08 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

27 NİSAN 2007 CUMA spor N E D ’ I N I T PLA İ M İ R V E D Z I S N FRA Deniz ÜLKÜTEKİN 14 olarak isimlendirilen ve başını Juventus, Bayern ve Real Madrid gibi takımların çektiği organizasyon, 19992000 sezonunun başında UEFA’yı Şampiyonlar Ligi’nde daha fazla maç oynamaya imkân vermesi konusunda uyarıyor ve aba altından sopa gösteriyordu. İsteklerimizi dikkate almazsanız UEFA’dan ayrılıp kendi ligimizi kurarız!.. UEFA bekleneni yaptı ve fikstürdeki değişiklikle Şampiyonlar Ligi’ne ilk grup mücadelelerinin ardından ilk ikiye girenlerin aralarında oluşturduğu yeni bir grup eklendi. Avrupa futbolunun yöneticileri açıklama yapmayı da ihmal etmemişlerdi; “Şampiyonlar Ligi, her geçen yıl yapılan yeniliklerle zaten bir Avrupa Ligi olma yolunda ilerlemektedir”. G14 ise bu gelişmenin aşama aşama değil bir anda olmasını istiyordu. Çünkü Avrupa Ligi Real Madrid, Manchester United, Barcelona ve Milan gibi takımların her hafta birbirleriyle karşı karşıya gelmesini sağlayacaktı. Bu da TV yayınları ve reklamlardan hayal edilemeyecek boyutlarda bir gelir demekti. “Bu organizasyonun kendi ligini düzenleyecek gücü gerçekten var mı” sorusuna çok ilginç bir şekilde yine UEFA yanıt verdi. Bahsi geçen sürtüşmeden bir yıl sonra İskoçya, Hollanda ve Belçika takımları benzer bir talepte bulunuyordu. UEFA’nın kulüpleri reddettikten sonra yaptığı açıklama ise şöyleydi; “Bu kulüplerin reytingleri fazla değil, dolayısıyla kuracakları bir lig uzun ömürlü olmaz.” Bu da G14’ün gücünü gösteriyordu. Ancak onların da önüne geçemeyeceği şeyler vardı. Sezon içindeki yoğun maç programı ve futboldaki fizik güç ihtiyacının üst seviyede olması, oyuncuların sağlığı açısından endişe vericiydi. Marc Vivien Foe ve Mildos Feher’in saha içindeki ölümleri dünyanın dört bir yanındaki futbol otoritelerinin yoğun maç programlarını eleştirmesine neden oluyordu. Fazla maç yapmanın etkisi yaz aylarında düzenlenen Dünya Kupası ve Avrupa şampiyonalarının bırakın iyi futbolu, ayakta duracak hali bile olmayan futbolcularla oynanmasına neden oldu. Uyarıları dikkate alan UEFA, bütün ülke federasyonlarına liglerinin 18 takımdan fazla olmaması yönünde tavsiyelerde bulundu. Ayrıca Şampiyonlar Ligi’ndeki ikinci tur grubu uygulaması kaldırılarak çift maçlı eleme sistemine geri dönüldü. G14, bunun üzerine puan alındığında verilen paranın arttırılmasını istedi. Platini’nin başkan seçilmesiyle birlikte yaptığı, “İtalya veya İspanya Ligi dördüncüsünün Çek Cumhuriyeti ya da Danimarka şampiyonundan daha önemli olduğunu düşünmüyorum” açıklaması Şampiyonlar Ligi’nin önümüzdeki yıllarda daha çok ülke şampiyonlarının yarıştığı bir turnuvaya dönüşeceğini gösteriyor. Platini’nin bir başka projesi de kupa şampiyonlarının Şampiyonlar Ligi’ne katılması. Bu iki fikir hayata geçirilirse Şampiyonlar Ligi İtalya, İspanya ve İngiltere takımlarının hakimiyetinden kurtulup daha çok ülkenin temsil edildiği ve gerçekten şampiyonların mücadele ettiği bir turnuvaya dönüşebilir. Ancak Avrupa’nın devlerinin pek dillendirmeseler de asıl sıkıntısı 2 haftada bir uzaklara gidip 90 dakika kapanan savunmaları açmaya çalışmak. Real Madrid dünyanın en güçlü takımlarından birisi olabilir ama 90 dakika kapanan lig sonuncusu Gimnastic Tarragona karşısında maçı gol atamadan tamamlaması olası. Büyükler, kendileriyle denk güçteki takımlarla mücadele etmek istiyor olabilir ve bu istekleri ilk bakışta pek de haksız sayılmaz. Ancak kulüpler arasındaki büyük uçurumun sorumlusu da yine kendileri ve UEFA. Yayın gelirlerinin son derece adaletsiz dağıtılması ve kupa statülerinde büyüklerin lehine yapılan düzenlemeler, dengeli mücadelenin olduğu turnuvaları imkânsız kılıyor. Schalke 04 geçen yıl UEFA Kupası yarı finalinde sahasında Sevilla karşısına çıkarken bazı as oyuncularını dinlendirmeyi seçmişti. Kulüp yetkilileri, kendileri için Şampiyonlar Ligi’ne katılmanın UEFA Kupası’nı kazanmaktan daha önemli olduğu açıklamasını yaptı. Bu da gösteriyor ki Şampiyonlar Ligi’ne katılmak, Avrupa’da isim sahibi olmak için tek yol. Ancak orada da başarılı olmak gerçekten zor. 4’er takımla temsil edilen ülkeler arasında Anderlecht, Dinamo Kiev, Benfica ikinci turu bile zor görüyor. Futbolun asıl zevkini ve diğer sporlardan farkını yaratan sürprize açıklığı ve çok basit bir oyun olması yavaş yavaş yok olurken, Platini en azından fikir bazında köklere dönüşü başlattı. Futbolculuğu döneminde diğerlerinin yapamadığı şeyleri kolayca gerçekleştirerek tüm dünyada isminden söz ettiren Fransız, yöneticilik kariyerine de aynı hedefle başladı. Ancak İngiliz kulüplerinin ABD’li dolar milyarderleri ve Arap şeyhleri arasında bölüşüldüğü, İtalya’da büyük kulüplerin başarı için her yol mübah ilkesiyle üst üste şike skandallarına imza attığı, ülkemizdeyse hemen her kulübün isminin sonuna AŞ damgasının yapıştırıldığı bir dönemde işi çok zor. C NBA şimdi başlıyor Görkem ÇÖTELİOĞLU Uzun mu uzun bir NBA normal sezonu daha tarihe karıştı. İddiasız takımlar artık tatil yapacak. Ancak konferanslarında üst sıraları elde etmeyi başaranlar için 82 maç yetmezmiş gibi sıra şimdi de playofflarda. 7777 sistemiyle oynanacak olan, yani 4 galibiyete ulaşan tarafın tur atlayacağı playoff’lar her zamanki gibi en üst düzeyde rekabet ve keyifli maçlar vaad ediyor. Mücadelelerde, normal sezonu üstlerde tamamlayan takımlar sıralamada ‘simetrik’lerinde yer alan takımlarla eşleşti. 8 ilk tur eşleşmesinde olağan favorilerin konferans yarı finallerine yükselmesi kimseyi şaşırtmayacak olsa da bu kez ortalık fazlasıyla ısınacak gibi duruyor. İleriki safhalara adım atacak ekiplerin hangileri olacağının belirleneceği ve giderek zorlaşan bu süreçte deplasman maçları bir hayli önem taşıyor. Yine de bu yıl kimsenin kimseyi elemesinin kolayca gerçekleşmeyeceğini söylersek yanlış yapmış olmayız. Örneğin 6715’lik karnesiyle ligin en güçlü takımı konumunda playofflara giren Dirk Nowitzki’li, Jason Terry’li, Josh Howard’lı Dallas Mavericks’in ilk turdaki rakibi kağıt üzerinde Batı’nın 8.’si Golden State. Warriors, yapılan takaslar sonucu savaşçılardan kurulu bir ekip haline geldi. Ligin ‘en şık’ ilk 5’lerinden Baron Davis, Monta Ellis, Jason Richardson, Stephan Jackson, Al Harrington birine sahipler. Sezon içinde Dallas’la yaptıkları bütün maçları kazanma özelliğini de taşıyorlar. Kısacası 1.’yle 8. oynuyor deyip geçmemek lazım. Çünkü kim ne derse desin NBA, basketbol denilen dağın zirvesi. Doğu’dan başlayalım; Orlando’nun Dwight Howard diye kocaman bir silahı, yanında da çok amaçlı kullanımıyla temsilcimiz Hidayet Türkoğlu var. Ancak playoff’ların gediklisi, oyununu Chauncey Billups’ın kurduğu istikrarlı Detroit karşısında işleri zor. Washington’da gününde bir Gilbert Arenas ile uyumlu hareket edecek Antawn JamisonCaron Butler ikilisi çok şey yapabilir. Cleveland’da LeBron James’in limitsiz potansiyeline takım arkadaşları yeterli katkıyı yapmak zorundalar. New Jersey’nin 3 silah 19 G Bu kadarı da yetti artık Cüneyt E. KORYÜREK Süreyya Ayhan ve Yücel Kop ikilisinin federasyonla olan, atışmaya kadar giden tartışması bizleri bıktırdı artık. Bu tartışma Süreyya Yücel ikilisiyle federasyon arasındaki kapışmanın da dışına çıktı ve bu ikili gerçekten Türkiye Cumhuriyeti hükümetine karşı da bir tavır almış olarak oradan oraya geziniyorlar. Bir tarafta Süreyya ve Yücel ikilisi var. İdrar örneği almada zorluk çıkarıldığı kanısıyla IAAF, Süreyya’ya 2 yıl boykot verdi. Bu tam da 2004 Atina Olimpiyatları’ndan önceki günlere rastladı. Ve o günden beri Süreyya pistlerde koşmuyor ama rastgele her yerde konuşuyor. Bu arada da Paris’te 2003’te yapılan Dünya Şampiyonası’ndan beri de Süreyya pistlerden uzak. Bu yıl Osaka’da koşmak istediği Dünya Şampiyonası’nda karşılaşacağı rakipleri mutlaka unutmuştur, yeni çıkan ve aç kurtlar gibi para kazanmak amacıyla yarışan büyük kabiliyetli rakiplerini ise hiç mi hiç tanımıyor. Bir başarı istiyoruz. Süreyya’nın dünya şampiyonu olmasını istiyoruz. Ve Atletizm Feaderasyonu, Süreyya’ya eylülden beri ayda ortalama 6 bin dolarlık bir katkı yaparak masraflarını da karşılıyor. Ama buna karşın Süreyya ve Yücel ikilisi hâlâ federasyonla adeta savaşıyor ve bu yıl sadece Dünya Şampiyonası’nda koşacağını landı. Bu arada Süreyya hem bu milli yarışmaya katılmayı reddediyor hem de Almanya’da yapmak istediği kampın bütün masraflarını da federasyondan istiyor. Federasyon ancak birkaç aylık masrafı karşılayacağını ve duruma göre mali katkıyı sürdüreceğini ilan edince, bu kez Süreyya ve Yücel ikilisi bir basın toplantısı yaparak federasyonun sponsorluğuna gerek olmadığını ve nedense ismini vermekten kaçındıkları bir Türk Amerikan şirketinin desteğini aldıklarını ilan ettiler. Burada sorun kimin sponsor olacağı değil. Sorun Süreyya’nın milli formayı giymek istememesinden kaynaklanıyor. Yücel Kop’un basın toplantısında söylediği gibi bu yarışma 3. sınıf bir yarışma değil. Gerçekten bu yarışmada 24 saat içinde Süreyya’nın 800 ve 1500 metre koşması, Türkiye’nin bu ligde bir basamak çıkmasına katkıda bulunabilir. Ayrıca bu yarışmada yarışacak atletler Süreyya’nın rakipleri dahi olamazlar ve Süreyya bu yarışmayı isterse hafif bir antrenman gibi koşabilir. Burası Türkiye üreyya başka bir batı ülkesinde olsa istediği yarışa girebilir. Ama Türk yasaları herhangi bir milli sporcunun milli yarışmaya kabul edilebilir bir neden göstermeden katılmaması halinde bu sporcuya boykot verebilir. Süreyya acaba bu tehlikeyi biliyor mu? Diğer taraftan Golden League’de koşacağını söylüyor. Ama 2 yıl boykot almış ve 4 yıldır pistlerde kendini göstermemiş bir Süreyya’nın kolay kolay bu yarışmalara davet edilebileceği de şüpheli görünüyor. Zira, Sydney’de yapılan 2000 Olimpiyatları’nda 5 madalya kazanmış ABD’li bayan atlet Marion Jones, doping aldığı kesinleşmemesine karşın Avrupa’da yapılan yarışmalara davet edilmeyerek dışlanmıştı. S şörleri Jason Kidd, Vince Carter ve Richard Jefferson, ligin belki de en iyi ön alan triosu. Ancak pota altı yumuşak karınları olarak göze çarpıyor. Toronto’nun yeri ayrı , kadroları Avrupalı (Jose Calderon, Jorge Garbajosa, Anthony Parker, Rasho Nesterovic vs.) kaynıyor. Chris Bosh ve TJ Ford olgun oynarlarsa çok iş yapabilir. Yakın geçmişin hanedanlığı Chicago Bulls, Ben GordonKirk Hinrich ve Ben Wallace’ın etrafında topladığı dinamik isimlerle son şampiyon Miami Heat’i tahtından bir an önce indirmenin hesaplarını yapıyor. Ancak gerçek bir süper kahraman olduğunu geçen sezon kanıtlayan Dwyane Wade ve tabii ki Shaq, karşılarında yıkılması zor bir duvar oluşturacaklar. Erken de olsa bu sezonki Larry O’Brian Kupası’nın Batı Konferansı’ndan NBA finallerine yükselecek bunu başarmak için kesinlikle şansa ihtiyacı olacak olan oyuncuların ellerinde yükseleceğini öngörüyoruz. Bunun altına imzasını atacak adayların ilk sırasında ise Dallas geliyor. Avery Johnson’ın öğrencileri bu kez ipi göğüslemek için geçen yıl aldıkları derslerden faydalanmalı. Golden State ilk turu geçebilirse çok can yakar. Lakers’ta hüküm süren Kobe Bryant, sol kolu Lamar Odom ile Phoenix karşısında tur arayacak ama bize göre işleri çok ama çok zor. Çünkü Suns bu yıl gerçek anlamda yanıyor, son MVP Steve Nash, Shawn Marion ve Amare Stoudemire’ın yanındaki görev adamları işlerini iyi yapıyor. Denver yüksek kalibreli silahlarıyla Allen Iverson, Carmelo Anthony ve Marcus Camby her takımı yenecek güçte. Ama iş 7 maçlık serilere geldiğinde San Antonio Spurs’un eline su dökmek herkesin harcı değil. Neden mi? Tony Parker, Manu Ginobili ve Tim Duncan yüksek stres altında çok verimli olabilen oyuncular. Ve Türk basketbolseverlerin gözlerinin hep üstünde olduğu Utah... En büyük kozları Carlos Boozer, Deron Williams ve Mehmet Okur. Houston Rockets’la eşleşen Jazz’da Memo, Çin devi Yao Ming’in arkasında sağlam durmaya çalışırken, birinin Tracy McGrady’yi yavaşlatmasıı gerekecek. Ve bu da Kirilenko’ya düşüyor... ARANIYOR! oğuda Jermaine O’Neal, Andre Igoudala, Emeka Okafor, Stephan Marbury, Joe Johnson Josh Smith, Michael Redd ve Paul Pierce’ı, Batı’da Elton Brand, Chris Paul, Mike Bibby, Zach Randolph, Kevin Garnett, Ray Allen ve Pau Gasol’ü gözler arayacak. Ancak takımları playoff’ların dışında kalan bu yıldızlar için sezon bitti. S O N U Ç Süreyya federasyonun istediği gibi haziranda yapılacak Milletler Kupası’nda Türkiye’yi temsil eder ve kendisini alkışlarız. Dünya şampiyonu olması için de arkasında oluruz. Ya da Süreyya koşmaz ve federasyondan aldığı boykot kararıyla hayatının sonuna dek pistlere dönemez ve milli formayı giyemez. Bundan 4 yıl önce ‘’Benim kafamı kızdırmayın, beni zaten başka ülkeler vatandaş yapmak istiyor’’ diyen Süreyya’nın bundan sonra takınacağı tavrı hepimiz merakla bekliyoruz. Kısacası Süreyya koşarsa Süreyya’yla beraberiz, federasyon boykot kararı alırsa federasyonu destekleriz. D tekrarlıyor. Ama bu kez federasyonun başında Mehmet Terzi var. Ondan önce Mehmet Yurdadön federasyonunu Süreyya ve Yücel ikilisi adeta yönetmişti. Bu kez durum değişik. Terzi, haklı olarak Süreyya’nın haziranda Avrupa Milletler Kupası’nda koşmasını istiyor. Zira geçen yıl erkekler ve bayanlarda Türkiye bu kupanın en alt ligine düştü ve Bosna Hersek’in arkasında dahi yer almakta zor Jermaine O’Neal.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle