Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
4 Uluslararası Af Örgütü’nün tüm dünyada insan hakları 2007 raporu açıklandı C haberler BİR BAKIMA SERVER TANİLLİ 1 HAZİRAN 2007 CUMA ‘Korku kışkırtılıyor’ Uluslararası Af Örgütü’nün “Korku Politikaları Tehlikeli Biçimde Bölünmüş Bir Dünya Yaratıyor” başlıklı raporunda, güçlü hükümetlerin ve silahlı grupların insan haklarını ihlal etmek, giderek daha bölünmüş ve tehlikeli bir dünya yaratmak için kasıtlı bir şekilde insanlardaki korkuyu kışkırttıklarına dikkat çekildi. Hükümetlerden, korku politikalarını reddetmeleri, insan hakları kurumlarına ve hukukun üstünlüğüne yatırım yapmaları talep edildi. İstanbul Haber Servisi Uluslararası Af Örgütü’nün (UAÖ) tüm dünyada insan haklarının geçen bir yılın değerlendirmesi olan 2007 raporu, eşzamanlı olarak açıklandı. UAÖ Türkiye Şubesi Başkanı Levent Korkut ve Türkiye Direktörü Villes S. Forsman tarafından düzenlenen toplantı, Tepebaşı’ndaki Yenişehir Palas Otel’de gerçekleştirildi. Toplantıda UAÖ Genel Sekreteri Irene Khan’in değerlendirmelerine de yer verildi. Khan, hükümetlerin dar görüşlü, korku yaratan ve bölücü politikalarıyla, hukukun üstünlüğünü ve insan haklarını ihlal ettiklerini belirterek ırkçılığın ve yabancı düşmanlığının beslendiğini, eşitsizliklerin arttığını ve daha fazla şiddet ve çatışmaların tohumlarının atıldığını kaydetti. “Bu politikalar, giderek artan insan hakları ihlallerine doğru bir girdap yaratıyor, ki bunun içinde hiçbir hak kutsal değil ve hiç kimse güvende değil” diyen Khan, Irak’taki savaşın yol açtığı hak ihlallerinin, uluslararası ilişkileri gölgeleyen derin bölünmelere yol açtığına işaret ederek çatışmaları çözümlemek ve sivilleri korumak işinin daha da zor hale geldiğini söyledi. BM Güvenlik Konseyi’nin itimatsızlık ve en güçlü üyelerin ikili oyunları yüzünden darbe aldığını kaydeden Khan, şöyle devam etti: “Müslüman ve Müslüman olmayanlar arasında Batı ülkelerindeki terör karşıtı ayrımcı stratejilerle desteklenen uzaklık derinleşti. İslamofobi, hoşgörüsüzlük ve dini azınlıklar üzerine saldırılar dünya çapında arttı. Sahip olanlar ve sahip olmayanlar arasındaki ayrım açıldı. Dışlanmış insanlar korumasız bırakılıyor.” Mustafa Ekmekçi’ye Mektup laşılamadı. Türkiye’de Cumhuriyet’in ne özellikler içerdiği farkedilmedi. Ama ne olursa olsun, onu yıkmak kafaya kondu. Bu amaçla da, hükümetle yetinilmedi, devleti ele geçirmek hedef edildi: Bu yolda Çankaya için hareketlendiğinde vazo elden düşürüldü ve kırıldı. Şimdi, yeniden yola çıkıldı... AKP, dört yılı aşkın süre, kendi dinci ve çağdışı programını gerçekleştirmek için hükümetle ve devletle oynadığında, bizi asıl koruyan kimdi? Hiç kuşkusuz, Cumhurbaşkanı! AKP’nin, Cumhuriyet’in ilke ve kurumlarına; ülkenin ve halkın yararına her saldırısına karşı, Sayın Sezer, Cumhurbaşkanı olarak elinde olan yetkileri kullandı ve püskürttü. Hukuk, tek kalkanı idi ve çok şeyi kurtardı. Gelip durduğumuz noktada, Sayın Sezer’in oynadığı rolün boyutlarını daha iyi görebiliyoruz. Onun tarihte yeri de, bugünden bellidir: Atatürk’ten ve İnönü’den sonra, koltuğa oturacak olan Sezer olacaktır. Ne büyük şan ve şeref bir kişi için! ? Sevgili Ekmekçi, ülkemizde 22 Temmuz’da bir genel seçim var; AKP’nin, baskın bir seçimidir bu. O tarihe giderken, AKP’den kurtulmak yolundaki umudumuzu güçlendiren, nisan ve mayıstaki mitingler oldu. Tandoğan’dan Samsun’a uzanan o görkemli halk hareketleri, laik ve demokratik Cumhuriyet için ileriye doğru da bir güvencedir. O güvenceye layık olmak partilerin de görevi. Seçimlerden sonra ise, Türkiye’nin geleceğini gerçekten yeniden kurmak gibi bir ödev bekleyecektir. Dileyelim, solcular gelsin bu göreve. Doğaldır ki, 22 Temmuz’da halkımız da görevlerini yapmalı sandıklar önünde. Sevgili Ekmekçi, halkına inanırdın. Biz de öyle. Diyeceğim, rahat uyu! Af Örgütü raporunda, hükümetlerin dar görüşlü, korku yaratan ve bölücü politikalarıyla hukukun üstünlüğünü ve insan haklarını ihlal ettikleri, sahip olanlarla olmayanlar arasındaki ayrımın açıldığı belirtildi. Raporda, Türkiye’de geçen yıllarda yürürlüğe konan yeni yasaların yaşama geçirildiğini gösteren çok az delil bulunduğu, barışçıl fikirlerini ifade eden kişiler hakkında davaların devam ettiği belirtildi. İnsan haklarının durumunun PKK ve güvenlik güçleri arasındaki çatışmalar nedeniyle kötüye gittiği kaydedilerek, sivillere yönelik saldırılarda da artışın görüldüğü, Diyarbakır’daki kanlı protestolar sırasında, kolluk kuvetlerinin göstericilere ölçüsüz güç kullanımlarının rapor edildiği kaydedildi. İşkence ve kötü muamele iddialarında genel bir düşüş gözlense de özellikle protesto sırasında tutuklananlara karşı gözaltı sırasında kötü muamele yapıldığına dikkat çekilen raporda, “F tipi cezaevleri koşulları ve adil yargılanma konusunda endişeler devam ediyor. Şiddet mağduru kadınlara sığınak sağlama konusunda çok az ilerleme görüldü” denildi. Terörle Mücadele Yasası’ndaki değişikliklerle terör suçunun kapsamının genişletildiği, böylece ifade özgürlüğünün sınırlandırıldığı, kolluğun uyguladığı öldürücü kuvvetin kısıtlanamadığı belirtilerek yazar Orhan Pamuk ve öldürülen gazeteci Hrant Dink’in yargılandığı, TCK’nin 301. maddesi nedeniyle çok sayıda soruşturmanın yürütüldüğü ifade edildi. DTP görevlilerinin ve bu tarz politika yürütenlerin, yargısal tacize kadar giden soruşturmalara maruz kaldıklarına da yer verilen raporda, işkencenin devam ettiği, güvenlik güçleri tarafından yapılan ihlallere ilişkin soruşturma yapmama ve sorumluları yargı önüne çıkarmama isteğinin sürdüğü kaydedildi. Şemdinli olaylarının duruşmalarının siyasi müdahalelerle gölgelendiği ifade edilerek, 2004’te kaldırılan DGM’lerin yerini alan özel ağır ceza mahkemelerinde, uzun ve haksız davaların görülmeye devam edildiğine dikkat çekildi. Vicdani reddin tanınmadığı ve herhangi başka bir sivil alternatifin söz konusu olmadığı da belirtilen raporda, güvenlik güçlerinin, sivillerin öldürülme nedeni olarak “dur” emrine uyulmamasını göstermelerine karşın asıl gerekçenin, ölçüsüz güç ve yargısız infazlardan kaynaklandığı vurgulandı. evgili Ekmekçi, senin gidişinin 10. yılındayız. Nasıl hızla geçti zaman? Kendimize ilk sorduğumuz bu oldu. Kabrinin önünde el bağlayıp seni andığımızda da, en başta, ezilenlerin, yoksulların, darda kalanların yanında oluşunu dile getirdik. Onun yanı sıra, senin çağdaş ve devrimci kimliğinin altı çizildi. Özetle, dürüst ve ilerici gazeteciliğin sayılı örneklerinden biriydin. Senin gidişinden sonra ise bu tür gazeteciliğin soyuna kıran girdi. Medya altüst oldu: Büyük bir yekun, iktidarın çevresinde el bağladılar. Ve onun türküsünü şakımaya başladılar. Gazeteciliğimizde, böylesi bir “tereddi” olmamıştı. Paranın egemen olduğu bir ortamda, çürüme, fikirlere de bulaştı; demokrasi adına, “sandık demokrasisi”ni aşan bir yenilik görülmüyor. Cumhuriyetçi bir demokrasi, laik, sosyal bir demokrasi ise, azınlığa dönüşmüş bir avuç kalemin değerleridir. Alkışlanan, “piyasa güçleri” olup çıkmıştır. Bu çürüme nereden geliyor? S ? Sevgili Ekmekçi, 1950’lerle başlayan dönemi bir yana bırakırsak, asıl gemi azıya alma 1980’lerle başladı: Kapitalizm gene oldu, ama çığrından çıkarıldı; onun yanı sıra, laik ve sosyal Cumhuriyet, onun kurumları, geri ve gerici güçlerin saldırısına açıldı. Bu süreç, Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) ile noktalandı. 2 Kasım 2002’de, uyduruk bir seçim yasası sonucu, yüzde 30 oyla Meclis’in yüzde 60’ını ele geçirip iktidara geçti AKP. Geçer geçmez de, Cumhuriyet’in ilke ve kurumlarına saldırmaya başladı; ekonomiyi de yağmalanmaya açtı. Baş sorunu türban, Kuran dersleri, imam hatip okulları olurken; tarım çökertildi ve el parasıyla değil üreterek büyümek zorunda olduğumuz bir türlü an GÜLTEKİN SÜTÇÜ Mahmut ORAL Aranan JİTEM’ci ‘işadamı’ olmuş lusal Kaynaklar Savunma Konseyi’nin 2005 tarihli Kristensen imzalı “Avrupa’daki Amerikan Nükleer Silahları” başlıklı raporuna göre Avrupa’nın 6 ülkesinde toplam 480 adet nükleer bomba bulunuyor. Bu bombalardan 90 tanesi 1998 yılından bu yana Türkiye’de İncirlik Üssü’nde. Bu bombalardan 50 tanesi Amerikan uçaklarında, 40 tanesi de Türk uçaklarında kullanılmak üzere hazır tutuluyor. Bu bilgilerin ne önemi bulunuyor? Birincisi, Türkiye nükleer bombaların konuşlandığı ülkelerden birisi. Üstelik bu bombalar ABD kontrolündeki bir üste bulunduğu için daha da anlamlı. Bu bilgilerin bir başka önemi ise Genelkurmay Başkanlığı sitesine düşen ve gazetelere “İki F16 ile Meydan Okuma” manşeti haline gelen ABD uçaklarının sınır ihlalleri. Türk Silahlı Kuvvetleri’nin Kuzey Irak sınırına yığınak yaptığı haberlerinin öne çıktığı bir anda Genelkurmay Başkanlığı sitesinde yer alan bu haber “Bir gözdağı mı” sorusunu gündeme getirdi. ABD Büyükelçisi Wilson’un, ihlalin 4 değil 1 dakika olduğunu söylemesi ve pilotlar hakkında soruşturma açılacağını ifade etmesi, bu gerginliğin Washington tarafından da doğrulanması olarak görülebilir. ??? Sınırdaki bu ihlalin tartışıldığı şu günlerde, İncirlik Üssü’ne ilişkin süre uzat DİYARBAKIR Türkiye’nin AİHM’de 148 milyar lira tazminat ödemesine neden olan Mehmet Şerif Avşar cinayetinin azmettiricisi JİTEM’de görevli uzman çavuş Gültekin Sütçü’nün yakalandığı ve hakkında 30 yıl hapis istemiyle dava açıldığı ortaya çıktı. İlk kez hâkim karşısına çıkan Sütçü’nün firari olduğu dönemde “işadamı” adı altında pek çok kez Bulgaristan’a gidip geldiği belirlendi. Özgür Gündem Gazetesi Avrupa Temsilcisi Behçet Avşar’ın kardeşi Mehmet Şerif Avşar, 22 Nisan 1994’te kaçırılarak infaz edildi. Olaya karışan korucular “Topal Ömer” kod adlı Ömer Güngör, Fevzi Gökçen, Aziz Erbey, Yaşar Günbatı ve Zeyyat Akçil ile itirafçı Mesut Mehmetoğlu hakkında dava açıldı, söz konusu zanlılardan Güngör 20 yıl, diğer sanıklarsa 6’şar yıl hapisle cezalandırıldı. Davanın son aşamalarında Sütçü’nün olayın azmettiricisi olduğu belirlenince hakkında arama kararı çıkarıldı. O dönemde Avşar ailesinin AİHM’de açtığı dava sonucunda Türkiye 2001 Temmuzu’nda 148 milyar lira Korucular tarafından işlenen bir cinayetin azmettiricisi olarak aranan uzman çavuş Gültekin Sütçü olaydan 12 yıl sonra yakalandı. Sütçü’nün arandığı dönemde işadamı kimliğinde defalarca Bulgaristan’a gidip geldiği belirlendi. lık tazminata mahkum oldu. JİTEM’in Diyarbakır’daki Saraykapı Karargâhı’nda görev yapan “Kürşat” kod adlı uzman çavuş Gültekin Sütçü, cinayetten 12 yıl sonra 29 Ekim 2006’da yakalandı. Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı’nca hazırlanan iddianamede Sütçü’nün, Avşar cinayetinin azmettiricisi olduğu gerekçesiyle 30 yıl hapis istemiyle yargılanması istendi. İddianamede sanığın, gözaltına alınmaya direnen Avşar’a asker kimliğini gösterip kendisini resmi polis olduğuna ikna ettiği, diğer sanıklarınsa kendisine bu sırada “müdürüm” diye hitap ettikleri belirtildi. Sanığın firari olduğu dönemde aranmasına karşın işadamı olarak birçok kez Bulgaristan’a gittiği ve Türkiye’ye girişçıkış yaptığı vurgulandı. Gültekin Sütçü Diyarbakır 3. Ağır Ceza Mahkemesi’nde hâkim karşısına çıktı. Oturumda tanık olarak dinlenen korucubaşı Ömer Güngör can güvenliğinin bulunmadığını söyleyince, mahkeme gizlilik kararı verdi ve salonu boşalttı. Mahkeme heyeti daha sonra Sütçü’nün olay tarihinde askeri personel olması nedeniyle görevsizlik kararı vererek dosyayı askeri mahkemeye gönderdi. Zamanaşımına doğru Yimpaş mağdurlarını temsil eden avukatlar, dosyanın akıbetini görüşmek için davanın görüldüğü Yargıtay 7. Daire Başkanı Turan Demirtaş’la önceki gün bir araya geldiler. Aykut KÜÇÜKKAYA Almanya’nın “uluslararası tutuklama kararı’’ ile aradığı Yimpaş Holding AŞ Yönetim Kurulu Başkanı Dursun Uyar ile 10 Yimpaş yöneticisi Türkiye’de “zamanaşımına” koşarken Yargıtay yeşil sermaye mağduruna umut vermedi. Dava dosyasının görüldüğü Yargıtay dairesinin üst düzey yetkilisi ile görüşen Yimpaş mağdurlarının avukatları “kendilerinde dosyanın zamanaşımına uğrayacağına dair bir izlenim oluştuğunu” açıkladılar. Uyar ve 10 Yimpaş yöneticisinin ikişer yıl hapis ve 10 bin YTL ağır hapis cezası aldığı davada “7.5 yıllık’’ zamanaşımı süresinin dolmasına yalnızca “1 ay’’ kaldı. Uyar ve arkadaşları gün sayarken Yimpaş mağdurlarını temsil eden avukatlar, davanın görüldüğü Yargıtay 7. Daire Başkanı Turan Demirtaş’la önceki gün dosyanın akıbetini görüşmek üzere bir araya geldiler. Demirtaş ile yapılan görüşmenin ardından gazetemize açıklamada bulunan Papakçı Hukuk Bürosu’ndan Avukat Elif Kösedağı şunları söyledi: “Yargıtay 7. Ceza Daire Başkanı Turan Demirtaş bizlere zamanaşımının Türkiye’nin bir gerçeği olduğunu ve yargının yavaş ilerlediğini söyledi. İncelemenin usul yönünden hâlâ devam ettiği bilgisini bize aktardı. Binlerce dosya yükü olduğunu, ancak Yimpaş dosyasındaki beklemenin Yargıtay’dan kaynaklanmadığını iletti. Bu söylemler ne yazık ki bizi tatmin etmedi, Yimpaş davası için zamanaşımı riski 1 ay kala hâlâ sürüyor.” Kösedağı, Demirtaş ile yapılan görüşmede dosyanın zamanaşımına uğramadan önce görüşüleceğine dair herhangi bir söz alınamadığını, tam aksine kendilerinde dosyanın zamanaşımına uğrayacağına dair bir izlenim oluştuğunu kaydetti. Uyar’ın da aralarında bulunduğu 11 Yimpaş yöneticisi hakkında Yargıtay’a taşınan dava 30 Haziran’a kadar karara bağlanmazsa toplam 22 yıllık hapis cezası zamanaşımından düşecek. Yine Uyar ve 10 Yimpaş yöneticisi hakkında bir başka suçlamadan verilen 7 bin 605’er YTL adli para cezası davasında da zamanaşımı süresi aynı tarihte dolacak. U SIFIR NOKTASI ORAL ÇALIŞLAR Adana’daki İncirlik ABD Üssü... sında ABD ve İngiliz uçaklarına ve askerlerine yataklık etmesiydi. Amerikan askerleri, ülkelerine gitmeden önce ya da Irak’a giderken geçici sürelerde bu üste konaklıyorlar. Amerika’dan gelen lojistik malzeme Irak’taki Amerikan üslerine buradan dağıtılıyor. Türk ve ABD akaryakıt tanker uçakları 8 saatlik uçuş sonunda Afganistan’a lojistik destek veriyorlar. ??? 1 Mart 2003 tarihli hükümet tezkeresinin Meclis’te reddedilmesi, AKP hükümetini zor durumda bırakmıştı. Bunun üzerine ABD ile ilişkilerin bir gereği olarak sorunu hükümet kararnameleriyle çözmeyi tercih etti. Gazetelere yansıyan hükümet kararnamesine göre; Amerikan muharip birliklerine İncirlik Üssü kullandırılmaya başlandı. Tarih 23 Haziran 2003’tü. Her yıl bu konu Meclis gündemine getirilmeden Bakanlar Kurulu kararıyla uzatıldı. Şimdi haziran ayı içinde yeniden bu konu hü ma konusu da hükümetin gündeminde. Türkiye’nin en eski üssü olarak İncirlik, 1954 yılında “Türkiye’de bulunan Amerikan yardım personeline NATO kuvvetler statüsü antlaşmasının tatbik edileceğine dair anlaşma” adı altında askeri tesisler kapsamında kurulmuştu. 1956 yılıydı, ilkokul 5. sınıf öğrencisi iken Tarsus’tan İncirlik Üssü’nü görmeye gitmiştik. ABD askerleri bize askeri uçakları gezdirmişlerdi. Henüz yeni olan bu askeri üs, içindeki Amerikalı askerler nedeniyle ilgimizi çekiyordu. 2002 yılı verilerine göre bu üste 4000 personel bulunuyor. Üs, ABD Silahlı Kuvvetleri’nin çevre ülkelerdeki Amerikan üslerini lojistik anlamda destekliyor. İncirlik, Sovyetler’in çöküşü ve Varşova Paktı’nın dağılmasının ardından ilgisini Ortadoğu’ya yöneltti. Tarihi olarak baktığımız zaman İncirlik Üssü, Amerika’nın bölgedeki birçok askeri operasyonunda önemli roller oynadı. En son rolü ise Irak’ın işgali sıra kümetin gündemine gelecek. Bakanlar Kurulu’nun bu kararnamesinin iptali için, İzmir Barosu üyesi bir grup avukat (Savaşa Karşı Hukuk Grubu) ile Küresel Barış ve Adalet Koalisyonu (BAK) İzmir imzacıları dava açtılar. Dava halen Danıştay 10. Dairesi’nde görülüyor. Yürütmenin durdurulması istemi 8’e karşı 13 oyla reddedildi. Sonucun ne olacağı merakla bekleniyor. BAK sözcüleri konunun takipçisi olmayı sürdüreceklerini ifade ediyorlar. ??? Şimdi gelelim konumuza: Türkiye’deki İncirlik Üssü ABD tarafından Irak’ın işgalinde lojistik destek amacıyla başından beri hizmet veriyor. Bu hizmeti ise Bakanlar Kurulu Meclis’in kararı olmadan sağlıyor. Buna da şimdiye kadar ne muhalefet temsilcileri, ne de Genelkurmay Başkanlığı bir itirazda bulunmadı. Söz konusu üs, sınır ihlallerinin çok ötesinde ciddi bir işbirliğini gözler önüne seriyor. Şimdi haziran ayındayız. İncirlik Üssü’nün kullanılmasına itirazı olan var mı? Küresel BAK itiraz ediyor. Bakanlar Kurulu’nun kararnamesinin iptal edilmesi için çalışıyor. Başka itirazı olan var mı? Var mı!!! oralcalislar?cumhuriyet.com.tr