünün tarımdaki çözülmesi devam ediyor. Tarım dışı sektörlerde, hedeflenen yüzde 5’lik büyüme ise gerçekçi değil ve bu durum, yeni istihdam bir yana, mevcut istihdamda bile düşüşleri getiriyor. Her yeni işsizlik, her haneye yeni yoksullukların taşınması demek. AKP iktidarının IMF güdümlü politikalarla, ekonomiyi taşıdığı kısırlık, tıkanmışlık ve onun ürettiği büyük işsizlik sorununa şimdi bir de dış çalkantıların yükü binecek ve bu ilk elde emeği ile geçinenleri tehdit edecek. İşi risk altında olanlar sadece mavi yakalılar değil, hizmetler sektöründeki bir dizi beyaz yakalı için de işinden olma riski artıyor. 265 milyar doları bulan dış borç stokunun yüzde 65’i özel sektörün ve ağırlıkla da sanayi ve hizmet firmalarının. Hatta Merkez Bankası bu borç yükünün yüzde 70’inin 250 firmaya ait olduğunu bildiriyor. Böylesi bir ağır riski uzun süre yüksek faizler ödeyerek taşımak kolay değil ve bu zayıf halatın bir yerlerinden kopması çok muhtemel. Bu durum, 2001’deki finans krizinin aksi yönünde, bu kez reel sektörden başlayan ama finansı da içine çeken bir alaborayı çok muhtemel hale getiriyor. Böylesi altüst oluşlarda olan, yine geminin ambarındaki işi olan ve olmayanlara oluyor, tıpkı 2001 krizinde olduğu gibi. Büyükada’da Son Vapur kebe filan binen kalmadı. Birileri ne yapıp edip, adanın 220 metre yüksekliğindeki zirve noktasında bulunan manastıra ziyaretçi taşıyan “motorlu araçları” tedarik ediyor. “Aya Yorgi”ye çıkmak için “Büyük Tur” kavşağına yolcularını getiren faytoncular bile bunu açıktan teklif ediyorlar: “Abla, araç ister misin? Hemen çağıralım!” Her yıl mevcutlarına yenileri eklenen “süper marketlerin” yük kamyonları da cabası. Avuç içi kadar çarşıda, son iki yılda üç büyük market açıldı. Her yeni market, yük getirip götüren kamyon filolarının şişmesi anlamına geliyor. AKP Belediyesi farkında değil belki. Burası yalnız Türkiye’nin değil, dünyanın en “tarihi adalarından” biri. Büyükada’nın özelliği yalnız olağanüstü doğal güzelliklere sahip olmasından kaynaklanmıyor. Aynı zamanda “tarihi değeri” olan, “tarihi bir mekân” burası. Eski Roma imparatorlarının gelip geçtiği “Capri” gibi tıpkı, bir tarih parçası... Dünyanın bütün adalarını görmediysem de en güzel adalarından bazılarını gördüm. Cennetten bir köşe diye tarif edilen “Bali” mesela. Tarihten hiç nasiplenmemiş. Sadece doğasını pazarlayan “Bali”yi buna karşın Balililer, “gözbebeği” gibi korumaya özen gösteriyor. “Büyükada” deyince biz oysa soylu soplu Bizans prensleri; Haçlı akınları, Osmanlı ve Cumhuriyet seçkinleri; yazın dünyasının ünlü isimleri, Papa Roncalli, Atatürk, Troçki gibi dünya tarihinde iz bırakan isimlerin gelip geçtiği bir yerden bahsediyoruz... “Rus Devrim Tarihi” kitabını Büyükada’daki sürgün yıllarında yazan Troçki’nin “Dünyanın herhangi bir köşesinde buraya benzer bir yer daha var mıdır?” diye bahsettiği; “Burası öyle bir huzur ve unutkanlık adası ki, ada olduğunu bir an olsun unutmanıza imkân yok!” sözleriyle tarif ettiği yer kasaba tüccarı AKP zihniyeti sayesinde artık yok. O “benzersiz unutkanlık adası”; bundan böyle belleklerde sadece “Hatırla Sevgili” ve “Dudaktan Kalbe”nin film setlerine yansıdığıyla yaşayacak. İskeleye yanaşan “son vapurların” yerini belediyenin o ultra panoramik pencereli, modern(!) gemilerinin aldığı an, geriye geçmişi anımsatan hemen hiçbir şey kalmayacak. nilgun?cumhuriyet.com.tr 2 Başta işçi sendika konfederasyonları olmak üzere, diğer meslek gruplarını temsil eden örgütlerin gelmekte olan hiper işsizliğe karşı bir emek barikatı oluşturması gerekiyor... İşi risk altında olanlar sadece mavi yakalılar değil, beyaz yakalı için de risk artıyor. makta, ülke sermaye biriktirememekte, daha da küçülmüş kâr oranları ile çarklar döndürülmeye çalışılmaktadır. Ülke girişimcileri, bu düşen kârlar karşısında hızla sanayiden uzaklaşmakta, istihdam yaratmayan enerji sektörüne, gayrimenkul sektörüne ve avantacı özelleştirme projelerine meyletmekte, bazıları da Çin dahil daha ucuz emek ülkelerine sermaye taşıyıp oralarda yatırım yapmaktadırlar. Kamu, önce sanayiden sonra enerji ve diğer altyapı yatırımlarından uzaklaştırılarak istihdam yaratıcı özelliğinden uzaklaştırılmış durumda. tün olarak ele almalı, hedefi demokrasi, iş ve aş olan bir kurguyu yeniden oluşturmalı. Daha üretici ve istihdam yaratıcı bir büyüme için dış ticaret politikasından kur politikasına, vergi ve harcama önceliklerinden kamusal yatırımlara, bölgesel dengelere kadar bütün parametreler yeniden kurgulanmalıdır. YENİDEN KURGULAMA Dolayısıyla, hiper işsizliğe karşı oluşturulacak emek barikatının programı, ekonomiyi ve toplumsal dokuyu bir bü İşsizlik Güneydoğu’yu kavuruyor T EMEK BARIKATI... Giderek artan ve bilinçli olarak “istihdam yaratmayan büyüme” şablonlarıyla ivmelendirilen işsizliğin önüne emek cephesi ile barikat kurmak gerekiyor. Başta işçi sendikaları konfederasyonları olmak üzere, mühendisleri, sağlıkçıları ve diğer meslek gruplarını temsil eden örgütlerin gelmekte olan hiper işsizliğe karşı bir emek barikatı oluşturması gerekiyor... Bu emek cephesinin hazırlayacağı eylem programının ilk maddesini işsizlik oluşturmalı ve özellikle ekonomik kriz bahane edilerek girişilecek tensikatlara karşı durulması istenmeli. Keyfi tensikatlarla yükü biraz daha çalışanların üstüne yıkma niyetlerinin önü böylesi bir örgütlenmeyle bir ölçüde de olsa engellenebilir. Bu cephenin krize karşı önlem programında, sürdürülmekte olan yoksullaştırıcı, istihdam yaratmayan büyüme politikası yerine, daha adil, üretim ve istihdam yaratıcı bir büyüme modelinin tesisi yer almalıdır. üm Türkiye’nin en acil sorunu olan işsizlik, özellikle bazı bölgeleri kasıp kavuruyor. Özellikle de Güneydoğu’da barışın tesisi önünde önemli bir sorun olarak duruyor... Türkiye geneli için yüzde 48 olan işgücüne katılma oranı, yüzde 10 oranındaki genel resmi işsizlik, yüzde 12.5 dolayındaki tarım dışı işsizlik oranları bölgeden bölgeye farklılık gösteriyor. Özellikle Doğu, G.Doğu ve Çukurova bölgelerinde işsizliğin boyutlarının daha büyük olduğu görülüyor. Türkiye geneli için yüzde 48 olan işgücüne katılma oranı Mardin ve çevre illerde yüzde 30’a, ŞanlıurfaDiyarbakır bölgesinde yüzde 32’ye kadar düşüyor. Buna karşılık aynı oran Doğu Karadeniz’de yüzde 62’ye, Batı Karadeniz’de yüzde 55’e çıkarken Antalya ve çevresinde de yüzde 58’e yaklaşıyor. Genel işsizlik oranı Türkiye geneli için yüzde 10 olarak belirirken Güneydoğu illerinde yüzde 1516’yı buluyor. ençlik yıllarımın adasından geriye ne kaldı?” diye düşündüğümde az şey sayabiliyorum: Heybeli sırtlarında güneşin batışı, kulübün bahçesi, “Roma Dondurmacısı”nın “karamelalı dondurması”, “Büyükada Pastanesi”nin mahlepli kurabiyeleri ve iskelede gece yatmaya gelen “son vapurlar”... Penceremden görebildiğim o “vapurlara”, her gece hâlâ yatmadan göz atarım. Gece yarısı “son seferlerini” yapan iki gemi; yan yana, bitişik düzen iskelenin sağına, üçüncüsü de soluna yanaşır... Bu üç gemi iskeleye bağlanıp uykuya daldıklarında; “ada”nın büyük şehrin keşmekeşiyle bağlantısı hepten kopmuş demektir. Günübirlik turistlerin gürültüsü bitmiş, “ada”; gemilerin yeniden sefere çıkacağı sabahın ilk saatlerine dek bize kalmıştır... Gece ortasında da olsa, birkaç saat için kendimizi “adalı” hissedebiliriz. “Ada”yı “ada” yapan o yalıtılmış “uzaklığı”, “uzaklığın korunaklı yalnızlığını” yeniden duyabiliriz... Aslında “duyabilirdik” demek daha doğru. AKP Belediyesi, Büyükada’yı “şehirleştirene” dek bu böyleydi. Açık kalan ışıklarıyla denizin üstünde birer oyuncağı andıran son vapurların o sessiz ve şiirsel uykusunu seyrederken tam, gecenin karanlığını yaran vahşi motor sesleriyle her seferinde irkiliyorum. Acı fren sesleriyle geçen bir “Özel Temizlik Kamyonu”, 23 Nisan Caddesi’nden yokuşu tırmanıyor. “Hadi bu da geçti!”; birkaç saat şurda kendi kendime kalabilirim dediğiniz an, rallicilere taş çıkartan hızla yol alan bir başka araba sesi geliyor. Bakıyorsunuz bu kez de polis. Adanın en ıssız anında, in cin top oynayan sokaklarda devriye geziyor. Bu da yetmiyor! İskele boyundaki kahvelerin önünde piyasa yaparcasına motosikletle tur attıkları oluyor... Ardı arkası kesilmeyen bu “motorlu araç trafiğinden” kurtulmayacağımız artık belli. İş öyle bir noktaya vardı ki; “romantik mehtap turlarında” dahi ense kökünüzde aniden biten devasa “kepçe kamyonlarıyla” yüz yüze gelebiliyorsunuz. Korku filmi gibi! Dünyanın en görkemli gün batışlarına sahne olan “Aya Yorgi manastırının” o yabani güzelliğine kavuşmak için eskisi gibi mer “G Erdoğan’ın sicili bozuk İLHAN TAŞCI ANKARA 1 milyon dolar karşılığı iş takibi yaptığı iddialarının odağındaki AKP Genel Başkan Yardımcısı Şaban Dişli hakkında işlem yapması için gözlerin çevrildiği Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın devlet arşivindeki sicili bozuk çıktı. Erdoğan hakkında 1994 yılında İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olmasından, milletvekili seçildiği 2003 tarihine kadar 8 yılda 84 suçlama kayıtlara alındı. Bu dosyalardan yalnızca birinden beraat eden Erdoğan, hakkındaki 20 suçlamadan ise ‘Rahşan affı’ ile kurtuldu. Erdoğan kimi dosyalardan da AKP iktidarı döneminde