29 Nisan 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

12 Anayasa hükümleri gereğince nitelikli karar yeter sayısı toplantı yeter sayısını da içerir C dizi 6 NİSAN 2007 CUMA Usul hatasının sonucu ağır olur C umhurbaşkanı seçim sürecinin başlayacağı 16 Nisan tarihine yaklaştığımız bu günlerde, seçimde uygulanacak usulün enine boyuna, ayrıntılı olarak tartışılmasında ve doğru yolun bulunmasında önemli yararlar var; yarardan da öteye bu bir zorunluluk. Çünkü uygulanacak hatalı bir seçim usulünün sonuçları çok ağır olacak. Böyle bir sonuca meydan vermemek için, seçimle ilgili toplantıda TBMM’ye başkanlık edecek, dolayısıyla seçim usulünü belirleyip uygulayacak olan kişinin, peşin hükümlerden sıyrılarak, konuyu her yönüyle incelemesi, ileri sürülen tüm görüşleri değerlendirmesi gerekiyor. Değerli meslektaşım Sayın Sabih Kanadoğlu tarafından bir süre önce kamuoyuna sunulan seçim usulü ile ilgili görüş etrafında değişik yönde değerlendirmeler yapıldı. Ana muhalefet partisi, gerekli durumda, seçimde uygulanacak yöntemi içtüzük değişikliği olarak Anayasa Mahkemesi önüne taşıyacağını yineledi. Ancak konu içtüzük kuralları ve Anayasa Mahkemesi kararları yönünden yeterince tartışılmadı. Oysa önüne götürülmesi halinde, hukuki yönden sorunu çözecek olan Anayasa Mahkemesi. Yüksek Mahkeme, eğer iptal başvurusunu görevsizlik nedeniyle reddetmez ise bu konudaki kararında anayasa kuralları kadar içtüzük kurallarını da değerlendirip uygulayacak. Anayasanın 95’inci maddesi “Türkiye Büyük Millet Meclisi çalışmalarını kendi yaptığı içtüzük hükümlerine göre yürütür” hükmü ile içtüzüğe belli bir ağırlık tanımıştır. Anayasa Mahkemesi’nin deyimiyle “… Norm yaratıcı niteliğiyle diğer parlamento kararlarından ayrılan içtüzüğün iktidar muhalefet ilişkilerinde ve Meclis iradesinin gerçeğe uygun biçimde yansıtılmasında büyük önem taşıdığı bir gerçektir.” (31.01.2002 günlü, 24 sayılı k. ; RG 18.06.2002 / 24789) Böyle bir incelemeye mantıklı bir yaklaşım sağlamak ve konuyu bütünlüğü içinde değerlendirebilmek için, önce sayın meslektaşımın görüşünü ana hatları ile özetlemeye çalışacağım. olarak ortaya koyacak biçimde ve dikkatle yazılır. Başka bir anlatımla, kuralın yazılışında, bu kurala yüklenen anlamın olabildiğince açık olarak ifade edilmesine özen gösterilir. Dilimiz farklı anlamları yansıtabilecek zenginliktedir; 96’ncı maddenin ilk cümlesi ile yukarıda örnek olarak verdiğim cümle arasındaki anlam farkı ilk bakışta anlaşılacak kadar açıktır. Bu nedenle 96’ncı madde, kendi saptadığı toplantı ve karar yeter sayıları dışında anayasada farklı yeter sayıların da öngörülebileceğini kabul etmektedir. Esasen karar yeter sayısından daha az bir toplantı yeter sayısının olabileceğini düşünmek, kendi içinde çelişkili olur ve gereken durumlarda anayasada nitelikli karar yeter sayısı öngörülen kararların alınmasını olanaksız kılar veya rastlantılara bırakır. ANAYASALAR ÖZLÜ KURALLAR KOYAR Cum Cumhurbaşkanının yüce divana sevki örneği S ayın Başkan, basından izleyebildiğim kadarı ile siz, 96’ncı maddede gösterilen toplantı yeter sayısının Genel Kurul’un tüm çalışmaları için geçerli olduğunu düşünüyorsunuz. Nitelikli karar yeter sayısı öngören maddelerde düzenlenen konularla ilgili toplantılarda da sizin görüşünüze göre TBMM’nin toplantı yeter sayısı 184’tür. Somut bir örnek üzerinden sorumu sürdürüyorum: 105’inci maddeye göre Cumhurbaşkanı vatana ihanetten dolayı, TBMM üye tam sayısının en az üçte birinin teklifi üzerine, üye tam sayısının en az dörtte üçünün vereceği kararla suçlandırılır. Varsayalım, anayasaya uygun olarak teklif verildi. Yani en az 184 milletvekili cumhurbaşkanının vatana ihanet suçunu işlediğini düşünüyor. Suçlanarak Yüce Divan’a sevki için 413 oy gerekiyor. Siz 184 milletvekilini görünce toplantıyı açarım diyorsunuz. Diyelim 400 kişi toplantıya katıldı. Oylama yapacak mısınız? KARŞI GÖRÜŞ Karşı görüşte olanlar, bu noktada, 1961 Anayasası’na tepki olarak, 1982 Anayasası’nda Meclis’in çalışmasını hızlandırmak ve kolaylaştırmak amacıyla toplantı yeter sayısının azaltıldığını, bu sayıyı yorumla yükseltmenin amaca aykırı olduğunu savunmaktadırlar. Bu görüş Meclis’in olağan çalışma toplantıları için doğrudur. Anayasanın, ancak belirli ve önem arzeden konularda ve TBMM’nin nadiren gündemine girecek veya bir dönemde belki de gündeminde hiç yer almayacak, örneğin milletvekilliğinin düşmesi, cumhurbaşkanının vatana ihanetten dolayı suçlandırılması, başbakanın görev sırasında güvenoyu istemesi, TBMM Başkanı’nın ve cumhurbaşkanının seçimi gibi konularla ilgili toplantılarında, nitelikli toplantı ve karar yeter sayısı öngörmesi doğal, hatta konuların önemi nedeniyle zorunludur. Bu toplantılarında toplantı yeter sayısının yüksek tutulması TBMM’nin çalışmalarını engellemez, zorlaştırmaz. Esasen Anayasa Mahkemesi’nin 29.04.2003 günlü, 38 sayılı kararında (AYMKD, sayı 39, Cilt: 1, Sh: 526) da konu ile ilgili belirleyici bir değerlendirme bulunmaktadır. Yüksek Mahkeme bu kararında, “96’ncı maddenin birinci fıkrasında toplantı ve karar yeter sayısının alt sınırı belirlenmiştir” yorumunu yapmıştır. G ENEL DÜZENLEYİCİ VE NESNEL 184 milletvekilini yeterli gören TBMM Başkanı Arınç’a soru Toplantıya katılan 300 milletvekili ile anayasanın öngördüğü 413 oya ulaşmak mümkün olmadığına göre 400 katılım ile toplantıyı açmanız ve oylama yapmanız, belli bir sonucu peşinen kabullendiğiniz, daha doğrusu cumhurbaşkanının vatana ihanetten dolayı suçlanmamasını yeğlediğiniz anlamını taşımaz mı? Dikkatinizden kaçmamıştır, teklif için öngörülen üçte bir çoğunluk anlamlı bir sayıdır; TBMM’nin olağan toplanma yeter sayısıdır. 400 kişinin katıldığı bir toplantı ile böylesine önemli bir konu geçiştirilebilir mi? Anayasanın öngördüğü durum bu mudur? Yoksa anayasa en az 184 milletvekilinin imzaladığı böylesine ciddi bir teklifin en az 413 kişinin katılacağı bir toplantıda tartışıldıktan sonra oylamaya geçilmesini mi amaçlamaktadır? Diyebilirsiniz ki: “Bunlar çok uçta örneklerdir. Esasen konunun önemine binaen milletvekilleri bu toplantılara katılırlar ve sorun çıkmaz.” Bilirsiniz ki anayasa maddeleri özlü kurallar getirirler; gereksiz yere ayrıntılara girmezler; ama kapsadığı tüm durumlar için hüküm ifade ederler. Genel, düzenleyici ve nesnel tasarrufların özelliği budur. Yukarıda sorduğum soruların ve benzer soruların cevaplarını konuyu düzenleyen maddelerin kapsamı ve amacı içinde çözmemiz gerekir. İnanıyorum ki bu sorulara, sizin düşündüğünüz toplantı yeter sayısı ile makul ve inandırıcı cevaplar bulmak mümkün değildir. S Ü R E C E K ‘3. toplantı 276’nın altında olursa ne düşüneceksiniz’ 1 02’nci madde cumhurbaşkanının seçiminde dört oylamayı içeren bir süreç öngörmüştür. İlk iki oylamada üye tam sayısının üçte iki çoğunluk oyunu, üçüncü oylamada üye tam sayısının salt çoğunluğunun oyunu sağlayan aday cumhurbaşkanı seçilmiş olur. Üçüncü oylamada da seçim sonuçlanmaz ise üçüncü oylamada en çok oyu almış bulunan iki aday arasında dördüncü oylama yapılır; seçilmek için bu oylamada da üye tam sayısının salt çoğunluğunun oyunu almak gerekir. Bu oylamada da cumhurbaşkanı seçilmediği takdirde TBMM seçimleri yenilenir. Maddeyi açıklamaya aşağıda devam etmek üzere, tam yeri geldiği için, “184 milletvekilini görürsem toplantıyı açarım” diyen ve karşı görüştekileri ideolojik yorum yapmakla suçlayan Sayın TBMM Başkanı’na soruyorum: İLK ÜÇ OYLAMADA CUMHURBAŞKANI SEÇİLEMEZ VE DÖRDÜNCÜ OYLAMA İÇİN YAPILAN TOPLANTIYA KATILANLARIN SAYISI 276’NIN ALTINDA OLURSA YETER SAYI KONUSUNDA NE DÜŞÜNECEKSİNİZ? Buna vereceğiniz cevabı duyar gibi oluyorum. “Benim dördüncü oylamaya geçmeme gerek kalmayacak. Partimin 364 milletvekili var. Üçüncü turda cumhurbaşkanı seçilmiş olur.” Sorum, bir varsayıma dayanıyor. Bugün olmaz ise yarın gerçekleşmesi mümkün olan bir varsayıma. Cumhurbaşkanlığı seçimine başlamak için, yani ilk oylamada 184 milletvekilinin toplantıya katılmasını yeterli görmüştünüz. Cumhurbaşkanlığı seçiminin yapılacağı ilk toplantıya, şu veya bu nedenle, varsayalım sadece 270 milletvekili katıldı ve siz kendi görüşünüze uygun olarak toplantıyı açtınız. Üçer gün ara ile yapılacak oylamaların üçünde de toplantıya katılanların sayısı artmadı ve cumhurbaşkanı seçilemedi. Dördüncü oylamaya başlıyorsunuz; ama lütfen dikkat ediniz: Anayasa bu oylamada da cumhurbaşkanı seçilebilmek için üye tam sayısının salt çoğunluğunu, yani 276 oyu gerekli görüyor; aksi halde TBMM seçimi derhal yenilenecek. cumhurbaşkanının görev süresi ile TBMM’nin seçim dönemi farklı olduğu için, cumhurbaşkanı seçimi ile milletvekili genel seçiminin yapılacağı günler, her dönemde 2007 yılında olduğu gibi birbirine çok yakın olmayabilir. Örneğin yedi ve beş yıllık seçim süreleri aynen korunur ise 2014 yılında yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçiminde, TBMM seçimi yapılalı henüz bir sene beş ay geçmiş olacak. Böyle bir durumda bugünkü görüşünüzü aynen savunabilir misiniz? 270 katılım ile dördüncü oylamaya başlayarak henüz on yedi ay önce göreve başlamış bir Meclis’in görevini sona erdirir ve TBMM seçimlerinin yenilenmesini siyaseten göze alabilir misiniz? Yoksa 270 ile toplanan Meclis’in 276 oy gerektiren cumhurbaşkanı seçimini sonuçlandırmayacağı görüşü ile seçimi sonuçlandıracak bir katılım sağlamaya mı çalışırsınız? Lütfen buna samimi bir cevap veriniz. İKİ ANLAM FARKI Anayasanın toplantı ve karar yeter sayısını düzenleyen 96’ncı maddesi, kural olarak toplantı yeter sayısını TBMM üye tam sayısının en az üçte biri (184); karar yeter sayısını toplantıya katılanların salt çoğunluğu (yarıdan bir fazlası) olarak belirlemiştir. Ancak maddenin ilk cümlesinin başına “Anayasada, başkaca bir hüküm yoksa” sözcükleri konulmak suretiyle, açıklanan olağan toplantı ve karar yeter sayısı dışında, anayasada farklı toplantı ve karar yeter sayıları da olabileceği kabul edilmiştir. Bazı hukukçuların ileri sürdükleri gibi, toplantı yeter sayısı tüm toplantılar için sabit bir sayı, yani üye tam sayısının üçte biri olarak öngörülse idi, 96’ncı maddedeki “Anayasada, başkaca bir hüküm yoksa, … “sözcüklerinin cümle içindeki yeri değiştirilir ve madde “TBMM üye tam sayısının üçte biri ile toplanır ve anayasada, başkaca bir hüküm yoksa toplantıya katılanların salt çoğunluğu ile karar verir; …” biçiminde düzenlenirdi. Burada bir noktayı vurgulamak gerekir: Anayasalar gelişigüzel kaleme alınmazlar. Bir anayasa düzenlemesinde kural, içeriğini doğru ‘96. MADDEDE ALT SINIR BELİRLENMİŞTİR’ Anayasa Mahkemesi’nin bu tespiti konumuz yönünden çok önemlidir. Çünkü 96. maddede öngörülen toplantı yeter sayısının mutlak olmadığını, bunun üstünde toplantı yeter sayısının olabileceğini çok açık biçimde ortaya koymaktadır. Bununla beraber, anayasanın nitelikli (96’ncı maddede gösterilenden farklı) karar yeter sayısını öngören maddelerinin hiçbirinde, toplantı yeter sayısı ile ilgili özel bir düzenleme yapılmamıştır. Anayasanın 96’ncı maddesi “başkaca toplantı yeter sayısı” olabileceğini vurgularken ve Anayasa Mahkemesi buna koşut bir değerlendirme yaparken kuşkusuz abesle iştigal etmemiştir. Nitelikli karar yeter sayısı doğal olarak toplantı yeter sayısını da içerdiği, eski deyimle toplantı nisabı, karar nisabında mündemiç olduğu için toplantı yeter sayısını ayrıca açıklamaya gerek bulunmamaktadır. C umhuriyet’te yer alan bir haber, Irak’taki savaşın ne kadar vahim bir hal aldığını gösteriyordu. Tüyler ürperten haberin bazı bölümlerini bir kez daha hatırlayalım. “Telafer’de yaşayan Türkmenlere, bir yardım TIR’ının kente geleceği, gıda ve ihtiyaç maddesi dağıtacağı duyurusu yapıldı. Bunun üzerine çoğunluğunu kadın ve çocukların oluşturduğu çok sayıda Telaferli, ellerinde gıda karneleriyle birlikte yardım TIR’ını beklemek için aracın geleceği söylenen meydanda toplanmaya başladı. Saat 16.00 sularında, Musul’dan yola çıkan ve Telafer’e kadar yaklaşık 20 kontrol noktasından geçmiş olan TIR meydana geldi ve uzaktan kumandalı bir bombayla patlatıldı. Meydanda patlama nedeniyle büyük bir çukur açılırken çoğunluğu kadın ve çocuk olmak üzere 63 kişi yaşamını yitirdi, yaklaşık 150 kişi de yaralandı.’ ??? Bu nasıl bir savaştır? GENİŞ AÇI HİKMET BİLA Telafer’de Patlayan TIR içinde de hemen her sokak başında Kürt askerler devriye geziyordu. Kentin güvenlik sorumlusu da bir Kürt’tü. Nasıl olmuştu da bu TIR, bu kadar güvenlik noktasını ve aramayı atlatıp bombalı olarak Telafer meydanına kadar gelebilmişti? Bu sorulara, Irak’ı ele geçirenlerin verebileceği bir cevap var mı acaba? ??? Telafer’de patlayan TIR’ın ve yanmış cesetlerin dumanı tüterken “Irak Devlet Başkanı” Celal Talabani, Türkiye Başbakanı’yla görüşmesinden sonra şunları söylüyordu: “Çok Zavallı insanları, kadınları, çocukları gıda gelecek diye bir meydanda toplayıp ortalarında TIR patlatmak hangi savaş kitabında yazar? Hiçbirinde yazmaz ama bu, Irak’ta durumun artık iyice denetimden çıktığını gösterir. Bush yönetiminin, savaşa giderken vaat ettiği “demokrasi, insan hakları, refah içinde bir Irak” herhalde bu olsa gerek! ??? Haberde bir ürperten kuşku vardı. Halkın ortasında patlatılan TIR, Musul’dan Telafer’e kadar, Kürt milislerin görev yaptığı kontrol noktalarından geçmişti. Kent olumlu ve yapıcı bir görüşme oldu. Sorunları diyalogla çözme konusunda anlaştık. Her türlü sorunu konuşarak çözebiliriz.” Talabani, beylik sözlerinden birini eklemekte de kusur etmiyordu: “Size karşı olan, bize de karşıdır.” Diyalog? Örneğin şöyle bir diyalog: Irak’taki Türkmen soydaşlarının bombalanarak havaya uçurulmasına çok üzülen Türkiye hükümeti, Irak hükümeti ile diyaloğa girer ve Musul’dan Telafer’e gelen bombalı TIR’ın geçişine göz yuman (ya da bombayı yerleştiren) milislerin daha dikkatli olmalarını ister. Irak hükümeti de, “estağfrullah, rica ederim, elbette” der, bu konuda “Kürdistan hükümeti”ne gerekli uyarıların yapılacağını söyler ve sorun çözülmüş olur. Devir diyalog devri canım. [email protected] Mühendislerden Cumhuriyet’e ödül ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası’nca bu yıl 11’incisi düzenlenen “Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı” çerçevesinde, yaptığı haberlerle oda çalışmalarına katkı sunan basın kuruluşları ödüllendirildi. Cumhuriyet gazetesi de oda çalışmalarına karşı gösterdiği duyarlı ve ilkeli yayıncılık nedeniyle ödüle değer bulundu. “11. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı”, ODTÜ Kültür ve Kongre Merkezi’nde başladı. Kurultay açılışında konuşan CHP Genel Başkan Yardımcısı Cevdet Selvi, Türkiye’de ekonomik, sosyal ve siyasal alanda tehlikeli bir gidiş yaşandığına işaret etti. Selvi, Türkiye’nin her şeyden önce bölünmüş haritaların ortada dolaşmasını engelleyecek bir yapıya ihtiyacı olduğunu vurguladı.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle