Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
18 C GÜNCEL CÜNEYT ARCAYÜREK haberlerin devamı Dişli’nin rüşvet olayını ortaya çıkaran Kılıçdaroğlu, AKP yönetiminin yolsuzluklara karşı tavrını eleştirdi 22 AĞUSTOS 2008 CUMA GÜNDEM MUSTAFA BALBAY Dişli’nin Dişleri Genel Başkan Yardımcısı. Partinin milletvekili. Bir milyon rüşvet karşılığı iş takibi yapmakla suçlanıyor. CHP Grup Başkanvekili Kemal Kılıçdaroğlu her gün rüşveti belgeliyor. Şaban Dişli suçlamayı yalanlamak için altı gün bekliyor. Gecikmeye bulduğu mazeret, “gerekli hazırlıkları yapmak!” Basına gösterdiği belgeler 1 milyon rüşveti yalanlayan belgeler olsa can kurban. Kılıçdaroğlu’nu doğrulamaya yarayan belgeler. Genel Başkanı Başbakan RTE ise basına kapalı MKY toplantısında Şaban Dişli’yi uyarıyor! Diyor ki: “İş yapan arkadaşlar dikkatli olsunlar.” O kadar! Dişli’ye yöneltilen iddialar dikkate alındığında bu cümleyi şöyle okumak olanaklı: “ …İş (takibi) yapan arkadaşlar dikkatli olsunlar!..” Karda yürüyüp iz bırakmasınlar, dikkatli olup yakayı ele vermesinler diye algılanabilir bir ifade... ??? RTE’nin yolsuzluklar üzerine öyle ifadeleri var ki; bunların birkaçı, sanki yıllar önce 1 milyon rüşvet aldığı belgelenen Genel Başkan Yardımcısı Şaban Dişli için söylenmiş… 18 Şubat 2005’te şöyle diyor RTE: “…Eğer kendi atadığımız adam (örneğin Dişli) bu yolsuzluğu yapıyorsa, kusura bakmasınlar onun da kafasını koparırız... Milletvekili arkadaşımız varsa yolumuzu ayırırız... Varsa belge getirirsiniz. Biz arkasını kovalarız…” 1 Nisan 2006’da Şaban Dişli’ye layık, iddialı şu sözü söylüyor: “…Yolsuzluğa bulaşanı devletten de partiden de atarım…” Sözünün eri isen: Şaban Dişli’yi devletten atma, partiden at! Yolsuzluk yapanın kafasını koparacağını söylüyor ya; Kemal Kılıçdaroğlu ya nezaketinden ya da yerine getirmediği binlerce vaatten biri olduğuna inandığı için RTE’den, Dişli’nin başını koparma, yargıya teslim et, yeter diye üstelik ricacı oluyor. ??? RTE nezdinde itibar görmeyen istekler, ricalar bunlar… Zira RTE gibi Demirel’in neredeyse atasözüne dönüşen ünlü dün dündür bugün bugündür söylemini, vaatleriyle icraatı arasında derin uçurumlar açarak uygulayan bir başka siyaset adamı görmedik. Kanıt mı? RTE 20052006’ların da adeta kahve falına bakıyor. Yıllar önce bugün başına gelecekleri saptıyor: “…Yolsuzluk, nitelikli dolandırıcılık, nitelikli hırsızlıktır… Bu dönemde de buna tevessül edenler (girişenler) olabilir. Olacaktır da... Ancakkk şunu samimiyetle ifade ediyorum, buna tevessül eden her kim olursa olsun asla müsamaha görmeyecek ve gereken cezaya çarptırılacaktır…” diyor. Ama, genel başkan yardımcılarından birini Dişli’nin yanına vererek basın önüne çıkmasını sağlıyor. Bu davranışı değerlendiren Deniz Baykal, haklı olarak şunu söylüyor: “…Anayasa Mahkemesi’nin verdiği kararda, laiklik karşıtı eylemlerin odağı haline geldiği tescillenen AKP, bu rüşvet olayıyla da yolsuzluğun odağı haline geldiğini göstermiştir...” Oysa RTE, 18 Nisan 2003’te yolsuzluklara karşı CHP’yi birlikte mücadeleye çağırırken “…Gelin yolsuzluklar üzerine birlikte gidelim. Kimin elinde dosya varsa bunu bize versin. Üzerine gitmezsek bizim o zaman yakamıza yapışsın, hesap sorsun..” diyordu. Diyordu ama; işte yolsuzluk, rüşvet dosyası önünde. Yan çiziyor. RTE’nin 2003’te, beş yıl önce söylediği koşullar gerçekleşti. Kemal Kılıçdaroğlu elindeki belgeleri içeren dosyalar hazırladı, RTE’nin önüne koydu. Genel Başkan Baykal, RTE’ye birlikte mücadele çağrısını anımsatarak yapması gerekeni açıkladı: “…Dişli’nin dokunulmazlığını kaldırmak, bağımsız yargıya göndermek ve… Şaban Dişli’nin dişlerine takılan 1 milyon doların hesabını sormak…” Dokunulmazlıkları kaldırma cesaretinden yoksun RTE için bu istek olmayacak duaya amin demek gibi bir şey… Ne demiş RTE Dişli’ye, nasıl uyarmış: “…İş yapan AKP’liler dikkatli olsun!...” İlahi Baykal, sen galiba RTE demokrasisinde yaşadığımızı unuttun. Dünden bugüne kimliğini bildiğin bu Başbakan’dan Batılı ülkelerde geçerli olan demokratik kuralları uygulamasını bekliyorsun! Daha çok beklersin, çok bekleriz! ‘Yolsuzluklardan besleniyorlar’ Ayşe SAYIN ANKARA AKP Genel Başkan Yardımcısı Şaban Dişli’nin İstanbul’da bir arsanın imar planı değişikliği karşılığında 1 milyon dolar aldığını belgeleriyle ortaya çıkaran CHP Grup Başkanvekili Kemal Kılıçdaroğlu, AKP yönetiminin yolsuzluklar karşısındaki tavrına sert tepki gösterdi. Kılıçdaroğlu, Dişli’ye parti yönetiminin sahip çıkması ve Başbakan Tayyip Erdoğan’ın sessiz kalmasının altında “yolsuzluklardan beslenme” anlayışının yattığını belirtti. Şaban Dişli’nin karıştığı rüşvet olayını kamuoyuna açıklayarak büyük yankı uyandıran CHP Grup Başkanvekili Kemal Kılıçdaroğlu, konuyla ilgili sorularımızı yanıtladı. Şaban Dişli’nin İran’la Nereye? ran Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad’ın İstanbul ziyareti Tahran’ın Türkiye’ye ve dünyaya vermek istediği mesajları istediği gibi gösterdiği bir zemine dönüştü. Ahmedinejad tek başına düzenlediği basın toplantısında, Türkiye’deki en önemli siyasi mesajının Sultanahmet Camisi’nde cuma namazı kılmak olduğunu söyledi. Ahmedinejad yanlış anlaşılmalara ve farklı yorumlara meydan vermemek için de bu tutumun altını özellikle çizdi: “En önemli siyasi mesajım budur!” Cuma namazındaki belli bir kalabalık da zaten mesajı aldı ve gereğini yaptı. Yeri gelmişken vurgulayalım; İran’ın Hacıbektaş’ta bir metrekarelik propaganda yeri elde etmek için vermeyeceği şey yok. Türkiye’deki Alevilerin kendi rejimi için hiç de olumlu örnek olmadığını düşünen İran, öteden beri Türkiye’deki yandaşlarına şu mesajı veriyor: “Ya Alevileri Sünnileştirin ya da izin verin biz Şiileştirelim!” Hacıbektaş kültürü bu planın oyuncağı olmayacağını gösterdi, gösteriyor. ??? Mahmud Ahmedinejad’ın dünyaya verdiği mesajlar yeni değildi. Ama zemin yeniydi; İstanbul: 1 Bizi sınırlarımızın içine hapsedemezsiniz. Bölgede varız. Türkiye’ye bile misafir gibi değil, neredeyse evsahibi olarak geliyoruz. 2 Nükleer planlarımızdan vazgeçmeyiz. Biz bu teknolojiye sonuna kadar sahip olmak istiyoruz. 3 ABD’nin tehditlerine aldırmıyoruz. Bu konuda asıl suçlu olan biz değiliz, ABD’nin ikiyüzlü politikalarıdır. 4 Enerjiyi biz de pek çok büyük ülke gibi dış politikamızın en önemli unsurlarından biri olarak görüyoruz. İran’ın bu mesajları, Amerika’nın başkanlık yarışına girdiği şu dönemde neredeyse bütün hesaplarını Ortadoğu üzerine yaptığı bir döneme karşılık geldi. Okyanus ötesinden gelen haberler, Bush yönetiminin en azından Irak batağını ikincileştirmek için bölgede başka bir göreceli “başarı” aradığını gösteriyor. ??? İran’ı nasıl bir süreç bekliyor? Kimi değerlendirmeler şöyle: Türkiye 2003 yılında Saddam yönetimini uyarmış, komşuluk görevini yerine getirmişti. Şimdi de aynı şeyi Tahran yönetimine yapıyor, “ABD’nin gözü kara, ne yapacağı belli olmaz, aman dikkat” diyor. Bu değerlendirmede haklılık payı var ama şu da kesin: İran, Irak değil! Peki ne? İki bin yıllık devlet geleneği olan İran, şu anda hiçbir küresel ölçekli pakta ve organizasyona üye değil. Bunu dış politikasının bir ölçüde temeli yapmış durumda. Ancak dünya dengelerini de çok iyi kullandığı görülüyor. İran, ABD kutbuna karşı ÇinRusya kutbuyla hareket ediyor. Bunu halen devam etmekte olan Kafkasya krizinde de görüyoruz. Bölgede ABD destekli TürkiyeGürcistanAzerbaycan hattına karşılık RusyaİranErmenistan çemberi dikkati çekiyor. Gül, Ahmedinejad’a, sürdürdüğü dünya dengelerinin ülkesinin yararına olmadığını iletmiş. Yalanlanmayan haberler bu yönde. İran’la enerji alanında herhangi bir işbirliği yapılmadı. Türk işadamlarının İran’daki sorunlarında çözüm olmadığı gibi bu yönde bir inandırıcı mesaj bile verilmedi. Türkiye’nin bölge sorunlarına bakışının İran gibi olmadığı mesajı iletildi; peki bu gezi niye yapıldı? İran’ın Türkiye’nin içine ve dışına mesaj vermesine zemin yaratmaksa bunda bizim ne çıkarımız var? Yoksa çok sık olduğu gibi Türkiye’nin dış politikasıyla AKP’nin dış politikası yine ayrı mı düştü? Yukarıda sıraladıklarımız akla ilk şu kaygıyı getiriyor: Aman yeni bir ileri karakol olmayalım! AKP CHP Grup Başkanvekili Kılıçdaroğlu, Dişli’nin bir arsanın imar planı değişikliği karşılığında 1 milyon dolar aldığını belgeleriyle ortaya koymasına karşın, Başbakan Erdoğan’ın suskunluğunu korumasının çok anlamlı olduğunu belirtti. iddialara yanıt vermediği gibi, çelişkili açıklamalar da yaptığına dikkat çeken Kılıçdaroğlu, “Bu tamamen tipik bir yolsuzluk organizasyonudur” dedi. Dişli’nin kendisinin gündeme getirdiği belgelerle ilgili ilk yaptığı açıklamada, “Akademi AŞ’nin hissedarı olduğunu ve teminat olarak bu parayı bankaya bloke ettirdiğini” söylediğini anımsatan Kılıçdaroğlu, kendi kişisel çabası ile Akademi AŞ’nin kuruluşundan bu yana Ticaret Sicil Gazetesi’ni incelediğini ve hiçbir şekilde Dişli’nin ortaklığının görünmediğini söyledi. Dişli’nin ortağı olmadığı bir tüzel kişiye 1 milyon dolar para verdiğini söylediğini kaydeden Kılıçdaroğlu, “Oysa yüzlerce Danıştay kararı var. Yakın akrabalar dahil, birisine karşılıksız para verildiğinin tespit edilmesi halinde Maliye Bakanlığı buna mutlaka faiz işletir. Maliye Bakanı Kemal Unakıtan’a sordum, ne kadar faiz işletildi diye, hiçbir yanıt gelmedi. O GÜL KAYIP TRİLYON DAVASINDA ERBAKAN’IN CEZASINI KALDIRDI Cumhurbaşkanı, ‘hocasını’ affetti da çekmesine karar verilmişti. Yargıtay ANKARA (Cumhuriyet Büda bu kararı onamıştı. Erbakan, 2 yıl 4 rosu) Cumhurbaşkanı Abdullah aylık hapis cezası Yargıtay tarafından Gül, kendisinin de sanığı olduğu onandıktan sonra bazı sağlık sorunlarıve dokunulmazlığı nedeniyle yarnı gösteren rapor almış ve cezasının ingılanamadığı Kayıp Trilyon davafazı 4 kez ertelenmişti. Erbakan hakkınsında ceza alan Necmettin Erbadaki son erteleme kararı, 14 Temmuz kan’ın hapis cezasını affetti. 2005’te 6 aylığına verilmişti. Cumhurbaşkanlığı’ndan yapılan Bu süre 14 Ocak 2006’da dolmuştu. açıklamada, Erbakan’ın sürekli Necmettin Erbakan’ın cezasının infazı 26 hastalığı nedeniyle cezasının kalMayıs 2008’de Altınoluk’taki konudırıldığı bildirildi. CHP Konya tunda başlamıştı. Gül, Erbakan’ı affetMilletvekili Atilla Kart, Gül’ün memiş olsaydı infaz 23 Eylül 2010’a kaanayasal yetkisini kullandığını, dar sürecekti. Böylelikle, Erbakan’ın kaancak kararın kendisinin de aynı lan 2 yıl 35 günlük ev hapsi cezası affedavanın sanığı olması nedeniyle dilmiş oldu. Erbakan’ın ceza aldığı bu siyasi etik açıdan sorgulanması dosya kapsamında Gül de sanıklar aragerektiğini vurguladı. sındaydı. Gül hakkındaki dosyanın 8 ay Erbakan hakkında RP’nin Hasüreyle sümenaltı edildiği ortaya çıkmışzine yardımının partinin kapatıltı. Dosyanın gönderildiği Ankara Cummasından önce teşkilata dağıtılmış huriyet Başsavcılığı ise Gül hakkında gibi gösterilmesi nedeniyle Kayıp “mevcut anayasal sistem gereğince, idTrilyon davası açılmıştı. Aynı dosyanın sanıkları arasında Cum Necmettin Erbakan Gül’ün affet dia olunan eylemlerin kanıt ve unsurhurbaşkanı Gül ile AKP’li eski İç mesiyle ev hapsinden kurtuldu. ları tartışılmaksızın, yasal imkânsızlık nedeniyle soruşturma yapılmasına işleri Bakanı Abdülkadir Aksu gerek olmadığına” diyerek takipsizlik kararı vermişda yer almıştı. Gül ile Aksu dokunulmazlıkları nedeniyti. Maliye Bakanlığı’nın bu karara itiraz edip etmeyele yargılanamazken Erbakan özel evrakta sahtecilik suceği ise gelecek günlerde netleşecek. Gül’ün af kararı çundan 2 yıl 4 ay hapis cezasına mahkum olmuştu. An“Milli Görüş”çüleri sevindirdi. Saadet Partisi lideri Recak Erbakan’ın cezasını, Ceza İnfaz Kanunu’nda AKP cai Kutan yaptığı açıklamada “Milli Görüş camiası ve döneminde yapılan “75 yaşını bitirmiş kişilerin mahSaadet Partisi olarak bu takdiri, toplumsal vicdanı kum oldukları üç yıl veya daha az süreli hapis cezakısmen de olsa rahatlatacak bir yaklaşım olarak desının konutunda çektirilmesine hükmü veren mahğerlendiriyoruz. Milli Görüş camiası olarak Cumhurkemece veya hükümlü başka bir yerde bulunuyorbaşkanı’nın bu kararını memnuniyetle karşılıyoruz” sa o yerde bulunan aynı derecedeki mahkemece kadedi. rar verilebilir” şeklindeki değişiklik üzerine konutun halde Dişli, bu parayı Akademi AŞ’ye verdiyse ne karşılığında vermiştir, karşılığında ne almıştır? Bunlar bilinmiyor” dedi. Kemal Kılıçdaroğlu, “tezgâh” diye nitelendirdiği rüşvet olayını şöyle anlattı: “Olay tam bir yolsuzluk ve vurgun, tipik bir yolsuzluk organizasyonudur. Gözü doymamış işadamı, yolsuzluklara bulaşmış kirli siyasetçi, bu ilişkilerin altyapısını oluşturan bürokrasinin bütün unsurları... Tam bir sacayağı gibi. Arsa sahiplerine 100 bin YTL veriliyor. Onlarla ilgili protokol yapılıyor ve bu arsanın satışı bir anlamda taahhüt ediliyor. Arsa sahipleri ile vurgunu yapanlar bir araya geliyor. Arsa üzerinden tasarruf yetkisi noterden alınıyor. Sonra gidiliyor TESCO’ya, ‘Bu arsa üzerinde her türlü imar değişikliğini yapacağız, bu imar değişikliklerini yerine getirmezsek, ayrıca size 750 bin YTL ceza ödeyeceğiz’ taahhüdünde bulunuluyor. Buna karşılık kaparo olarak 1.5 milyon alınıyor. TESCO bu arazilerden birisinin üzerine 1. dereceden ipotek koydurarak, arsayı garantiye alıyor. Bu organizasyonun en ciddi ayağı, imar değişikliğini nasıl yapacağı. İmar değişikliği için güçlü bir adama ihtiyaç var, ama bu sıradan milletvekili olmaz, hem partide konumu güçlü olacak, hem de aynı zamanda milletvekili olacak. Onun için Şaban Dişli’ye gidiliyor. Onunla bir protokol yapılıyor, imar değişikliği yapılacak, bankalardan kredi alınacak. O protokolde Silivri’deki arsaların imar değişiklikleri ve kredi alınması için 2 milyon dolar, yine imar değişikliği sonrasında 8 milyon dolar civarı bir satış rakamı var. İmar değişikliği gerçekleştikten sonra Dişli’ye veya göstereceği gerçek veya bir tüzel kişiye 1 milyon doların ödenmesi öngörülüyor. Tüm bunlar yapıldıktan sonra düğmeye basılıyor ve imar değişiklikleri süratle gerçekleşiyor, tapuya gidiliyor, tapudaki işlemler süratle tamamlanıyor. Bu organizasyonun özünde yatan, vurguncular kendi ceplerinden neredeyse hiç para harcamadan, iş bittiğinde ceplerine 11 trilyonluk rant girmesidir. İşin özü bu. Bu nedenle dünyanın saygın demokraksilerinde bu sorgulanır.” İ ‘İKRARDA BULUNDU’ Yolsuzluğun belgesiyle ortaya çıkmasına karşın Başbakan Tayyip Erdoğan’ın “suskun” kalmasının son derece dikkat çekici olduğunu belirten Kılıçdaroğlu, Erdoğan’a “yolsuzluk yapanın kellesini koparırım” sözünü bu süreçte sürekli anımsattığını söyleyerek Erdoğan’ın sözünün arkasında durmadığını kaydetti. Kılıçdaroğlu, “Başbakan şimdi, Dişli ile yollarını ayırsa, parti içinde onunla yolunu ayıracak çok kişi olduğunu biliyor. Ama Dişli’ye direkt destek de veremiyor, onun için sessizliğini koruyor. Ama sukut ikrardan gelir. Başbakan sessizliğini sürdürerek, bu konuda ikrarda (benimseme, onaylama) bulunduğu anlamına geliyor” görüşünü dile getirdi. AKP’nin “yolsuzluklarla beslenen parti” görünümünde olduğunu kaydeden Kılıçdaroğlu, bunun kökeninin Başbakan Erdoğan’ın İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı dönemine dayandığını söyledi. Belediye başkanlığı döneminde Erdoğan’ın Vakıfbank’ta bir offshore hesabı oluşturarak, yasadışı edinilen paraların bu hesaba aktarıldığının dönemin İstanbul Valisi Erol Çakır tarafından Başbakanlık’a bildirildiğini anımsatan Kılıçdaroğlu, “AKP’nin iktidar olduktan sonra da bu anlayışı sürdürdüğü anlaşılıyor. Dişli’nin kafasının koparılmamasının altında bu vardır diye düşünüyorum” dedi. Başbakan Erdoğan’ın “bu olay 35 gün yazılır, sonra unutulur” beklentisi içine girmemesini de isteyen Kılıçdaroğlu, Meclis açıldıktan sonra konuyu genel kurulda, komisyonlarda ve denetim yollarını kullanarak her fırsatta gündeme getireceklerini ve peşini bırakmayacaklarını söyledi. “İstanbul’u hortumcuların başkenti haline getiren AKP’dir” diyen Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü: “Ben İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş’a da soruyorum: Hangi demokratik, saydam ülkede belediye, 48 saatte, bir grup işadamına 11 trilyonluk rant sağlar? Böyle bir rant sağlamak siyasi nüfuz kullanılmasını gerektirir. Kadir Topbaş bunun hesabını vermelidir. Topbaş diyor ki, CHP’li üyelerin de bu kararda imzaları var. Kendisine bağlı birimlerin çekinceleri ve karşı oylarına rağmen bu kararı belediye meclisine getirmeyi hangi güç istemiştir? Bu güç, sade milletvekili gücü değildir. AKP Genel Başkan Yardımcılığı pozisyonunda bir güçtür. Yolsuzluğun üzerine kim olursa olsun gitmek CHP’nin boynunun borcudur.” Soykırımcıya resmi kabul İSTANBUL / ANKARA (Cumhuriyet) Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün, Sudan’ın Darfur bölgesinde yaşanan insanlık dramından sorumlu tutulan ve pek çok ülke tarafından “soykırım suçlusu” olarak kabul edilen Sudan Cumhurbaşkanı Ömer Hasan el Beşir’i Çırağan Sarayı’nda kabul etmesi tepkilere neden oldu. CHP’li Ahmet Ersin, Uluslararası Ceza Mahkemesi savcısının, hakkında tutuklama istediği El Beşir’in, Türkiye’de en üst düzeyde itibar görmesinin nedenini sordu. 10. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, El Beşir’in ziyaret istemini kabul etmemişti. Gül’ün El Beşir’den, Sudan’ın zengin petrol yataklarından Türk yatırımcılara daha çok öncelik tanınmasını istediği vurguladı. BM Güvenlik Konseyi üyeliği için dünyada kulis faaliyetlerine hız veren Türkiye, ilk kez AfrikaTürkiye zirvesine ev sahipliği yapıyor. Çırağan Sarayı’nda başlayan zirveye 6’sı devlet başkanı olmak üzere 50 Afrika ülkesinin lideri katılıyor. Ankara, TürkiyeAfrika Zirvesi düzenleyerek özellikle 90’lı yıllarda “ihmal edildiği” düşünülen Afrika ülkeleriyle siyasi ve ekonomik ilişkileri de geliştirmeyi amaçlıyor. Türkiye yıl sonuna dek Afrika’daki büyükelçiliklerinin sayısını 12’den 27’ye çıkarmayı hedefliyor. 5 yılda bir düzenlenmesine karar verilen zirve kapsamında “TürkiyeAfrika Ortaklığı İstanbul Deklarasyonu” yayımlandı. Deklarasyonda, “Afrika ve Türkiye’nin, uluslararası hukuka saygı, demokrasi, insan hakları ve hukukuna riayet, silahsızlanma, terorizmin önlenmesi ve terorizmle mücadele, küçük silahların yasadışı ticaretiyle mücadele, nükleer ve diğer kitle imha silahlarının yayılmasının önlenmesi, sosyal adalet, açlık ve fakirliğin ortadan kaldırılması ilkelerine bağlı kalarak barış, güvenlik ve işbirliğini geliştirmek yönünde kararlı oldukları” vurgulandı. Lahey’deki Uluslararası Ceza Mahkemesi Başsavcısı Luis MorenoOcampo’nun geçen ay hakkında tutuklama emri çıkartılmasını istediği Sudan Cumhurbaşkanı El Beşir, bu kararın ardından ilk yurtdışı ziyaretini zirve kapsamında Türkiye’ye gerçekleştirdi. Darfur’da 35 bin kişinin doğrudan, 100 bin kişinin de dolaylı olarak ölümüne neden olmakla suçlanan El Beşir’in zirveye katılmasının önümüzdeki süreçte çok tartışılacağı belirtiliyor. GülEl Beşir görüşmesi Çırağan Sarayı’nda yaklaşık 30 dakika sürdü. Basına kapalı gerçekleşen görüşme hakkında Reuters’a bilgi veren bir Türk yetkili, “Cumhurbaşkanı Gül, ırkı, dini, dili ne olursa olsun insani dramların herkesi çok üzdüğünü ve bu acının dindirilmesi için herkesin çaba göstermesi gerektiğini El Beşir’e söyledi” dedi. Yetkili, El Beşir’in de görüşme sırasında kendisini, “Biz katliam yapmıyoruz... Oradaki (Darfur) olaylar beni de üzüyor” diye savunduğunu belirtti. Aynı yetkili, Uluslararası Ceza Mahkemesi’nde yürüyen sürecin görüşmede gündeme gelmediğini belirtti. El Beşir’in İstanbul’da ağırlanması tepkilere neden oldu. CHP’li Ersin, Başbakan’ın yanıtlaması istemiyle TBMM Başkanlığı’na sunduğu soru önergesinde, El Beşir’in ikinci kez Türkiye’ye geldiğini anımsattı. “Batılı ülkelerin zalimliği ve insan haklarına karşı işlediği ağır insanlık suçları nedeniyle dışladığı bir kişinin, Türkiye’de en yüksek derecede itibar görmesinin ülke imajını bozduğunu” belirten Ersin, El Beşir’in Türkiye’de en üst düzeyde itibar görmesinin nedeninin açıklanmasını istedi. Ersin, “Darbeci ve şeriatçı El Beşir’in sık sık Türkiye’ye davet edilmesi ülkemizin imajını bozmaz mı? Uluslararası insan hakları örgütlerinin tepkisine neden olmaz mı?” diye sordu. El Beşir ocak ayında da Gül’ün davetlisi olarak Ankara’ya gelmiş ve Köşk’te resmi törenle karşılanmıştı. El Beşir’in Anıtkabir ziyaretinde deftere kendisi adına Sudan heyetinden başı kapüşonlu bir yetkilinin yazı yazması tepkiyle karşılanmıştı. El Beşir’in ziyaretine uluslararası insan hakları kuruluşlarının yanı sıra ABD ve AB ülkeleri tepki göstermişti. Darfur’da 35 bin kişinin doğrudan, 100 bin kişinin de dolaylı olarak ölümüne neden olduğu gerekçesiyle suçlanan Sudan Cumhurbaşkanı Ömer Hasan el Beşir’in ilki gerçekleştirilen TürkiyeAfrika İşbirliği Zirvesi’ne gelmesi, gözleri İstanbul’a çevirirken Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün, El Beşir’i Çırağan Sarayı’nda kabul etmesi tepkilere neden oldu. (Fotoğraf: AA) ankcum@cumhuriyet.com.tr