düzenlenen “işlem yapılmasına gerek yok” yönündeki bakanlık raporlarıyla yargılanamaz hale geldi. Cumhuriyet, Erdoğan’ın devlet arşivlerinde yer alan, başbakanlığına kadarki dönemini kapsayan siciline ulaştı. Hortumları kestiğini ve yolsuzlukla mücadele ettiğini savunan Başbakan Erdoğan’a yönelik 84 suçlamadan bazıları ve sonuçları şöyle: Belediyeye ait gayrimenkullerin çeşitli vakıflara, Fiziksel Engelliler Vakfı’na Devlet İhale Kanunu’na aykırı olarak kiraya verilmesi. İSKİ’nin mülkiyetinde olan bazı taşınmazların İSKİ ihale yönetmeliğine aykırı olarak Su Vakfı’na kiraya verilmesi. Ordudan ihraç edilen kişilerin belediyeye zabıta memuru olarak atanmaları. (Afla ertelendi.) Aya Nikola Rum Ortodoks Ayazma Kilisesi’nin belediye görevlileri tarafından yıkılması konusunun yasal işleme tabi tutulmaması. (Afla ertelendi.) Belediye yönetiminin kendi görüşüne paralel bazı dernek veya vakıflar yolu ile bağış toplaması. İSKİ’nin temiz su şebekesinde kullanılmak üzere açtığı doktil font boru ihalesinde usulsüzlük. Belediyece öğrencilere verilen burslar. Kozyatağı’nda belediyeye ait kıymetli bir arsanın yok pahasına RP’lilere hastane yapılmak üzere satılması. Belediye taşınmazlarının İstanbul İnsanına ve Kentine Hizmet Vakfı’na kiralanması ve kira gelirlerinin tahsil edilmemesi. Belediye taşınmazlarının ihalesiz olarak Su Vakfı’na kiralanması. Kılık kıyafet yönetmeliğine aykırı personel çalıştırılması, irticai bağlantıları olan şahısların kadrolara alınması. (Afla ertelendi.) Zimmete sebebiyet verilmesi, resmi evrak kayıtları ile kamu taşıma biletlerinde sahtecilik yapılması. (Afla ertelendi.) Akaryakıt istasyonunun çalışma ruhsatı olmadan faaliyetine izin verilmesi. (Dokunulmazlık nedeniyle dosya Adalet Bakanlığı’na gönderildi.) Siyasi amaçla cürüm işlemek için çete oluşturulduğu, bu şekilde ihalelere fesat karıştırıldığı, belediye ihale şartnamelerinin Albayraklar Grubu menfaatleri doğrultusunda hazırlandığı, belediye şirketlerinin kendilerinin yapması gereken işlerin şirkete ya da şirket sahiplerinin kurdukları tali şirketlere verildiği, park ve bahçe yapımı adı altında usulsüz büyük ödemeler yapıldığı, belediye parasının özel amaçlar için kullanıldığı, zimmete geçirildiği, kapatılan FP belediyeleri ile usulsüz işbirliği yapılarak belediye imkânlarının bunların menfaatına aktarıldığı. (Başbakan Erdoğan’a isnat edilen suçların bir kısmı zamanaşımına uğrarken, bir kısmı da afla ertelendi.) 19972001 yılları arasında imar, trafik, çevre ve gayrisıhhi müesseseler mevzuatına aykırı olarak akaryakıt satış ve servis istaysonlarına çalışma ruhsatı verilmesi. (Başbakan’ın dokunulmazlığı nedeniyle dosya Adalet Bakanlığı’na gönderildi.) İstihdam dostu sektörler D erdi işsizliği azaltmak olan bir yaklaşımın hangi sektörün daha fazla istihdam yarattığını da bilmesi gerekiyor. Bu durumda en çok teşvik edilmesi gereken sektör de ortaya çıkıyor. 2008’in ilk 4 ayı itibarıyla yaptığımız analiz, en istihdam dostu sektörün turizm olduğunu ortaya koyuyor. Bu yılın ilk 4 ayında 11 milyar YTL’ye yakın tutarda yatırım niyeti belirlenmiş ve 935 proje için teşvik belgesi alınmış. Bu 11 milyar YTL’lik yatırımla, toplam 37 bin kişiye istihdam yaratacaklarını öngörmüşlerdir. Bu durumda bir kişiye istihdam yaratmak için gerekli yatırımın 293 bin YTL olduğunu görüyoruz. Ancak, bu bir kişiye istihdamın gerektirdiği yatırım sektörden sektöre değişiyor. İşte tam da bu noktada turizmin en istihdam dostu yatırım alanı olduğu ortaya çıkıyor. Çünkü turizmde bir kişiye istihdam için gerekli yatırım sadece 107 bin YTL, yani genelin yüzde 36’sı. Yine ilk 4 ayda görüyoruz ki, turizme yapılacak yatırımlar, toplam yatırımların yüzde 6.6’sı iken öngörülen istihdamdaki payı yüzde 18... Yılın ilk 4 ayında öngörülen 59 turizm projesi 715 milyon YTL’lik yatırım ve yaklaşık 7 bin kişiye istihdam öngörüyor. Söz konusu turizm projeleri içinde en istihdam dostu olanların Muğla’daki yatırımlar olduğu öngörülüyor. Bu ilimizdeki turizm yatırımlarında kişi başına istihdam için yatırım miktarı 41 bin YTL’ye da sadece yüzde 5’e sahip ve topu topu 2 bin kişiye istihdam vaat ediyor. Buradan, GAP bölgesine enerji yatırımına niyetlenen hükümetin, 3.5 milyon insana iş vaadinin ne kadar balon olduğunu varın siz anlayın... Turizmden sonra en çok istihdam dostu sektörün tarım olduğu, kişi başına istihdam için 132 bin YTL’lik yatırım gerektiği ortaya çıkıyor. Tarımı madencilik, sonra imalat sanayii izliyor. İmalat sanayiinin kendi içinde tekstil, gıda gibi sektörlerin daha çok istihdam yaratıcı özellikte olduğunu söyleyebiliriz. Bu, daha detay bir araştırmayı gerektiriyor. Turizm dışında kalan hizmet sektörünün de yeterince istihdam dostu olmadığı ortaya çıkıyor. Bu sektörde bir kişiye istihdam yaratmak için 392 bin YTL’lik yatırım gerekiyor. Buradan da şunu anlamak gerekiyor, istihdam sorunu dert ediliyorsa, en istihdam dostu sektör turizme, tarıma, imalat sanayisinin emekyoğun sektörlerine, istihdam yaratma saikiyle öncelik verilmeli, gelişimi desteklenmeli. BİTTİ YOKSULLAŞTIRICI MODEL Ağır yüksek faiz bedeliyle girişi sağlanan dış kaynakla, birikim sağlayan bir büyüme mümkün olamıyor, bu açıkça görüldü. Bu model, yoksullaştırıcı bir modeldir. İhracatı arttırdığı iddia edilen bu model, ucuza ihracat, ucuza turizmi teşvik etmiş ve ülkeyi topyekun yoksullaştırmıştır. İhracatın yüzde 70’e varan girdileri, ithalatla sağlanmakta ve dışa bağımlı enerji ile birlikte dış ticaret açığı hızla büyümekte, cari açık yıllık bazda 50 milyar dolara doğru seyretmektedir. Ortaya çıkan döviz açığı, yeniden ve yeniden dış borçlanmalarla kapatılmaya çalışılmakta, dolayısıyla dışa bağımlılık daha da artmaktadır. Üretilen ve yaratılan değerlerin önemli bir kısmı, görünen ve görünmeyen kâr transferleri ile, faiz ödemeleri ile ve diğer transferlerle ülkeden çık kadar iniyor. Buna karşılık en az istihdam vaat eden sektörün enerji olduğu görülüyor. Enerjide kişi başına istihdam 13 milyon 606 bin YTL. İlk dört ayda yatırımların yarısının enerjiye yapılacağı anlaşılıyor, ama buna karşılık bu sektör, yaratılacak istihdam