Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
14 Asya ve Avrupa’nın geçiş noktası Türkiye’de yakalanan uyuşturucunun yarısı İstanbul’dan C inceleme 27 NİSAN 2007 CUMA Uyuşturucunun başkenti Salim HALİMOĞLU ürkiye, Asya’dan Avrupa’ya aktarılan uyuşturucu ticaretinin en önemli geçiş noktalarından gösterilirken İstanbul’da ele geçirilen uyuşturucu miktarı korkutucu boyutlara ulaştı. Türkiye’de 2006 yılında, 10 ton 300 kilogram eroin ele geçirildi. Bu miktar 25 üyesi bulunan AB’nin üzerinde yer alıyor. Rakamlar yakalanan eroinin yüzde 50’sinin İstanbul’da ele geçirildiğini gösteriyor. İstanbul Emniyet Müdürlüğü Narkotik Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü verilerine göre, son 4 yıl içerisinde Türkiye’de yakalanan eroinin yüzde 50’si, ecstacy ve kokainin yüzde 80’i, captagonun yüzde 20’si, esrarın yüzde 15’i İstanbul’da ele geçirildi. Toplam 34 ton 241 kilo uyuşturucu maddenin yakalandığı İstanbul’da son 4 yıl içerisinde, 12 bin 272 kişi gözaltına DEFNE GÖLGESİ TURGAY FİŞEKÇİ Nükleer Felaket on yılların ülkemizde en çok tartışılan konularından biri nükleer enerji santrallarının kurulması. Önceleri Mersin’in Akkuyu yöresi gündeme gelmişti. Son zamanlarda da Sinop konuşuluyor. Ama nükleer santral için nerenin adı geçse, o yörede hemen protesto gösterileri başlıyor. Neden? Çok değil, 21 yıl önce 1986’da dünya Çernobil felaketini yaşadı çünkü. Kuzey komşumuz Ukrayna’da patlayan Çernobil Nükleer Santralı’ndan göğe yükselen radyasyon bulutları ülkemizi de etkilemişti. Günümüzde de hâlâ, Karadeniz bölgesindeki yüksek kanser artışlarının nedeni olarak o dönemde yağan radyoaktifli yağmurlar gösteriliyor. ??? Sık sık gündeme gelse de, ne denli tartışılsa da, aslında Çernobil ve sonrasında yaşananları tam olarak anlayabilmemiz kolay değil. Çünkü bilimsel verilerin sayılara dönüşmüş soğuk yüzü, yeryüzünün yaşadığı bu büyük nükleer trajediyi anlatmaya çok da yeterli olmuyor. Ukrayna’nın kitapları, tiyatro oyunları ve belgesel filmleriyle dünyaca tanınan gazetecisi Svetlana Alekseyeviç, 1986’da gerçekleşen Çernobil nükleer felaketinden sonra röportajlar yaptığı yüzlerce kurban ve tanığın anlattıklarından yola çıkarak Çernobil’den Sesler adlı kitabını oluşturmuş (Çeviren: Aslı Candaş, Aytaşı Yayınları). ??? Kitabı açıp rasgele satırlar okuduğunuzda bile karşınıza çıkan tüyler ürpertici görüntülerden etkilenmemek olanaksız. “Çernobil, bütün savaşlardan beter bir savaş. Saklanacak yerin yok. Ne yer, ne gök, ne de suyun altı,” diyor, İkinci Dünya Savaşı’nı da görmüş tanıklardan biri. Kazada ölen, yaralanan ve radyasyona uğradıkları için türlü hastalıklara yakalananların yanı sıra sonradan başka yerlerden getirilerek kaza sonrası çevrenin temizlenmesinde kullanılan insanlar da var. Radyasyon artıklarının temizlenmesi için önce robotlar kullanılması denenmiş, ancak robotlar havadaki aşırı radyasyon nedeniyle sistemleri bozulup çalışamayınca onların yerine insanlar kullanılmış. Orada çalışmaya gidenlerden her birinin de ayrı ayrı öyküleri var, başlarına gelenlerle ilgili. Bakın biri nasıl: “Eve döndük, orada giydiğim bütün giysileri çıkarıp çöpe attım. Kasketimi küçük oğluma verdim, onu çok istiyordu. Hep o kasketi giydi. İki yıl sonra beyin tümörü teşhisi koydular.” Afganistan savaşından döndükten sonra Çernobil’e gönderilen bir asker de ikisini şöyle karşılaştırıyor: “Afganistan’dan geri dönerken en azından yaşadığımı biliyordum. Halbuki burada durum tam tersi, bu şey insanı eve gittikten sonra öldürüyor.” Bir başkası da şunları söylüyor: “Arkadaşım öldü. Dev gibi oldu, şişmanladı, fıçı gibi. Komşum, o da oradaydı, vinç işletiyordu. Kömür gibi karardı ve çekti. Öyle ki, ona çocuk elbiseleri giydiriyorlardı. Nasıl öleceğimi bilmiyorum, ama bana konulan teşhisle uzun yaşamayacağım kesin.” ??? Hayat, her şeyi bilimden de, sanattan da daha iyi anlatıyor. Bu nedenle yazar, kendini ortaya hiç koymadan yalnızca kayda geçirdiği tanıklıkları alabildiğine yalın biçimleriyle kitabına aktarmış. Yeni nükleer santrallar yapmayı düşünenlerin öncelikle böylesi sonuçlarını da bir kez daha irdelemeleri gerekmez mi? T alınırken, 13 ton 595 kilo eroin, 5 ton 418 kilo baz morfin, 3 ton 318 kilo esrar, 201 kilo kokain, 233 kilo afyon sakızı, 6 ton 789 kilo asit, 4 ton 711 kilo sentetik hap yakalandı. İstanbul’da 2005 yılına göre 2006 yılında uyuşturucu yakalama oranlarında en fazla artış esrar, kokain ve ecstacyde görülüyor. 2005 yılında 613 kilo esrar yakalanırken 2006 yılında bu rakam 1 ton 229 kiloya yükseldi. 2005 yılında 35 kilo kokain yakalanırken 2006 yılında 76 kilo kokain ele geçirildi. Ecstacy yakalamaları 2005 yılında 377 bin 745 adet iken, 2006 yılında 1 milyon 266 bin 212 adete yükseldi. İstanbul’da 2007’nin ilk 3 ayında ise 1 ton 184 kilo eroin, 262 kilo esrar, 9.7 kilo kokain, 37.8 kilo afyon sakızı, 348 bin 765 adet captagon, 247 bin 915 adet de ecstacy ele geçirildi. Özellikle gençler arasında yaygınlaşan madde kullanımı kendisi ciddi bir problem olduğu gibi polisiye yönüyle suç oranlarının şiddetini artırarak, toplumsal barışa da zarar veriyor. İstanbul’da 2006 yılında sokak satıcılarına yönelik gerçekleştirilen operasyonlarda yakalanan 3 bin 183 şüphelinin yüzde 80’inin hırsızlık, gasp, kapkaç gibi suçlardan sabıkalı olduğu tespit edildi. 5 YILDA 307 KURBAN S ‘SALDIRGANLIĞI ARTTIRIYOR’ Uyuşturucu maddenin etkisi altındaki kişilerin düşünce ve davranışlarını uyuşturucunun belirlediğini belirten psikiyatr Dr. Ayhan Akcan, uyuşturucunun kontrol mekanizması, refleks, algılama, dikkat ve muhakeme eksikliği yarattığına işaret ederek, “Uyuşturucunun verdiği kendine aşırı güven kontrol mekanizmasını ortadan kaldırıyor ve saldırganlık, öldürme isteği gibi ilkel davranışların sergilenmesine neden olabiliyor” diye konuştu. İ stanbul Adli Tıp Kurumu’ndan alınan verilere göre 20002005 yılları arasında kuruma intikal eden şüpheli ölüm olaylarından 307’sinin uyuşturucu maddeden kaynaklandığı belirtildi. 2000 yılında 55, 2001 yılında 63 ve 2002 yılında 31 kişi uyuşturucu nedeniyle hayatını kaybederken bu rakam 2003 yılında 44’e, 2004 yılında 52’ye, 2005 yılında 62’ye yükseldi. Madde kullanım yaşı 9’a düştü Bağımlı gençler, suç örgütlerinin ellerinde şuursuz birer suç makinesine dönüşüyor. Yetkililer, madde bağımlılarını topluma kazandırmak için geniş kapsamlı sosyal projelere ihtiyaç olduğunu belirtiyorlar Cihan ORUÇOĞLU Burak ALİÇAVUŞOĞLU ecavüz, gasp ve darpla sürekli gündeme gelen, özellikle Taksim, Bakırköy ve Kadıköy gibi kalabalık semtleri mesken tutan madde bağımlısı gençler, çevreleri ve kendileri için tehlikeli olmaya devam ediyor. Madde kullandıktan sonra şuurlarını kaybeden bağımlılar suç örgütlerinin ellerinde birer “suç makinesine” dönüşüyorlar. Yetkililer, tinercilerin hayata kazandırılması için geniş kapsamlı sosyal projelere ihtiyaç olduğunu belirtiyorlar. Otopark mafyasının da tinercileri kundaklama işleri için kullandığı biliniyor. Tinerciler, çete mensuplarıyla küçük miktarlarda para karşılığında anlaşarak ahşap binaları yakıyor. Yaşları küçük olan tinerciler cezadan kolayca kurtulabiliyor. Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi’ne bağlı Çocuk ve Ergen Madde Bağımlılığı Tedavi ve Eğitim Merkezi (ÇEMATEM) verilerine göre geçen yıl hastane bünyesinde 18 yaşın altında 3 bin 112 çocuk tedavi gördü. Bu sayının 470 tanesinin uçucu, 587 tanesinin esrar, 1085 tanesinin karışık uçucu maddeler, 179’unun Ecstasy, 767’sinin esrar ve Ecstasy, 4’ünün eroin, 20 tanesinin de diğer uçucu maddeleri kullandığı belirtildi. Tedavi görenlerin 2 bin 725’ini erkekler oluştururken 434’ünü de kızlar oluşturdu. T B AĞIMLILIKTAN KURTULMA Mücadele parklara taşındı Mehlika AKGÜN lkol ve madde kullanımını bırakmak istiyorsanız ücretsiz danışmanlık hizmeti alabilirsiniz” duyurusu ile 1218 yaş arasındaki ergenlere seslenen GençlikAile Destek Merkezleri (GADEM), çocukların ve gençlerin sokakta yaşamasını ve madde kullanmasını önlemek amacıyla İstanbul’daki belirli parklarda pilot bir çalışma başlattı. BAŞLAMA Yürüttükleri çalışmayı anlatan Yeniden Sağlık ve Eğitim ORANLARI Derneği’nden (YENİDEN) Arkadaş baskısı yüzuzman psikolog Emin de 23.3 Dönmez, “Şişhane, Merak yüzde 29.4 Kasımpaşa, Sorunlara çözüm Dolapdere’deki parklara aramak yüzde 27.1 dağıttığımız kâğıtlarla Sorunlardan kaçmak gençlerin madde yüzde 26.0 kullanımına engel olmaya Beğeni toplamak ve onlara danışmanlık yüzde 24.3 yapmaya çalışıyoruz” dedi. Parklara toplanan gençlerin Eğlenmek gruplar halinde parkın sakin yüzde 25.9 ortamından yararlanarak esrar içtiğini dile getiren Dönmez, 1718 yaşındaki gençlerin parklarda esrar bazen de ecstasy kullandığına tanık olduğunu belirtti. Parkların tenha yerler olmasının gençler tarafından cazip görüldüğünü söyleyen Dönmez, “Ne yazık ki gençler ‘Herkes kullanıyor, ben de kullanıyorum’ diyerek kendi kullanımlarını meşrulaştırıyorlar. Amacımız madde kullanımının önüne geçmek. Bu yüzden bir A4 kâğıdını 4’e bölerek üzerine ‘Alkol ve madde kullanımını Biyolojik faktörler: Ailede babırakmak istiyorsanız ücretsiz ğımlılığın olması ve kullanıcıdanışmanlık hizmeti alabilirsiniz’ nın küçük yaşlarda geçirdiği hasyazıp, başvuru adresini ve telefon talıklar madde kullanımını artıranumarasını ekleyip parklardaki biliyor. Örneğin hiperaktivite ve banklara koyduk” diye konuştu. davranış bozukluğu madde kullanımını artırıyor. STEKLİ VE KARARLI OLMALI Psikolojik faktörler: Birey ergenlik dönemine ait gelişimsel psikoMadde bağımlılığından kurtulmak lojik yatkınlıklarda yetersiz için öncelikli olarak kişinin kendisinin olduğu durumlarda madde istekli ve kararlı olması gerektiğinin kullanımına başlayabiliyor. altını çizen Dönmez, aile baskısının bu Aile ve akran faktörleri: Çocuk için ailenin konuda çok işe yaramadığını söyledi. güvenli olması çok önemli. Annebabanın Dönmez, başvuran gençlerin destek arasındaki ilişkiler, çatışmalı aile ortamı, mekanizmalarını güçlendirmenin parçalanmış ailede yaşaması ailede madde öncelikli hedef olduğunu kullanımını tetikliyor. Çevresel faktörler: Okul ve belediye hizmetvurgulayarak “Gencin iletişimde leri çok önemli. Çocuğun spor yapabilmesi, olduğu çevresiyle yani annebabası, sosyal aktivitelerde bulunması lazım. yakın akrabaları, öğretmeni ve Devletin madde politikası: Madde kullanımıarkadaşları ile görüşüyoruz. Çünkü nın önlenmesi için devletin nasıl bir politidestek mekanizması güçlü olmayan kası var? genç bir süre sonra yeniden benzer davranışlar sergiler” dedi. “A T EDAVİDE ÇEVRENİN ÖNEMİ ÇEMATEM Başkanı Psikiyatr Dr. Defne Tamar Gürol, kullanıcının maddeyi bırakmak istediğinde çeşitli evrelerden geçtiğini belirterek “Bağımlılığın tedavisinde, ilk olarak farkındalık öncesi evre yaşanıyor. Burada kullanıcı madde kullandığının ve bunun zararlı olduğunun farkında değil, ikinci olarak farkındalık evresine giriyor. Bu evrede kullanıcı, madde kullandığının farkına varıyor. Bu evrede biz maddeyi bıraktırmaya çalışıyoruz. Sonra kullanıcıyı eylem evresine geçirip bırakma kararı aldırıyoruz. Kullanıcı, maddeden uzak kalarak maddeyi bırakmaz, çevresini de değiştirmesi lazım” dedi. turgay@fisekci.com ‘B AĞIMLIYI YÖNLENDİRMEK KOLAY’ Psikiyatr Prof. Dr. Arif Verimli de tiner ve bali gibi uçucu madde kullanımının 9 yaşa kadar düştüğünü söyledi. Uçucu maddelere, kolay bulunabilmesi, ucuz ve yasak olmaması nedeniyle çok kolay ulaşıldığını ifade eden Verimli, “Bu tür maddelerin kullanımı genellikle varoşlarda yaygın. Bunun yanında kalabalık, ilgisiz, ekonomik problemleri olan ve göç etmiş olan ailelerde madde kullanımı daha yaygın” dedi. Tiner kullanıcılarının, madde kullandığında, beyin kontrollerini kaybettiklerini ifade eden Verimli, “Madde bağımlısı, o anda ne istiyorsa yapabilir. Tecavüz etmek istiyorsa tecavüz, gasp etmek istiyorsa gasp eder. Yaralamak, öldürmek istiyorsa bunu hiç korkmadan yapar. Madde kullandıkları zaman ne yaptıklarını bilmiyorlar. Bunu bilen suç örgütleri de tinercileri kendi çıkarları doğrultusunda kullanıyorlar” diye konuştu. Yeniden Sağlık ve Eğitim Derneği’ne bağlı Beyoğlu Gençlik Aile Destek Merkezi Sorumlusu Uzman Psikolog Emin Dönmez, madde kullananların yüzde 65’inin yasalarla sorunu olduğunu belirterek “Yasal sorun yaşama sıklığı, madde kullanımı başladıktan sonra giderek artış göstermektedir. ” dedi. Mücadeleye önce sigarayla başlanmalı ÇEMATEM Başkanı Psikiyatr Dr. Defne Tamar Gürol, madde kullanımının önlenebilmesi için ilk olarak sigara ile mücadele edilmesinin gerektiğinin altını çizerek şöyle konuştu: “Çünkü sigara kullanan her insan madde kullanmıyor, ama madde kullanan herkes sigara kullanıyor. Gençler ilk olarak sigara kullanıyor, sonra alkol ile devam ediyor. Bundan sonra sosyal kullanıcı oluyor. Madde çoğunlukla sosyal kullanım evresinde devreye giriyor. Esrar, uçucu madde kullanımı başlıyor. Bu evreye dikkat edilmesi gerekiyor. Bu kullanımların büyük bir kısmı sosyal kullanım evresinde durdurulabilir. Burada aileler çocuklarının madde kullandıklarını anlayıp ‘Bu çocuk bir kere kullanmış, bir kereden bir şey olmaz’ demesinler. Bu devre, madde kullanımının engellenmesinde çok önemli bir evredir. Bundan sonra giderek madde kullanımı daha sıklaşıyor.” İnsan neden madde kullanmaya başlar? Altaylı ve Barlas istifa etti İstanbul Haber Servisi Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu’nun (TMSF) 1 Nisan tarihinde el koyduğu Sabah gazetesinin Genel Yayın Yönetmeni Fatih Altaylı, TMSF Başkanı Ahmet Ertürk’ün baskısına dayanamayarak istifa etti. Gazetenin başyazarı Mehmet Barlas da istifasını sundu. TMSF Başkanı Ahmet Ertürk, el konulmasının ardından Sabah gazetesinin yayın politikasına müdahale etmeyecekleri yönündeki açıklamalarına karşın gazedeki köşe yazarlarına müdahale edince yönetimden istifalar geldi. Ertürk, Sabah Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Altaylı, Medya Grup Başkanı Yavuz Onursal, yazar Hıncal Uluç’un da aralarında bulunduğu yöneticilerle toplantı yaptı. Toplantının ardından yaşanan gelişmeleri gazetemize değerlendiren Altaylı, “Ertürk, Yılmaz Özdil ile Ergun Babahan’ın işlerine son vermemi istedi. Ben de uygulamanın yanlış olacağını anlattım. Ancak bunun üzerine Ertürk, görevden almaları ‘benim istediğimi’ söylersin diyerek diretti. Ertürk ayrıca Özdil’in yerine Emre Aköz’ün 3. sayfada yazmasını istedi. Bütün bunlara karşı çıkarak görevimden ayrıldım” dedi. Gelişmeler üzerine Sabah gazetesi başyazarı Mehmet Barlas da görevinden ayrıldı. Ertürk, Sabah gazetesine el konulmasının ardından yayın politikasına müdahale etmeyeceklerini açıklamıştı. İ