Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
25 TEMMUZ 2008 CUMA haberler C 5 Gazetemize atılan bombalar ile Ümraniye’de ele geçirilen 27 adet el bombası arasında, iddia edildiği gibi aynı kafileden olan herhangi bir bomba yok. Birinci ve üçüncü bomba ile Eskişehir’de ele geçirilen bombalardan bir tanesinin aynı kafile numarasına sahip oldukları görülüyor Bomba yalanı ellerinde patladı 1. BOMBA imi çekilmeden atıldığı için patlamadı. Olay yeri inceleme tutanaklarında bombanın numarasının KF (Kafile) MKE (MKE üretimi) 91 (kafile numarası) 12 (üretildiği ay) 77 (üretim yılı) olduğu belirtildi. Haber Merkezi Danıştay cinayetinden sonra, gazeteye bomba atmak ve Danıştay eylemini gerçekleştirmekten sanık olanlar, Ankara Ağır Ceza Mahkemesi’nde yargılandılar. Gazetemizin de müdahil olarak yer aldığı yargılama esnasında, Danıştay cinayetinde kullanılan silahın kimden temin edildiğine yönelik araştırma ve saptama yapılmasına karşın, gazeteye atılan bombaların nasıl ve nereden temin edildiği konusunda bir araştırma yapılmadı. Bu yönde araştırma yapılmasına ilişkin olarak Cumhuriyet gazetesi avukatlarının yaptığı ilk başvuru 01 Mart 2007 tarihli sekizinci duruşmadadır. Ağustos 2006 ile Şubat 2007 arasında yapılan önceki yedi duruşma, sanıkların sorgularının yapılması ve tanıkların ifadeleri ile geçmişti. Yedinci duruşmada 15 Şubat 2007 tarihinde, sanıklardan S. Esen’ in avukatı ilk kez “Bombaların nasıl ve nereden elde edildiği araştırılsın” talebinde bulunmuştu. 15 gün sonra yapılan 01 Mart 2007 tarihli sekizinci duruşmada ise bu kez Cumhuriyet gazetesinin avukatları mahkemeye iki sayfalık ya 2. BOMBA 10 Mayıs 2006 3. BOMBA aat 16.30 sıralarında gazete binasına atıldı ve ikinci kattaki cama çarparak (çift cam olması nedeniyle) araçların bulunduğu iç bahçeye düştü ve burada patladı. Bu bombanın numarası birinci olarak atılan bomba ile birebir aynı: KF MKE 91 12 77 zılı bir dilekçe sundular. Bu dilekçede, gazeteye atılan bombaların numaralarından hareketle, her ne kadar numaralar arasında benzerlik olmasa bile aynı model (M 204 A2 model) bombalardan, patlayıcısı boşaltılmış ve fünye grubu çıkarılmış iki adet bombanın, Muzaffer Tekin’in işyerinde ele geçirildiğini belirterek, sanıkların askerlik yaptıkları birlikler vb. ayrıntılı bir araştırma yapılması ve bombaların izinin sürülmesi istemiyle soruşturmanın genişletilmesini istediler. Mahkeme, avukatların bu talebini, olayın esasına etki etmeyeceği, aydınlanmasına yaramayacağı ve olayın yeterli şekilde açığa çıktığı gerekçesiyle reddetti. 30.03.2007 ve 04.05.2007 tarihli dokuzuncu ve onuncu duruşmalarda sanıklar son savunmalarını yaptılar. Karar verilmek üzere on birinci duruşma günü olarak 22 Haziran 2007 tarihi belirlendi (Tam bu arada 12 Haziran 2007 tarihinde Ümraniye’de bir eve yapılan baskınla 27 adet el bombası ele geçirildi. Bu baskınla birlikte Ergenekon soruşturması başladı. Emekli Astsubay Oktay Yıldırım ve emekli Yzb. Muzaffer Tekin’ e birlikte bazı şüpheliler tutuklandı.). BOMBALARIN İZİNİN SÜRÜLMESİ İSTEĞİ YİNE REDDEDİLDİ Mahkeme 22 Haziran 2007 tarihinde yapılan duruşmada, bu davanın hazırlık soruşturmasında adı geçen Muzaffer Tekin ve Mahmut Öztürk’ ün, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 10 gün önce başlattığı soruşturma kapsamında olduğunu dikkate alarak kendiliğinden soruşturmanın genişletilmesi kararı verdi. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’ndan M. Tekin ve M. Öztürk hakkında yürütülen soruşturma evrakının onaylı örneğini istemeye karar verdi. Aynı duruşmada, Cumhuriyet gazetesinin avukatları, bombaların izinin sürülmesine ilişkin taleplerinin bir kez daha değerlendirilmesini istedi. Mahkeme, bu isteği bir kez daha reddetti. Ardından yapılan 26.07.2007 tarihli on ikinci, 23.08.2007 tarihli on üçüncü, 21.09.2007 tarihli on dördüncü ve 19.10.2007 tarihli on be şinci duruşmalar, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’ndan istenen soruşturma evrakının beklenmesi ile geçti. Mahkeme 19.10.2007 tarihli duruşmada, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na bir kez daha tekiden müzekkere yazdı. 14.11.2007 tarihli on altıncı ve Aralık 2007 tarihinde yapılan on yedinci duruşmada da İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’ndan gelecek soruşturma evrakı beklendi. 16.01.2008 tarihli onsekizinci duruşmada İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’ndan beklenen soruşturma evrakının onaylı örneklerinin geldiği bildirildi. Ergenekon soruşturmasını yürüten İstanbul Savcılığı, aradan yaklaşık 6 ay geçtikten sonra, nihayet soruşturma evrakını gönderebilmişti. Mahkeme, taraflara anılan evrakı inceleyip beyanda bulunmaları için süre vererek duruşmayı 30.01.2008 tarihine erteledi. İLK KEZ ALENİLEŞTİ VE DOSYAYA GİRDİ İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın, Ergenekon soruşturmasına ait dosyasından, Danıştay sal dırısı ve Cumhuriyet gazetesine bomba atılması eylemleriyle ilişkili görüp mahkemeye gönderdiği evrak arasında ilk kez alenileşmiş ve dosyaya girmiş olan şu belgeler de vardı: Ümraniye’de ve Eskişehir’de ele geçirilen el bombaları ile ilgili ayrıntılı inceleme raporları, bunlara ilişkin Emniyet Genel Müdürlüğü raporları, MKE yazıları, Bomba Bilgi Merkezi’nin karşılaştırmalı ve irtibatlı olaylara ilişkin raporları. 30.01.2008 tarihli duruşmada mahkeme davayı karar verilmek üzere 13.02.2008 tarihine erteledi ve o tarihte de kararını verdi. Sanıklar, müdahiller ve Cumhuriyet Savcılığı kararı temyiz etti. Dava halen Yargıtay aşamasında devam ediyor. Ümraniye ve Eskişehir’de ele geçirilen bombalarla ilgili belgeler ilk kez 16 Ocak 2008 tarihinde mahkemenin dosyasına girdi. 14 gün sonra 30 Ocak 2008 tarihli duruşmada taraflar bu konuda beyanda bulundular. Bu duruşmanın ardından 01 Şubat 2008 tarihli Cumhuriyet gazetesinde, bombalarla ilgili ayrıntılı bir haber yer aldı (Bkz: http://garildi.cumhuriyet.com.tr/ sayfa.cgi?w+30+/cumhuriyet/0802/01/w/c0712.html) 1. BELGE E M N İ Y E T İ N B O M B A B İ L G İ M E R K E Z İ B Ü Y Ü K H A T A L A R Y A P T I Birinci rapor yanlış, ikinci rapor eksik umhuriyet gazetesine atılan bombalar ile Ümraniye’de ele geçirilen bombaların aynı seriden olduğu bilgisi nasıl yayıldı? Kim tarafından sızdırıldı? Bu bilginin kaynağı neydi? Bu bilgi doğru muydu? Ergenekon soruşturma dosyası üzerinde, en baştan beri savcılığın talebi üzerine şüpheliler ve avukatlarına yönelik olarak (zira bunların dışındaki kişiler bakımından soruşturma evresindeki işlemler zaten yasa gereği gizlidir) mahkemece “gizlilik” kararı alındı. Bu nedenle, soruşturmaya ilişkin bilgi ve belgelere, yalnızca bu soruşturmayı yürüten savcılar, zabıt kâtibi ve görevli polisler (bu kanalla da ilgili emniyet müdürleri, içişleri bakanı ve hükümet) ulaşabilirdi. Buna karşın, soruşturma başladıktan sonra hakkında gizlilik kararı bulunan bilgi ve belgeler, bazı basın ve yayın kuruluşlarına yukarıda sayılanlardan birilerince servis edilmeye başlandı. Bilgi ve belgeler, kamuoyunun yönlendirilmesi amacıyla hukuk hiçe sayılarak kullanıldı. İşte, bu kullanılan hususlardan birisi de, çok sık dile getirilen bir iddia oldu: “Ümraniye’de ele geçirilen bombalar ile Cumhuriyet gazetesine atılan bombalar aynı seriden(di).” Bu iddia nasıl olsa, iddianamenin mahkemece kabulü ile gizlilik sona erince açıklığa kavuşacaktı. Ancak bu sırada, 21 Mart 2008 tarihinde başyazarımız İlhan Selçuk ve ardından 01 Temmuz 2008 tarihinde Ankara temsilcimiz Mustafa Balbay soruşturma kapsamında şüpheli olarak gözaltına alınınca, kendi gazetelerine bomba atan bir örgütün üyesi olmakla suçlanmalarındaki gariplik ve ciddiyet (!) kamuoyunda sorgulanmaya başlandı. (İlginç bir ayrıntı olarak belirtelim ki, patlama esnasında başyazarımız İlhan Selçuk da gazetedeki odasındaydı. Bkz: İlhan Selçuk’un, 23.09.2006 tarihli köşe yazısı.) (http://garildi. cumhuriyet.com.tr/sayfa.cgi?w+30+/cumhuriyet/cumhuriyet2 006/0609/23/t/c0207.html+bombalar). Gazetemiz avukatları, Ergenekon soruşturmasına ilişkin bilgi ve belgelere “gizlilik” nedeniyle ulaşamıyorlardı. Bu nedenle, soruşturmayı yürüten İstanbul cumhuriyet savcılarının, 6 ay gecikmeli olarak Ocak 2008 tarihinde Ankara Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderdikleri klasörü yeniden incelemeye C Patlama esnasında başyazarımız İlhan Selçuk da gazetedeki odasındaydı. Gazetemiz avukatları cumhuriyet savcısının sözlü isteği üzerine, bombalarla ilgili analizlerini içeren iki sayfalık metni savcıya teslim etti. başladılar. Cumhuriyet gazetesine atılan bombalar, M. Tekin’ in işyerinde ele geçirilen içi boşaltılmış bombalar, Ümraniye’de ele geçirilen bombalar ve Eskişehir’de ele geçirilen bombalara ilişkin bütün tutanakları, yazışmaları, tek tek bombalar üzerinde yapılmış kriminal inceleme raporlarını tekrar gözden geçirdiler. Tüm bunların gösterdiği sonuç, Cumhuriyet gazetesine atılan bombalar ile Ümraniye’de ele geçirilen 27 adet el bombası arasında, iddia edildiği gibi aynı kafileden olan herhangi bir bomba yoktu. Buna karşın, dikkatli bir bakışla, Cumhuriyet gazetesine atılan birinci ve üçüncü bomba ile Eskişehir’de ele geçirilen bombalardan bir tanesinin aynı kafile numarasına sahip oldukları görülüyordu. Evet, bu üç adet bomba kamuoyunda kullanılan terimle aynı seri numarasına sahipti: M 204 A2 KF MKE 91 12 77. Bu durumda, gazeteye atılan bombalardan iki tanesinin, Ümraniye’dekilerle değilse bile Eskişehir’de ele geçen bombalardan birisiyle aynı kafileden olması önemliydi. Denilebilir ki, ha Ümraniye’dekiler, ha Eskişehir’dekiler ne farkı var.. her ikisi de Ergenekon soruşturması kapsamındaki delil değil mi, aradaki irtibatı göstermiyor mu? Elbette gösterir; ama, arada olayın aydınlatılması, ispatlanması açısından çok önemli bir fark söz konusudur. Nasıl mı? Olay tutanağına göre Ümraniye’de 12 Haziran 2007 tarihinde saat: 20.30’da ele geçirilen 27 adet el bombası hakkında (saklanmasının yaratacağı sakınca ve tehlike gerekçe gösterilerek), kriminal inceleme yapıldıktan sonra hemen imha edilmesi, önce Emniyet Müdürlüğü, ardından İstanbul Cumhuriyet Savcılığı tarafından aynı günün sabahında gecikmeden talep edilmişti. Bu talebi kabul eden nöbetçi hâkim, 13 Haziran 2007 tarihli kararıyla, CMK’nin 127. maddesine dayalı olarak, kriminal inceleme sonucunda bombaların imhasına karar verdi. (Yandaki 1. Belge) Bombalara ilişkin kriminal inceleme raporunun tarihi 25 Haziran 2007 tarihidir. Aynı gün içerisinde (25 Haziran 2007) 1. Ordu Komutanlığı’ndan gelen uzman bir askeri heyete, bombaları gösteren polis, ertesi günü 26 Haziran 2007 tarihinde bombaları imha etti ve imha tutanağını savcılığa gönderdi. Yakın zaman önce bazı hukukçular, bu imhanın usulsüz ve kanuna aykırı olduğunu, imha kararına dayanak olarak gösterilen CMK’nin 127. maddesinin el koymaya ilişkin hususları düzenlediği ve imhaya ilişkin hiçbir hususun bulunmadığını, bu durumda, önemli bir delilin yasaya aykırı imhasının sıkıntılı ve tartışmalı olduğunu belirttiler. Kısaca, Ümraniyede ele geçirilen bombalar önemli bir delildi ve fakat bu delil imha edildi. Bu hukuken tartışmalı uygulama niye yapıldı? Sormak gerekiyor, çünkü, Eskişehir’de ele geçirilen bombalar imha edilmeyip, Suç Eşyası Yönetmeliği’nin 10. maddesine uygun olarak, üzerinde kriminal incelemeler tamamlandıktan sonra, mahkemece son karar verilinceye kadar muhafaza edilmek üzere askeri birliğe teslim edilmişti. BU KARIŞIKLIK NEDEN YAŞANDI? Kısaca, Cumhuriyet gazetesine atılan birinci ve üçüncü bombalarla birebir aynı olan bomba, bilebildiğimiz kadarıyla şimdilik imha edilmiş değil. Bu durum soruşturmanın selameti açısından elbette önemli. MKE Kurumu Genel Müdürlüğü’nün Emniyet Müdürlüğü’ne gönderdiği cevap yazısına göre, M 204 A2 KF MKE 91 12 77 kafile numaralı bombalar toplam 8.800 adet olarak ve 15 Mart 1978 tarihinde Kara Kuvvetleri Komutanlığı’na teslim edilmişti. Cumhuriyet gazetesi avukatlarının incelemesi sırasında dikkatlerini çeken iki belge daha oldu: 28 Haziran 2007 ve 19 Temmuz 2007 tarihli BOMBA BİLGİ MERKEZİ İRTİBAT RAPORLARI… 28 Haziran 2007 tarihli birinci irtibat raporunda, Ümraniye’de ele geçirilen bombaların kafile numaraları üzerinden, daha önce merkeze intikal eden bombalama olayları karşılaştırılmak suretiyle bir araştırma yapılmıştı. Bu karşılaştırma sonuçlarına göre, daha önceki tarihlerde gerçekleşen toplam 14 olayda kullanılan bombalar ile benzerlik olduğu belirtiliyordu. Bunlardan birisinin de Cumhuriyet gazetesine atılan ikinci bomba ile (M 204 A2 KF MKE 173 9 85 kafile No’lu olduğu da belirtilerek) Ümraniye’de ele geçirilen 2 adet (M 204 A2 KF MKE 169 5 85) bomba olduğu bilgisi raporda yer alıyordu. Oysa, raporda aynı olduğu belirtilen bu bombalar aynı kafileden değillerdi. Cumhuriyet’e atılan ikinci bomba 1985 yılının Eylül ayında üretilmiş olan 173 kafile numaralı binlerce bomba içerisinde, aynı olduğu yazılan bombalar ise aynı yılın Mayıs ayında üretilen 169 kafile numaralı 15.260 adet bomba içerisinde idi. Bu yanlışlık neden yapılmıştı? Bu kadar önemli bir soruşturmada, önemli bir bağlantı gösteren delil bakımından, böylesine bir hata yalnızca bir dikkatsizlik mi? 19 Temmuz 2007 tarihli ikinci irtibat raporu, daha da vahim bir hata içeriyordu. Bu rapor, Eskişehir’de ele geçirilen bombalarla ilgiliydi. M 204 A2 KF MKE 91 12 77 kafile numaralı bombayla aynı kafileden olan üç adet bombanın, daha önceki tarihlerde gerçekleşen olaylarda ele geçirilmiş olduğu yazılıydı. Bunlar arasında Cumhuriyet gazetesine atılan birinci ve üçüncü bombalar yazılmamıştı. Raporda, Cumhuriyet gazetesine atılan bombalar herhangi bir şekilde yer almamıştı. (Yandaki 2. ve 3. belge) Emniyetin Bomba Bilgi Merkezi, aynı kafileden olmadığı halde, Cumhuriyet’e atılan bir adet bomba ile Ümraniye’de ele geçirilen bomba arasında irtibat kurmuştu, ama, birebir aynı kafileden olan gazeteye atılan iki adet bomba ile Eskişehir’deki bomba arasında herhangi bir irtibat kuramamıştı. Birinci rapor yanlış, ikinci rapor eksikti!.. Gazetemiz avukatları bombalarla ilgili olarak, ellerindeki belgelerden ulaştıkları bu analizlerini, Ankara temsilcimiz Mustafa Balbay’ın savcılıktaki ifade alma işlemi sırasında cumhuriyet savcısı ile paylaştı. Savcının sözlü isteği üzerine, bombalarla ilgili analizlerini içeren iki sayfalık metin, iki gün sonra savcıya teslim edildi. 2. BELGE 3. BELGE Üç maymun 3. bomba ile uyandı Bazı gazeteler ve yazarlar tarafından, kendisine atılan bombaları görmezden geldiği, ilgilenmediği ithamına muhatap olan gazetemizin hukuki sürece ve gizliliğe saygı göstererek yaptığı yayınlar ve bu sürecin içindeki çabalarının özeti işte böyle. Şimdi, soruşturmanın hukuka ve yasalara uygun şekilde yürütülmesine engel olanlar kimler? Gerçeklerin ortaya çıkarılmasına katkıda bulunan, bulunmak isteyen kimler? Gazetemize bomba atıldığı zamanlarda, görmezden bilmezden duymazdan gelip, bu konuda tek satır haber, yazı, eleştiri yazmayanlar, ne oldu da gazetemize atılan bombaların sıkı takipçisi haline dönüşüverdiler? Anımsatalım, gazetemize atılan ilk iki bombaya birkaç istisna hariç hemen hiç kimse sütunlarında yer vermemişti. Bugün soruşturmayla çok yoğun şekilde ilgili olarak gözüken kimi kalemler, o günlerde ortalıkta yoktu. Üçüncü bomba atıldıktan sonra, Sayın Başbakan, ısrarla kendisine bu konu sorulduğunda, tek bir cümle ile yanıt vermişti: “Bombalar tasvip edilemez!”; başka da bir şey söylememişti. Bütün yasadışı oluşumların, demokrasiyi tehdit eden silahlı suç örgütlerinin, çetelerin, karanlık güç odaklarının açığa çıkarılması için herkesin üzerine düşen görevi sorumluluk bilinciyle yerine getirmesi gerekir. Bu bağlamda, halkın gözü, kulağı, bilgi kaynağı ve demokrasinin bekçi köpeği olan basının ayrı ve özel bir sorumluluğu vardır. Basın, gerçekleri araştırmak, halkı doğru bilgilendirmek, kişilerin en temel haklarını gözetmek yerine, çetelerle savaşım kisvesi altında, birtakım güç odaklarının yönlendirmesi ile önüne servis edileni sorgulamadan ve doğruluğunu araştırmadan yayınlar ve kişilerin en temel haklarını çiğnerse, en büyük kötülük kaynağı olur. Ergenekon soruşturması sırasında, özellikle hükümet yanlısı yayınlarıyla bilinen basının belirli bir kesiminin gazetecilik yapmadığı ortadadır. 11 Mayıs 2006 5 Mayıs 2006 P G azetemiz bahçesine atılan 2’nci bomba yine patlamadı. Bu bombanın numarasının da KF MKE 173 9 85 olduğu suç yeri araştırma ve inceleme raporunda yazıyor. S