06 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

23 MART 2007 CUMA haberler AYDINLANMA EMRE KONGAR İşte para havuzu Resmi raporlarda, oluşturulan yapılanmanın, belediye paralarının ‘geleceğin başbakanını hazırlamak ve cihat hazırlığı’ için yönlendirildiğine işaret ediliyor İlhan TAŞCI ANKARA CHP Genel Başkanı Deniz Baykal’ın gündeme getirdiği “havuz hesabı” aracılığıyla, Tayyip Erdoğan’ın Başbakanlığa taşınma süreci resmi raporlarda da ayrıntılı olarak yer aldı. Raporlarda, oluşturulan yapılanmanın, belediye paralarını “geleceğin başbakanını hazırlamak ve cihat hazırlığı yapmak” için yönlendirildiğine işaret ediliyor. Raporlarda isim verilmese de “Geleceğin başbakanının Recep Tayyip Erdoğan” olduğu ortaya çıkıyor. Baykal’ın gündeme getirdiği ve kendisinden “ispatı” istenen havuz hesabındaki ilişkiler ağı Mülkiye başmüfettişleri ve hesap uzmanlarınca belirlenmiş ve Erdoğan başta olmak üzere birçoğu AKP milletvekili olan belediye yöneticileri hakkında suç duyusunda bulunulmuştu. Müfettişlerin belirlemelerine göre havuzda toplanan para 2001 rakamlarıyla 300 trilyon lira olarak hesaplandı. Havuz hesabının açıldığı Vakıfbank Valide Sultan Şubesi’nin müdürlüğünü bugün örtülü ödeneğin başında bulunan Maksut Serim yapıyordu. Sedat Abdullah Arısoy başkanlığında 8 kişiden oluşan hesap uzmanları grubu, dolaştırılarak havuz hesabında toplanan paraların bu yolla denetim dışı bırakıldığına işaret ettiler. Raporda, bu paraların bazı kişi ve kuruluşların özel hesaplarına geçirildiği saptamasına da yer verildi. Uzmanlar, İGDAŞ’ta yapıldığı belirtilen yolsuzluktan elde edilen 22 trilyon liranın 1999 yerel seçimlerini kazanmak için oluşturulan havuza aktarıldığına dikkat çektiler. Organize suç örgütünün, faaliyetini üç aşamada gerçekleştirdiği belirtildi. Raporlara gödeğildir. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı gibi sürekli rant dağıtılabilecek bir makamın elde tutulmasının sağlanmasına yönelik bir organizasyondur. Bu organizasyonu kamu kaynaklarından seçim masraflarının karşılandığı bir kaynak yaratma ve seçimlerde başarılı olmayı amaç edinmiş bir organizasyon olarak görmek gerekmektedir.” ABD Büyükelçisi Ross Wilson’dan Çarpıcı Açıklamalar C 5 ‘DEVASA ÇETE OLUŞTURULDU’ Mülkiye Başmüfettişi Candan Eren’in hazırladığı raporlarda da, siyasi ve sosyal bir görüşten kaynaklanan bir amaçla “devasa” bir çete oluşturulduğuna işaret edilerek organizasyonun “Hayali şirketlere, naylon ve sahte faturalarla ödemeler yaptığı, yapılan bu ödemeler sonucu, toplanan paraları kendilerince bilinen kişilerin elinde toplayarak özel amaçlar doğrultusunda kullandığı, devlet parasını yani belediye parasını, nitelikli yollar kullanarak yukarıda belirtilen (Geleceğin başbakanını hazırlamak ve cihat hazırlığı yapmak) amaçlara yönlendirdiği ve zimmete geçirdiği” vurgulandı. Başta Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere birçok belediye yöneticisi hakkında davalar açıldı. Ancak dokunulmazlık dosyaları nedeniyle yargılanmaları askıya alındı. Erdoğan hakkında, belediye başkanlığı dönemine ilişkin “görevi ihmal, zimmet, kalpazanlık, resmi evrakta ve kayıtlarda sahtecilik, cürüm işlemek için teşekkül oluşturmak” suçlarından dokunulmazlık dosyası bulunuyor. re, ilk aşamayı,menfaatın belli kişilere aktarılması oluşturdu. İkinci aşama raporda, “1999 mahalli idareler seçiminde mevcut olan makamların ve görevlerin korunmasını sağlamak amacıyla yapılacak masrafların bir kısmının karşılandığı seçim havuzu oluşturmada, varlığı bilinen çeteden yararlanılması” olarak belirtildi. Son aşamanın ise “Seçim havuzunun oluşturulabilmesine yönelik gerçekleştirilen bazı iş ve faaliyetler ile, oluşmuş şartlarını devamının sağlandığı, görev değişikliklerinin bu sürecin devamlılığına etkide bulunmasını önleyerek bu şekilde organize suç örgütünün ödüllendirilmesi” olarak nitelendi. Raporda, şu değerlendirme yapıldı: “Bu organizasyon ve gerçekleştirilen fiillerin en önemli yönü sonuç itibarıyla kamu kaynaklarının seçimi kazanma amacı doğrultusunda kullanılmış olduğudur. Bu organizasyon sadece maddi menfaat sağlamak için yapılmış 2000 yılında Avustralya’da bir radyo programında konuşmuş. Erdoğan da ‘Sayın Öcalan’ demiş Fırat KOZOK ANKARA Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın, 14 Ocak 2000’de konuk olduğu Avustralya’nın SBS Radyosu’nda terörist Abdullah Öcalan için iki kez “Sayın Öcalan” ifadesini kullandığı ortaya çıktı. Erdoğan, konuşmasının bir bölümünde, “Sayın Öcalan düşüncelerinin değil, şu anda, almış olduğu kellelerin hesabını veriyor. Bense düşüncemden dolayı 4 ay hapis yattım, aramızdaki fark çok büyük” diyor. DTP Genel Başkanı Ahmet Türk’ün, 6 ay hapis cezasına çarptırılmasına neden olan “Sayın Öcalan” ifadesini Başbakan Erdoğan’ın da kullandığı ortaya çıktı. Buna göre, Erdoğan, 14 Ocak 2000’de Avustralya’da yayın yapan SBS Radyosu’nda bir programa katıldı. Programda o günlerin gündem maddelerini değerlendiren Erdoğan, telefonla programa katılan yurttaşların da sorularını yanıtladı. Program sunucusunun Abdullah Öcalan’ın idam kararının Başbakanlık’ta tutulduğunu anımsatarak “Siz Tayyip Erdoğan olarak bu olay konusunda ne düşünüyorsunuz” sorusu üzerine Erdoğan şöyle konuştu: “Ben hukuku kişiselleştirmeyi doğru bulmuyorum. Hukuk sadece kişiler için yoktur, hukuk bir toplum için vardır. İnsanlık için vardır ve hukukun üstünlüğü sadece bireylere, tek tek şu bireye karşı uygulanır, bu bireye karşı uygulanamaz. Ben şimdi burada bir defa mağdurum, nedir benim mağduriyetim, hapis dediler girdim yattım. Ne yaptım da hapise girdim yattım? Düşüncemden dolayı girdim yattım. Şimdi buradan ben Sayın Öcalan’ın durumuna gelmek istiyorum. Şimdi, Türkiye’de bir sıkıntı var. O sıkıntı da şu; muhalefetteyken partilerin konumuyla, iktidardayken partilerin konumu çok farklı oluyor. Bu tabii siyaset bilimi açısından çok anlamlı ve bu yeni bir tespit, yeni bir gelişme.” Programa katılan bir dinleyicinin, Öcalan’ın Kürtçülük düşüncesiyle kendisinin şeriat düşüncesinin özde aynı olduğu yönündeki tespitine ve “Türkiye’de Türkiye vatandaşları var. Bunların hepsi Türk’tür, bunun dışında başka bir şey yok” sözlerine tepki gösteren Erdoğan, o günlerde de altkimliküstkimlikten söz ediyor. AYIN ÖCALAN’LA FARKIMIZ ÇOK BÜYÜK’ Erdoğan daha sonra şunları kaydediyor: “Siz köpeklerin çektiği kızakların üstünde, hamile kadınların taşındığı bir Doğu’da, Güneydoğu’da o insanları inandıramazsınız. Kaldı ki, ben şunu da söyleyim, arkadışımız, Suudi Arabistan’dan şurdan burdan ifadeler kullanıyor. Benim 4.5 yıllık 5 yıllık yönetimimi takip etmiş olsaydı böyle bir korkunun izlerinin bile olmadığını görürdü. Bir diğeri de Sayın Öcalan düşüncelerinin değil, şu anda almış olduğu kellelerin hesabını veriyor. Bense düşüncemden dolayı 4 ay hapis yattım, aramızdaki fark çok büyük.” ‘S Mart Cuma günü ABD Büyükelçisi Ross Wilson ile uzun bir sohbet olanağımız oldu. Büyükelçi Wilson, çekirdekten yetişme bir diplomat. Düşüncelerini hiç tereddüt etmeden, sözcüklerini dikkatle seçerek ama gayet açık seçik bir biçimde ifade ediyor. Verdiği mesajların başlıklarını aşağıdaki gibi özetlemek olanaklı: (Bütün bu sözler, sorulan sorulara karşılık olarak söylenmiş ve tarafımdan farklı bir sırayla özetlenmiştir.) ??? “ABD için laiklik ilkesi, Türkiye’de demokrasinin ayrılmaz bir parçasıdır. ABD, stratejik ortağı olan Türkiye’nin laik ve demokratik, serbest piyasa ekonomisine dayalı bir düzene sahip olmasına önem veriyor.” ??? “ABD için Türk Silahlı Kuvvetleri ile seçilmiş siyasal yöneticiler arasında bir tercih yapmak söz konusu değildir. Biz bu her iki kurumu da Türkiye Cumhuriyeti’nin ileri doğru gelişmesi için atılacak adımların ayrılmaz parçaları olarak görüyoruz.” ??? “Kongre Başkanı Nancy Pelosi, Ermeni tasarısı için, seçilmeden önce söz vermiş bir politikacı. Seçmenleriyle ilişkileri çok uzun yıllara dayanıyor. Bu konuda gerçek bir adanmışlığı var.” ??? “ABD yönetimi Ermeni Soykırımı yasa tasarısına kesinlikle karşı. Bu tutumunu da Dışişleri Bakanı Rice ’ın ve Savunma Bakanı Gates’in Kongre Başkanlığı’na yolladığı mektuplarla resmen açıkladı. Ama durum biraz da Türkiye’deki siyasal gelişmeler gibi: Ne olacağını şimdiden kestirmek güç.” ??? “Ermeni Soykırımı yasa tasarısı Kongre’den geçerse İncirlik Havaalanı’nın ABD tarafından kullanımının sınırlanması konusunda Türk Hükümeti’nin bir karar alıp almayacağı hakkında fikir yürütecek konumda değilim. Türkiye ile 50 yıllık bir geçmişi olan ilişkilerimizin sadece ABD’nin değil, Türkiye’nin de çıkarlarına dayalı olduğunu düşünüyorum, çünkü aksi takdirde Türkiye bu anlaşmaları onaylamazdı.” ??? “ABD, Irak’ın ülke bütünlü 16 ğünden yana. Türkiye ile Kuzey Irak Kürt Yönetimi arasında bir arabuluculuk düşünmedi, düşünmüyor. ABD’nin, Türkiye’nin bu sorunları konusundaki tutumu, Türk yetkililerin Irak yetkilileriyle ve gerekiyorsa Kuzey Irak makamlarıyla doğrudan temas etmeleri yönünde.” ??? “ABD, Türkiye’nin Kuzey Irak’ta bir sınır ötesi harekâta girişmesi açsından, Türkiye’nin komşularıyla ilişkilerinin ve Irak’ın toprak bütünlüğünün korunmasına önem veriyor. Bu konuda Türkiye’nin Bağdat ile temas etmesi daha doğru olur.” ??? “ABD, ne Türkiye’de ve Irak’ta PKK ile ne de İran’da PEJAK ile temas etmiştir ve eder. PKK sorununun Türkiye, ABD ve Irak arasındaki üçlü bir yaklaşım ile temelden çözülmesinden yana. Mahmur kampının kapatılması konusundaki Amerikan girişimi ileri doğru bir adım.” ??? “ABD’de, Irak’taki askeri varlığımız hakkında çok ciddi tartışmalar sürüyor. Irak’tan geri çekilme konusunda, Bush yönetimi son derece açık bir biçimde, Irak’taki operasyonu tamamlamak niyetinde olduğunu açıkladı. Başkan’ın görevden ayrılacağı 1 Ocak 2009 tarihine kadar, Iraklılar istediği sürece bu ülkede kalacağız. Tabii orada sonsuza kadar kalacak değiliz. Nihai amaç, sonunda oradan çıkmaktır. Ama şu arada El Kaide’nin de körüklediği müthiş bir mezhep çatışması var. ??? “ABD, Irak konusunda komşu ülkelerle ve uluslararası toplumla daha yakın bir işbirliği arzuluyor ve geliştiriyor. Bu bağlamda Suriye ve İran da tabii söz konusu.” ??? “ABD, İran’a bir askeri müdahale üzerinde çalışmıyor. İran’ın nükleer silahların geliştirilmesi için uranyum zenginleştirme etkinliklerinin müzakereler yoluyla çözümünden yana.” ??? “Kıbrıs’ta Birleşmiş Milletler’in çabalarını destekliyoruz. Teknik komitelerin işletilmesine çalışıyoruz.” ??? Sevgili okurlarım, işte ABD Büyükelçisi Ross Wilson ’un söylediklerinin özeti böyle. Bugün bir haber yazısı yazdım; yorum ve karar sizlerin. ekongar?cumhuriyet. com.tr; www.kongar.org Türkiye Sosyal Ekonomik ve Siyasal Araştırmalar Vakfı’nın düzenlediği “İlhan Tekeli’ye Armağan” toplantısında, Prof. Dr. İlhan Tekeli, “Temsili demokrasinin yarattığı muhalefet kalıpları nasıl aşılabilir?” başlıklı son çalışmasını sundu. Tekeli, özellikle siyasette muhalefet yapmaya ilişkin yeni bir teori ortaya attı. Tekeli’nin “yeni muhalefet inşası”nın ana fikirlerini sunacağım bu yazıda: Gerekçedurum saptama: Temsili demokrasilerde partiler iktidar olabilmek ve programlarını uygulayabilmek için en çok oy alma yarışına giriyor. Bu çaba partileri, belli toplumsal grupların ya da sınıfların çıkarını temsil etmekten uzaklaştırarak, toplumun oldukça büyük bölümünü temsil eden kitle partisine dönüştürüyor. Ve partiler çıkarlarla değil kutsallarla siyaset yapmak ve bu yolla seçmen sadakati oluşturmak, iktidarında kayırmacılık yapacağı beklentisini oluşturmak, yapamayacakları sözleri vermek gibi demokrasi ve siyaset etiğiyle bağdaşmayan ikiyüzlü, pratik yollara sapıyor. İktidarı, en çok oyu almaya bağlı hale getiren temsili demokrasi süreci, partiler arası ilişkileri sıfır toplamlı bir oyun haline getiriyor. Bu da partiler arası ilişkileri ötekileştirici yapıyor. Muhalefetiktidar ilişkisi: İktidar, iktidar araçlarını ve basını kendi lehine etkileyecek olanaklara sahiptir, fakat muhalefet bu koşullarda gelecek seçimlerde iktidar olma olasılığını nasıl artıracaktır? CUMA YAZILARI ORHAN BURSALI Tekeli’nin Yeni Kuramı yanmadan seçimlerde yarışmasına olanak verebilecek bir iktidar ve muhalefet anlayışını geliştirmek mümkündür. Böyle bir siyaset ikiyüzlülük üretmeyeceği için toplumda güven sağlayacaktır. Böyle yeni bir muhalefet biçimi geliştirmek için muhalefet, iktidarın toplumun tarihsel oluşumuna katkıda bulunma sürecinden kendisini dışlatmamalı. Muhalefet, bu tarihsel oluşuma katkıda bulunmayı siyasetinin odağına yerleştirmeli; bütün muhalefet partileri kendi programını kısmen de olsa gerçekleştirmenin olanaklarını aramalı ve ortaklıklar talep etmeli. Çözüme ortaklık: Bu tür davranış, siyaseti sıfır toplamlı olmaktan çıkaracaktır. Ancak iktidar da, sıfır toplamlı siyaset anlayışını terk etmeli, muhalefetin tümden karşı çıktığı yasaları olduğu gibi geçirmeyi bir iktidar konusu görmemeli ve oydaşma aramalı ve gerilim yaratmamalı. Muhalefet stratejisi: Muhalefet, yeni rol modeli gereği, iktidar programına karşı muhalefet stratejisi açıklamalı. Bunun ilk öğesi, hükümetin yapacağı yasal dü Genel tutum, muhalefetin, iktidarın yaptıklarını küçümseyerek halkın beklentilerini artırmak biçimindedir. İktidar da muhalefeti, geçmişteki başarısızlıklarını anımsatarak bastırmaktadır. Böylece siyaset, geleceğin ve umudun tartışıldığı değil, sürekli geçmişin muhasebesinin yapıldığı bir yere dönüşüyor. Muhalefet, kutsallara dayanan siyaset yaparak daha güçlü bir ötekileştirmeye, tarihteki kutsalların sahipliğiyle (dini, ideoloji, simge, etnik kimlik veya başka değerler) oy toplamaya çalışıyor. Bir başka uygulama da, iktidar uygulamalarını komplo seçeneği içine oturtmaktır. Ayrıca ahlaksızlık sergilemeleri ile siyasete ahlakçılık egemen kılınmaya çalışılıyor ve “iyi” ve “kötü” adam ekseni yaratılıyor. Temsili demokrasilerde ortaya çıkan karşılıklı bu siyaset yapma biçimi ve yarattığı ikiyüzlülük, tüm ülkelerde siyasete itibar kaybettiriyor. ??? Yeni muhalefet inşası: Oysa, siyaseti sıfır toplamlı olmaktan çıkarmak, yani partilerin birbirlerini ötekileştirmeye da zenlemelerden, hangi koşullarda hangisine destek vereceğini açıklamasıdır. Böylece iktidardan bir karşılık bekleme pozisyonuna girer. İkinci öğe, iktidar için önemli ama programında yer almayan bazı konularda hükümete ortak davranma çağrısı yapabilir. Üçüncüsü, hükümete hangi konularda kesin karşı çıkacağını açıklar ve bu muhalefet programını kamusal alanda nasıl ve kimlerle yürüteceğini belirler. Dördüncüsü, eski siyasette çözülmez duruma gelen sorunlar üzerinde partiler arası uzlaşma geliştirme arayışını açıklar. Beşincisi, muhalefet, Türkiye’nin gündemine taşıyacağı yeni konuları açıklar ve bunların çözüm stratejileri için toplumda üniversiteler ve çeşitli kurumlarla işbirliği arayışına girişir. Altıncısı, yerel bölgelerde katılımcı pratikle sorun çözme yaklaşımını benimser. ??? İlhan Tekeli, Türkiye’de çatışmacı siyasetin doğurduğu açmazların üstesinden gelebilmek ve siyasete, biriken sorunları çözebilme kapasitesi yaratabilmek için bir model arayışı içindedir. Bu model aynı zamanda siyasetin onurunu da kurtarmalıdır. Bunun önkoşulunu, partilerin statik kilitlenmiş pozisyonlarını terk etmesinde görüyor. Partileri, mevzilerini terk etmeye, açık olmaya çağırıyor. Dinci basından saldırı Cumhuriyet Gazetesi, Atatürk’ün laik cumhuriyet ilkesine sahip çıkma görevini reklam kampanyasında da sürdürürken “Tehlikenin farkında mısınız” sloganı birçok kuruluş tarafından kullanılarak benimsendi. Atatürkçü kuruluşlar, “Tehlikenin farkında mısınız” sorusunu, Cumhuriyet’in temel ilkelerinin tehlikede olduğu doğrultusunda algılarken, slogan günlük yaşamımıza dahi girdi. Dinci basın ise aynı sözleri Cumhuriyet ve Atatürkçülere saldırı amacıyla kullanıyor. Fethullah Gülen’e yakınlığıyla bilinen Zaman Gazetesi karikatüristlerinden Osman Turhan da 16 Mart’ta yayımlanan karikatüründe aynı sloganı Cumhuriyet gazetesine hakaret için kullandı. Turhan karikatüründe Nazi sembolü gamalı haçı kullanarak, laik, demokratik, çağdaş Cumhuriyete sahip çıkmayı faşizmle özdeşleştirdi. Zaman yazarlarından Ekrem Dumanlı da köşe yazısında bu karikatürü kullanarak Atatürkçülere karşı düşmanlığını açıkça ortaya koydu. obursali?cumhuriyet.com.tr
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle