Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
6 NİSAN 2007 CUMA haberler SÖZ ÇİZGİNİN DÜNYADA BUGÜN ALİ SİRMEN POLİTİKA GÜNLÜĞÜ HİKMET ÇETİNKAYA C 3 Bütün Savaşlar Yanlış Hesaplardan Çıkar arihin büyük yanılgılarının en komik örneklerinden biri, Fransa İmparatoru Napoleon III’ün, Almanya’ya 1870 yılında ilan ettiği savaştır. Bonaparte’ın yeğeni, Louis Napoleon Prusya’nın önderliğinde birliğini yeni tamamlamış olan, Alsace Lorraine’de gözü bulunan Almanya’dan tedirgindi. 1870 yılında Hohenzollern Hanedanı’ndan, Prusya Kralı’nın yeğeninin İspanya tahtına aday olması üzerine imparator buna şiddetle karşı çıkar. Berlin, Fransa ile savaşı göze alamaz, geri adım atar. Ama Napoleon III. bununla yetinmez, Hohenzollenler’den herhangi birinin hiçbir zaman İspanya tahtına aday olmayacağının garanti edilmesini ister. Artık bu kadarı fazladır, 19 Temmuz 1870’te iki ülke arasında savaş patlak verir. Napoleon III. kendinden emindir, düşmanını elverişli zamanda yakaladığını düşünür ve Anlaşmayı Berlin’de imzalayacağım, der. Evdeki hesap çarşıya uymamıştır. Almanlar, kısa zamanda Paris önlerine kadar gelirler, hasta imparator, ordusunun başında Sedan’da savaşa katılma arzusunu da gerçekleştiremeden, 2 Eylül’de teslim olur, tahttan çekilip, ülkeyi terk etmek zorunda kalır. Fransa hem AlsaceLorraine’i yitirmiş, hem de çok ağır bir savaş tazminatı ödemek durumunda kalmıştır. Tarihte buna benzer yanlış hesap sonucu çıkmış savaş örneği çoktur. Zaten bir savaşı iki taraf da birden kazanamayacağına göre, bütün savaşlar yanlış hesaplardan çıkarlar. ??? Kimi zaman öylesine Pirhus zaferlerine tanık olmuştur ki, tarih, savaşı kaybedenin olduğu kadar, kazananın da, hesabının yanlış olduğu çıkmıştır ortaya. Gittikçe tırmanmakta olan İranABDİngiliz gerginliği insana ister istemez bunları düşündürüyor. İran’da mollalar rejimi, bütün dünyaya meydan okuyarak, nükleer teknolojisini, sonunda nükleer silah da yapacak biçimde, bütün uyarılara karşın geliştirirken, hesabını doğru yapıyor mu acaba? BM Güvenlik Konseyi’nin ABD’ye hiç sıcak bakmayan iki üyesi Çin ile Rusya’nın da katılımıyla yaptırım kararı alabilmiş olması, Tahran’ın hesaplarında bir yanlışlık olduğunun göstergesi değil mi? Aynı şekilde, Moskova’nın Tahran’a taahhüt ettiği kimi malzemeyi satmayı sudan sebeplerle geciktirmesi, Rusların da, mollaların hesaplarından tedirgin olduklarının belirtisi olarak yorumlanmıyor mu? İran’ın 15 İngiliz askerini esir almasında yanlış hesapların etkisi yok mu? İran gibi köklü bir devletin, kişisel intikam peşinde koştuğu ileri sürülen Devrim Muhafızları Komutanı fanatik Yahya Rahim Safavi’ye teslim olmasında bir yanlışlık yok mu? Zaten, dünyanın dikkatlerini üzerine toplamış olan İran’ın durumun daha da gerilmesinde ne gibi bir çıkarı olabilir? Saddam biraz daha dikkatli davranıp, ABD’nin planlarını uygulamasının önüne set çekecek davranışları benimsemiş olsaydı, ülkesi bu felaketi bu boyutta yaşar mıydı? ??? Akıl ve sağduyu, gerginliğin daha fazla tırmanmaması gerektiğini söylüyor. Ama akıl ve sağduyu, her zaman egemen oluyor mu? Jean Giraudoux “Truva Savaşı Olmayacak” adlı yapıtında, bütün akil kişilerin, savaşı nasıl önlemeye çalıştıklarını, ama sağduyunun sonra nasıl yenilgiye uğradığını anlatır. Bu kez de böyle olmaz inşallah! Ama Rus askeri uzmanları ısrarla ABD’nin, İran’ın olası nükleer tesislerini pek yakında vuracağı yolunda ellerinde bilgiler olduğunu ileri sürüyorlar. ABD’nin, topyekun olmayıp, yalnızca hava saldırılarıyla bile sınırlı kalacak bir savaşın dahi nelere mal olacağının hesabını doğru olarak yaptığı söylenebilir mi? Irak operasyonu ile bölgede Şii nüfuzunu ve dolayısıyla İran’ın etkisini artırmış olan ABD, Irak savaşındaki yanlış hesabını göremiyor mu? İran’ın sınırlı hava saldırılarıyla, dize geleceği hesabı doğru mu? Nükleer silahlar bile kullanılsa, İran’ın yine de, sanıldığı kadar zarar görmeyip, bölgeyi tarumar edecek karşılık verebilecek bir gücü kalmayacağını kim garanti edebilir? Böyle bir operasyon, petrol fiyatlarını nereye kadar tırmandırır, doları hangi düzeye düşürür? Evet, akıl ve sağduyu, gerginliğin daha da tırmanmasını gerektiriyor. Ama unutmayalım, bütün savaşlar yanlış hesaplardan çıkar. Din Baronu İstihbarata Meraklıdır... e zaman Fethullah Gülen gündeme gelse, avukatı Orhan Erdemli hemen devreye girip bir açıklama yapar... Erdemli yine devreye girdi: “Fethullah Gülen her zaman Türk Silahlı Kuvvetleri’nin yanındadır, yıpratılmasına karşıdır!” İstihbarata çok önem veren, devletin duyarlı kurumlarında müritleri bulunan ünlü “din baronu” Fethullah Gülen, on yıldır ABD’de Philadelphia yakınlarında özel çiftliğinde müritleriyle birlikte yaşar... Mürit dediysek, öyle Fatih’in Çarşamba semtindeki sakallı, takkeli, sarıklı, şalvarlı müritler değil!.. Her biri ya Boğaziçi mezunu, ABD’de master ya da doktora yapan, dil bilen akıllı çocuklar... Fethullah Gülen yedi villadan oluşan “Altın Nesil Vakfı”nın satın aldığı özel çiftlikte yaşıyor onlarla birlikte... Özel çiftliğin FBI koruması altında olduğunu yıllar önce yazdım... Dört gündür Ankara’dayım... Ankara ilkyazı yaşıyor. Hava İstanbul’da daha ılık. Cumartesi gökyüzü birden kapadı, pazar günü ise yağmurluydu. Ankara Kitap Fuarı’nda Mustafa Balbay’ın konuşmasını dinledim Engin Aydın ve Serdar Kızık’la birlikte... Salon dolup taşmıştı... Balbay, Türkiye’deki siyasal süreci, din bezirgânlarını, AKP iktidarını ve Cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesini anlattı uzun uzun... Yüzlerce kişi Balbay’ı ayakta alkışladı... Cumhuriyet Kitap standında Balbay ve Serdar Kızık’la birlikte kitaplarımızı imzaladık.. Standa gelenlerin büyük bölümü üniversiteli gençlerdi... Her yaş grubunda aydınlık yüzlü “Tehlikenin farkında olan” okurlar vardı.... ??? Melih Gökçek, Ankara’yı altüst etmişti. Zaten perşembe günü akşam Emin Çölaşan’la tartışırken, Başkent’in belediye başkanı Gökçek’in genel fotoğrafı ortaya çıkmıştı. O gece kendi kendime sormuştum: “Melih Gökçek savcı mı, gazeteci mi yoksa belediye başkanı mı?” Emin Çölaşan, Gökçek’e dersini verdi. İyi de yaptı... Oktay Akbal da yazdı aynı konuyu. Bir belediye başkanı gazeteciden hesap soramaz, hesap verir. Gökçek, Çölaşan’ı kışkırtmaya çalıştı, bol bol polemik yaptı. Temelsiz savlar ortaya attı. Hepsi o!.. Emin Çölaşan’ı kutluyorum ve sevgili arkadaşımın gözlerinden öpüyorum... Ankara’da gündemde olan konu ABD’deki din baronunun marifetleriydi. Türkiye’deki medya gücü salt Zaman gazetesi, Samanyolu TV değildi. Fethullahçı sermaye, büyük medya kuruluşlarında çalışan kimi yazarları yıllar önce “kafakola” almıştı zaten... Nokta dergisi, Star ve Bugün gazeteleri de yanındaydı hem AKP iktidarının hem de Fethullah Gülen’in... Acaba Nokta’yı, Star’ı, Bugün’ü Fethullahçı sermaye mi satın almıştı? Her neyse deyip geçecektim ama pazar akşamı TMSF, Turgay Ciner’in Sabah Grubu’na ve 63 medya şirketine el koydu!.. Polisler ve TMSF görevlileri Sabah’ın Türkiye’deki bürolarına, matbaalarına girdi!.. Ortada savcı yok, yargıç yok, yani hukuk yok; güvenlik güçleriyle TMSF görevlileri var. Neymiş efendim, beş yıl önce Dinç Bilgin’le Turgay Ciner’in imzaladıkları belge ortaya çıkmış!.. Türkiye demokratik bir hukuk devleti midir, yoksa bu ülkede orman yasaları mı işlemektedir! Sabah Grubu’nun patronu üç gündür AKP iktidarıdır artık... Yazık çok yazık!.. Bu konuya devam edeceğim ileriki günlerde... Gelelim Fethullahçılara... Temmuz ve ağustos ayları başında Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt’ı yıpratmak için kolları sıvayan Fethullahçılar, büyük medya kuruluşlarındaki destekçileriyle birlikte mücadeleyi kaybettiler... Elbet mücadele durmayacaktı!.. ??? Aslında Genç Parti İstanbul Milletvekili Emin Şirin bu mücadelenin perde arkasını çok iyi bilenlerden birisiydi... Emin Şirin, Nazlı Ilıcak’la evliydi 1999 yılında. 30 Ekim6 Kasım tarihlerinde ABD’deydi Emin Bey ve Nazlı Hanım... Tercüman’dan Behiç Kılıç (31 Mart 2007) yazısının son bölümünde, Emin Şirin ve Nazlı Ilıcak’ın Fethullah Gülen’i ziyaret ettiklerini belirtiyor.. İşte Emin Şirin’in daha önce Vatan gazetesinde yayımlanan ilginç sözleri: “Gezi kafilesinde Abdullah Gül de vardı ama o ayrı görüştü Fethullah Gülen’le... Biz Nazlı’yla birlikte gitmiştik. O günler 28 Şubat’ın ağır izlerini yaşıyorduk...” Nazlı Ilıcak, baş başa yapılan görüşmede Gülen’e sorar: “Hocam ne zaman rahat edeceğiz, bu askerlerin sivillere müdahalesi ne zaman bitecek?” Fethullah Gülen gülümseyerek yanıt verir: “Vallahi Hilmi Özkök Genelkurmay Başkanı olursa o zaman rahat ederiz...” Nazlı Hanım şaşırır... “Siz bunu nereden biliyorsunuz? Niye bu kadar eminsiniz?” Fethullah Gülen: T N KARŞIDEVRİM İÇİN Mİ ÇALIYOR?.. Beyin gücüne ortak köprü Özlem YÜZAK NEW HAVEN 3 yıl önce ABD’de çalışan Türk bilim insanları tarafından kurulan Türk Amerikan Bilim İnsanları ve Akademisyenleri Derneği (TASSA) Türkiye’den giden beyin göçünü beyin sirkülasyonuna çevirmek için çabalıyor. TÜBİTAK ve YÖK ile ortak projeler üretiliyor. Bunların bazıları başarıya ulaşsa da önemli bir kısmı bürokrasinin çarklarına takılmaktan kurtulamıyor. Yine de 700 üye ile çalışmalarına başlayan, kısa sürede bu rakamı 2 binlere çıkaran TASSA yöneticileri gelecekten umutlu olduklarını ısrarla vurguluyorlar. TASSA’nın bu yıl Yale Üniversitesi’nin ev sahipliğinde düzenlenen 3. konferansı, Türkiye ve ABD’de çalışan bilim insanlarının bir araya gelip ortak işbirliği fırsatlarını değerlendirCem meleri açısından son derece Elbi önem taşıyor. TASSA Başkanı Süleyman Gökoğlu NASSA’da görev yapıyor. “Türkiye beyin gücünden en iyi şekilde yararlanmaya imkân verecek politikaları bir türlü üretemiyor. Somut hedefler saptanamıyor. TÜBİTAK, YÖK, üniversiteler birbiri ile kavgalı. Yine de ümitsiz olmak istemiyorum. Türkiye’nin yetiştirdiği çok iyi bir gençlik, çok iyi girişimcileri var. Türkiye’deki sorun, yaratıcı ortamı oluşturabilmek için harekete geçmemek. Bizim işbirliğiyle bir hedefe varma stratejimiz yok” diyor. ABD’de yaşayıp bilimsel çalışmalarını orada yürütmüş, ciddi başarılara imzalar atmış, şimdi de edindikleri tecrübeyi Türkiye’de bir şekilde aktarmak isteyen bilim insanları, akademisyenler ile sohbet ediyoruz. Mehmet Toner Harvard Üniversitesi’nde Tıp Fakültesi’nde BioMicroElektroMechanical Systems (BioMems) Bölümü Başkanı. Toner, kanseri kronik bir hastalık haline getirecek bir çip üzerinde çalışıyor. “Artık küreselleşme, Nike’ı Çin’de yaptırmak değil; beyin gücünü doğru kullanmak” diyor ve bunun Güney Kore örneğinde olduğu gibi devlet politikası olması gereğini vurguluyor ve ekliyor: “TÜBİTAK elindeki büyük kaynağın bir kısmını patent hakkı ve ekonomide gelişen fikirleri korumaya ayırsa.. akıllıca idare edilirse 1 milyar dolar bütçeli TÜBİTAK’ın katkısı büyük olur. Bu rakam, İsrail’in araştırmaya ayırdığı kaynağın 50’de, Yunanistan’ın ise 10’da biri. Cem Elbi, uzun yıllardan beri ilaç devi Merck’in Boston’daki merkezinde ArGe çalışmaları yapıyor. Kanser tedavisinde kullanılacak yeni ilaçlar üzerinde çalışıyor. “Ortak projeler yapmak için yaratıcı olmak lazım. Her iki ülkeye de gerekli konuların saptanması lazım. ABD bunu Hindistan, Çin ve Singapur’da yapıyorsa Türkiye’de niye yapmasın? Ancak Türkiye’nin de bu konuya açık olması gerekiyor” diyor. Hem konferansı izlemeye gelip hem de araştırmalarını poster haline getirip sergileyen genç bilim insanları ile de konuşuyoruz. Bahar Bilgen Boğaziçi Üniversitesi Kimya Mühendisliği’nden mezun. ABD’de Brown Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde Kıkırdak Doku Mühendisliği alanında post doktora yapıyor. 7 yıldan beri ABD’de.. cazip bir teklifle karşılaşırsa Türkiye’ye dönüp araştırmalarına ve çalışmalarına burada devam etmek istiyor... “ABD fazla iş odaklı, Türkiye’deki aile ve kültürel değerleri özlüyorum” diye durumu açıklıyor. ‘BEYİN AVCISIYIM’ Aslında işin gerçeği, ABD’de bilim dünyasında kıyasıya bir rekabetin olması ve iş güvencesinin giderek azalması. Amerikan üniversitelerinde araştırmalarını sürdürmek isteyen her bilim insanı proje üretmek, bu proje ile hem kendi finansmanını sağlamak, hem de üniversiteye kaynak aktarmak zorunda. Proje üretemeyenlerin yaşama şansı fazla olmuyor. TASSA Konferansı’na Türkiye’den katılanların arasında bazı üniversitelerin rektörleri ve üst düzey yöneticileri de bulunuyor. ODTÜ Rektörü Ural Akbulut, “Burada kendimi beyin avcısı olarak görüyorum. Amacım iyi beyinleri ODTÜ’ye çekmek” derken, devlet üniversitelerine ayrılan kaynağın sürekli olarak kesintiye uğradığını, bunun da araştırmaya ayırabildikleri payın azalması anlamına geldiğini hatırlatıyor. Sürmeli’ye Socrates Ödülü Bu yıl 40.’sı dağıtılan ve toplumun entelektüel gelişimine katkıda bulunanlara verilen Socrates Ödülü’nü AÜ Rektörü Prof. Dr. Sürmeli aldı. ESKİŞEHİR (Cumhuriyet) Anadolu Üniversitesi (AÜ) Rektörü Prof. Dr. Fevzi Sürmeli, günümüz toplumunun entelektüel gelişimine sağladığı katkıdan dolayı, bu yıl 40’ıncısı verilen Uluslararası Socrates Ödülü’ne layık görüldü. AÜ Rektörlüğü’nden yapılan yazılı açıklamaya göre, Avrupa İş Topluluğu’nun verdiği ödül için İngiltere’nin Oxford kentinde düzenlenen törene Rektör Prof. Dr. Fevzi Sürmeli ve Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Ömer Zühtü Altan katıldı. ve bölgesel kalkınma konularının ele alındığı toplantıda, katılımcılar sunum yaptı. Topluluğun üst düzey yöneticileri ve yönetim kurulu üyelerinin yanı sıra yerel yöneticiler ile kilise temsilcilerinin hazır bulunduğu törende, salona Türk bayrağı çekildi. Avrupa İş Topluluğu’nun her yıl günümüz toplumunun entelektüel gelişimine katkıda bulunanlara verdiği ödül, AÜ Rektörü Prof. Dr. Fevzi Sürmeli’ye takdim edildi. Uluslararası bir proje geliştirme ve yönetim organizasyonu olan, Avrupa ülkeleri arasında ekonomi, kültür ve eğitim alanlarında sürdürülen değişimi desteklemeyi amaçlayan Avrupa İş Topluluğu’nun verdiği Uluslararası Socrates Ödülü, Avrupa’nın eğitim alanındaki en prestijli ödüllerinden kabul ediliyor. renkli ilan TÜRK BAYRAĞI Törenden önce, topluluğun başkan ve üyeleri ile ödül alan kurumların temsilcilerinin katıldığı bilgilendirme platformu oluşturuldu. Uluslararası eğitim, kültür “Biz Özkök’ün albay olmasına bile şaşırmıştık...” Özkök Paşa döneminde Genelkurmay Karargâhı’nda Fethullahçı müritler mi vardı? Andıç’ı hazırlayanlar kimlerdi? Genelkurmay Karargâhı’ndan belge nasıl çalınır? Fethullah Gülen, Özkök Paşa’yı hangi yıllarda tanımıştır? Sorular bitmez!.. hikmet.cetinkaya?cumhuriyet.com.tr Faks numaramız: +90 0212/ 343 72 69 asirmen?cumhuriyet.com.tr