29 Nisan 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

6 NİSAN 2007 CUMA haberler AYDINLANMA EMRE KONGAR Ata’ya hakaret izni... AKP, internet suçlarıyla ilgili tasarıya Atatürk’e karşı işlenen suçlar, devrim yasaları ve bölücülük suçlarının da eklenmesi istemini reddetti. CHP’li üye komisyondan çekildi ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) TBMM Adalet Alt Komisyonu’nda, internet suçlarıyla ilgili tasarının kapsamı konusunda CHP ve AKP milletvekilleri arasında anlaşmazlık çıktı. CHP’li Feridun Ayvazoğlu, internet suçlarıyla ilgili yasa tasarısına Atatürk’e karşı işlenen suçlar, devrim yasaları ve bölücülük suçlarının da eklenmesini istedi. AKP’li milletvekillerinin bu öneriyi kabul etmemesi üzerine Ayvazoğlu alt komisyon çalışmalarından çekildi. CHP’li Ayvazoğlu, internet erişiminin engellenmesini gerektiren suçların sayıldığı maddeye anayasanın 174. maddesindeki devrim yasaları, Atatürk aleyhine işlenen suçlar ile Türk Ceza Yasası’nın bölücülük suçunu düzenleyen 302. maddesinin de eklenmesini istedi. Ayvazoğlu’nun önerisi AKP’liler tarafından kabul edilmedi. Bunun üzerine Ayvazoğlu, alt komisyonun çalışma yöntemini protesto ederek komisyondan çekildi. Ayvazoğlu olmadan yapılan toplantılarda, erişimin engellenmesini gerektiren suçlar, çocukların cinsel istismarı, sağlık için tehlikeli madde temini, müstehcenlik, fuhuş, intihara yönlendirme, kumar oynanması için yer ve imkân sağlama suçları olarak düzenlendi. Alt komisyon, diğer suçlarla ilgili olarak genel hükümlere atıf yapılan bir fıkra ekledi. Ayvazoğlu bu atıfın yeterli olmadığını söyledi. EZALARA YENİ DÜZENLEME Alt komisyon, verilecek cezaları ise yeniden düzenledi. Buna göre, kumar oynatılması, çocuk pornosu gibi suçlarda, erişimin engellenmesi kararının yerine getirilmemesi halinde, 2 yıla kadar hapis geliyor. Önergeler doğrultusunda yapılan değişikliklerle tasarının kapsamı genişletildi. Buna göre, içerik, yer ve erişim sağlayıcıları, tanıtıcı bilgilerini kendilerine ait internet ortamında güncel olarak bulundurmakla yükümlü olacaklar; aksi halde 10 bin YTL’ye kadar para cezası verilecek. İnternette kişilik haklarına saldırıda bulunulması halinde cevap hakkının da içine girdiği tasarıda, erişimin engellenmesi kararı, soruşturma evresinde hâkim, kovuşturma evresinde ise mahkeme tarafından verilecek. Soruşturma evresinde, gecikmesinde sakınca bulunan hallerde cumhuriyet savcısı tarafından da erişim engellenmesi kararı verilebilecek. İçerik veya yer sağlayıcısının yurtdışında bulunması halinde, erişimin engellenmesi kararı, Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı tarafından verilecek. Alt komisyon metninde, bilişim suçlarının da kapsama alındığı çalışmalarda, kumar oynatılması, çocuk pornosu gibi suçlarda, erişimin engellenmesi kararının yerine getirilmemesi halinde, 2 yıla kadar hapis cezası verilecek. APSAM DEĞİŞTİRİLDİ Hükümet tarafından verilen önergeler doğrultusunda, tasarının kapsamı yeniden değiştirildi. Değişiklikle; ticari amaçlı toplu kullanım sağlayıcıları, mahalli mülki amirden izin belgesi alacak. İzne ilişkin bilgiler 30 gün içinde bildirilecek. Bütün toplu kullanım sağlayıcıları, konusu suç oluşturan içeriklere erişimi önleyici tedbirleri almakla yükümlü olacak. Bu koşulları yerine getirmeyenlere 50 bin YTL’ye kadar ceza verilecek. C Devlet ve İdeoloji Bu iki yanlış ifadenin arkasından doğru bir saptama: “Kemalizm (Atatürkçülük) bir ideolojidir!” Eh büyüklerimiz ne demiş: “Arif olan anlar!” ??? Konuyu açıklamaya, Sosyolojiye Giriş dersinden başlamak gerekiyor herhalde: 1.“Dünyayı algılamakta ve yorumlamakta kullanılan tutarlı bir ilkeler ve değerler sistemine ideoloji denir.” 2. “Bu çerçevede bütün dinler, mezhepler, ırkçılıklar, milliyetçilikler, ekonomik sistemler, siyasal sistemler, felsefi yaklaşımlar birer ideolojidir.” 3. “İdeolojiler kendi içlerinde, dinler, Komünizm, Faşizm gibi katı ‘yap ve yapma’ kuralları koyan sert ideolojiler ve hümanizm gibi böyle katı kurallar koymayan yumuşak ideolojiler olarak ikiye ayrılır.” 4.“Demokratik olsun olmasın, her devletin bir resmi ideolojisi vardır: Bu onun anayasasında yazan ve kökleri tarihe dayanan, vatandaşlarını bir arada tutan düzendir.” 5. “Sadece Komünizmi, Sosyalizmi, Faşizmi, Müslüman veya Hıristiyan teokrasileri ya da Kemalizmi ideoloji saymak, liberal veya sosyal her türlü demokrasiyi, laikliği, Aydınlanmayı, bağımsızlığı, emperyalizmi, antiemperyalizmi ideoloji saymamak ya cahillik ya kötü niyettir.” ??? Türkiye Cumhuriyeti’nin resmi ideolojisi veya rejimi şu ideolojik öğelerden oluşur: 1. Üniter yapı. 2. Demokratik, laik, sosyal hukuk devleti. 3. Bunlara temel oluşturan Kurtuluş Savaşı ve Atatürk Devrimleri olarak, (Kemalizm veya Atatürkçülük anlamında) ulusal bağımsızlık (antiemperyalizm) ve bilimin ışığında Aydınlanma, çağdaşlaşma. Türkiye Cumhuriyeti’nin bu özelliklerini “ideolojik devlet” olarak niteleyip karşı çıkmak, dinci veya etnikçi yapıyı “ideolojik devlet ölmüştür” diye savunmak ya cehaletten, ya kötü niyetten, ya da ikisinden birden kaynaklanmaktadır. 5 K C CHP’li Ayvazoğlu komisyondan çekildi. Bahadır Selim DİLEK ANKARA Belçika’nın Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’e yaptığı büyük saygısızlık Ankara ile Brüksel arasında krize neden oldu. Belçika’nın Valon bölgesinde Eğitim Bakanlığı’nın tavsiye ettiği bir kitapta Atatürk’ün cinsel yaşamına ilişkin çarpık bilgiler verilmesi diplomatik skandalı da beraberinde getirdi. Türkiye’nin sert tepkisi üzerine kitap toplatılırken Belçika hükümeti Türkiye’den resmen özür diledi. Bir süre önce Belçika’nın Fransızca konuşulan Valon bölgesinde eşcinsellere ayrımcılık yapılmasına karşı mesajlar içeren “Homofobi ile Mücadele” başlıklı bir kitap piyasaya çıktı. Kitapta, Fransızca olarak Atatürk’ün cinsel yaşamına ilişkin çarpık ifadeler yer aldı. Kitabın dağıtımına başlanma ATATÜRK’E SAYGISIZLIK Belçika’da skandal sı ile birlikte, Türkiye’nin Brüksel Büyükelçiliği harekete geçti. Ankara’nın talimatı üzerine hem Belçika federal hükümeti hem de Valon bölgesel hükümeti nezdinde girişimde bulunan Büyükelçi Fuat Tanlay, gerekli önlemlerin alınmasını istedi. Bel çika hükümeti Türkiye’den resmen özür diledi ve söz konusu kitapları toplattı. Belçika hükümeti, kitapların yeni basımında böyle bir hataya düşülmeyeceği güvencesini de Türk Büyükelçiliği’ne iletti. Belçika’nın Valon bölgesinin eğitimden sorumlu bakanı Marie Arena da kişisel olarak özürlerini iletmek için Tanlay’dan ayrıca randevu istedi. Valon hükümeti yetkilileri kitabın hazırlanması aşamasında skandala neden olan bölümün bir internet sitesinden “kesyapıştır” yöntemiyle alındığını, bunun Belçika hükümetinin görüşü olmadığını ileri sürdüler. Yapılan araştırma sonucunda, Atatürk’e hakaret içeren bölümün ABD’nin Kaliforniya Eyaleti merkezli bir internet sitesinden alındığı ortaya çıktı. Söz konusu internet sitesinin Amerika’daki Ermeni lobisiyle yakın ilişkide olduğu ve Ermeniler tarafından finanse edildiği bilgisine ulaşıldı. Tarih kitabı kriz yarattı Yunanistan’da bu yıl okutulmaya başlanan kitaptan düşmanlık içeren ifadelerin çıkarılmasına aşırı milliyetçiler ve kilise sert tepki gösterdi Murat İLEM ATİNA Yunanistan’da bu yıl ilk kez okutulmaya başlanan ilkokul 6. sınıf tarih kitaplarındaki değişiklik, aşırı milliyetçilerle kilisenin tepkisine neden oldu. AB kriterleri çerçevesinde yeniden düzenlenen kitaplardaki düşmanlık içeren ideolojik ve siyasi ifadelerin bir kısmı çıkarılmış, bazıları ise yumuşatılarak yeniden düzenlenmişti. Kitapların yeniden yazılması konusunda başlayan tartışmaların boyut kazanması üzerine, hükümet bilim adamları ile sivil toplum kuruluşlarının önerilerini beklediğini açıkladı. uğradıklarını belirttiler. Yeni tarih kitabında Osmanlı yönetimini aşağılayan ve kilisenin bağımsızlıkta oynadığı rolü vurgulayan kelimelerin hemen tamamı çıkarılmış bulunuyor. Kurtuluş ordularımızın İzmir’e girmeleri ardından Rumlardan oluşan bölge halkı ile Yunan askerlerinin limanda sıkıştırılması konusu kitapta “limanda gemileri beklediler” şeklinde yeniden yazıldı. Önceki kitapta “Türkler Rumları ve Yunan askerlerini acımasızca öldürüp denize attı” ifadeleri yer alıyordu. Kitaba en büyük tepkiyi gösteren Atina Başpiskoposu Hristodoulos kitabın yabancı güçlerin emriyle yazıldığı ileri sürdü. Eski kitabın savunucularından olan tarihçi Vlasis Ağcidis ise önceki ifadelerin tarihi anıların siyasi açıdan nasıl ele alındığını göstermek acısından iyi bir örnek olduğunu ileri sürdü ve “Batı’nın tarihteki olayların yeniden gözden geçirilmesine ilişkin politikalarını kabul etmiyoruz, yeni kitapta soykırımlar örtbas ediliyor” diyerek tepkisini yineledi. amuoyu bilinçli ve sistematik bir saldırı altında. Cumhurbaşkanlığı seçimi ve genel seçimler yaklaştıkça, AKP iktidarının dinci siyasetine koşut olarak, demokratik ve laik sosyal hukuk devletini yıpratma çabaları güç kazanıyor. Sahte günlükler, yanlış tanımlamalar, saptırıcı yorumlar her ortamda egemen. ??? Artık tümüyle AKP iktidarının emrine girmiş görünen medyanın, kamuoyunu (gerçeğe uygun bilinçlendirme değil) gerçek dışı olaylara ve kavramlara göre biçimlendirme işlevi bir yandan “dezenformasyon” denilen yalan haberlerle, öte yandan akıl karıştırıcı tanımlamalar ve yorumlamalarla, tırmanarak sürüyor. Bu gerginlik ülkede kamplaşmayı sertleştireceği için, Cumhurbaşkanlığı seçiminde AKP’nin işini kolaylaştırmaz. Peki o zaman neden bu kampanya başlatıldı? Belki de kafalarda Cumhurbaşkanlığı makamını da ele geçirdikten sonra, “Anayasanın değiştirilmesi bile önerilemeyecek” temel maddelerinin değiştirilmesini gündeme getirmek var. ??? AKP, Türkiye Cumhuriyeti’nin çok partili düzene geçeli beri bugüne kadar gördüğü en katı, en sert, en kararlı ideolojik parti. Temelleri Atatürk tarafından tek parti döneminde atılan demokratik laik sosyal hukuk devleti ile hesaplaşma kararlılığı içinde. Bu kararlılığını, Atatürkçülüğe (Kemalizme) karşı çıkarak, onu sürekli eleştirerek, Atatürkçüleri (Kemalistleri) her vesile ile aşağılayarak zaten açıkça ortaya koymuş durumda. İktidara geldiğinden beri de hem hükümette hem de belediyelerde kararlı ve tutarlı bir biçimde dinci ideolojisine uygun düzenlemeler yapmayı sürdürüyor. ??? İşte bu ortamda yeni bir söylem ve yorum atıldı ortaya: “Devletin resmi ideolojisi olmaz!” “İdeolojik devletler dönemi kapandı!” K ekongar?cumhuriyet. com.tr; www.kongar.org BAŞPİSKOPOS TEPKİLİ Din İşleri ve Eğitim Bakanı Marietta Yannakou kitabın tamamıyla geri çekilmeyeceğini, ancak gözden geçirilebileceğini söyledi. Kitabın yazarı Maria Repusi ile ekibindeki üç eğitim görevlisi yaptıkları açıklamalarda haksız saldırıya ‘Sahtekâr’ ortaya söylenmiş! Berlin’de Avrupa Türkleri Dayanışma Derneği Başkanı Demirci ile Erdoğan arasında yaşanan tartışmalı bir diyalog sırasında Başbakan yanında bulunan Bakan Babacan’a dönerek “Ali.. çağır şu sahtekârı bir dinle bakalım neymiş derdi?” sözleriyle çıkışmıştı. Aykut KÜÇÜKKAYA Erdoğan hakkında 25 bin YTL’lik manevi tazminat davası açtı. Ankara 8. Asliye Hukuk Mahkemesi 7 Mart 2007’de davanın reddine karar verdi. Mahkeme heyeti gerekçeli kararında bilirkişi Fatih Oktay’ın 19 Ocak 2007 tarihli raporuna atıfta bulundu. Mahkemenin gerekçeli kararında şöyle denildi: “Açıklanan olgular; iddia, savunma, toplanan kanıtlar, benimsenen bilirkişi raporu ve tüm dosya içeriğine göre, davacıya yönelik doğrudan veya dolaylı saldırının kesin olarak saptanamadığı, sarf edildiği iddia edilen sözlerin ilgili bölümünde davacının isminin açıkça zikredilmediği, hedef seçilerek gösterilmediği, bant kaydına nazaran olay sonrası olayı anlatan haber spikerinin yorumlarına yer verildiği, bu itibarla manevi tazminat talebinin koşullarının oluşmadığı anlaşıldığından davanın reddine karar verilmesi kanaatine varılmıştır.” Demirci’nin avukatı Yargıtay 4. Hukuk Dairesi’ne sunulmak üzere Ankara 8. Asliye Hukuk Mahkemesi’ne, mahkemenin kararına karşı temyiz başvurusunda bulundu. Avukat Şahin Mengü temyiz dilekçesinde, “Bilirkişi raporunun tamamı incelendiğinde; davalı (Erdoğan) ile diyalog halinde olan kişinin dernek başkanı olması sıfatıyla müvekkilim olduğu görülecektir” ifadelerine yer verdi. olcu eskilerinin ve liberallerin “özgürlükçü” AKP’si, Adalet ve Hukuk mensuplarını zapturapt altına alacak, hukuku giderek daha çok siyasal iktidara bağlayacak yasal düzenlemeleri Meclis’ten geçirmenin arifesinde. Adalet Bakanlığı’nın alt komisyonda kabul edilen yasa tasarısı, hâkim ve savcıların bağımsız örgütü YARSAV’ın (Yargıçlar ve Savcılar Birliği) kapatılmasını ve onun yerine bakanlığa yarı bağımlı “Türkiye Hâkimler ve Savcılar Birliği” kurulmasını öngörüyor. Öyle ki yasa tasarısı hem YARSAV’ın kapatılmasını öngörüyor hem de benzer başka dernek mernek kurulmasını yasaklıyor! Görülmemiş bir olay! “AB standartlarını Ankara Kararları yaparak yolumuza gideriz” diyen Erdoğan hükümeti, ülkeyi özgürlükler açısından daha da geriye götürmek için çabalıyor.. Hükümet, YARSAV’ın varlığını, AB’ye karşı Türkiye’nin Avrupa ilkelerine uyumuna örnek olarak göstermişti! Avrupa Komisyonu ilerleme raporunda da YARSAV’ın kuruluşu, Türkiye’de yargı bağımsızlığı yolunda atılmış önemli bir adım olarak gösterilmişti! Şimdi? Vur beline kazmayı! Siyasal ikiyüzlülüğün daniskasını yaşıyoruz! İktidar, Adalet Bakanlığı’nın YARSAV konusunda tavrı, seçimlerden sonra olası beş yıl daha iktidar sürecinde, yargı ve adalet konusundaki düşüncelerini çok güzel anlatmakta! ??? CHP’nin engellemeleri boşa giden ya S CUMA YAZILARI ORHAN BURSALI Adalete Kıskaç savcıyı bugüne kadar uygulamalara ve yasalara aykırı bir biçimde mülakat ile alma girişimini, Danıştay’da durdurmuştur. Bu açıkça, iktidarın siyasi olarak yargı içinde örgütlenme girişimidir. İdari hâkim ve savcıları atayarak, yargıyı denetleme girişimidir. Bakanlık, henüz Danıştay’ın kararına uymuş değil! Adalet Bakanlığı mülakatları, yasadışı girişimi sürdürüyor! Hem Adalet Bakanlığı yargı kararlarını uygulamıyorsa, ülkede tuz bile kokuyor demektir! Adalet Bakanlığı, bakanlık müfettişlik kurumunu tamamen kendi siyasi güdümüne alarak, mahkemeleri ve kararlarını denetlemeye yönelmiş durumda. Mülakatla idari eleman alma girişimi, müfettişlik kurumu üzerindeki yakın gelecek hesaplarını açığa vuruyor. Öyle ki Bakanlık elemanlarının özellikle hoşlanmadıkları kararlar veren mahkemeler üzerine, tıpkı aleyhine yayın yapan KanalTürk vb. basın kuruluşları uygulamalarında görüldüğü gibi, müfettişlerini göndermekte, mahkeme heyetlerini dağıtmakta ve başka yerlere tayinlerini yaptırmakta! Erdoğan ve benzer sa tasarısında hükümet, “üniter yapımızı koruma” gibi kargaları güldürecek gerekçeler ileri sürüyor: Geçmişte bu tür “örgütsel yapılanmaların demokratik ve laik cumhuriyetimizi ve devletimizin üniter yapısını ne denli tehdit ettiği hafızalardadır”.. ve buna dayanarak, anayasanın dernek kurma özgürlüğünü sınırlamayı öngörüyor! Tasarıda şöyle bir madde de var: “Hâkim ve savcılar, dernek kurucusu ve üyesi olamazlar. Ancak resim, müzik, heykel gibi güzel sanatlar ile spor alanlarında kurulmuş derneklerin kurucusu ve üyesi olabilirler!” CHP’li Orhan Eraslan bu tasarıyı şöyle eleştirdi: “Adalet Bakanı Cemil Çiçek YARSAV’a savaş ilan etmiş durumda. Bu faşist bir düzenlemedir, intikam yasasıdır!” Neden “intikam” yasası? Çünkü YARSAV, Adalet Bakanlığı’nın özgürlükleri kısıtlayıcı, hâkim ve savcılar üzerinde siyasi baskı kurucu birçok uygulamanın iptali için yasal başvurularda bulundu ve birçoğunda da başarı kazandı! YARSAV örneğin, Adalet Bakanlığı’nın önce 500, arkasından 100 idari hâkim ve lerinin davalarında olumlu kararlar veren heyet elemanları ise ödüllendirilmekte! ??? Dünya Yargıçlar Birliği’ne ve onun bölgesel kuruluşu olan Avrupa Yargıçlar Birliği’ne üyelik başvurusunda bulunan YARSAV’ın Genel Sekreteri Ali Rıza Aydın, arkadaşımız Işık Kansu’nun köşesinde şöyle diyordu: “Sessizlik, haksız gücün kullanabilmesi için gerekli ortamı yaratır. Yargı yetkisinin, ulus adına bağımsız mahkemelerce kullanılması yerine belirli kesimlerin adına kullanılmaya başlamasıyla birlikte, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletinden ve ‘Cumhuriyet’ olan bir devletten söz edilemez.” Adalet Bakanı’nın, Danıştay ve Yargıtay’a üye atanmasını önlemek için Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun çalışmalarını engelleyici tutumunu anımsayacak olursak, dinci iktidarın adaleti istediği gibi yönlendirme ve yönetmeye verdiği birinci derecede önem iyice ortaya çıkar! Devlet, AKP’leşti. İki kurum kaldı: Adalet ve Ordu! Daha alt kurum olarak da üniversiteler! Zaten kıyamet de şimdi bu üç alanda kopmuyor mu? AKP’leşen liberaller ve solcu eskileri de hükümet ile kucak kucağa, bu üç kurumu, “Atatürk Cumhuriyeti’nin kaleleri” olarak görüyor ve yıkılmaları için her türlü fikir düzenbazlığını köşelerinde sürdürüyor! obursali?cumhuriyet.com.tr Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın söylediği, “Ali.. çağır şu sahtekârı bir dinle bakalım neymiş derdi” sözünü manevi tazminat istemiyle yargıya taşıyan Avrupa Türkleri Dayanışma Derneği Başkanı Muhammet Demirci’nin açtığı dava reddedildi. Mahkeme gerekçeli kararında, Erdoğan’ın “sahtekâr” kelimesini Demirci’ye “yönelik olarak kullanmadığı” ve “davacının isminin açıkça zikredilmediği” gerekçesine dayandırdı. Demirci’nin avukatı Şahin Mengü, davayla ilgili olarak temyiz başvurusunda bulunarak dosyayı Yargıtay’a götürdü. TürkAlman Ekonomi Kongresi’ne katılmak üzere Berlin’e giden Erdoğan, 25 Mayıs 2006 tarihinde Urania Kültür Merkezi’nde gurbetçilerle bir araya gelmişti. Burada söz alan Muhammet Demirci ile Başbakan Erdoğan arasında tartışmalı bir diyalog yaşanmıştı. Tartışmanın bir bölümünde Erdoğan, yanında bulunan Devlet Bakanı Ali Babacan’a dönerek “Ali.. çağır şu sahtekârı bir dinle bakalım neymiş derdi?” sözleriyle çıkışmıştı. Demirci’yle Erdoğan arasında yaşanan bu diyalog birçok televizyon kanalında ve gazetelerde yer aldı. Bunun üzerine Başbakan’ın, kendisine “sahtekâr” diyerek kişilik haklarına saldırıda bulunduğunu savunan Demirci,
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle