07 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

12 ABD Temsilciler Meclisi’nde görüşülecek Ermeni Soykırımı Tasarısı yanlışlar, abartmalar ve önyargılarla dolu C dizi 23 MART 2007 CUMA Tasarı bir ilkellik örneği ABD Temsilciler Meclisi’ne 30 Ocak 2007’de “Ermeni Soykırımı” sözcüklerinin de içinde yer aldığı bir yasa tasarısı sunuldu. Bir yanda bu denli tekyanlılık, yanlışlar, abartmalar ve önyargılarla dolu, öte yanda da farklı görüşe bir tek sözcükle bile gönderme yapmayan bir belge az bulunur. Demokrasiden payına düşeni almamış, geri bir toplum için bile utandırıcı bir belge olması gerekir. Kaldı ki, bu olay Soğuk Savaş yıllarında kendine “özgür dünyanın önderi” önadını yakıştırmış olan ve şimdi de tüm küreyi aynı ülkülerin eksiksiz biçimiyle bezeme çabasını üstlendiği savındaki Amerika’da yer almaktadır. Gerçekte, bir iç siyaset ürünü, güçlenmiş bir baskı kümesine borç ödeme girişimi, işsizlikten sendikacılığa ve sağlıktan eğitime yaşamsal sorunlarda ivedi ileri adımlar bekleyen Amerikan halkının dikkatini dağıtma çabası ve niteliksiz bir “dostlar alışverişte görsün” yöntemidir. Bu yazıda söz konusu yasa tasarısının haktanırlık adına beş para etmediğini, özet olarak da olsa, belirtmek istiyorum. “Ermeni Soykırımı Kararı” adı verilen bu otuz maddelik tasarı ABD Başkanı’ndan (1) ülke dış siyasetinin Ermeni olaylarını soykırım diye yansıtarak uygulanmasını ve (2) Beyaz Saray’ın Yıllık İletisinde “soykırım” sözcüğünün geçmesini istemektedir. Ne var ki, otuz madde de baştan sona en uç Ermeni görüşlerinin toplamıdır. Bayan Pelosi’nin de kendi için birtakım düşleri olduğu kuşkusuzdur. Aradığı oylar Ermeni parasal desteği ve etki alanından geçer. Her ne kadar bu tasarı kimi tarih gerçeklerine sırt çevirerek utandırıcı ölçüde bir tekyanlılık sergiliyorsa da, Pelosi’nin kendi çıkarı uğruna Türklerin haklarını yemesi onun için bir siyaset gereğidir. Görmezden gelinen gerçekler B irkaç sözcükle özetlemeliyim ki, bu yasa tasarısı bir ilkellik örneğidir. Bu tasarının yanlışlarını, abartmalarını, saptırmalarını, eksiklerini ve yalanlarını göstermek için bir kitap, daha da öte ciltler içeren uzun bir dizi yazılabilir. Türk ve yabancı kişilerce yazıldı da. Örneğin ben bu konuda çok sayıda, doğru saydıysam yetmişin üstünde kitap ya da kitapçık yayımladım. Geçen yaz sonundan bu yana, ikisi New York’ta basılmış olan, gene bu konuda beş yeni kitabım basıldı. Bu tasarıya imza koyanların bunların hiç değilse çok sayıda İngilizce olanlarını gözden geçirmeleri gerekmez miydi? Bunlar içinde imza koydukları tasarıda yazılanların doğruluğundan kuşku duyuran ya da yer yer tam karşıtını kanıtlayan bilgi ve belgeler yok mu? Bu ne bilgisizlik, sorumsuzluk, nemelâzımcılık, bencillik, çıkarcılık ve düşmanlıktır! Bu denli ırkçılık ve madalyonun öteki yüzünün bu ölçüde gizlenmesi ayıptan da öte bir utanmazlık değil mi? P ELOSİ’NİN DÜŞÜ Altında 21’i Dış İlişkiler Kurulu’nda, geri kalanı da öteki kurullarda üye olan toplam 165 milletvekilinin imzası var. Dış İlişkiler Kurulu üyelerinden 25’inin imza koymadığı bu girişimi Demokrat Partili yedi milletvekili imzalamamış, bir Cumhuriyetçi Partili de imzasını geri çekmiştir. Temsilciler Meclisi Başkanı olan ve bu yasa tasarısının başını çeken Nancy Pelosi Ermeni azınlığın çok güçlü olduğu Kaliforniya Birlikteş Devleti’ndendir. Paralı ve etkili bu baskı örgütü George Dökmeciyan adlı bir Ermeniyi orada valiliğe bile seçtirebilmişti ki, başka bir vali olan Ronald Reagan oradan Beyaz Saray’a geçmiştir. Tekelci sermayenin Reagan’ı vali adayı olarak sunan yöneticilerinden biri, onu “yakın geleceğin ABD Başkanı” diye tanımlamıştı. Bayan Pelosi’nin de kendi için birtakım düşleri olduğu kuşkusuzdur. Aradığı oylar Ermeni parasal desteği ve etki alanından geçer. Her ne kadar bu tasarı kimi tarih gerçeklerine sırt çevirerek utandırıcı ölçüde bir tekyanlılık sergiliyorsa da, Pelosi’nin kendi çıkarı uğruna Türklerin haklarını yemesi onun için bir siyaset gereğidir. ‘HİÇBİR YERDE ÇOĞUNLUKLARI YOK’ Ermeni teröristlerinin, Osmanlı döneminde olduğu gibi, New York’ta Papaz Leon Tourian’ı kilisede öldürmeleri üzerine 1934’te “Ters Dönmüş Yurtseverlik” başlıklı kitabını Boston’da Ermeni Baikar Yayınevi’ne bastıran Kapriel Serope Papazian “Türk, Rus ve tüm öteki dünya sayılamalarının kanıtladığı gibi, Osmanlı sınırları içinde Ermenilerin çoğunluk oldukları bir toprak bulunmadığını bu bağlamda bir daha belirtmek isteriz” diye (s. 7475’de) yazmıyor mu? Papazian’ın bu yayınını özetleyen bir değerlendirmeyi ben ayrı ayrı dillerde 1985’te yayımladım. Yenilgimizle biten 187778 RusOsmanlı Savaşı sonunda İstanbul’daki Patrik Nerses Rus Elçiliği’nin ardından Britanya Büyükelçisi’ne koşup “Ermenistan”da özerklik istediğinde Büyükelçi ona (17 Mart 1897 tarihli ve 424/68639 sayılı FO belgesinde belirtildiği gibi) orada hiçbir yerde çoğunlukları olmadığını söylemedi mi? Bu gerçeği onlar da, biz de (bu 165 kişinin okuyacağı dilde) kaç kez yayımlamadık mı? Fransız Dışişleri Bakanlığı’nın 19 Kasım 1918 tarihli belgesi de “Ermenilerin 1895’ten önce de ‘Ermenistan’ dedikleri illerde çoğunluklarının olmadığı”nı açıkça yazmıyor mu? Fransa’nın 4 Kasım 1896 tarihli “Resmî Gazetesi”nde yer alan ve 28 Ocak 1918 tarihli Dışişleri Bakanlığı belgesinde görüldüğü üzere, Ermeni oranı “en fazla yüzde 13” değil miydi? Bu belgeleri ben de Kongre Kütüphanesi’ne yıllar önce ulaştırdığım İngilizce bir kitabımda yayımladım. Bir karara imza atmadan bunları elden geçirmek zorunlu olmaz mı? Şu 165 kişi Amerikalı Prof. Justin McCarhy’nin “Müslümanlar ve Azınlıklar” adlı kitabını da mı merak edip okumadılar? Bu belgelere, hiç değilse ikinci bir görüş olarak bile gönderme yapmamak, doğrulara ve çözüme değilse kime hizmet eder? E N UÇ ERMENİ SAVLARI “Ermeni Soykırımı Kararı” adı verilen bu otuz maddelik tasarı ABD Başkanı’ndan (1) ülke dış siyasetinin Ermeni olaylarını soykırım diye yansıtarak uygulanmasını ve (2) Beyaz Saray’ın Yıllık İletisi’nde “soykırım” sözcüğünün geçmesini istemektedir. Ne var ki, otuz madde de baştan sona en uç Ermeni görüşlerinin toplamıdır. Geçmişte ve günümüzde birçok Ermeni bu yazılanları doğru bulmayacaktır. Türk görüşleri bir yana, birçok Batı belgesi, bu arada eski Amerikan saptamaları, yeni Britanya yorumları, giderek Ermeni itirafları, bu maddelerde birkaç satırda üstünkörü özetlenen görüş, alıntı ve rakamların her birine karşı çıkıldığını göstermeye yeter. İnsaftan yana olan kişi ve çevrelerin “Abartmadan öte yalanın bu denlisi de olmaz; onaylamıyoruz!” demesi gerekir. Örneğin, “Agos” gazetesinde de bir insaf belirtisi yok. Kongre’nin tavrı 1918 sonrası işgal İstanbul’unda mahkemelere karar dayatan yabancı çevrelerin ağır baskısını usa getiriyor. Bu tavırdan türeye uygunluk yerine siyasal yarar bekleyenler sevinç duyabilirler, ama Türklere söz hakkı bile vermeyen tek görüşe bağımlı yabancı çevreden yardıma bel bağlamanın çözüm yolu olmadığı er geç anlaşılacaktır. Ermenilerin Anadolu’da yaptığı kıyım tasarıya imza koyan 165 milletvekilince hiç dillendirilmiyor. ‘Türklere sırt çevirdik, barışçı dil kullanmadık’ U lusal Kurtuluş Savaşımızı bir “soykırım” olayı gibi göstermek densizliğin doruğuna çıkmaktır. Kendi kısa geçmişinde bir bağımsızlık savaşı olan Amerika için bu kapsam ayrı bir çiğlik ve küstahlıktır. 1920’lerdeki burjuva Ermenistan Cumhuriyeti’nin ilk Başbakanı Hovhannes Katçaznuni (birkaç dilden özetini 1984’te yayımladığım ve şimdi de tümü çevrilip basılmış olan) kitabında şunları yazdı: “Türklere karşı barışçı dil kullanmalıydık. Onların gerçek güçlerine ilişkin bilgimiz yoktu; kendimize güveniyorduk. Temel yanlışımız buradaydı. Çatışmalar başlayınca, Türkler bize oturup konuşmamızı önerdiler. Böyle yapmadık, onlara sırt çevirdik. Ordumuzun karnı tok, üstü pekti…Karadeniz’den Akdeniz’e ve Karabağ Dağları’ndan Arabistan çöllerine koca bir Ermenistan istiyorduk. Kâğıt üstünde sınırlar çiziyor, bunların gerçekten bize verildiğini düşlüyorduk. Bundan kuşku duymak ihanetti… Ama artık yapacak bir şey yok!” Şu 165 kişi bu önemli Ermeni kaynağını da mı eline almadı? “Agos” gazetesi bunun Kaynak Yayınları’ndan çıkan Türkçesinin bütününü dizi olarak yayımlamaya yanaşmaz mı? Böylece, Ermeni, Türk, Kürt kökenli ve tüm okuyucular da bilgilenirler. milyonun ölmesi, hele öldürülmesi olacak şey değil. Savaş bittikten sonra Paris’e Ermeni Heyeti Başkanı olarak gelen Bogos Nubar Fransız Dışişleri Bakanlığı’na ulaştırdığı 11 Aralık 1918 tarihli resmî yazısında 6700.000 Ermeninin yerinin değiştirildiğini, 390.000’inin yerlerine vardıklarını ayrıntılı biçimde yazmıyor mu? Bu Ermeni belgesini de kaç kez yayımladık. Aradaki ortalama 260.000’inin öldürüldüğünü ileri sürmüyor. Genel savaş koşulları, iklim, kıtlık ve bulaşıcı hastalıklarla Ermenilerin 1914’ten sonra katıldıkları birçok savaş, iç savaş ve silahlı çatışmada çok sayıda ölen olduğunu bilmesi gerekir. Britanya’nın 1916’da en az üç cephede çarpıştığı Osmanlı’ya karşı düşmanı her yönden zayıf düşürmek amacıyla savaş yaymacası olarak düzenleyip bastırdığı, gene baştan sona tekyanlı sözde Mavi Kitap’ında (s. 664’te) bile, yerleri değiştirilen Ermenilerden 989.900’ünün yeni yerlerine vardıklarını, 150.000’inin zaten eski konutlarında kaldıklarını, böylece 1.150.000’inin yaşadığını yazıyor. 165 imzacı, doğru ya da yanlış ama bir farklı yorum olarak, bunu da mı görmediler? S Ü R E C E K BİLİMSELLİKTEN UZAK Bu durumda bu 165 kişiyle onların ardındaki bir avuç örgütlü Ermeni vuruşkanının kimden ne istemeye hakkı var ki? Doğu Anadolu’nun uzun geçmişine de bakmış olanlar yok değil. Bilimsellikten payını almamış Ermeni yaymacası, Urartu’yu da eski bir Ermeni devletiymiş gibi gösteriyor. Tarih yazmakla ağlatıcıgüldürü arasında geceyle gündüz gibi fark var. Eşi Ermeni olan en ünlü Urartolog Rus tarihçisi B.B. Piotrovsky, Ermenilerin sanki Urartuların bir uzantısı gibi gösterilemeyeceğini yazıyor. Gene Rus N.Y. Marr onları Ermenilere değil, Gürcülere bağlıyor. Gerçekte, Urartu devleti ortadan kalkmışsa da, kişiler yeni kuşaklarıyla yerlilerin birine değil, tümüne karıştılar, ne yalnız Ermenilere, ne de Gürcülere. Urartuların kan ve uygarlık gibi kalıtı Anadolu’nun özellikle doğusunda ve Kafkaslar’da yaygın olarak vardır. Urartu dili Hurriler’in devamıyken, Ermenice HintAvrupa diller ailesindendir. Daha sonra kurulan ve Haçlı destekli ve bu yüzden dışa bağımlı, sınırlı Ermeni baronlukları ya da devleti, baştaki hanedan olarak Ermeni kökenlidir. Bu yönetici topluluğun eşine zor rastlanır ölçüde baskıcı olduğu gerçeği bir yana, halkın kendi de çeşitli ırk, dil ve dinlerdendi. Bu varlığı 2.500 yıla yayıp üstüne Ermeni damgasını vurmak ağırbaşlılığın kökünü kurutmaktan başka bir şey olamaz. ‘Soykırım’ iddiasını Kurtuluş Savaşı yıllarına da uzatıyorlar Nancy Pelosi ABD yasa tasarısının daha birinci maddesine göre, “Ermeni soykırımı” 191523 yıllarını, yani Ulusal Kurtuluş Savaşımı yıllarını da kapsıyormuş, üstünkörü bir sayıyla sözde iki milyon Ermeninin yeri değiştirilmiş, bunların 1.5 milyonu öldürülmüş, 500.000’i evlerinden olmuş, Doğu Anadolu da zaten onlarınmış. Türk ve yabancı yayınları şimdilik bir yana koyalım, bu savların tümünün yanlış olduğunu gösteren Ermeni kaynakları da var. Öteki maddelere göre de 1918sonrası Türk mahkemeleri Ermeni kıyımını kabul etmiştir, tüm yabancı belgelikleri soykırımı kanıtlamaktadır, (Britanya da dahil olmak üzere) tüm önde gelen devletler ve daha birçokları bu “soykırımın” varlığını kabul etmişlerdir, 191316 yıllarında İstanbul’daki ABD Büyükelçisi Morgenthau, General Harbord ve Hitler bu kıyımın sözünü etmişlerdir, Birleşmiş Milletler’in bu yolda kararı vardır, konu Washington’daki Soykırım Müzesi’ne de girmiştir, ABD Kongresi çeşitli kararlarında ve geçmiş başkanlar yıllık söylevlerinde AYAL ÜRÜNÜ İDDİALAR olaya bu çerçevede göndermeler yapmışlardır ve “Ermeni soykırımı” uluslararası düzeyde tanınmış Tüm Osmanlı Ermenilerinin nüfusu 1.3 durumdadır. En uç Ermeni görüşlerinin milyonun biraz altındaydı. Bu sayıyı biraz tam bir aynası; o kadar. yukarı çeken yabancı kaynaklar da var. 1.5 H
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle