25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

1 HAZİRAN 2007 CUMA haberler AYDINLANMA EMRE KONGAR ‘Saldırının sorumlusu AKP’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Muhalefet, Ulus’ta patlayan bombanın sorumlusunun AKP iktidarı olduğunu dile getirdi. CHP Genel Başkan Yardımcısı Onur Öymen “Terörle mücadele, müzakere yöntemiyle, tatmin ederek, teskin ederek olmaz” dedi. MHP Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Şandır da Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın konuyu “siyaset üreterek çözeceği” yolundaki sözünü anımsatarak “Terör örgütü PKK attığı bombayla Başbakan’a sözünü hatırlatıyor. ‘Çöz’ diyor. Ulus’ta akan kanın sorumlusu Recep Tayyip Erdoğan’dır” diye konuştu. Öymen, AKP’nin yaptıklarının alt alta konulması durumunda terör örgütü ile yürütülen müzakerenin ortaya çıktığını belirterek “Önce dış telkinle eve dönüş yasasını çıkardılar. Bu yasa, doğrudan doğruya teröristlere verilen bir taviz niteliği taşıdı. Hapishanedeki teröristler dışarıya çıkarıldı, fakat dağdan kimse indirilemedi. Ardından terörle mücadele yasasını çıkardılar. O yasa açıkça Abdullah Öcalan’ı pişmanlık yasasından yararlandıracak bir yöntem öngörüyordu. CHP olarak itiraz etmesek bu hükmü geçireceklerdi” dedi. Öymen şöyle konuştu:“Biz, AKP iktidara gelir gelmez, Kuzey Irak’a asker gönderilmesi, sınır güvenliğinin sağlanması, terörle mücadele edilmesi halinde kendilerini destekleyeceğimizi söyledik. Ama bunu yapamadılar. Ardından terörle fiili mücadele yerine, müzakere C Terörle Mücadele lir: 1) Korku ve dehşet salması. 2) Nefreti yaygınlaştırması. 3) İdeolojik bütünlük. 4) Dış destek. Bu durumda ne yapılacağı çok açıktır. ??? 1) Korkmayacaksınız. Günlük yaşama korku ve dehşetin egemen olmasını önleyeceksiniz. 2) Nefrete yenilmeyeceksiniz. Olumsuz duyguların büyümesine ve yaygınlaşmasına izin vermeyeceksiniz. Özellikle teröristlerin kullandığı ideolojiye yakın olan ama terörü desteklemeyenleri yabancılaştırmayacaksınız. 3) Terörün kullandığı ideolojik modele karşı, kullanılan yöntemin kalleşliğinin , bu ideolojiye zarar verdiğini anlatacaksınız. Örneğin terör, ırkçılık ya da milliyetçilik adına yapılıyorsa, bu yöntemin o ırk ya da milliyet mensuplarının tümünün insanlık dışı olmakla suçlanmasına yol açabileceğini belirteceksiniz. Bu ideolojiye destek veren ama teröre karşı olanlara sevgiyle, şefkatle ve anlayışla yaklaşacaksınız. 4) Teröre dış destek veren ülkelerle muhatap olacaksınız. İster komşunuz olsun, ister dünyanın en güçlü devleti konumunda bulunsun, isterse iki niteliğe birden aynı anda sahip olsun, terör eylemlerine kim destek veriyorsa, kim bu eylemlere hoşgörü ile yaklaşıyorsa, sorumlular olarak onları gördüğünüzü açıkça belirtecek ve gereğini yapacaksınız. ??? Küreselleşen dünyada terör de küreselleşti. Türkiye bu olguyla birlikte yaşamayı öğrenmeli. 5 ‘BOMBA, SEÇİMİ PROVOKE ETMEYE YÖNELİK’ İstanbul Haber Servisi ÖDP Genel Başkanı Ufuk Uras, DTP Genel Başkanı Ahmet Türk, EMEP Genel Başkanı Levent Tüzel, SDP Genel Başkanı Filiz Koçali, Taksim Hill Otel’de basın toplantısı düzenledi. Partiler adına yapılan ortak açıklamayı okuyan ÖDP Genel Başkanı Uras, patlamanın 22 Temmuz’da yapılacak olan parlamento seçimlerini provoke etmeye yönelik olduğunu belirterek “Seçim öncesinde bu şiddetten medet umarak, demokratik hak ve özgürlüklere karşı olan çevrelerin harekete geçmesi önlenmelidir” dedi. Ankara’da patlayan bombanın 27 Nisan muhtırasıyla başlayan ve giderek bir darbe sürecini tırmandıran gedesteklediği ortaya çıkmış, biz onları muhatap alırız, dedi bir anlamda. Bütün bunları alt alta yazınca öyle anlaşılıyor ki hükümet, muhtemelen Amerikalıların da telkiniyle, temas ve müzakere yöntemiyle teröre çare aradı. Mücadeleyi göze alamadı.” MHP Genel Başkan Yardımcısı Şandır da AKP’nin Türkiye’nin etnik temelde ayrışan bir topluma itilmesinin taşeronluğunu üstlendiğini dile getirerek şunları söyledi: “Ulus’ta akan kanın sorumlusu Recep Tayyip Erdoğan’dır. Oraya atılan bombanın anlamı şudur: Bölücü terör örgütü PKK diyor ki: ‘Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, sen bana 15 Ağustos 2005 tarihinde konuları siyaset üreterek çözeceğim sözü vermiştin. Çöz...’ Erdoğan’ın verdiği sözü hatırlatıyor PKK.” DYP Genel Başkanı Mehmet Ağar da Ulus Şehir Çarşısı’nda lişmelerin mantığına uygun olduğunu söyleyen Uras, “Demokratik güçler, her türlü provokasyona ve demokrasi dışı davranışa karşı seçimlerin barışçıl bir ortamda yapılması için harekete geçmeli. Patlamadan sonra Genelkurmay Başkanı’nın ‘eylemlerin büyük şehirlerde devam edebileceği’ açıklamasını düşündürücü buluyorum” diye konuştu. EMEP Genel Başkanı Tüzel de patlamanın seçimleri terörize etmeye yönelik bir saldırı olduğunu vurguladı. DTP Genel Başkanı Türk ise eylemin PKK terör örgütü tarafından yapılıp yapılmadığı yönünde kesin bir kanaatin oluşmadığını belirterek “Patlamanın faili kim olursa olsun şiddetle kınıyoruz” dedi. Ufuk Uras. ile çözüm arama anlamına gelen özel temsilciliği çıkardılar ortaya. Nasıl olacak müzakere? Özel temsilci gidecek Barzani ile görüşecek, o gidecek PKK ile konuşacak, PKK şartları aynı yoldan Türk hükümetine duyuracak. Müzakere bu. Barzani kalktı, Türkiye’yi tehdit edici ifadelerde bulundu, defalarca. Buna da hiçbir tepki göstermediler. Neticede özel temsilcilik mekanizması işlemedi. Özel Temsilci Edip Başer de bunun böyle yürüyemeyeceğini söyleyince bu sefer görevden aldılar. Yöntem yanlış değildi de Edip Başer bu işi beceremedi izlenimi vermeye çalıştılar. Baştan aşağı yaptıkları yanlıştı. Barzani ve Talabani PKK’ye destek veriyor diye demeç verdi Genelkurmay Başkanı. Dışişleri Bakanı dedi ki, asker silahı ile konuşur, sussun, insan düşmanı ile bile konuşur. Adam Türkiye’yi tehdit etmiş, PKK’yi gazetecilere yaptığı açıklamada, eylemi “alçakça” olarak niteledi. Ağar, “Bir tavır, tarz değişikliği görülüyor, ancak bu alevle oynamaktır, ateşle oynamaktır’’ görüşünü bildirdi. “Düz ovada siyaset açıklaması yapmıştınız. Bu görüşünüz devam ediyor mu’’ yönündeki bir soru üzerine Ağar, şunları söyledi: “İşte bunun için benim ne dediğimi iyi anlarsanız... Neden olduğunu anlatayım ben size. Teröristle mücadele, askerle polisin işidir. Siyasetçinin işi, askerle polisin karşısına terörist çıkarmamayı başarmaktır. O politikanın bir yoludur. Terörist yetişmesin, terörist çıkmasın, onları eğitimle, kültürle, işle, mesleki kurslarla, terörün dışında muhafaza etme politikasıdır. Keşke onu bütün partiler becerebilse.’’ Saldırıyla ilgili diğer siyasilerin açıklamaları şöyle: DSP Genel Başkanı Zeki Se zer: Türkiye’nin varlığına ve bütünlüğüne karşı girişilen ve masum insanları hedef alan bu tür eylemlerle mücadelede bütün müttefik ve komşu devletlerin Türkiye ile etkin işbirliği yapması bir insanlık görevidir. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli: Türkiye’nin içine hapsedilmek istendiği bu husumet ablukası mutlaka kırılacak, bu hain suikastın tertipçileri, tetikçileri ve taşeronları hak ettikleri cevabı misliyle alacaklardır. SHP Genel Sekreteri Ahmet Güryüz Ketenci: Bu tür saldırılarla, laik demokratik cumhuriyetimizin tekliğini, ulusumuzun tümlüğünü, yurdumuzun bölünmez bütünlüğünü bozmayı düşleyenler bu hedeflerine hiçbir zaman ulaşamayacaklardır. BBP: Saldırı tüm insanlığa yapılmıştır. Canice, kalleşçe yapılan saldırıyla terörün çirkin yüzü ortaya çıktı. Başbakan sürükleniyor Mustafa BALBAY ANKARA CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in anayasa değişikliklerini veto etmesinin ardından AKP’nin süreci zorlamaması gerektiğini belirterek, “Biz bu konudaki hiçbir pazarlıkta yokuz. AKP zorlarsa sıkıntı çıkar” dedi. Irak’a girişin çok ciddi bir olay olduğunu anımsatan Baykal, “Asker istiyorsa yetki veririz demek, sorumluluktan kaçmaktır. Başbakan Genelkurmay Başkanı’yla meyda üzerinde haberleşmez” değerlendirmesini yaptı. Erdoğan’ın yargıya ve Cumhurbaşkanına yüklenmesini de eleştiren Baykal, “Başbakan haddini bilmeli” diye konuştu. Cumhuriyet’in sorularına Baykal’ın verdiği yanıtlar şöyle: Cumhurbaşkanı anayasa değişikliklerini veto etti. Bu aşamadan sonrasını nasıl görüyorsunuz? Görünen hava ısrarla aynen getirmek istiyorlar. Bu durum Türkiye’yi sıkıntıya sokar. Yapmamalarını öneririm. Ancak Başbakan şuurlu düşünmekten uzak görünüyor, sürükleniyor. Önümüzdeki biriki gün içinde ne yapacaklarına bakacağız, ona göre tutum belirleyeceğiz. CHP ile bazı konularda uzlaşma arayacakları söyleniyor, buna var mısınız? Bu Meclis artık doğal ömrünü doldurmuştur. Seçim sürecine girilmiştir. Örneğin biz seçimlerin 4 yılda bir yapılmasını istiyoruz, değişiklikten yanayız ama, bu aşamadan sonra hiçbir pazarlıkta yokuz. Hırsla, inatla, intikam alma duygusuyla hareket eden bir hükümetle karşı karşıyayız. Terörle mücadele tartışmalarında Irak’a giriş gündeme geldi. Sizin tutumunuz ne? Irak olayı çok ciddi bir iştir. Başbakan diyor ki; güvenlik güçleri bu konuda ne yetki istiyorsa veririz. Olacak şey mi? Burada siyasi bir sorumluluk vardır. Başba Erdoğan’ın “asker yetki isterse veririz” sözlerine tepki gösteren Baykal “Olacak şey mi? Burada siyasi bir sorumluluk vardır. Başbakan bundan kaçıyor” dedi. Baykal, Sezer’in Meclis’e iade ettiği anayasa paketi konusunda da “AKP zorlarsa sıkıntı çıkar” uyarısında bulundu. kan bundan kaçıyor. Fransa Cumhurbaşkanı ile medya üzerinde haberleşmeyelim diyen Başbakan, Genelkurmay Başkanı ile medya üzerinden haberleşiyor, ekrandan haber gönderiyor. Ülkeyi sen yönetiyorsan, güvenliği sağlamaktan birinci derecede sorumlusun; oturur gereğini düşünür, talimatını verirsin. Aslında Başbakan’ın Sarkozy ile medya üzerinden haberleşmesi doğaldır. Tabii ki o bir şey söyleyecek, Türkiye karşılık verecektir. Doğal olmayan Genelkurmay Başkanı’yla medya üzerinden haber göndermektir. Başbakan neden böyle bir tutum içinde? Her şeyden önce ruh hali kötü. Şuursuzca sürükleniyor. Ancak terörle mücadelede öteden beri farklı bir tutum içinde. Bir yandan Türkiye kamuoyunu tatmin etmeye çalışıyor, öte yandan kapalı kapılar ardında Barzani’ye, Talabani’ye, ABD’nin Irak büyükelçisine ‘Merak etmeyin, bir şey yapmayacağız’ anlamına gelen sözler veriyor. Böyle bir ülkeyi kim ciddiye alır. Hükümetin 5 yıllık zaman diliminde terörle mücadele karnesini nasıl değerlendiriyorsunuz? Burada çok ciddi bir durumu paylaşmak isterim. Se çim propagandası içinde bizim cumhurbaşkanı seçimine ilişkin tutumumuzu Meclis’ten kaçmak olarak anlatıyorlar. Biz bir yol izledik. Uzlaşmadan yana tavır aldık. Bunu önerdik. Yapmadılar, Başbakan bizimle görüşmeyi zaman kaybı saydı. Biz de Meclis iç tüzüğünün bize verdiği hakkı kullandık. Eğer Meclis’ten kaçmak konuşulacaksa, AKP’nin geçen yıl terörü Meclis’e getirmemek için giriştiği olağanüstü çabayı anımsatmak gerekir. Terörle mücadele için Meclis toplansın dedik, AKP Meclis’ten kaçtı. Biz cumhurbaşkanı seçimi sürecindeki tutumumuzun arkasında durabiliriz, AKP terörle mücadeleyi Meclis’e getirmemenin arkasında durabilir mi? Başbakan’ın tutumunu üzüntü ve acı ile izliyorum. Erdoğan, Cumhurbaşkanı seçimi sürecinde Anayasa Mahkemesi kararı dahil hiçbir şeyi tanımadığını ilan etti. Bunu nasıl yorumluyorsunuz? Başbakan hiçbir şeyin farkında değil. 367’nin ne anlama geldiğinden habersiz. 1989’da Erbakan gündeme getirmiş, günlerce tartışılmış... Yargı da Erdoğan’ın eleştirilerinden payını aldı... Yakın geçmişe bakalım, Başbakan’ın, AKP’nin lehine karar verenler nerelere yükseltilmiş, aleyhine karar verenler nerelere gönderilmiş. Acı bir tablodur. Bunları yapan bir iktidar, yargının tarafsız olmadığını iddia ediyor. Başbakan haddini bilmelidir. Cumhurbaşkanı önüne gelen her türlü yasayı büyük bir ciddiyetle inceliyor. Bunun için kendisine verilen yasal süre 15 gün. Bu hakkı kullanıyor. Başbakan, Cumhurbaşkanı’na bu hakkını neden kullandığını soruyor. Dünyanın hangi ülkesinde Başbakan, Cumhurbaşkanı’na ‘hakkını neden kullanıyorsun’ diye sorar. Başbakan Türkiye için sorun olmaya başlamıştır. Türkiye’de bir başbakan sorunu vardır. Mersin mitingi için her şey tamam mı? Evet, Zeki Bey ile birlikte gidiyoruz. Her şey güzel olacak. erör kalleştir . Terör hedef gözetmeden, çoluk çocuk, bebek yaşlı demeden cinayet işler. Terörün amacı korku ve nefret salmaktır. Korku salarak gücünü abartır. Nefret salarak rakibine yanlış yaptırmayı, kamplaşmayı, kutuplaşmayı, taraftarlarını çoğaltmayı hedefler. ??? Türkiye bütün eksiklerine ve yanlışlarına karşın uygar bir devlet yapısına doğru hızla yol almaktadır. İdam cezasını kaldırmıştır. İdam cezası olmayan bir devlete karşı yapılan terör daha da kalleştir: Kullandığı cinayet yöntemlerini haklı çıkaracak hiçbir, ama hiçbir akılcı gerekçesi yoktur. ??? Bir terör hareketi, aşağıdaki iki özellikten birine sahipse, bitirilmesi, tümüyle yok edilmesi çok zordur. Hele bir terör hareketi bu iki özelliğe aynı anda sahipse, artık onu sıfırlamak çok daha zor olur: Birinci özellik, ideolojik bir bütünlüktür. Bir hareketin arkasında dinci, mezhepçi veya ırkçı, milliyetçi ya da herhangi bir siyasal ideoloji varsa, bu ideolojinin taraftarları arasından terörist devşirmek ve teröristleri böyle bir ideolojinin etrafında eyleme geçirmek her zaman olanaklıdır. Herhangi bir ideoloji, her zaman bir terörist eylemin kaynağı olarak kullanılabilir. İkinci özellik, dış destektir. Hele bu dış destek bir komşu ülkeden geliyorsa, terör çok daha büyük bir destek sağlamış olacaktır. ??? Demek ki her terör hareketi dört öğeye göre çözümlenebi T ekongar?cumhuriyet. com.tr; www.kongar.org Japon bakan intihar etti Seçim kampanyası sırasında kamu ihalelerine katılan bazı şirketlerden bağış almakla ve ihalelerde bu şirketleri kayırmakla suçlanan Matsuoka’nın tüm giderleri devlet tarafından karşılanan büro için 5 yıl boyunca 315 bin YTL harcaması konusunda da bir soru önergesi verilecekti. ardından basına açıklama yapan Matsuoka, kendisinin ihaleleri denetlemekle yetkili bakan olduğunu hatırlatarak yaşananlardan ötürü üzüntüsünü dile getirmiş ve “Böyle bir olayın tekrarlanmaması benim sorumluluğum’’ diye konuşmuştu. Buna karşın bakan, hakkındaki suçlamaları reddediyordu. iyasette kulvar, görüş vb değiştirenlerin ilk yaptıkları, hemen eski “yerini” kötülemek oluyor. Bunu şüphesiz İlhan Kesici için söylemiyorum. O, merkezdeki siyasetini CHP’de sürdürmeye karar verdi. Kesici, düzgün ve verimli bir insandır. Meclis’e gitmesi siyasete yararlı olacaktır. Umalım ki çalışmak için iyi bir ortam bulur. Sözüm, bir zamanlar “solda” görünürken sağa hatta AKP gibi dinci bir partiye geçerken geride bıraktıklarına veryansın edenleredir. Birisi soldan DYP’ye, oradan da AKP’ye geçmiş. Vavvv, o gittiği yere rengini verirmiş, gittiği yerin rengini almazmış, falan filan!... AKP’ye kapağı atan başka “sosyal demokrat teorisyenlere” bakıyorum, geride bıraktıklarına bir veryansın, bir veryansın!.. Bu kadarla kalsalar iyi, AKP’yi en solcu parti de ilan etmezler mi? Düşünürsek, aslında bu tür şeyleri size bize değil, tamamen kendi vicdanına söylediğini anlarız. Aslında “geride bıraktıkları” sanıyorlar ki bir partidir, insanlardır falan... Geride bıraktığı taa kendisidir ve kendisine küfretmektedir! İnsanın “uyum” karakteri müthiştir. Bir de “kendini haklı çıkarma” yeteneği! ??? İnsanların düşünsel değişimleri doğal olsa da ben değişimden çok fikirsel gelişimi tercih ederim. Değişimde 90180 derecelik yer, kılık, S CUMA YAZILARI ORHAN BURSALI DeğişimGelişim öz, zaman değişimleri gündeme gelir. Bu açıdan, değişimin gelişimsel bir yanı olmak zorunda değildir. Bir ağaçtan başka bir ağaca, bir partiden bir diğerine, bir görüşten ters başka bir görüşe... Bunları yaparken de kendini, kendi tarihini reddetmek durumunda kalırsın. Aslında bu da yani kişisel tarihini reddetmek de anlaşılırdır! İnsan, beğenmediği, artık istemediği geçmişini rafa kaldırmak durumunda kalabilir. Böyle bir özgürlüğü şüphesiz vardır. Hatta bu gerekli de olabilir. Ahlâken belki de iyidir yaptığı; “kişisel gelişimini” başka bir kulvarda sürdürecektir. Temel yanlışlarını düzeltme eylemi içindedir. Fakat bunu yaparken de insanda mükemmellik, kalite aramayalım mı? Bu “düzeltme eylemi” sırasında, bir zamanlar beraber olduğu görüşe, arkadaşlarına, takımına, partisine vb küfretmesini hiç anlamam! İnsanın zavallılığı sırıtır bu durumda! Karşınızda, yerlerde sürünen bir kişilik vardır! Oysa, yukarıda söylediğim gibi, aslında kendine, kendi kişisel tarihine saldırmaktadır! Fakat, bunu açıkça, dürüstçe yapmıyor, yapamıyor; yapsa ve dese ki: “O dönemki görüşlerim yanlıştı, sele kapıldım gittim, o zamanki ben ben değildim, şimdi kendimi buldum, işte ben aslında buyum!..” Hiçbir sorun olmayacak... Ama bütün yüreksizliğiyle, geride bıraktıklarına saldırması yok mu, işte bu onu bitiriyor! Böylesi adam değil, cüdamdır! Çünkü en büyük kendisidir; müthiş kabarık egosunu büyüterek yanında taşımak zorundadır, nereye gitse bütün doğrular onunla birliktedir! Bu, geçmişlerine takıntılı cüdamlardan çok var sağda solda. ??? İnsanın sadece kişilik sorunlarını içeriyor buraya kadar yazdıklarım. Fakat takıntılı kişilikler söz konusu olunca, savunduğu yeni görüşler veya ortaya attığı kişisel gerekçeler de takıntılı oluyor. İpe sapa gelmez, tarihin hiçbir yerine koyamayacağınız, hiçbir döneminde yer de bulamayacak, sade suya tirit, anlık bir gülmece etkisi yapacak görüşler! ‘AKP daha solcu bir parti!’ Tabii! Tayyip Bey de en büyük solcu lider! 4.5 yıllık iktidarı döneminde, gelir dağılımını çalışanlar, yoksullar lehine öyle bir bozdu ki, işverenler feryat figan ağlaşıp duruyorlar! Tayyip Bey’in başını yemek için parti içinde büyük entrikalar çevirmeye başladılar! Ortalıkta yoksul da kalmadı işsiz de!.. Sosyal devlet onun zamanında Avrupa’ya müthiş bir geri dönüş yaşadı! Bütün para spekülatörleri, faizden bir koyup beş kazananlar, borsa cambazları falan yaka silkiyor kendisinden! Öyle ki, TÜSİAD başta olmak üzere, IMF, uluslararası mali sermayenin diğer kuruluşları, neo liberaller... “Tayyip mi, bir daha asla!” diye gazetelere tam sayfa ilan veriyor ve var güçleriyle, Tayyip’ten daha kötü olamaz diyerek Deniz Baykal’ı iktidara getirmek için çalışıyorlar!... ??? Fikir namusun yoksa, bütün pusulalarını kubura attınsa, artık toplum olarak “imtiyazsız sınıfsız” olduk diyorsan, tarihin ve insanlığın sonunun geldiğini, bu sonun da AKP olduğunu ilan ediyorsan... Alçaklık basamaklarının neresinde bulunduğunu görmek, kimseye kısmet olmayacaktır!... BÜRO MASRAFLARI Matsuako ayrıca bakanlıkta çalıştığı 5 yıl boyunca devlet bütçesinden 29 milyon Japon Yenini (315 bin YTL), “büro masrafları’’na harcamakla suçlanıyordu. Muhalefet milletvekillerinin, söz konusu paranın tüm giderleri devlet tarafından karşılanan büronun hangi ihtiyaçları için harcandığı konusunda soru önergesi vermesi bekleniyordu. İntihar vakalarının yaygın olduğu Japonya’da İkinci Dünya Savaşı’nın bitiminden beri ilk kez bir bakanın intihar ettiği belirtiliyor. Başbakan Şinzo Abe’nin Liberal Demokrat Parti’sinin iktidara gelmesinde kilit rol oynayan Matsuoka’nın intiharının, yolsuzluk iddiaları nedeniyle seçmen desteğini yitiren hükümeti daha da zor duruma düşüreceği belirtildi. Japon basınında çıkan haberlerde Abe hükümetini destekleyenlerin nisan ayından beri 11 puan gerileyerek yüzde 32’ye düştüğü belirtiliyor. Dış Haberler Servisi Yolsuzluk suçlamalarının hedefi olan Japonya Tarım Bakanı Toşikatsu Matsuoka intihar etti. Kendini asarak intihara teşebbüs ettikten sonra evinde bilincini kaybetmiş olarak bulunan Matsuoka’nın, kaldırıldığı hastanede öldüğü bildirildi. Bakanın, hakkındaki yolsuzluk iddialarıyla ilgili olarak bir meclis komisyonuna ifade vermesi bekleniyordu. Matsuoka seçim kampanyası sırasında kamu ihalelerine katılan bazı şirketlerden bağış almakla ve ihalelerde bu şirketleri kayırmakla suçlanıyordu. Skandalla ilgili olarak iki hükümet yetkilisinin tutuklanmasının obursali?cumhuriyet.com.tr
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle