08 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

28 ARALIK 2007 CUMA müzik YORUMLAR OSMAN ÇUTSAY Usta keman sanatçısı Cihat Aşkın’dan sanatçılara çağrı: C Ateşle Oynamanın Dayanılmaz Hafifliği geleceğinin Suudi Arabistan’da değil Avrupa’da belirleneceğini yazarken haksız değildir. Leon de Winter’e göre İslam Avrupalılaştırılıyor. Bassam Tibi, “Avrupalılaştırılsın!” demektedir. Bu yolda klasik Alman sağı da, tüm görünümleriyle, yerini almıştır. İki mesele de ciddi. ??? Almanya’da aslında iki korku var: Almanlar İslamlaştırıldıklarını düşünüyorlar. Bunun için ellerinde maddi bir kanıt yok, ama böyle düşündürülüyorlar. Müslümanların korkusu ise Avrupalılaştırılmak. Bu iki korku tümüyle temelsiz değil tabii. Sonuçta, dinler falan değil, toplumsal arenada sıkışan sınıfsal dengesizlikler nedeniyle Almanların İslamlaşma, Müslüman göçmenlerin de Almanlaşma veya Avrupalılaşma korkuları birbirine çarpıyor. Elbette Almanlar veya Fransızlar İslamlaşmaz, bu açık; ama itilmiş ve mutsuz Müslüman göçmenlerin Avrupalılaşmayı bir modern kölelik biçimi olarak algılamasını kolaylaştıran çevre koşulları da ortada. Ama dedik ya: Bu korkuların hemen arkasında sanıldığının tersine farklı dinler bulunmuyor. Onlar var da, o kadar önemli değiller. Bu korkuların hemen arkasında geniş bir coğrafyadan kaynaklanan ve ona yayılmış sınıfsal bir cepheleşme var. Peki, tehlike oradan mı kaynaklanıyor? O tehlikeyi görmek ve göstermek istemeyenler, azınlık ve çoğunluk toplumlarında su başlarını tutmuş durumdalar. Asıl tehlike onlar. Asıl tehlike orada. Dinler, diller, uluslar, kısacası insanlar tarih boyunca iç içe yaşayabilmiş; biliyoruz. “Etnik delirme” adını verebileceğimiz ve insanlığın en büyük suçu olan bir ideoloji, hadi faşizmler diyelim, sahneye çıkıncaya kadar insan toplumları şu ya da bu biçimde birlikte yaşadılar. Yugoslavya ve Irak bu açıdan son derece öğreticidir: Egemen ülkeleri birçok nedenle paramparça edip etnik sınırlar üzerinden insanları birbirine karşı cephelere yerleştirebildiler. Etnik delirme, yeni ve çok kanlı sınırlar doğuruyor. İnsanlık tarih öncesine dönüyor. Sorun sıradan insanlarda değil. Sorun, bu delilikten kâr ve faiz elde eden sermaye çevrelerinde. Dolayısıyla, temel sorunu dinler veya milliyetler çerçevesinde gördüğümüz ve çözüm aradığımız sürece, bu ateş çemberinden çıkamayız. Su başlarını tutan kirli devler ve çıkarları, asıl sistematik tehlikedir. Bu tehlikenin ise ne Müslümanlar, ne Hıristiyanlar, ne klasik sağcılar ne de sosyal demokratlar vs farkında... Modern toplumlar “etnik delirme” sürecinde resmen bir korku santralına dönüştürüldü ve işte Berlin’deki siyaset sınıfı, gerçekle bağlantısız kamuoyu araştırmaları üzerinden tek bir şeyi göstermek istiyor: Ateşle oynama zevki. Bir yönetim biçim olarak, çok, ama çok tehlikeli. 7 Gelin birleşelim, direnelim Hatice TUNCER Uluslararası çapta kariyeri olan keman sanatçımız Cihat Aşkın, iktidarların gelip geçici olduğunu söylüyor. Aşkın “Sanatçı, toplumun önünde giden bir ışık, bir fenerdir. Yüzyıllardır derisi yüzülenler, asılanlar bu topraklarda kalıp mücadele etmişler. Onun için biz sanatçılar Cumhuriyet ÖLMEDEN da kör taassuba karşı, bu değerlerine BIRLEŞELİM zihniyette olanlara karşı, sıkıca sarılmamız bölmeden birleşme felseve burada direnerek “Kalıp direnmek” fesi altında direnmeliyiz” Cihat Aşkın’ın sadiyor. mücadele etmemiz Cihat Aşkın’la kurugerekiyor. Eğer biz terk natçıiktidar ilişkisi içerisinde en çok cusu ve eşbaşkanı olduedersek, çözümü altını çizdiği yaklağu İstanbul Teknik Ünihalkımızın içinde değil şım. Aşkın, bütün versitesi Müzik İleri sanatçılara “BunAraştırmaları Merkedışarıda ararsak, bu ların daha korzi’ndeki (MİAM) söyleülkeye faydamız kuncu yaşanmaşimiz, İstanbul’un 19. dokunamaz. Sanatçılar sın.. gelin birleşeyüzyılın ikinci yarısında olarak bizim lim, direnelim” moda olan oyun havalabirleşmemiz, çağrısında bulunurını yorumladığı “İstanyor: “Bugün çok bulin” albümüyle başladı direnmemiz ve bu koyu bir dini taassup ama söz hemen piyanist şekilde halkımıza hâkim olmaya başlaFazıl Say’ın hükümetin yol göstermemiz mış. Din bireysel bir kültür politikalarını eleştirgerekiyor.” durumdur. Devleti meydiği çıkışına geldi: dana getiren bazı unsur“Son günlerde tartışma kolar hiçbir zaman dinin belli nusu... ‘Bizler azınlıkta kaldık, bir mezhebine yakın olmamaonlar çoğunlukta’ deyip terk etmek lı. Din, etnik, düşünüş, yaşayış bameselesi değil bu. Ben tam tersini dükımından hepimiz farklı insanlarız. İşşünüyorum. Yüzyıllardır, Osmanlı topte bu farklarımızı aynı değerler altında lumunda, Türkiye’de sanatçılar büyük birleştirmeliyiz.” haksızlıklara uğramışlar. Nesimi’nin derisi yüzüldü. Nâzım Hikmet hapislerRAP KÜLTÜR de çürüdü, Sabahattin Ali öldürüldü. EMPERYALİZMİ Değişik dillerde kültürlerini ifade ediyor diye sanatçıların konser vermeleri Cihat Aşkın, “Hepimiz çok acı çeengellendi. Darbelerde sanatçılar bükiyoruz. Üretimimiz engelleniyor, yük acı çektiler. Ruhi Su türkü söyledisanatımız engelleniyor” derken saği için operadan dışlandı. Devletin her natçının üretebilmesi için düşüncezaman halkla bir kopukluğu var. Belli nin özgür ortamda büyüyüp gelişbir sınıf ayrımı giriyor işin içine.. Tabii mesi gerektiğini anlatıp günümüki her türlü acıyı çekenler, maalesef ışığı alnında ilk hisseden sanatçılar. Sanatçılar acı çektikleri için zaten üretebiliyorlar. Birtakım şeyleri topluma söylediğiniz zaman çok büyük tepki görme olasılığınız da var ki genelde öyle olmuş. Eski, hiçbir zaman yerini kavgasız yeniye terk etmiyor. Onun için ben direniyorum, mücadele ediyorum.” Fotoğraflar: MEHMET ÇAĞLARER B zün siyasal tablosunu tarihsel süreç içinde değerlendiriyor: “Sadece tek görüş altında yönlenen bir gençlik var şu anda. Her tarafta küçük kız öğrenciler türban taassubu altına girmiş ve aslında Türk kültürünün içinde bulunmayan bir öğe. Tamamen bir Arap kültür emperyalizmiyle karşı karşıya durumdayız. Yabancı egemenliğinin hegemonyası altına Türkiye zaten 16. yüzyıldan beri giriyor.” Halifelikle Osmanlı’nın Arap ve Fars kültürü etkisi altında yürüdüğünü anlatan Aşkın daha sonra Fransız ve AngloSakson kültür egemenliğinin hâkim olduğunu özetleyerek devam etti: “Özellikle 1980’den sonra Özal’ın da yardımıyla Amerikan kültür dairesi altına girdi. Bütün bu yabancı kültür dairesi içinde yaşanan gerilimler halkımız üzerinde çok büyük bölünmelere yol açtırdı. Bu gerilimlerden, bölünmelerden uzak, kendi kültürümüzü yüceltmek, bilimsel ve pozitif anlamda sahip çıkarak onu teknolojinin en üst derecesine göre işlemekten geçiyor. Türkiye 1950’den beri sözde muhafazakâr hükümetlerle yönetildi. Keşke muhafazakâr olsalardı. O zaman hakikaten toplum yapısıyla alakalı değerleri, mimari, sanatsal değerleri muhafaza ederlerdi de İstanbul’da şu çirkin gökdelenleri görmezdik.” A Uygarlığın beşiği anatçılar burada kalacak” “S diyor Aşkın ve Anadolu sevdasıyla sözlerini sürdürüyor: “Biz buradayız ve bu ülke bizim. Çünkü biz bu ülkeye yön gösteriyoruz, bu ülkeye, bu kültüre sahip çıkıyoruz. Anadolu, eski dünya kültürünün temeli, çekirdeğidir. Yunan uygarlığı, Doğu uygarlığı Anadolu toprakları üzerinde doğdu. Dolayısıyla ben bunlara sahibim, zenginim, hiçbir yere de gitmeden bu topraklar üzerinde kültürümü savunuyorum ve direniyorum. Bence sanatçılarımızın verilecek mesajı bu olmalı. Fazıl Say da çok yakın dostum, çok değer verdiğim bir insan. Onun incinmesini, kırılmasını hiçbir şekilde istemem. Onu incitmeye kalkacak insanlar karşılarında beni bulurlar. Onun ne demek istediğini ben çok iyi anlıyorum. Benim düşüncem burada biraz daha farklı.. kalmak ve direnmek.” Kültür başkenti İstanbul... ihat Aşkın, Kalan Müzik tarafından yayımlanan “İstanbulin” albümünü Hakan Şensoy şefliğindeki Aşkın Ensemble eşliğinde kaydetti. Sanatçı, Aşkın Ensemble ile değişik, deneysel tarzda müzikler ortaya koymak istiyor. Aşkın, usta müzisyenlerden kurduğu toplulukla birlikte 18 Ocak’ta İstanbul’da Cemal Reşit Rey Salonu’nda İstanbulin’deki eserleri yorumlayacak. C TÜRKIYE’NIN AYNASI 19. yüzyılda Osmanlı’da yeni bir giyim tarzı olan yakaları çeneye kadar düğmeyle iliklenen İstanbulin denilen cekete gönderme yapılan İstanbulin albümünde Aşkın, Tanburi Cemil Bey, Nuri Halil Poyraz, Kemani Sebuh Ağa, Santuri Edhem Efendi, Sadi Işılay gibi ustaların yapıtlarını, kemanıyla yorumluyor: “Gitgide yozlaşan enstrüman tekniği ve sanatçıların yaşamları, oyun havalarını eskisi gibi asillikte icra etmeye yeterli olmuyor. 2010 İstanbul Kültür Başkenti Projesi kapsamında değerlendirdim ve İstanbul’a ait bazı kültürleri tekrar ortaya çıkarmayı düşündüm. İstanbul çok kültürlü bir dünya kenti, Türkiye’nin bir aynası. Türk, Balkan, Yahudi, Ermeni, Rum ezgilerini bir araya topladım.” Aşkın, Türk müziği, halk müziği, Batı müziği gibi ayrımlar yapmadan kültürü bir bütün olarak ele alıyor. Bu nedenle klasik Batı müziğinin usta bir keman sanatçısı olmasına karşın yıllardır Türk müziği ve halk ezgilerini kemanıyla yorumlayarak farklı bir renk katıyor: “Ben klasik Batı müziğini çalan, Avrupa’da da icra eden bir sanatçı olarak kendi kültürüme eğilerek, kendi kültürümün özelliklerini değişik çalışmalarımda vermeyi amaçladım. Bunu halkla yakınlaşmanın da bir göstergesi olarak düşünüyorum. Halka kendi kültürü ile seslenmezsem, onun kültürünü bir kaynak olarak işlemezsem bu beni halkımdan yabancılaştırır. Ben halkımla iç içe olmak, onunla beraber yürümek istiyorum.” İstanbulin’de Sadi Işılay’ın derlediği “Sultani Yegâh Sirto”Balkan etkisini taşıyan bilinen bir ezgi. Düğünlerin, eğlence gecelerinin en hareketli zamanlarında çalınan Kasap Havası, İstanbulin albümünün en ilgi çekici çalışmalarından. Kasap Havası’nın da halkın yaşadığı kültürün bir parçası olduğunu söylüyor: “Türkiye’nin çok geniş bir kültür hazinesi var, ama bu kültür hazinesinde İstanbulluluğu öğütmemek gerekiyor. Ben de İstanbullu değilim belki ama, bu kültür dairesine mensup olmak çok ayrı bir şey. Halkın onca yıldır severek dinlediği müzikleri, farklı bir açıdan yaklaşıp 21. yüzyıl keman edebiyatına kazandırdığımı, modern bir yorumunu dünyaya hediye ettiğimi düşünüyorum.” İstanbulin’de Santuri Edhem Efendi’nin çok sevilen “Şehnaz Longa”sının yanı sıra, anonim olarak bilinmesine karşın Müzikolog Onur Akdoğu’nun, Ali Ufki’nin kayıtlarına dayanarak Kemani Kevser Hanım’ın olduğunu savunduğu Nihaved Longa da yer alıyor: “Yazılı kültür geleneğimiz maalesef yok. Her şeyi suya yazıyoruz, günlük düşünüyoruz ve unutuyoruz. Ali Ufki olmasaydı 500 yıl önceki Türk müziğinin notaları günümüze gelmeyecekti. Yazılı kültür geleneğine sahip çıkmak durumundayız. İşte kültür sahibi bir toplumla ümmetçi toplum arasındaki fark bu. Ümmetçi toplum ‘bugün doğar, yarın Tanrı’ya kavuşurum’ diye hiçbir kalıcı iz bırakmaz. Ama kalıcı toplum kültür ürünleri, dikili ağaç bırakır geride. Onun için ulusal bilinci her bilincin üzerine çıkarmalıyız.” Hasan Hüseyin Demirel’in Leylak Zamanları zgün müziğin yaratıcılarından besteci, şair Hasan Hüseyin Demirel, Ozan Yayıncılık tarafından yayımlanan “Leylak Zamanları” kitabında “günümüzün dervişi”nin hikâyelerini anlatıyor. Öyküleri, yer yer şiirleriyle birlikte anlatan Hasan Hüseyin Demirel, “Anadolu Türkmen geleneğinde, saçlarını ve kaşlarını kazıtıp, birhırka, bir torba, yani ‘baş açık, yalın ayak’ diyar diyar dolaşarak halkını aydınlatmayı ereği yapmış bir geleceğin insanıdır derviş” sözleriyle kitabında yola çıkış noktasını anlatıyor. “İnsanın mürşidi bilim, ışığı aşk olunca da bu zamanda adı derviş oluyor” diyen Hasan Hüseyin Demirel, kitabında okuyucunun “Işığını arayan bir ozanın kendi kendine anlattığı söylenceler ve kaderini arayan bir âşığın yol hikâyeleri” bulacağını ifade ediyor. “Özgün müzik” adı verilen tarzın popülerleşmesinde yapımcı ve organizatör olarak büyük rol oyna Ö yan Hasan Hüseyin Demirel’in eserleri Ahmet Kaya, Edip Akbayram, Haluk Levent ve daha birçok ünlü sanatçı tarafından okundu. Hasan Hüseyin Demirel geçen yıl da “Halepçe” albümünü yeniden yayımlamıştı. Hasan Hüseyin Demirel’in kaleme aldığı şu satırlar duygu dünyasını ortaya koyuyor. “Bütün yorgun ayaklar için ‘yollar düzdür’ der bir düşünür. Aşk içinse yollar da yoktur ayaklar da. Sadece o adressiz meçhul rüzgârın konuğusunuzdur. Düş kurup düşlersiniz. Düştüğünüzde yağmur yağıyorsa hâlâ şanslısınızdır. Ama rüzgar esmiyordur artık. Ağlamalarınıza cevap veren yağmur ‘bak halayüreğin çarpıyor’ der. Dağılmış olan parçalarınızı duyarsınız o zifir yoksul karanlıkta. Aklınızın ve vücudunuzun dağılışını. Düştüğünüzü izlersiniz Işık hızından öte bir hızla. Yere çarpma ve parçalanma anında hissettiğiniz her şey hayatınızdır. arkında olmadan çok tartışmalı şeyleri, üstelik aşırı yüksek sesle, ortaya atıyorlar. Sonuçlarını denetleyemeyecekleri şeyler bunlar. Art arda geliyor. Almanya’da yaşayan ve ezici çoğunluğunu Türkiye kökenlilerin oluşturduğu Müslümanların yaklaşık yüzde 40’ının “köktendinci”, daha bir Türkçesiyle “şeriatçı” temel eğilimlere sahip olduğunu “ortaya çıkartan” kamuoyu araştırmasıyla, her zaman etkili haftalık “der Spiegel” dergisinin yılın son sayısını oluşturan “Kuran” kapaklı nüshası aynı günlerde piyasadaki yerini aldı. Genç Müslümanların kendilerini “kurban” saydığı gözleniyor. “Muslime in Deutschland” başlıklı ve Müslümanların Almanya’daki durumunu konu alan araştırma, kahve sohbetlerindeki bulguları yinelemiş görünüyor. Her 4 Müslüman’dan biri “kafirlere” şiddet kullanmaya da hazırmış. Elbette Alman sağının, “mal bulmuş mağribi” gibi bu bulgulara sarılacağı açıktır. Böylece kendilerini ve kuşkularını, dolayısıyla da alınan sert güvenlik önlemlerini meşrulaştırabilecekler. En azından öyle görüyorlar. Peki. ??? İki mesele var. Birincisi, “saf Alman” olmayan, ama tümüyle bu toplumda sosyalize olmuş genç kuşaklarla ilgilidir: Bu insanlar resmen itilip kakıldıklarına inanıyorlar. Almancaya olan hakimiyetleri de uyumlarını kolaylaştırmıyor, tersine, güçleştiriyor. Çoğunluk toplumunun kendilerini dışladığına bizzat ve kolayca tanık oluyorlar. Çünkü dile girmiş tüm gizli sinyalleri alabilecek gelişkinlikteler. Hatta Almanların vücut dilindeki ifadeleri bile yaralayıcı bulacak kadar bu toplumu çözebildikleri gözleniyor. Birçok alanda “fasulyeden oynadıklarını”, yani oyuna gerçekten dahil edilmediklerini, kenara itelendiklerini hemen fark ediyorlar. İlişkiyi bir “biat” sorunu çerçevesinde algılıyorlar ki, bu algılarında çok da haksız değiller. Batı değerlerine kayıtsız şartsız boyun eğmeleri isteniyor ve bunu yapmaya da hazırlar aslında. Ama Almancası kıt anne ve babalarından çok daha zor bir durumdalar. Bu, bugünün sorunu. Dün yoktu. Geçmişinde göç olan insanlar, Almanya’da önlerine artık çok fazla engel çıkarıldığı inancında. Nitekim hükümetin sipariş ettiği bu son araştırma da bu sonuca hizmet ediyor. Başta Federal İçişleri Bakanı Wolfgang Schäuble olmak üzere Alman siyaset sınıfının özlem ve açıklamaları bu yöndedir. Fakat, doğrusu sözü geçen tuhaf araştırmanın, en azından Türkiye bağlantılı toplum için, temsili sonuçlar çıkarmış olduğu çok kuşkuludur. İkincisi, İslam’ın kaderinin Avrupa’da belirleneceği saptamasıdır. Hollandalı tanınmış yazar Leon de Winter, “Kuran” kapaklı “Spiegel”deki makalesinde Prof. Dr. Bassam Tibi’nin de yıllardır yürüdüğü bir yolda, görece gecikmiş öneriler sunuyor. Fakat İslam’ın F cutsay?gmx.net İSTANBUL 24. SIRADA KALDI Ekonomi ve kültür başkenti: Londra LONDRA (AA) İngiltere’de yayımlanan The Independent gazetesinin yaptığı ve Londra’nın dünyanın ekonomi ve kültür başkenti seçildiği araştırmada, İstanbul 24. sırada yer aldı. Aylarca süren ve ünlü dünya kentlerinin nüfus, ekonomi piyasaları, turizm trendleri, ulaşım imkânları, spor ve kültür faaliyetleri gibi pek çok alanda karşılaştırıldığı araştırmanın sonucunda Londra’nın, diğer ünlü kentleri açık farkla geride bıraktığı bildirildi. Araştırmaya göre en kalabalık nüfuslu kent 34 milyonla Tokyo olurken bir haftada en fazla uçağın kalktığı kent 11 bin 912 ile New York oldu. En çok senfoni orkestrasının bulunduğu kent 7 senfoni orkestrasıyla Moskova, en fazla dünya kültür mirasını barındıran kent 4 eserle Londra, dünyanın en uzun metro hattını barındıran kent yaklaşık 400 km ile yine Londra oldu. Londra’nın ekonomik ve kültürel açıdan “Dünya Başkenti” seçildiği araştırmada Londra’yı ilk 10’da New York, Paris, Tokyo, Chicago, Madrid, Washington, Los Angeles, Roma ve Mexico izledi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle