Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
8 ‘Çalkantının etkisi sınırlı kalacak’ diyen ABD’li uzmanlara göre Türkiye sıcak para bağımlılığından kurtulmalı C ekonomi İŞÇİNİN EVRENİNDEN ŞÜKRAN SONER 1 ŞUBAT 2008 CUMA Krizin rotasını AB çizecek Elçin POYRAZLAR WASHINGTON Mali piyasalarda yaşanan çalkantıyı Cumhuriyet’e değerlendiren ABD’li uzmanlar, krizin Türkiye’ye etkisinin sınırlı olacağını ancak küresel bir ekonomik yavaşlama riskine de hazırlıklı olunması gerektiği görüşünü öne sürdüler. Washington’daki düşünce kuruluşu Brookings Enstitüsü’nün küresel ekonomi uzmanı Colin I. Bradfrod ABD’de yaşanan mali piyasalardaki sıkıntı ve ekonomik büyümenin yavaşlamasından Türkiye’den çok Avrupa’nın etkileneceğini söyledi. “Bu aile fertlerinin birbirlerine nezle bulaştırması gibi bir şey” yorumunu getiren Bradford, Türkiye’de yurtdışından gelen sıcak nakit para akışına bağımlılığın yerli ve sağlam yatırımlarla azaltılması uyarısında bulundu. Carnegie Endowment düşünce kuruluşunda uluslararası ekonomi uzmanı Eduardo Zepeda ise IMF ve Dünya Bankası mali programlarına bağlı olan ülkelerin küresel bir krizde kendi mali politikasını belirlemekte zorlanacağını söyledi. New America Foundation isimli düşünce kuruluşunun Küresel Stratejik Finans Girişimi proje direktörü Doug Rediker ise yükselen ekonomilerin de dünya ekonomisinde önemli bir rol oynadığını dikkat çekerek “Artık dünya ekonomisi tek motorlu bir uçak değil bir motor bozulursa diğerleri uçağı götürebilir” yorumunu yaptı. DinciIrkçıAyrımcı sının söz konusu bile olamayacağı gerçeği şimdiden belgelenmiş oluyor. ??? Kaldı ki AKP’nin anayasa değişiklik metninin hazırlayıcısı hukukçular dahil, uzman bilim insanları, iki partinin uzlaşma aşamasında oldukları anayasal değişikliklerin bu anlamda çok büyük tehdit oluşturacağının, türbanı kamu alanına tümü ile sokmanın ötesinde ülkeyi laikliğe aykırı kamplara böleceğinin altını çiziyorlar. Kimileri daha açık olarak İslami devlet düzenine doğru yol alışın son uyarılarını yapmaya çalışıyor.. Şu sıralarda PKK operasyonunun kendileri açısından travmasını da yaşayan DTP’lilerin bu ortamdan yararlanma girişimlerinin olmaması sürpriz olurdu; DTP’nin hafta sonu toplantısı, özgürlükler adına ayrımcılıkların pazarlandığı tezlerin kamuoyuna bir kez daha ve net olarak ilan edilmesine araç oldu. Tıpkı AKPMHP kadrolarının kafa karıştıran farklı kavram ve dozlarda hedef sonuçları, anayasal düzene, rejime, en çok laiklik ilkesine aykırı, özgürlükler adına ayrımcılık getiren, çatışmacı, siyasal İslami devletin önünü açan çerçeveleri savundukları gibi. Siyasal Kürtçülük hareketleri bu fırsatı niye kaçıracak ki? Elbette türbanın insan hakkı olarak sadece üniversitelere girmesini değil, kamu alanlarında, çocuklarda tüm kurumlarda özgürce kullanılmasını savunduktan, kendilerince karşı cepheye çiçek attıktan sonra, aynı hak standartları içinde olduğu savı ile kendi tezleri üzerinden bayraklarını açıyorlar. Ne ilginç rastlantı değil mi Apo’dan söz ederken “sayın” sözcüğünü de ilk Başbakan Erdoğan kullanmış, sonra dil sürçmesi olarak, türbanın siyasi simge olduğu konusundaki gibi maksadı aşma savunması yapmıştı. Tabii yersek, yerseniz. Bilinçlibilinçsiz, iyi niyetlihain.. ittifaklar iç içe, kavram karmaşasında akılları başlardan alıyor. soner?cumhuriyet.com.tr Zirvede ALBA (Amerika İçin Bolivarcı Alternatif) bankası da 1 milyar dolar sermayeyle faaliyete geçti. Venezüella, Nikaragua, Bolivya ve Küba’nın oluşturduğu ALBA Bankası’nın fonları, toplumsal projelerle ortak petrol şirketi gibi projelerde kullanılacak. ‘ABD’deki paralarınızı çekin’ Ekonomi Servisi Venezüella Devlet Başkanı Hugo Chavez, ABD ekonomik krizinin yakın olduğunu belirterek Latin Amerika’daki müttefiklerine, uluslararası rezervlerdeki milyarlarca dolarlık paralarını ABD bankalarından çekmeleri çağrısında bulundu. Latin Amerika zirve toplantısında konuşan Chavez, “Rezervlerimizi buraya getirmeye başlamalıyız’’ dedi. Chavez’in, ABD’nin “herkesi etkileyebilecek bir krize gir diğini’’ belirttiği zirvede, bölge kaynaklarının bir havuzda toplanması ve Dünya Bankası gibi ABD güdümlü bankalardan bağımsızlık sağlamak için bir bölge kalkınma bankasının kurulması için ilk adım atıldı. Türkiye işsizlik rekortmeni... TİSK’in yaptığı araştırmaya göre 10 yılda işsizliğin en çok arttığı ikinci ülke ürk İslamKürt İslamsiyasal İslamcı.. Bir diğerinden güç alarak, en azından zamanlamanın uygun düştüğü varsayılarak fırsat bu fırsat, sınır tanımayan, daha doğrusu bugüne kadar siyaseten, stratejik olarak gizlenen hedefleri açığa çıkaran açıklamalarda, AKPMHPDTP kadroları bu hafta sonu öncülük kapmak istercesine birbirleriyle yarıştılar.. Resmi gündem çok masum: Türbanlı öğrencinin üniversiteye alınması, sözde kamu hizmetinden yararlanacak öğrencinin hakkını vermeye yönelik çözüm aranıyor. Tartışmalar, formül arayışı başlığı altında yapılıyor. AKPMHP’nin anayasa değişiklik pazarlığı da bu çerçevede pazarlanıyor.. Tartışmaların içeriğinden görülüyor ki, türbanlı kızın üniversiteye alınabilmesi adına yapılmaya çalışan anayasa değişiklik metinlerinin Nazi giysileri, çarşaf, burka ile de öğrencilerin üniversiteye girmelerinin yolunu açma riskleri bir yana, siyasal simgenin anayasal güvenceye alınması eyleminin kendi, anayasanın laiklik ilkesinin çiğnenmesi sonucunu getiriyor. Tıpkı anayasal düzenlemelerin sadece kamu hizmetlerinden yararlananlar için getirildiği savının kuyruklu yalan olması gerçeği gibi. Laikliği ortadan kaldıracak düzenlemeler gelmeden, üniversitelerde, kamuda, AKP iktidarları icraatları ile türban yasağı adım adım delinmekte. AKP’nin belediyelerinde türbanlıların çalışmaları genel uygulama. Türbanlı eşler yolu ile türbanın kamu alanına girmesini de eşyanın tabiatına uygun bir durum olarak algılar haldeyiz. Şimdilerde AKP’ye, siyasal İslama yaranma yarışındaki kamu görevlilerinin hoşgörüleriyle ortaöğretim kurumları, üniversitelere, devlet hastanelerine, resmi dairelere sokulan türban, ancak haber konusu oluyor. Türbanın siyasal simge olarak mahalle, aile baskısı ile çocuklara bağlanmasından sonra, hele de üniversite eğitim hakkı da tanınmış olarak kamu alanlarına sokulmama T Gates’ten tarıma servet DAVOS (AA) Amerikalı milyarder Bill Gates, Asya ve Afrika’da tarım sektörüne 306 milyon dolarlık yardım yapacağını açıkladı. Davos’taki Dünya Ekonomik Forumu toplantılarına katılan Microsoft’un kurucusu Gates, eşiyle birlikte kurduğu vakfın Asya ve Afrika’da tarım sektörüne yapacağı yardımın toprağın ıslahı, süt ve kahve üretimi ve sulama alanlarında kullanılacağını açıkladı. Gates, “Ekonomik kalkınmayı başarmış ülkelere bakarsanız, petrol üreticileri hariç hepsinin tarımı temel unsur haline getirdiğini görürsünüz” dedi. 19972006 arasında Türkiye 39 ülke arasında işsizlik oranı Polonya’dan sonra en çok artan ikinci ülke. Ekonomi Servisi Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu (TİSK), Türkiye’nin son 10 yılda işsizlik artışı oranlarına bakıldığında dünya ikincisi olduğunu belirledi. TİSK’ten yapılan açıklamaya göre, TİSK Araştırma Servisi’nce yapılan inceleme, 19972006 döneminde işsizlik artışı açısından Türkiye’nin dünyada ikinci sırada geldiğini ortaya koydu. Devlet Planlama Teşkilatı tarafından yayımlanan “Uluslararası Ekonomik Göstergeler” dokümanının verilerine göre, küresel rekabet piyasasında etkili olan 39 ülkedeki işsizlik oranlarının 19972006 dönemindeki durumu karşılaştırıldı. Karşılaştırma ILO tanımlı resmi veriler üzerinden yapıldı. Türkiye’de resmi işsizlik oranı 1997’de yüzde 6.8 iken 2006’da 3.1’lik artışla yüzde 9.9’a yükseldi. Bu sonuçla Türkiye, söz konusu dönemde işsizlik oranı 3.4 puan artan Polonya’nın ardından ikinci sırada yer aldı. 39 ülke arasında en iyi sonucu işsizlik oranını 10 yılda yüzde 20.6’dan yüzde 8.5’e indirerek 12.1 puan azaltma başarısını gösteren İspanya aldı. 2006 yılı resmi işsizlik verilerine göre Türkiye yüzde 9.9 işsizlik oranı ile 39 ülke arasında işsizlik oranı en yüksek altıncı ülke konumunda bulundu. Türkiye’ye kötü not AB’nin ‘KadınErkek Eşitliği 2008’ raporunda, kadın ile erkek arasındaki uçurumun, istihdam, parlamentoda temsil gibi alanlarda büyük olduğu belirtildi. ANKARA (ANKA) AB Komisyonu’nun “Kadın Erkek Eşitliği 2008” raporu açıklandı. Rapor, AB aday ülkelerini de kadın erkek eşitliği açısından inceledi. Türkiye’de kadın erkek eşitliğindeki uçurumun istihdam, parlamentoda temsil ve yönetici kademelerde temsil gibi alanlarda büyük olduğu belirtildi. Raporda, AB’de kadınların çalışma hayatında nitelikli iş ve ücret gibi sorunlarla karşı karşıya bulundukları da bildirildi. Avrupa Birliği Komisyonu tarafından 23 Ocak’ta kabul edilen “Kadın Erkek Eşitliği 2008” raporuna göre, kadınlar AB’de istihdam artışında aldıkları önemli payı koruyor, ancak çalışma piyasasında erkeklere oranla dezavantajlı konumları da sürüyor. Raporda, Türkiye, Hırvatistan ve Makedonya’da kadın ve erkeklerin çalışma ve siyaset hayatındaki konumları da ele alındı. Buna göre Makedonya’da 120 üyeli parlamentoda kadınların sayısı 34, kadın milletvekillerinin oranı ise yüzde 28.3 düzeyinde bulunuyor. İkinci sıradaki aday ülke Hırvatistan’da 153 milletvekilli parlamento bulunuyor. Kadın milletvekillerinin sayısı 29, oranı da yüzde 18.9. Türkiye AB’ye aday ülkeler arasında parlamentoda kadın temsili açısından üçüncü konumda bulunuyor. Parlamentosundaki milletvekili sayısı şu anda 548, bunlardan 50’si, yani yüzde 9.1’i kadın. Rapora göre, Türkiye işsizlikte diğer iki AB aday ülkesinden daha iyi konumda. Türkiye’de işsizlik oranı kadınlarda yüzde 8.4, erkeklerde yüzde 8.4; Hırvatistan’da kadınlarda yüzde 12.7, erkeklerde yüzde 9.8; Makedonya’da kadınlarda yüzde 37.2, erkeklerde yüzde 35.3. ALIŞMA ORANI YÜZDE 26.1 Kadın ve erkeklerin hayat boyu eğitimlerinde aday ülkeler arasında çarpıcı bir fark bulunmuyor. Türkiye’de çalışma oranı kadınlar için yüzde 26.1, erkekler için ise yüzde 74.4. Çalışma oranı belli bir yaş ve cinsiyet grubunda gelir arayışında olanların o grubun geneline oranı olarak ifade ediliyor. Türkiye’de kadın ve erkekler arasındaki çalışma oranı boşluğu yüzde 48.3 düzeyinde. Hırvatistan’da kadınlarda çalışma oranı yüzde 56.9, erkeklerde ise yüzde 68.9, iki grup arasında çalışma oranı boşluğu yüzde 12. Diğer aday ülke Makedonya’da kadınlarda çalışma oranı yüzde 43.2, erkeklerde yüzde 64.9. Ç illiyetçilik günümüzde en fazla tartışılan ve genellikle kavram karmaşasına yol açan bir tanımlamadır. Yirminci yüzyılın ikinci yarısında Türkiye’de yerleşik olan milliyetçilik tanımı genellikle,”soğuk savaşta Amerika’nın yürüttüğü psikolojik savaşın yerleştirdiği özellikleri taşır.” ABD, Türkiye gibi NATO ve Batı Bloku içine çekerek denetimi altına aldığı ülkelerde milliyetçiliği; Sovyetler Birliği ve komünizm karşıtlığı ve düşmanlığı, ABD’nin kapitalizm yandaşlığı ve ortaklığı bağlamında yerleştirerek beyinlere kazımaya çalışmıştır. Komünist Çin’e karşı, ABD’nin himayesi altındaki Tayvan Yönetimi, “Milliyetçi Çin” olarak dünyaya sunuldu. Sovyetler Birliği ve Çin ile mücadele eden veya ABD’nin yanına çekerek savaştırdığı herkes “milliyetçiler” olarak tanımlandılar. İkinci Dünya Savaşı sonrasında Türkiye’deki “milliyetçilik anlayışı ve algılaması da” Amerika’nın yerleştirdiği özelliklere sahiptir. Toprak ağası, sistemin bir parçası olmuş Batıcı yüksek bürokrat, filizlenmeye başlayan tüccar sınıfı, burjuvaelit karışımı çevrelerin önemli bir kısmı, hatta Türkiye’deki varlıklı azınlıklar, Amerika’nın tarifi içindeki milliyetçi kampta yer aldılar. Bu anlamda merkez ve sağ partiler de genellikle milliyetçi kampın unsurlarıydılar. Sistem içi partiler olarak sadece TİP bunların dışındadır. Zaten bu nedenle M BIÇAK SIRTI EROL MANİSALI Amerikan Milliyetçiliğinden Çağdaş Ulusalcılığa ne olabilir? Amerika dün Sovyetler Birliği ve Çin karşıtlığını, milliyetçilik olarak zihinlere yerleştirdi. Oysa bugün gerçek milliyetçilik, sömürgecilere (emperyalistlere) karşı durarak ulusal çıkarları koruyan çağdaş ve uygar bir düzen oluşturmaktır. Sömürgecilerin başında da ABD geliyor. Ekonomide, siyasette, savunmada, kültürde uluslararası ilişkileri “karşılıklı çıkarlar doğrultusunda kurmak” çağdaş milliyetçiliğin (ulusalcılığın) amacıdır. Mazlum (ezilen) ülkelerde milliyetçilik, “tamamen antiemperyalist bir duruşun ifadesidir”. ABD ve AB bu nedenle, gerçek milliyetçilerden büyük rahatsızlık duyarlar. Sömüren ülkeler açısından milliyetçilik sözcüğünü kullanmak yanlıştır. ABD, Irak’ı sömürmek için işgal etmiştir; uygun olan sözcük emperyalizmdir. “Amerika milliyetçidir” dersek onu Venezüella ile karıştırmış, kavram kargaşası yaratmış oluruz. “Sömürgeci Amerika faşisttir” dediğimiz zaman “saldırgan ile kendini koruyanı ayırmış oluruz”. Bu kavram kargaşası Türk medyasında ve düşünce hayatında kimileri tara tasfiye edildi. ABD, tarafından Türkiye’de kurdurtulan “Komünizmle Mücadele Dernekleri” milliyetçi cephenin bir sembolü niteliğindeydi. Amerika,Türkiye ve benzeri ülkelerde, “Amerikancı, Sovyetler Birliği, Çin ve sol düşmanı bir cephe kurmuştu”; buna da, “milliyetçi cephe” adını verdi. Bu cephede her türlüsü vardı. Cumhuriyet, Atatürk ve komünizm düşmanı şeriatçılar, toprak ağaları, büyük sermaye çevreleri, üst düzey bürokratların çoğunluğu, kimi akademik çevreler, medya patronları ve varlıklı azınlıklar, sağ, sosyal demokrat ve merkezdeki milliyetçi partilerde yerlerini tutmuşlardı. Ziya Gökalp ve Atatürk milliyetçiliğinden çok farklı bir, “naylon Amerikan milliyetçiliği”, Sovyetler Birliği ve Çin’e karşı bir maşa olarak kullanılan araç oldu. 20. yüzyılın gerçek milliyetçileri Atatürk, Gandi, Castro, Nasır ve Tito’nun temsil ettiği çizgi ve düşünce sistemidir. Türkiye’de bugün “Milliyetçiliğin hâlâ, Amerika’nın ezberlettiği anlamda yorumlanmaya çalışılması”, eğer cehalet değilse emperyalizmle işbirliğinden başka fından özellikle yaratılıyor. Emperyalizmin Türkiye’deki faşizmini gizlemek ve mevcut düzeni sürdürmek için karartma uygulanıyor. Medyada son birkaç yıldır yaşadıklarımıza bakın. Faşist ve tekelci yapılanma giderek derinleştiriliyor. ABD ve AB, Türkiye ve bölge üzerinde yeni bir sömürgeci ve işgalci plan yürütüyorlar. Bu planın aksamadan işlemesi için onların sömürgeci politikalarına karşı gerçek milliyetçilerin (ulusalcıların) antiemperyalist eylemlerinin yolunu kesmek istiyorlar. Sömürgecilere karşı çıkanları, “Bunlar işte o bildiğimiz milliyetçilerdir” diyerek eski Amerikan ezberciliğini tekrarlatıyorlar. Hatta, naylon milliyetçiler üreterek piyasaya sürüyorlar. Hayır, hayır... Bugün milliyetçilik Amerikan Tayvanı’nın, Amerika’nın Komünizmle Mücadele Derneği’nin milliyetçiliği değildir. Aksine, Amerika’nın, AB’nin Türkiye ve bölgemizdeki yeni sömürgeciliğine karşı mücadeleyi öngören milliyetçiliktir (ulusalcılıktır). Milliyetçilik sömürmemek ve sömürülmemektir. Türkiye Cumhuriyeti’nin uygar ve demokratik bir yapı içinde çağdaş değerlere kavuşturulmasıdır. Kısacası, Amerika’nın kafalara kazıdığı Amerikan milliyetçiliğinin, soğuk savaş milliyetçiliğinin düşmanıdır, panzehiridir. Kendilerini gizlemek için aptalı oynayan ya da gerçekten öyle olanlara duyurulur... Eğer kulakları gerçekten açıksa... www.istanbul.edu.tr/iktisat/emanisali Efes Heineken ile ortak oluyor Ekonomi Servisi Anadolu Efes’in yüzde 70 oranında iştiraki Efes Breweries International (EBI) ile Hollandalı Heineken International, Özbekistan’da bir bira fabrikası satın almak suretiyle bu ülkedeki bira pazarına ortaklaşa yatırım yapmak için anlaştı. Anadolu Efes’ten İMKB’ye yapılan açıklamaya göre, yapılan anlaşma uyarınca iki şirket bir ortaklık kuracak, bu ortaklıkta EBI’nin payı yüzde 60, Heineken’in yüzde 40 olacak ve ortak şirketin yönetimi EBI’nin kontrolüne bırakılacak. Açıklamada, nüfusu 27 milyon olan Özbekistan’ın halen 11 litre olan kişi başına bira tüketimi ile geleceğe dönük büyüme potansiyeli gösterdiği belirtildi.