23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

10 C dış haberler ATİNA’DAN MURAT İLEM 23 MAYIS 2008 CUMA 5 milyona yakın kişinin evsiz kaldığı Çin’de sel tehlikesi de baş gösterdi Deprem bölgesi boşalıyor 7 .9’luk yer sarsıntısının vurduğu 88 milyonluk Sıçuan eyaleti hızla terk ediliyor. Binlerce kişi kendi olanaklarıyla daha güvenli yerlere giderken, baraj ve göllerdeki su seviyelerinin hızla yükselmesi nedeniyle 1 milyon civarında kişinin tahliyesine başlandı. Kurtarma çalışmalarının, bazı müjdeli haberlerle aralıksız devam ettiği ülkede, 1979’dan beri yürürlükte olan katı nüfus planlaması da tartışma konusu. MİLYAR KİŞİ KURBANLAR İÇİN SESSİZLİĞE GÖMÜLDÜ Çin halkı depremden bir hafta sonra, depremin Sıçuan’ı vurduğu saatte ölenler için üç dakikalık saygı duruşunda bulundu. Tüm ülkede milyonlarca kişi işlerini bıraktı, sirenler çalındı, bayraklar yarıya indirildi. Ayrıca, depremin meydana geldiği saat 14.28’den itibaren üç günlük ulusal yas ilan edildi. Hükümet, Şanghay’da sinema, karaoke barları ve diğer eğlence merkezlerinin faaliyetlerinin bir süreliğine durdurulması talimatı verdi. Televizyonlar da eğlence programlarını durdururken, ulusal gazetelerin büyük bölümü siyah beyaz olarak yayımlanıyor. Binlerce evin yerle bir olduğu deprem bölgesinde kurtarma çalışmalarında umutlar giderek azalırken, enkaz altında bir hafta boyunca sağ kalmayı başaran 61 ve 50 yaşlarında iki kadın kurtarıldı, ancak kadınların durumu hakkında bilgi verilmedi. Depremden sonra hasar gören yolları onarmakla görevli 200’den fazla kurtarma görevlisinin ise çamur seli nedeniyle 3 gündür toprak altında olduğu açıklandı. Ulaştırma Bakanlığı yetkilisi Day Dongçang, resmi haber ajansı Şinhua’ya yaptığı açıklamada, kurtarma görevlileriyle birlikte iki iş makinesi ve 6 aracın çamur altında kaldığını belirtti. Depremin büyüklüğünü 8.0 olarak değiştiren Çin Sismoloji Bürosu, 149 artçı sarsıntı meydana geldiğini bildirdi. Duciengyan bölgesinde bir okulun yıkılması sonucu çocuklarını kaybeden 60 aile, okulun enkazı önünde mumlar yakarak gözyaşı döktü. İki kızını kaybeden bir anne “Bu dayanılmaz bir acı. İkinizi de kaybettim” diyerek ağladı. Sanayi ve Enformasyon Teknolojisi Bakanlığı, depremin Sıçuan’da 9.6 milyar dolar ekonomik kayba yol açtığını bildirdi. Raşit Dostum’dan Yost Lahindayk’a bizim eski kıytırık yayıncı, sonradan olma AB parlamenteri sırtını sağlam yere dayamış gibi görünüyor. İnternetten baktım Hollandalının kayınpederi Nusret Sungur, Yalova Kuyumcular Odası başkanıymış. Hadi kızının görüşlerini biliyoruz (!), ancak Nusret Bey acaba damatla bir karşılaştığında, “Bak ‘Lahın’ damat oğlum. Sen bir taraftan kızımla aynı yatağa girip her şeyini paylaşıyorsun, ama öbür taraftan benim ülkemi karıştırmak, Atatürk ilkelerine ve büyük değer verdiğimiz Laikliğe karşı elinden geleni yapıyorsun. Bu bize ve değerlerimize ters düşer. Biraz daha dikkatli olman gerekir. Türkiye’nin AB gibi bir olgunun içine alınmayacağını bal gibi bilmene rağmen neden hala bir taraftan sırtımızı sıvazlarken, diğer taraftan ülkemizi karıştırmak için yapmadığını bırakmıyorsun. Ülkenizin hiçbir şeyi yokken büyük gurur duyduğunuz laleleri biz verdik. Yetmedi kızımızı da verdik. Daha ne istiyorsun?” diyebilir. Bazen düşünüyorum “Yalova Kuyumcular Odası Başkanı Nusret Efendi böyle bir şey demiş olsaydı, damat Lahındayk ne yapardı?” diye. Şekline şemaline bakarsak hiçbir şey yapmazdı. Üstelik her zamanki gibi bıyık altından müstehzi şekilde gülümserdi. Karısı da akşam “Aferin be Lahıncığım, babamın demokrasi, Atatürk ilkeleri ve laiklik konusundaki salvolarını iyi savuşturdun, seni tebrik ederim, gel bi öpeyim” derdi. İşte tam bu noktada Özbek General Raşit Dostum’un kulaklarını çınlatmak istiyorum. Onun sayesinde bizim gelin nereden nereye geldi. O Raşit ki Atatürk’ü çok seven, bu yüzden dokuz çocuğundan birinin ismini “Mustafa Kemal” koyan. PKK’nın haince katlettiği şehitlerimizin aileleri için gazetelere taziye ilanları veren biridir. Afganistan’da Raşit sayesinde adam yerine konan, bu sayede ödüller alan, ardından Hollanda’ya gelin giden Nevin Sungur’un içinde yatanı bilseydi sahip çıkar mıydı? Bu kız için yazacak çok şey var ama, şimdilik “Özbek General Raşit’ten, Hollandalı parlamenter Lahındayk’a” diyerek kısa keselim. Kimlerin nereden nereye geldiğini anlayan anlar. murilem?otenet.tr 1 Ölü sayısının 28 bin, yaralı sayısının da 200 bini aştığı bildirildi. (Fotoğraf: Reuters) Levent ULUÇER PEKİN Çin’de öncelikle çöken okul ve hastane binalarının sorumlularının araştırılmaya başlanacağının açıklanmasından sonra, gözler şimdi evsiz alan milyonlara çevrildi. Pazartesi günü meydana gelen 7.9 şiddetindeki deprem sonrası en az 4 milyon binanın çöktüğü ya da oturulamaz durumda olduğu sanılıyor. Evsiz kalan insanların sayısı ise resmi rakamlara göre 4.8 milyon olarak telaffuz edildi. Binlerce kişi çoğu kendi olanaklarıyla olmak üzere deprem bölgesinden daha güvenli yerlere gitti. Depremin en şiddetli vurduğu Sıçuan eyaletinin toplam nüfusu 88 milyona yakın. Ölü sayısı resmi olarak sadece Çin çapında 28 binin üzerinde, yaralı insan sayısı 200 bine yaklaştı. Ölü sayısının 50 binin üzerinde olacağı daha önce söylenmişti. Çöken yüzlerce otelin içinde birçok ya bancı turistin olduğu da sanılıyor, ancak sayı belli değil. ÜRKİYE’DEN 2 MİLYON DOLAR Deprem bölgesinde 130 bin dolayında asker ve polis aramakurtarma çalışmalarına devam ediyor. Resmi Şinhua haber ajansı, kurtarma çalışmalarında, depremden 117 saat sonra 52 yaşında bir adamın kurtarıldığını duyurdu. Bir Alman turistle 10 yaşında bir kız çocuğu da depremden yaklaşık 5 gün sonra enkaz altından sağ olarak çıkarıldı. Ana deprem sonrası meydana gelen ve bazıları 5 şiddetini aşan artçı depremlerin sayısı 5 bini aşarken, Beichuan kentinde bir nehrin yatağının değişmesi ne T deniyle, baraj ve göllerdeki su seviyesinin hızla yükseldiği ve sel tehlikesine karşı 1 milyona yakın kişinin tahliyesine başlandığı bildirildi. Çin’e yardımlar da devam ediyor. Türkiye’nin gönderdiği 2 milyon dolar Çin’e havale edildi. Rusya, içinde ihtiyaçların bulunduğu dördüncü kargo uçağını bölgeye indirdi. Japonya ise ikinci aramakurtarma ekibini bölgeye gönderdi. Çin maddi ve ihtiyaç maddesi olarak toplam yardımın 1 milyar dolara yaklaştığını açıkladı. Uzmanlar depremin ülkede yol açtığı ekonomik kaybın 20 milyar doların üzerinde olduğunu söylüyorlar. Bölgede şimdilik salgın bir hastalık olmadığı açıklandı. Ancak göçük altında kalan ölmüş insanlar kokmaya başladı ve ilaçlama yapılıyor. YARGI EVLENMELERİNİN YOLUNU AÇTI Eşcinsellerin mutlu günü Dış Haberler Servisi ABD’nin Kaliforniya Eyaleti Yüksek Mahkemesi, aynı cinsiyetten kişilerin evliliklerinin yasaklanmasının anayasaya aykırı olduğu yönünde karar aldı. Yüksek Mahkeme’nin, başta San Francisco kentinden gelenler olmak üzere bu konudaki birçok şikâyet üzerine ele aldığı davadan çıkan kararın ülke genelinde örnek oluşturacağı ve eşcinsel evliliklere yeşil ışık yakma yönünde önemli bir adım olacağı belirtiliyor. Mahkemeye konuyu taşıyanların, ABD Medeni Kanunu’nda evliliğin “bir kadın ile bir erkek arasındaki birlik” biçiminde tanımlanmasının ayrımcılık olduğunu belirttiği, bunun da mahkeme tarafından kabul gördüğü kaydedildi. 7 yargıçtan oluşan Yüksek Mahkeme’nin 4 üyesinin davacılar lehinde oy verdiği belirtildi. ABD’de şu anda sadece Massachusetts eyaletinde eşcinsel evliliklere resmen izin veriliyor. Kaliforniya, New Jersey ve Vermont’da da aynı cinsiyetten kişilerin birlikteliklerinde çiftlerin evlilerin sahip olduğu kanuni haklardan yararlanmalarına imkân tanıyan yasalar bulunuyor. ani derler ya “Karaman’ın koyunu sonra çıkar oyunu.” Bizim enişte “Yost’un” oyunu da evlendikten sonra çıkmaya başladı. Aradaki fark bizim damadın Karaman’ın değil “Yalova’nın koyunu olması. Beynini karısı mı yıkıyor bilmem! Ama bildiğim, Milliyet’le yaptığı söyleşide, sürekli müstehzi bir gülümseme içinde soruları cevapladığı. Belki akıl hocası Afganistan savaşı sırasında önce Odaboro (!) ardından Odoboro kahramanı olan bizim gelindir. Adam sürekli kıvırtıyor. Gazetecinin net sorularına işine geldiği gibi cevaplar veriyor. AKP’yi yere göğe sığdıramadığı gibi, biraz boş bıraksan gidip Erdoğan ve Gül’ün ellerinden öpecek. İktidar partisinin borazanı gibi konuşuyor. Atatürk’ü, onun ilkelerini ve cumhuriyetini sevmediği kesin. CHP’den hiç hoşlanmıyor. Kemalizm kelimesi kafasındaki birkaç tüyü diken diken ediyor. Türk solu onda nefret uyandırıyor. Buna karşılık, Erdoğan gibi, Fethullah Efendi’den hoşlanacak görüntüler sergiliyor. Onun gazetesi Zaman’da sözde misafir yazar olarak kalem oynatmaktan, bundan dolayı olsa gerek her fırsatta Türkiye’deki gerçek demokratlar ve Atatürkçülere karşı AB kalkanını kullanarak saldırmaktan geri kalmıyor. Eski dönek solcuları çok seviyor. Çirkin, karakuru kadınları da sevdiği belli. Zaten kendini bilen güzel kadının bu adamla işi olamaz. Olsaydı bu güne kadar hele de Hollanda gibi bir ülkede kadının feriştahını bulurdu. Neoliberallere tapıyor. AKP’ye uydurulan ılımlı İslam kılıfının içinden çıkmıyor. ??? Yost Lahındayk sözde 1978’den bu yana sürekli “solcuymuş“. Birinci ismi “Jost’un” hiçbir anlamı yokmuş. Ancak “Lahındayk” olan soyadı Hollanda’nın Zeeland bölgesinde su taşkınlarına karşı oluşturulan setlere verilen isimmiş. Genelde böyle küçük setler ya içi kum doldurulmuş çuvallar, ya da “üst üste konan kerestelerden” oluşturulur. Lahındayk soyadı bu setlerden hangisi için daha uygun buna biz karar veremeyiz (!). Belki kereste, belki kum çuvalı, bilinmez. Hangisi olursa olsun kalıbına ve karakterine (deyim yerindeyse) “cuk” oturmuş. Eh kayınbabası da kuyumcu olunca H İFADE METİNDEN ÇIKTI KUYRUKLAR OLUŞTU Yüksek Mahkeme’nin kararının yürürlüğe girmesini bekleyen San Francisco’daki çok sayıda eşcinsel çift evlilik izni almak için belediyeler önünde uzun kuyruklar oluşturdu. ‘Katılım’ yine Fransa’ya takıldı Çimen TURUNÇ BATURALP ABD’nin en büyük eyaletinde yüksek mahkemenin aynı cinsiyetten kişilerin evlenmelerinin yolunu açan bir karar alması, özellikle geniş eşcinsel nüfusunun yaşadığı San Fransisco kentinde sevinçle karşılandı. Eşcinseller kararı sokaklarda dans ederek kutladı. (Fotoğraf: AP) öldü. Eser Acar (28) ile Güney Akarsu’nun (27) ölüm nedeni ise tersanede elektrik çarpmasıydı. Hepsinin de düşleri aynıydı. Temiz bir oda, evlenmek, ayda bir kez de olsa eve et götürebilmek, çocuklarına çocukluklarını, gençliklerini yaşatabilmekti. Teknolojik gelişmeye, işyerlerinin modernleşmesine rağmen yaşamlarını işyeri kazalarında yitirdiler. 19 Mayıs’ların neden gençliğe adandığının bilincinde miydiler? Sanmıyorum, ama nüfus sayımlarında, istihdam rakamlarında genç nüfus içinde yer aldılar. Her ne kadar raporlar 2007 başından beri yaşamını yitiren 13 işçinin ölümünü “bilgisizlik ve eğitimsizlik”lerine bağlıyorsa da... Ölümle sonuçlanmasa bile tekniker ve mühendis konumunda olanların geçirdikleri iş kazalarına bakılırsa Tuzla tersaneleri ölüm gemileri gibi! Bunu anlamak için DİSK’e bağlı Limterİş Sendikası, TMMOB İstanbul İl Koordinasyon Kurulu, İstanbul Tabip Odası, İstanbul İşçi Sağlığı Enstitüsü’nün hazırlattığı “Tuzla Tersaneler Bölgesi’ndeki Çalışma Koşulları ve Önlenebilir Seri İş Kazaları Hakkında Rapor”a şöyle bir göz atmak bile yeterli! Alanlarında uzman araştırmacılardan Aslı Bilgi ve Nevra Akdeniz’in titiz ve kapsamlı çalışmasıyla hazırlanan rapor Tuzla tersanelerinin yanı sıra montaj sanayiinin tüm sektörleri için çok önemli uyarıcı niteliğin F atih Kılıç 22 yaşındaydı. Onur Bayoğlu ve Metin Turhan 19. Üçü de tersanede yüksekten düşerek SAĞNAK NİLGÜN CERRAHOĞLU de. Rapordan benim çıkardığım sonuçlar: 1. Üretimin modernleşmesi, iş güvenliği ve işçi sağlığının güvence altında olduğunu göstermemekte..! Aksine “...iş güvenliği ve işçi sağlığı önlemleri alınmayan işi hızlandıran modern üretim sistemleri kazaya neden olmaktadır”. 2. Sektörler “yarattıkları istihdam kapasitesi, katma değer ve ihracat rakamları”yla tanımlandığı, çalışanların insan olduğu unutulduğu sürece iş kazaları kaçınılmazdır. Dahası, önemsenmemeye devam edecektir. 3. Globalizmde kâr maksimizasyonunun temel ayaklarından birini esnek üretim oluşturduğundan firmalar düşük nitelikli emek gerektiren işleri esnek üretimin yaygın olduğu taşeron firmalara devretmektedir. 4. Genellikle küçük ve orta ölçekli olan bu firmalar iş güvenliğiyle ilgili harcamalardan maliyetleri arttırdığı; dolayısıyla kâr maksimizasyonunu azalttığı için kaçınmakta... Bu da iş kazalarının artmasına neden olmaktadır. 5. Sorun, ne gemi inşa sanayisiyle ne de Tuzla Tersane Bölgesi’yle sınırlıdır. Sanayinin tüm sektörleri için geçerli. Tersaneler Bölgesi’ndeki ana iş konumunda çelik profillerin işlenmesinin büyük Tersane Kazalarında Ölenler de Gençti! kısmı küçükorta ölçekli olan yüzde 90 civarındaki taşeron firma tarafından gerçekleştiriliyor olması yukarıdaki saptamayı doğrulamaktadır. Evet... 19 Mayıs. Gençliğin Bayramı.! Stadyumlar sağlıklı gençlerin gösterileriyle bezendi. Siyasetçilerimiz onlara “Türkiye’nin geleceği olduklarını” söyleyen parlak nutuklar attılar. Ama, hiçbirinin diline Tuzla tersanelerindeki gemi inşaatlarında, Bursa’dan Adapazarı’na otomotiv yan sanayiinde ya da Adana’nın, Aydın’ın pamuk tarlalarında iş güvenliksiz çalışan işçi gençler gelmeyecek! Ya gelirse? Hayır, gelemez. Aksi, yüksek büyüme hızlarını yakalamak için emek kesiminin yasal süreler üzerinde çalıştığını, sosyal güvenlik paylarından kurtulmak için gençlerin tercih edildiğini, işyerinde sağlığı bozulan ve kazaya uğrayanların hemen işle ilişiklerinin kesildiğini itiraf etmek olur. Tuzla Tersaneler Bölgesi’ndeki kazalarla ilgili raporda bu açıdan da ilginç sonuçlara ulaşılmış. Kazaların “önlenebilir seri ölümcül iş kazaları” olduğu ve... Esas olarak “iş ritminin ve çalışma saatlerinin arttırılması, tersane mekânının daralması ve bu yeni hıza ve büyümeye uygun iş güvenliği tedbirlerinin ana işverenler tarafından alınmaması”ndan kaynaklandığı sayısal verilerle ortaya konmuş. Hal böyle olunca... Sorunun çözümü de kendiliğinden ortaya çıkmakta! · Kayıt dışı çalışmanın önlenmesi için: Sosyal Sigortalar primlerinin ana işveren tarafından ve alınan ücret üzerinden ödenmesi; · Üretimin yüzde 90’ını gerçekleştiren “alt işveren” konumundaki firmaların da işyerlerinde sağlık personeli bulundurması; · Üretim sürecinin etkin bir şekilde kontrolünü sağlamak için teknik personelin bağımsız olarak denetlenmesi; · “Ağır ve Tehlikeli İşler Yönetmeliği”nde belirlenmiş olan günde 7.5 saat, haftada 37.5 saat sınırlamasına işverenlerin uymasının sağlanması ve... Fazla mesainin fiili bir mecburiyet olmaktan çıkarılması bu önerilerden bazıları. Önerilerin yaşama geçmesi emeğin üretim fonksiyonunda bir harf ya da bir rakam olarak algılanmamasına... Türkiye’nin geleceğine savruk davranmaktan vazgeçmesine bağlı. Kısacası... 19 Mayıs’tan 19 Mayıs’a gençlerin ardını sıvazlayarak bilinmeyen bir geleceği vaat etmek yerine, beslenmelerinden eğitimlerine, istihdamdan yaşam güvencelerine kadar bugünü ve yarını birlikte yaratmayı gerektiriyor. Kiminle mi? Tabii ki, bağımsızlığı kader edinmeye kararlı olanlarla! Gençlik Bayramı kutlu olsun... nilgun?cumhuriyet.com.tr BRÜKSEL Fransa, Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne (AB) “katılım” kelimesine bir kez daha engel oldu. Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy’nin Türkiye’nin AB’ye tam üyeliğine karşı kesin tavrı sürüyor. AB ekonomi ve maliye bakanlarıyla aday ülkeler arasındaki diyalog toplantısı sonunda hazırlanan ortak sonuç bildirisi taslağının bazı bölümlerinde, Fransa’nın isteğiyle katılım ifadesinin silinmesi üzerine Türkiye’nin itirazı yüzünden ortak sonuç bildirisi çıkarılamadı. Dışişleri Bakanlığı ve Devlet Bakanı Mehmet Şimşek’in görüş birliğiyle Türkiye’nin sonuç bildirisini bu haliyle kabul etmediği kayda geçirildi. Buna karşılık AB Dönem Başkanı Slovenya, metnin ortak sonuç bildirisi değil, AB Dönem Başkanlığı’nın açıklaması olarak yayımlanacağını, ayrıca kendi inisiyatifiyle basına yapacağı açıklamada “katılım” ifadesinin altını çizeceğini bildirdi. Fransa, AB Dönem Başkanlığı’nı temmuz ayında devralacak. Fransa’nın Türkiye’ye karşı tutumunun teknik nitelikli bir toplantıya bile yansıması nedeniyle Fransa’nın dönem başkanlığı sürecinde ABTürkiye ilişkileri ile ABFransa/Sarkozy ilişkilerinin nasıl seyredeceği merak konusu. Sarkozy’nin üyelik karşıtı tavrı sürüyor. ABD Filistin Oteli’ni bile bile mi vurdu? Dış Haberler Servisi Irak’ta, 2003 yılında iki yabancı gazetecinin kaldıkları otelde, Amerikan topçu ateşiyle ölmesinin, kaza olmadığı yönünde kanıtlar ortaya çıktı. Bunun üzerine ayağa kalkan medya örgütleri, olayı bütün yönleriyle araştıracak bir soruşturma başlatılmasını talep ettiler. Uluslararası Gazeteciler Federasyonu’ndan (IFJ) yapılan açıklamaya göre, eski bir Amerikalı çavuşun gördüğü ve açıkladığı gizli ABD belgelerinde, Bağdat’taki Filistin Oteli muhtemel hedefler listesinde yer alıyordu. IFJ Başkanı Aidan White, ABD’yi olayın üstünü örten açıklamalar yapmakla suçlayarak gerçeği söylemeye çağırdı. Olay, Amerikan kuvvetlerinin Bağdat’ı ele geçirdiği 8 Nisan 2003’ten bir gün önce meydana gelmiş, otelde kalan 150 yabancı arasında bulunan İspanyol kameraman Jose Couso ve Ukraynalı Reuters ajansı kameramanı Taras Protsyuk hayatlarını kaybetmişti.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle