23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

4C haberler BİR BAKIMA SERVER TANİLLİ 25 TEMMUZ 2008 CUMA Almanya’daki Kürt dernekleri ‘dağcıları Kızılhaç teslim alsın’ kampanyası başlatmıştı Alman dağcılar serbest ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Almanya’daki PKK yandaşı derneklerin başlattığı “kaçırılan Alman dağcıları Kızılhaç teslim alsın” propagandası, işe yaramadı. Türkiye’nin devre dışı kalmasını amaçlayan bu öneriyi Almanya’nın reddetmesi ve Türkiye’nin kararlı tutumunun ardından teröristler dağcıları bırakmak zorunda kaldı. Dağcılar yasal prosedür gereği ifadeleri alındıktan ve adliyeye sevkedildikten sonra Alman yetkililere teslim edildi. Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Burak Özügergin de Dışişleri Bakanı Ali Babacan’ın Alman meslektaşı FrankWalter Steinmeier’i arayarak üç Alman dağcının kurtarıldığını bildirdiğini açıkladı. Almanya Başbakanı Angela Merkel, “Rahatladım” diyerek dağcıların serbest bırakılmasında rolü olan herkese teşekkür etti. Ağrı Dağı’na tırmanış için 7 Temmuz günü Doğubeyazıt’tan ayrılan 13 Alman dağcının 3 bin 200 metrede kurduğu kampları 8 temmuz gecesi 5 PKK’li terörist tarfından basılmıştı. Kaçırılan Alman dağcılar Lars Holger Renne (33), Martın Georg (49), Helmut Johann’ı (65) serbest bırakıldı. Dağcıların serbest bırakılma sürecinde, hem Almanya hem de Türkiye tarafından örgüte taviz verilmemesi de dikkat çekti. Geçtiğimiz hafta başında, Almanya’da PKK yandaşı dernekler bir açıklama ile Kızılhaç yetkililerinin bölgeye gitmesi durumunda PKK’nin dağcıları serbest bırakacağını açıklamıştı. Türkiye’nin kendi topraklarında devre dışı bırakılmasını hedefleyen bu yaklaşımı Almanya reddetti. Alman yetkililer ülkedeki Kızılhaç yetkililerinin dağcıları teslim almaya gitmesine izin vermedi. Terör örgütünün, Berlin’in bu tutumu nedeniyle teröristleri serbest bırakmak zorunda kaldığı bildirildi. Şiirin Büyüsü gülümse TERÖR ÖRGÜTÜNDE ÇATLAMA Alman dağcıların kaçırılması PKK içinde de bölünmeye yol açmıştı. Örgüt telsizlerinde dağcıların Fehman Hüseyin’e bağlı teröristlerce kaçırıldığı, bunun ken disini tasfiye etmeyi hedefleyen Murat Karayılan’ı zor durumda bırakmayı amaçladığı şeklinde değerlendirilmişti. Teröristler telsizde, “Almanya bu sefer affetmez” diye konuşmuşlardı.Terör örgütü, tüm propaganda girişimleri sonuç vermeyince dağcıları serbest bıraktı. Bir tepeye bırakılan dağcıların jandarma tarafından alındığı, gerekli işlemlerin yapılmasının ardından Türk yetkililerce bölgede gelişmeler hakkında bilgi almak için bulunan Alman diplomatik yetkililere teslim edildiği kaydedildi. Dağcıların jandarma tarafından alınmasının ardından sağlık kontrolünden geçirildikleri, adli işlemlerin ardından da serbest bırakıldıkları bildirildi. Danıştay katili Alparslan Arslan’ın babası İdris Arslan, oğlunun eylemlerini türban için yaptığını söyledi ‘Ergenekon’la ilgisi yok’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Danıştay saldırısının bir numaralı ismi Alparslan Arslan’ın babası İdris Arslan, oğlunun Ergenekon terör örgütü ile bağlantısının olmadığını ileri sürerek “Saldırıdan önce Elazığ’a geldi, uzun uzun görüştük. Türban konusundaki tepkisini sık sık dile getiriyordu, kararı verenlerin cezalandırılması gerektiğini söylüyordu. Ben de ‘Sinirleneceğine bir mum da sen yak oğlum’ dedim” diye konuştu. NTV’ye açıklamalarda bulunan İdris Arslan, saldırının kaos yaratmak için değil milletin hassasiyetlerine dil uzatıldığı için gerçekleştirildiğini ileri sürdü. Arslan, “Saldırıdan önce Elazığ’a geldi, uzun uzun görüştük. Türban konusundaki tepkisini sık sık dile getiriyordu, kararı verenlerin cezalandırılması gerektiğini söylüyordu. Ben de ‘Sinirleneceğine bir mum da sen yak oğlum’ dedim. 2.5 yıldır her hafta Alparslan’la görüşüyorum, kitaplarını, saldırıdan önce aldığı notları in İdris Arslan, gazetemize yönelik bombalama eylemleri ile Danıştay saldırısının “Ergenekon çetesi ile uzaktan yakından bağlantısının” olmadığını belirtti. NTV’ye konuşan Arslan, “Oğlum manevi değerlerimize dil uzatanları cezalandırmıştır” dedi. Arslan, Veli Küçük ile Alparslan Arslan’ın yan yana fotoğraflarının olduğu iddialarına da “Oğlumu benden daha iyi tanıyan olamaz, o fotoğraftaki Alparslan Arslan değil” diye konuştu. Arslan, bu nedenle görüşmelerinin doğal olduğunu söyleyerek “Davayı suiistimal konusu yapanların ellerindeki en önemli kanıt, Veli Küçük ile Alparslan Arslan’ın yan yana çekildiği fotoğraf. Oğlumu benden daha iyi tanıyan olamaz, o fotoğraftaki Alparslan Arslan değil” diye konuştu. DDİALARI YALANLAMIŞTI Arslan, Ergenekon soruşturması savcısı Zekeriya Öz’ün 5 ay önce Ankara’ya giderek oğlunu sorgulamak istediğini ve bunun için cezaevi yönetimine başvurduğunu belirterek “Oğlum ‘Sorgulayacaksa gelmesin, sohbete geliyorsa gelsin’ diye mesaj yolladı. Bunun üzerine iki saat süren bir görüşmeleri oldu” diye konuştu. Ergenekon soruşturması iddianamesinde Danıştay saldırısıyla yapılanma arasında ilişki olduğu ileri sürülmüştü. Öz’ün, Ergenekon terör örgütü ile Danıştay saldırısı arasındaki bağlantıyı Danıştay sanıklarından Osman Yıldırım’ın “Bombaları Ergenekon sanığı emek celedim. Ben onun babasıyım, bir bağlantısı olsa bilmez miyim! Bazı çevreler tarafından ilişkilendirilmek isteniyor, ismi kullanılıyor. Oğlum manevi değerlerimize dil uzatanları cezalandırmıştır, Ergenekon çetesi ile uzaktan yakından bağlantısı olamaz” diye konuştu. Oğlunun, avukatlık yaptığı dönemde Ergenekon sanığı Muzaffer Tekin’in şirketinin işlerini takip ettiğini belirten İdris İ li Tuğgeneral Veli Küçük’ten aldık” şeklindeki ifadesini çıkış noktası alarak kurduğu iddia edilmişti. Bunun üzerine Sincan F Tipi Cezaevi’nden babası aracılığıyla mesaj yollayan Alparslan Arslan, “Yıldırım’ın yalan söylediğini öne sürerek, savcı Öz tarafından yönlendirildiği” açıklamasını yapmıştı. Gazetemize yönelik bombalı saldırıların faili olduğu belirlenen Alparslan Arslan, Danıştay’a 17 Mayıs 2006 tarihinde gerçekleştirdiği silahlı saldırıda üye Mustafa Yücel Özbilgin’i öldürmüş, 4 üyeyi de yaralamıştı. Saldırıya ilişkin davayı karara bağlayan Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi, saldırganla Ergenekon arasında ilişki kuramayarak davayı karara bağlamıştı. Mahkemenin emekli başkanı Orhan Karadeniz, yaptığı açıklamada, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’ndan kendilerine gelen dosyada sanıklarla Ergenekon soruşturması arasında bağ kurabilecek delil bulunmadığını açıklamıştı. eçen hafta, hem de aynı günde, iki şairden gelen iki şiir demeti, özellikle son haftalarda yoğunlaşan politik dalaşmaların biriktirdiği kasvetten beni kurtarırken; dünyama yeniden aydınlık getirdi. O demetlerden biri Kemal Burkay’dan, öteki de Kemal Özer’den geliyordu... ? Kemal Burkay, sevdiğiniz, ezberinizde birkaç şiiri de olan şairlerden biridir; bir ayağı Türk edebiyatında, bir ayağı da Kürt edebiyatında olan büyük bir ozandır. En başta özelliği, iyimserliğidir. “Doğan gün”ün gücüne inanır: “Kırgın umutta / Keder tortusunda / Acıda, zehirde, pusuda / Yılma / Doğan günü bekle”. Niçin? Açıklar: “Çünkü hayat dönen, kıvrılan / Yanan bir ibrişimdir / Tutar getirir / Doğan gün”. Gülümseyişten çok şey bekler: “İklim değişir, Akdeniz olur, gülümse” diye hatırlatır. Burkay’ın şiirlerini, kendi sesinden bir kompakt diskte toplamışlar; Rahmi Saltuk, Koma Denge Azadi, Yeni Türkü, Nilüfer Akbal ve Sezen Aksu da müziklerini katmışlar. Nefis bir eser! Bu satırları yazdığımızda, şair, teybimizde ünlü “Gülümse” şiirini okurken, Sezen Aksu da müziğiyle işliyordu: “Hadi gülümse bulutlar gitsin...” Dinleyiniz! G ? 2 Temmuz, 35 aydınımızın Sıvas’ta, şeriatçılarca diri diri yakıldığı bir tarihtir. Bu yıl da, on binlerce insan, kıyımın yaşandığı Madımak Oteli’nin önünde toplanıp protesto ettiler. Bu yılın bir önemi de, olayın, bir şairce anılmasıdır: Tanınmış şairlerimizden Kemal Özer, çarpıcı bir eserle okurlarının önündedir: Yordam Kitap Yayınları’nda çıkan Temmuz İçin Yaralı Semah, “Yangın Şiirleri”nden oluşuyor. “Yaşanan”a tanıklığı şiirinin odağına yerleştiren Kemal Özer, bu tutumunu bu eserinde de sürdürüyor; ve bildiğimiz bütün şair gücü de ortadadır. Eserin bir tarihsel zemini var: “Sıvas buluşması” rastlantı değildir: Bizi bir araya getiren elimize aldığımız kızıl bir güldü Şair, tanıdığımız “Yol Erleri”ni, daha da çarpıcı bir dille tanıtıyor: Metin’i, Asım’ı, Behçet’i, Nesimî’yi, Asaf Koçak’ı. Bir de, “Ömrü Kısa Kelebekler” var... Yangının yol açtığı ölümleri, ölümlerin yol açtığı duyguları, tepkileri, acıların dramları görünür kılmayı amaçlayan bu şiirler, bir tanıklığın tutanağıdır. Ama bununla bitmiyor. Bu şiirler, bir tanıklığın tutanağı olduğu kadar, “yolun sona erdiği yerde yeniden yola çıkan”ı da içinde barındırıyor: Suçun üstüne gitmeye yönelen bir yürüyüşle döne döne, tıpkı semah gibi. Böylece, Temmuz İçin Yaralı Semah, gömülmek istenene, unutturulmak istenene karşı bir suçüstü kitabıdır. Eserin, geçmişten gelip geleceğe uzanan bir çizgisi, bir diyalektiği var: Gelecek de bir Divan’ı haber veriyor. Mahşer’e kalmayacak bir Divan’dır bu! Ve gayrı şair yapacağını yapmıştır. Konu, artık bir bestecisini de bekliyor: Bir opera, bir senfoni de yakınlardadır. Şairimizin eseri, geleceğin bestecisi için, bir esin kaynağı kadar bir yoldur da... “Hadi gülümse bulutlar gitsin İşçiler iyi çalışsın, gülümse Yoksa ben nasıl yenilenirim Belki şehre bir film gelir Bir güzel orman olur yazılarda İklim değişir, Akdeniz olur, gülümse. Sazlarım vardı, ırmaklarım vardı çok Çakıltaşlarım vardı benim Ama sen başkasın anlıyor musun Tut ki karnım açıktı, anneme küstüm Tüm şehir bana küstü Bir kedim bile yok anlıyor musun İklim değişir, Akdeniz olur, Gül, The Times’a konuştu: Beynimi örtmüyorum’ LONDRA (ANKA) Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün eşi Hayrünnisa Gül, İngiliz The Times gazetesine verdiği röportajda muhabirin türbana ilişkin sorusuna “Ben sizi sarışın diye yargılamıyorum. Başımı örtüyorum, beynimi değil” yanıtını verirken, “Laikler sizden korkuyor” sorusuna İngilizce olarak “Siz benden korkuyor musunuz” sorusuyla karşılık verdi. The Times gazetesinin Türkiye’deki türban konusunu kapak yaptığı Times 2 ekinde, gazeteci Janice Turner’ın Hayrünnisa Gül ile yaptığı röportaj yayımlandı. Türbanla ilgili olarak “Bazen sıcak günlerde güneş altında türban kullanmak rahatsızlık veriyor. Kadınları kullanmaya zorlayabileceğiniz bir şey olduğunu düşünmüyorum” yorumunu yapan Gül, İran’da da aynı şekilde uygulandığının anımsatılması üzerine de, “Ancak Türkiye farklı bir toplum. Bazı aile fertleri türban kullanır, diğerleri kullanmaz. Biz, farklı tercihlere alışığız” dedi. Güney’e kırmızı bülten istemi İstanbul Haber Servisi Ergenekon örgütüne üye olduğu gerekçesiyle tutuklanan gazeteci Vedat Yenerer’in avukatı Vural Ergül, Tuncay Güney hakkında kırmızı bültenle arama kararı çıkarılmasını, Güney’in ifadesi alınmadan hazırlanan iddianamenin reddedilmesini istedi. Eski İstanbul Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürü Adil Serdar Saçan, basın yayın organlarında kendisi ile ilgili çıkan haberlerin araştırılması için Fatih Cumhuriyet Başsavcılığı’na kendisi hakkında suç duyurusunda bulundu. Avukat Ergül, Beşiktaş’taki İstanbul Adliyesi’ne gelerek İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’ne dilekçe verdi. Soruşturma kapsamında şüpheli konumunda olan Güney’in ifadesi alındıktan sonra iddianamenin yeniden düzenlenmesi gerektiğini belirten Ergül, Güney’in Kanada’nın Toronto kentinde yaşadığını, Jacobs House Jewish Community Centre adındaki sinagogda haham olarak çalıştığını kaydetti. AYDIR SORGULANMADI’ Güney’in http://www.instituteus.com adresli internet sitesinin yöneticisi olduğunu belirten Ergül, ‘Ergenekon Terör Örgütü’nün kuruluş metinlerini kendisinin yazdığını söyleyen şahsın soruşturmanın esasına ilişkin 13 aydır sorgulanmamasının hukuksuzluk olduğunu vurguladı. Güney hakkında kırmızı bülten ile Interpol’den arama kararı çıkarılmasını istediklerini söyleyen Ergül, “Adı geçen şahsın ifadesi, müvekkillerime atılı suçun ortaya çıkarılmasına etki edeceği mutlak sayılan delil olması bakımından önemlidir. Bu ifade alınmadan hazırlanan iddianame CMK’ye göre eksik hazırlanmış demektir” dedi. Eski İstanbul Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürü Adil Serdar Saçan, Ergenekon soruşturması kapsamında kendisi hakkında basın yayın organlarında da çıkan haberlerle ilgili araştırma yapılması için Fatih Cumhuriyet Başsavcılığı’na kendisi hakkında suç duyurusunda bulundu. Fatih Adliyesi önünde açıklama yapan Saçan, Ergenekon operasyonu kapsamında hakkında haber çıkmasının, bir dönem yaptığı operasyonlarla bağlantılı olduğunu, bu operasyonların da çok iyi bilindiğini söyledi. Emekli Tuğgeneral Veli Küçük’ün evinde bulunduğu ileri sürülen belgelerle ilgili araştırma yapılmasını istediğini belirten Saçan, “Bana rüşvet belgeleriyle şantaj yapıldığı, bu nedenle soruşturmayı kapattığıma dair iddialarla ilgili olarak belgeleri de cumhuriyet savcılığına verdim. Hakkımda soruşturma açılmasını talep ettim. Her Türk vatandaşının da yapması gereken budur” diye konuştu. Bundan sonra basında kendisiyle ilgili yer alan haber ve iddialar ile ilgili cumhuriyet savcılığına başvurarak soruşturma açılmasını isteyeceğini söyleyen Saçan, Ergenekon operasyonunda “1 Numara” olarak adlandırılan kişiyi tanıdığı yönündeki iddiaların doğru olmadığını ifade etti. Saçan, Güney’in evinde bulunduğu iddia edilen 6 çuval belge ile ilgili olarak da, “Ben bu konularla ilgili soruşturma talep ettim. Sonucunu hep birlikte görürüz” dedi. u sıralarda ekonomik, siyasal ve ideolojik açıdan “serbest piyasacı”lar, dünyada durumları en zor olanlar!.. Ergin Yıldızoğlu, yazısında, kapitalizmin kaleleri olan gazete ve dergilerden “Elveda Kapitalizm!” derekesine varan yazılardan örnekler verdi! Dünyada artık “Ne olacak bu kapitalizmin ve küresel sermayenin hali!” “literatürü”nün giderek zenginleştiğini görüyoruz! Ama her kriz döneminde “kale”lerden bu tür uyarıcı salvo atışları yapıldığını da biliyoruz! Ama bu sefer durum, kriz açısından, biraz daha farklı ve ciddi! Şimdi her şey konuşuluyor: “Yeni liberalizm” ve “Monetarizm”in (parasalcılık) iflasından tutun, korumacılığın yeniden gündeme getirilmesine kadar... Dahası, “Çin’den ithalatı keselim” sesleri de cabası! ??? Önümde, “modern ekonomi teorisi”nin mimarlarından, Nobel ödüllü, MIT’den Paul Samuelson ile bir söyleşi duruyor (Die Zeit, 29). Samuelson, kendisini “orta sınıf”ın insanı olarak görür, onun çıkarları açısından ekonomiye bakar. Diyor ki, dünyanın en zengin adamı “Warren Buffet geçen yıl korumacılığı gündeme getirdi ve serbest ticaretin kısıtlanmasını öngören yeni bir sistem istedi. Gelecek yıl küreselleş Ş CUMA YAZILARI ORHAN BURSALI Egoizm Virüsü kaydı. İktidar ve para nerede ise oraya koştular! Milyoner olan sayısız iktisatçı tanıyorum! Bunlar sözde bağımsız menajerler. Aslında bağımsız değiller ve çıkarlarının peşinde koşuyorlar...” ??? Buraya bir mim koyalım: Günümüz Türkiye’sinde, solcu eskileri ve liberalizmin köklü virüsüne yakalanmış “kamuoyu oluşturucuları”nın da, Samuelson’ın dikkat çektiği “para” ve “iktidar”ın gücüne kapağı atanlar olması rastlantı değil! Büyük paralara ancak iktidarla birlikte hareket etmekle ulaşılıyor! Solcu eskileri, köşe yazarları ve romancı liberallerin iktidara kapağı atmaları, küresel bir salgının ülkemize getirdiği bir musibet mi?! ??? Krize dönelim: Krizin başlangıcında Mortgage (morgıc konut alımları için açılan uzun vadeli bir kredi türü) kredilerinin geri ödenememesi var, bilindiği gibi. Aslında bu, zenginliği tabana meye karşı yorum ve görüş bildiren büyük bir dalga bekliyorum. Veya, Çin gibi ülkelerden, çalışanlarına Amerikan şirketleri gibi aynı ücreti ödemesine kadar ithalatın durdurulması isteklerinin dile getirilmesini... Ancak bu istekler tek yanlı, onlar dünyanın her yanına özgürce ve istedikleri kadar mal satmak, ama ithalatı da sınırlamak istiyorlar”... Devam: “1930’larda Keynes’çilik vardı, 70’li yıllardan sonra yeni liberalizm, şimdi yeni bir ne gelecek?” sorusuna umutsuz yanıt veriyor Samuelson: “Büyük depresyon öncelikle karşılıklı bağımlılık duygusu birleşmişti. ABD’de New Deal’in gerçekleştirilmesini bu sağladı (sosyal devleti ve ekonominin yoğunu olarak devletçe denetimini mümkün kılan bir dizi reformu..) Ancak şimdi bu duygu büyük erozyona uğradı. Milton Friedman ve Greenspan gibi ve kökten liberal felsefeye inanmış kişiler egoizmi bir meziyet (üstün nitelik) olarak açıkladı. Egoizm virüsü hepimizin içinde var. Son 20 yılın üniversite öğrencileri sağa yayma eylemiydi! ABD’de “kapitalizm” o kadar çok “kâr” ve “sermaye” biriktirdi ki, fazla parayı ortanın altı ve altı tabakalara yaymak zorunda kaldı. Bu epey riskli bir tercihti... Para stratejisi, en alttakilerin ödeme güçlüklerinin en azından sürgit devam edeceğini öngörüyordu. Ancak, petrol fiyatları, küreselliğin Amerika’daki olumsuz etkileri, ekonomide daralma, öncelikle, kredi açılan bu alttaki kesimleri vurunca, kredileri ödeyemez duruma geldiler... Şimdi bu krize bir açıdan da, kapitalizmin, zorunluluktan, düşük gelirlileri de mal mülk sahibi yapma projesinin iflası gözüyle bakabiliriz aslında! Serbest piyasanın “devlet müdahalesiz” yürüyemeyeceğini, bu kriz bir kez daha gösterdi! Geliri azalan ve işsiz kalanların, sistemi çökerttiği de denebilir! Ancak, “sosyal devlet” olgusu hiç terk edilmeseydi, daha başından en alttakileri mülkleştirme projesi bir devlet güdümü ve denetiminde sürdürülebilseydi, belki de kapitalizmin dönemsel küresel krizlerinden biri daha yönetilebilir olabilirdi! Bunlar varsayım tabii... Egoizm virüsü mü dünyayı ateşe attı, dersiniz? obursali?cumhuriyet.com.tr ‘13 YALÇIN TANFER SERBEST İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nca yürütülen Ergenekon soruşturması kapsamında, Kütahya’da gözaltına alınan Yalçın Tanfer, İstanbul’a getirildi. İstanbul Terörle Mücadele Şubesi’nde ifadesi alınan Tanfer’in, emekli Tuğgeneral Veli Küçük adına, Güneydoğu Anadolu’da aşiretler arası barış görüşmeleri yaptığı iddia edildi. Eski DYP Milletvekili Sedat Bucak’ın şoförüne sahte jandarma istihbaratçısı kimliği verdiği öne sürülen Tanfer, sorgusunun ardından serbest bırakıldı.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle