23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

12 C söyleşi 25 TEMMUZ 2008 CUMA İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu’yla su sorunu ve AKP’nin kenti ele geçirme çalışmalarını konuştuk Kafa karıştırma siyaseti geri tepiyor SÖYLEŞİ LEYLA TAVŞANOĞLU İzmir CHP’nin kalesi. 29 Mart 2009’da yerel seçimler var. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın, özellikle de 22 Temmuz seçimlerinden sonra gözünü İzmir’e diktiğini dünya âlem biliyor. Öte yandan İzmirli, CHP’li Büyükşehir Belediyesi’nin çalışmalarından memnun. Zaten “gâvur” İzmir’in ve İzmirlinin tutumu, siyaseti ve olaylara yaklaşımı ülke genelinden çok farklı. İzmirli neyin ne olduğunun bilincinde. Çoğunluğu oyunu iki torba kömür, üç torba pirince satmaya razı değil. İzmir merkeze yaklaşık yarım saat uzaklıktaki Armutlu beldesinde çok amaçlı spor salonunun açılış töreni var. Büyükşehir Belediyesi’nin 985 bin YTL harcamayla yaptırdığı bu salonun sınırları içinde bulunduğu Armutlu beldesi belediyesi AKP’li. İnsanlar salon açılışına akın akın geliyorlar. Beldenin üç bin kişilik nüfusunun yarısından fazlası törende hazır. CHP’li İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu’nu coşkuyla alkışlıyorlar. Kocaoğlu AKP’ye oy verdiklerine aldırmadan hepsini kucaklıyor. Onlara da hizmet vermek için elinden geleni yapıyor. Açılış töreninden önce söyleşimizi yapıyoruz. Ana konularımız İzmir’in su sorunu, Kocaoğlu’nun belediyecilik anlayışı, AKP’nin İzmir’i ele geçirmek için tezgâhladığı manipülasyonlar, İzmir halkının bunlara tepkisi. Kocaoğlu ilginç olaylar anlatıyor. İzmir’in su sorunu iyice dallandırılıp budaklandırılıyor. Siz Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek’in tam tersine, çıktınız, İzmir halkına, “Size bu suyu için diyemem” dediniz. Millet ayağa kalktı. İnsanlara yalan değil, doğruyu söylemek bu ülkede suç mu? AZİZ KOCAOĞLU Niye suç olsun? İzmirli hemşehrilerimiz bizi çok iyi anlıyor. 2001 yılında Tahtalı Barajı’nda bir deniz suyu problemi ortaya çıkmış. Ama onu arıtmayla halletmişler. O tarihten bu tarihe ne yeraltı ne de yüzey sularımızda bir sorun çıktı. 2006 yılının Kasım ayında küresel ısınma tehlikesini Türkiye’de doğru biçimde okuyan ilk belediyeyiz. Yağışlar mevsim normallerinin çok altında seyredince durumu gördük. Tahtalı Barajı’nda sıkıntı olacağını tahmin ettiğimizden, su konusunda ne yapabiliriz diye bir çalışma başlattık. Bu çalışma sonucunda 100 rapor çıktı. 27 Nisan 2007’de de su tasarruf kampanyası açtık. Bu yılın mayısına kadar 2006 yılına kıyasla her ay ortalama yüzde 9.8 su tasarrufu sağladık. Bu su tasarrufu da en büyük ilçemiz olan Bornova’nın su ihtiyacını karşılıyor. 2007’nin yaz aylarında yeraltı sularımızda arseniğe rastlandı. Peki, ne yaptınız? A.K. Hemen 9 Eylül Üniversitesi Çevre Mühendisliği Bölümü’yle çalışmaya başladık. Bir protokol yaptık. Onlar süreci izliyorlar. Arsenik kış aylarında yağmurla birlikte kayboldu. Ama Mayıs 2008’de tekrar ortaya çıktı. Tam biz bu konuda çalışma başlatmışken Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek bir açıklama yaptı. Melih Gökçek İzmir’in sularını eleştirdi. Ama kendisinin Kızılırmak suyunu Ankara’ya getirdikten 20 gün sonra Ankaralılara haber vermesini, halka ne yaptığını gizlemesini nasıl karşıladınız? A.K. Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı’nın açıklamasına su, arsenik, belediyecilikten değil, daha farklı yönden bakmak lazım. Konuya sadece su açısından baktığınız zaman anlayamıyorsunuz. Bizim Ankara’da yaşanan sorunla ilgili en ufak bir söylemimiz olmadı. Biz, “Küresel ısınma var. Özellikle de Batı Anadolu’yu tehdit ediyor. Bununla el birliği içinde mücadele etmemiz gerekir. Bugün Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı’nın başına gelen muhtemeldir ki yarın bizim de başımıza gelebilir” dedik. Sizin sorduğunuza gelince, Melih Bey’le (Gökçek) bizim aramızda siyaset, iş yapma, olaylara, yaşama bakış açısından ve hangi kriterden bakarsanız bakın fark var. Bu fark ben iyiyim o kötü, ya da ben kötüyüm o iyi anlamına gelmiyor. Benim altını çizmek istediğim, ikimizin farklı yapılarda oluşu. Biz hangi kriterlerde su verdiğimizi toplumla paylaştık. Kent suyunun büyük bölümü Sağlık Bakanlığı kriterlerinin, yani 10 mikrogramın altında. Ama Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı sanıyorum bir savunma mekanizması olarak o söylediklerini ortaya attı. Ben başkasının sorununu ileri sürerek kendi yaptığınız hatayı savunamayacağınızı söylüyorum. Siz kendinizden sorumlusunuz. İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı da kendinden sorumludur. ARSENİKTEN SONRA BORU ÇIKARDıLAR Sağlık Bakanlığı 16 büyükşehrin içme suyunu incelemeye aldı. Ama her nedense öbürlerinin sonuçlarını açıklamadan İzmir’in suyuyla ilgili raporu Zaman gazetesine servis ediverdi. Sizce bundaki amaç nedir? Acaba bu davranış, “bizden, onlardan” kaygısından mı kaynaklanıyor? A.K. Melih Gökçek Ankara’da sıkışınca gündemi değiştirmek ve topu başka birisine atmak suretiyle İzmir’i kullanmaya kalktı. O yetmedi. Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu çıkıp “Ankara’nın suyu sağlıklıdır” diye bir açıklama yaptı. Arkasından Sağlık Bakanlığı, Hıfzıssıhha devreye girdi. “İzmir’in suyu sağlıksızdır” diye bir bombardıman başlatıldı. Bu da normal, Sağlık Bakanlığı öbür illeri de inceleyeceğini beyan etti. Bizim suyumuzu hem biz hem de Hıfzıssıhha kanalıyla Sağlık Bakanlığı inceledi. Ne olduğu 48 saatte ortaya çıktı. Biz de onlar da açıklama yaptık. Biz öbür illerin de açıklanmasını beklerken Sağlık Bakanı, “Ankara’nın üzerine geliniyor. İzmir’de de arsenik var. Sivil toplum kuruluşları (STK) İzmir’in üzerine gitmiyor. Taraf tutuluyor” diye bir beyanda bulundu. Sağlık Bakanı hem İzmir’in, hem Ankara’nın hem de geri kalan 79 ilin bakanı. Deniyor ki iki aya kadar diğer iller de açıklanacak. Bu söz konusu olamaz. İzmir metropolünün suyu 48 saatte incelenebiliyorsa Türkiye’deki bütün illerin sonuçları 48 saatte alınabilir. Türkiye’de 70 milyonu aşkın nüfusumuz var. Ankara ve İzmir’de bu sudan etkilenen toplam insan sayısı 7.5 milyon kişi. Bunların dışında da 63 milyon insan yaşıyor bu ülkede. Onlar bırakılıyor. İzmir’le Ankara yarıştırılmaya çalışılıyor. Bu da doğru bir duruş değil. Zaman gazetesine servis edilen bakanlık yazısında bor madeni oranının İzmir suyunda yüksek olduğu ileri sürülüyor. Sizin incelemelerinizde suda bor madenine rastlandı mı? A.K. Bizim incelemelerimize göre İzmir suyundaki bor oranı standardın altında kalıyor. Yani bor açısından sağlıklı. Hıfzısıhha bor oranının standardın üstünde olduğunu beyan etmiş. Bunun üzerine bizim arkadaşlarımız aynı su örneklerini Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’ne gönderdiler. Oradan alınan sonuçla bizim laboratuvar sonuçlarımız tamamıyla birbirini doğruluyor. Demin yoldan gelirken Hıfzıssıhha’dan yetkili bir arkadaşla konuştum. Arsenik konusunda daha önce de birlikte çalışmıştık. Aynı çeşmeden alınan suyu birlikte tahlil ettirecektik. Ancak o sırada işlerinin çok olduğunu, bir ay sonra gibi çalışma sonucunu açıklayabileceklerini söylerken şimdi bor konusunu ortaya atıyorlar. YANLIŞ YOLDALAR Vatandaşa yalan söylemem AKP sürekli su sorununu işleyerek beyninin gerisindeki gizli gündemi açığa çıkarmıyor mu? Yani suları, su havzalarını özelleştirme planını farkında olmadan ele vermiyor mu? A.K On altı büyükşehrin su birimleri düzenli toplanıyorlar. Bu yıl da geçen ay bizde toplandılar. Ben o toplantıya katılmadım. Gündemde suların özelleştirilmesi de var. Bu fikir ne zaman devreye girer, hangi süreçte yaşanır, ne yapılır, bunları bilemem. Ama suların özelleştirilmesi konusu gündemde. Bizim bu konuya bakışımız şöyle: İzmir suyunun önümüzdeki süreçte özelleştirilmemesi gerektiği görüşündeyiz. Ama koşullar dünyada da değişebilir. Onu şimdiden bilemem. Onon beş yıl sonra şartlar ne olur? Ama bugünden on yıllık bir sürece baktığım zaman İzmir suyunun özelleştirilmesinden yana değilim. Biz sürekli 24 saat kesintisiz su verebilecek güçteyiz. Bütün yapılanmayı tamamlamışız. Arıtma tesislerimizi hızla yapıyoruz. Arsenik de üçdört ay içinde halledilecek bir sorun. Dünya standardı 50 mikrogramken bizim suyumuz hep sıfır ile 5 mikrogram arası olmuştur. İlk kez altı ay önce bu 50 mikrogram oldu. Şu anda belli bölgelerimizde, birkaç noktada 1516 mikrogram saptandı. Bulgaristan, Hırvatistan ve Makedonya’da şu anda hâlâ arsenik parametresi 50 mikrogram. Oysa Bulgaristan AB üyesi. Diğer ikisi de üye olmaya aday. Ama siz İzmir suyunun içilmesi tavsiyesinde bulunamayacağınızı söylemiştiniz… A.K. Bu su içilebilir ya da içilemez demememizin nedeni şu: Sağlık Bakanlığı’nın genelgesine karşı bir beyanda bulunmak hem yönetmeliklere, hem halkı yanlış bilgilendirmeme tutumumuza hem de benim kişisel duruşuma uymadığı için, bazı noktalar için, “Bu su içilir” diyemem. Doğru yaptığıma inanıyorum. Dört buçuk yıldır da hiçbir vatandaşıma, beyazı, kırmızısı, moru dahil, hiçbir konuda yalan söylemedim. P O R AZİZ KOCAOĞLU Bornova, 1948 doğumlu. Yükseköğrenimini Ege T Üniversitesi İktisat Fakültesi’nde yaptıktan sonra işletme master derecesi aldı. 1979’da kendi işini kurdu. R alanında Bornova’da dayanıklı tüketim malları ticareti yaptı. E 1986’da sanayiciliğe atılarak toprak fabrikası kurdu. 2003’te gelir vergisi rekortmenleri listesinde 89, kira geliri vergisi rekortmenleri listesinde 3. sırada yer aldı. 2004 yerel seçimlerinde Bornova belediye başkanlığına seçildi. Aynı yıl haziran ayında İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Piriştina’nın zamansız ölümü üzerine İzmir büyükşehir belediye başkanlığına seçildi. 22 Temmuz seçimlerinden hemen sonra Tayyip Erdoğan bütün AKP teşkilatlarına haber saldı. Yerel seçimlerde Diyarbakır ve İzmir’i ele geçirmeyi hedeflediklerini ve bunun için var gücüyle çalışmaları gerektiğini bildirdi. Bu durumda sizce resim çok açık değil mi? Amaçları CHP ve Aziz Kocaoğlu’nu yıpratmak değil mi? A.K. Doğaldır ki her parti genel başkanı TBMM’deki 550 sandalyenin tamamını, ülkedeki 3500 belediyenin 3500’ünü ele geçirmeyi hedefler. Buna saygı duyarım. Ama kullanılan yöntemler çeşitli yollara saparsa ya da çeşitli manipülasyonlar yapılırsa, yol ve yöntem farklı boyutlara çekilirse bu yanlış olur. Kamuoyu yoklaması yapıldı. İzmir halkının, “Bizim başkan dürüst. Bizim başkan çalışkan” dediği sonucu çıktı. İl başkanı da “Hayır, başkan dürüst değil. Başkan çalışkan değil beceriksiz” iddiasında bulunuyor. Böyle soyut bir polemik devam ediyor. Güçlü yanlarımızın aksini söyleyip kafaları karıştırarak ve mutlaka belediye başkanının şahsında bir yıpratma politikası izleyerek seçim sürecini bu şekilde geçirmek istiyorlar. Sürekli polemik yaratmayı hedefliyorlar. Burada konuştuğum kişilerden öğrendiğim kadarıyla AKP’nin bu manipülatif siyaseti kendilerine karşı halk arasında ciddi tepkilere neden oluyor. Siz ne dersiniz? A.K. Doğru. Ama bu bir girdaptır. Kendinize çizdiğiniz yol haritasının yanlış olduğunu gördüğünüz an artık vakit geçmiştir. Birden bire geriye dönemezsiniz. Şu anda AKP’nin İzmir Büyükşehir Belediyesi’ne yönelik stratejisinin tam tersi sonuç verdiğini biliyorum. Bence bu stratejiyi yeniden gözden geçirmeliler. Aslında bunları söylemem benim aleyhime. Ama doğrucu Davut olduğum için bunu da söylemek zorundayım. Türkiye genelinde de aynı manipülatif siyaseti izlemiyorlar, gerçekleri tam anlamıyla çarpıtıp insanların akıllarını karıştırmayı hedeflemiyorlar mı? A.K. Belli yerlerde uyguladığınız yöntem olabilir. Ama İzmir çok farklı. Bir tarafta bizim bir duruşumuz, İzmir halkının bir duruşu, sağduyusu var. Burada uyguladıkları yöntemin geri teptiğini herkes görüyor. Ben CHP İl Başkanı’na sadece bilgi olarak bir su dosyası verdim. CHP Genel Başkanı’na da bilgilenmeleri açısından verdim. Rakip siyasi partilerin il başkanları, basın, bilim insanları, konuyla ilgili odalarla bu bilgileri paylaştık. Biz bilime inanıyoruz. Su işini bir siyasi polemik haline getirmek son derece yanlış. 16 tane büyükşehir belediyesinin su şirketleri var. Ülkenin su işini de DSİ yürütüyor. Sorunla ilgili herkes bir toplantı yapsın. Sorunu masaya yatıralım. Hangi arıtmanın ne kadar zamanda yapılması gerektiği, ne yapılmasının şart olduğu, finansmanı olmayan belediyelerin finansmanının sağlanması gündeme getirilip karara bağlanmalı. Benim finansman sıkıntım yok. Ama başka belediyelerin var. Bütün bunların masaya yatırılıp çözüm üretilmesinin bence bakanlıklarımızın işi olması gerekir. Bu yapılmadan işi politik bir arenaya çevirmek, bence son derece yanlıştır. Kazanma havasına girerlerse çok yanılırlar İzmir Büyükşehir Belediyesi olarak birkaç yıldır ulaşıma ve suya zam yapmıyorsunuz. Bunu nasıl finanse edebiliyorsunuz? A.K. İki buçuk yıldır bu tutumumuzu sürdürüyoruz. Özellikle de ulaşımdaki petrol zamlarını sineye çekiyoruz. Bütçemiz el verdiği şekilde bunu sübvanse edeceğiz. Suda ise kademeli sistemimiz var. Az tüketimden ucuz, çok tüketimden pahalı alıyoruz. Çok tüketiyorsa katlayarak gidiyoruz. Sabit gelirlilerde de çekirdek aile bütçesini koruyoruz. Normal şartlarda dokuz ay sonra yerel seçimlere gidilecek. Demin de konuştuğumuz gibi Erdoğan İzmir’i almak istiyor. Bu kale düşecek mi? A.K. Başbakan’ın istemesi doğal. Olaya şöyle bakın: İzmir çok uzun yıllardır sosyal demokrat ağırlıklı bir konumda. Ama burada şu kazanır, bu kazanır diye bir havaya da girmemek gerekir. Her seçim bir risktir. Her seçim çok bilinmeyenli bir denklemdir. En güçlü partinin dahi bir oya bile önem vererek elinden gelen çalışmaları yapması gerekir. Seçimler en ufak bir zafiyeti, rehaveti kabul etmez. Biz bu projelerimizi gerçekleştirmeseydik, bu duruşu sergilemeseydik, İzmirli hemşehrilerimiz tarafından genel kabul görmeseydik, onların desteğini almasaydık, bütün vatandaşlarımızla kenetlenmeseydik, diyalog içinde olmasaydık, onlar bize güvenmeseydi burada ne kale ne de kalenin burcu kalırdı. Burada belediye başkanının hedefi, kendi felsefesine en yakın parti, kendi partisinin iktidarında aldığı bayrağı yine kendi partisine teslim etmektir. Bunu yaparken kendisi için çalışmaz. Bir misyonu yüklenmiştir. Bir bayrak teslim almıştır. Kendi partisinin, kendi felsefesinin bayrağını taşımak ve onu en iyi şekilde temsil etmek görevidir. Yoksa, “Aziz Kocaoğlu bir daha aday olsun mu?” filan deyince ben de şunu söylerim: Ben bir misyon üstlenmişim. Onun için çalışırım. Kendim için çalışmam. Kentimize hizmet ediyoruz. Şu anda doğru ve iyi bir noktada durduğumuza inanıyoruz. Hem genel merkezimizle, hem tüm örgütümüzle, hem tüm vatandaşlarımızla dayanışma içinde olmamız bize bunu getirdi. 22 Temmuz seçimlerinde AKP oylarını çok büyük oranda arttırarak sonuca ulaştı. Ama 2004 yerel seçimlerindeki il genel meclisi oyları iki puan aşağı çekildi. Biz de il genel meclisi oyumuzu iki puan arttırdık. Belediye başkanının duruşu sağlam olmalı AKP bütün Türkiye’de oylarını ciddi oranda arttırırken İzmir’de iki puan düşmesi sizin de iki puan yükseltmenizin nedenleri ne olabilir? A.K. Bir kere büyükşehir belediyesi ve büyük oranda ilçe belediyelerinin CHP’den olmasının bu sonuçta çok önemli bir payı olduğunu düşünüyorum. Yerel seçimlerin tarihi şimdilik 29 Mart 2009. Ama Türkiye’nin bu siyasi konjonktüründe her an yerel seçimler kasım ayına da çekilebilir. O arada bir tarih de olabilir. Bir erken seçim kararı da alınabilir. Önemli olan, bizim bu başarıyı sürdürmemiz. Buradan da tüm ülkemize sosyal demokrat belediyecilik anlayışımızı, yaptığımız çalışmaları ve farkımızı göstermiş oluruz. Demin misyonunuzdan söz ettiniz. Misyonunuz nedir? A.K. Belediye başkanlarının bir duruşu olması gerekir. Belediye başkanının adil olması gerekir. Şahısların, grupların değil, halkın başkanı olmalıdır. Vereceği kararlarda, harcadığı sınırlı bütçeden yapacağı projelerde ve projeler arasında seçim yaparken genelin, halkın yararına taraf olmalıdır. Bizim belediyecilikte en önemli misyonumuz budur. Belediyenin imar yetkisini, ihalelerini, satın almalarını kesinlikle şeffaf yapmak durumundayız. Bunu da halkın yararına kullanmalıyız. Başkalarının arazilerini imara açarak, imar yoğunluğunu arttırarak yanlışa düşmemeliyiz.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle