09 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

12 Laik Cumhuriyet’in savunucusu Aleviler AKP’nin sözde ‘Alevi açılımı’ konusundaki kaygılarını anlattılar C dizi 28 ARALIK 2007 CUMA Tehlike AB’nin azınlık tanımında KP’nin ortaya attığı “sözde Alevi açılımı”, Aleviliğin inkârı, Alevi toplumunun kırmızı çizgilerinin ortadan kaldırılması amacına yönelik olduğu görüşünde birleşen Alevi örgütleri ve önderleri “Aleviliğin ne olduğu ve ne olması gerektiği” konusundaki karar merciinin yine Aleviler olduğunun altını çizdiler. “Alevi dedesinden memur olmaz” diyen Aleviler, AKP’nin açılımını ise “Gayretlerini Aleviliği Alevilik olmaktan çıkarmaya hasretmiş durumdalar” sözleriyle özetlediler. “Ilımlı İslam projesi”nin aktörü AKP iktidarının, bu proje içindeki rolünü Alevileri asimile etmeden başarabilmesinin mümkün olmadığının altını çizen Aleviler, dinci AKP’nin gelecekteki tüm girişimlerinin Alevileri asimile etme çabası etrafında gerçekleşeceğinin altını çiziyorlar. Atatürkçülüğü özümsemiş, laik demokratik Cumhuriyete gönülden bağlı Alevi örgüt ve önderlerinin üzerinde durdukları bir diğer nokta da, AB İlerleme Raporu’nda “azınlık” olarak gösterilmeleri ve bu tanımın yakın gelecekte gerçekleşebilecek tehlikelerin habercisi olduğu. Laik Cumhuriyet ve demokrasi konusunda kararlı tutumunu sürdüren, Cumhuriyetin dinselleştirilmesine karşı çıkan Aleviler, AKP’nin Alevilere dönük açılımına karşı kaygılarını Cumhuriyet’e anlattı. A HÜSEYİN ÖZKAHRAMAN: Dede iktidara bağımlı olmamalı C HP Bahçelievler İlçe Başkanı Hüseyin Özkahraman “Aleviliğe bakışı belediye başkanı olur olmaz Karacaahmet Cemevi’ni yıkışından açıkça belli olan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın tavrının altında birtakım güç odaklarının yatmakta olduğuna inanıyorum” dedi. Özkahraman şöyle devam etti: “AB ilerleme raporunda, Alevilik azınlık olarak yer almıştır. Bu tanımlamanın çok tehlikeli bir sürecin başlangıcı olduğu konusunda uyarıda bulunmak istiyorum. Aleviler azınlık değil, bu ülkeye bağlı, Atatürkçü yurttaşlardır. Geçmişten bugüne bu ülkede azınlık olarak yer alanların daha sonra hangi amaçlar için kullanıldığını unutmamak gerekiyor. İnanç unsuru kullanılarak toplumun diğer parçalarından “ayrı” gösterilmeye karşı durulması gerektiğine inanıyorum. ORTADAN KALDIRILIYOR ALEVİLERİN KIRMIZI ÇİZGİLERİ HACIBEKTAŞ BELEDİYE BAŞKANI ALİ RIZA SELMANPAKOĞLU SÜNNİLEŞTİRME OYUNU Ayrıca Aleviler toplumsal muhalefetin vazgeçilmez bir unsuru. Bu nedenle Alevi dedelerinin devletten maaş almalarını doğru bulmuyorum. Alevi toplumunu yönlendiren dedeler, siyasi iktidara bağlı olmamalı. Burda bir art niyet arıyorum. Dedelik bir saygınlık kurumudur, eğer iktidarla çıkar birliği içinde olurlarsa saygınlıklarını yitiriler. Ayrıca bir de dedeleri eğitme programı var. Akıl erdirmek mümkün değil. Alevileri, Sünniler mi eğitecek? Bu anlayış, Osmanlı’dan bugüne Alevileri asimile etme oyunun yeni bir parçası, yani geçmişten bugüne ne yazık ki siyasi anlayışta değişen bir şey yok. Bu proje ile Aleviler Sünnileştirmek isteniyor.” EMEL SUNGUR (Pir Sultan Abdal 2 Temmuz Kültür ve Eğitim Vakfı Genel Başkan Yardımcısı): AKP iktidarının Alevilerin sorunlarını çözmek için ciddi bir çabası olduğunu düşünmek mümkün değil, ancak Alevileri asimile etme amcıyla ciddi bir proje yürütüldüğünü düşünmemiz için birçok neden var. Mevcut iktidarın aktörleri, Alevilik hakkındaki düşüncesini, öncelikle hafızalardan silinmeyen Karacaahmet Cemevi yıkımı, daha sonra Alevilerin inançlarına dönük “cemevi cümbüş evi” gibi çirkin ifadelerde gördük. Bugün yapılan tartışmanın gerçek içeriği “laiklik, demokrasi ve Cumhuriyet” tartışmasıdır. Hiç kimsenin bugün yapıldığı gibi Aleviliği, Aleviliğin inanç merkezini tartışmaya hakkı yoktur. Bu tartışmayı yapabilecek olan ancak ve ancak Alevilerin kendisidir. ALİ YILDIRIM (Alevilik Araştırmaları Merkezi Başkanı): AKP’nin son günlerde “devşirme Aleviler” eliyle piyasaya sürdüğü “sözde açılımı” yine Aleviliğin inkârı, Alevi toplumunun kırmızı çizgilerinin ortadan kaldırılması amacına yönelik görülüyor. Aleviler hangi ad altında olursa olsun temel değerleri olan, Cumhuriyet, laiklik ve demokrasi üçlüsünden oluşan kırmızı çizgilerinin ortadan kaldırılmasına olur vermeyeceklerdir. Aleviler varlıklarını ancak bu ilkelerin hayat bulmasıyla sürdürebileceklerine inanıyorlar. Bu değerler doğrultusunda siyasi tercihlerde bulunuyor ve bu değerlenin aşındırılmasına şiddetle karşı çıkıyorlar. AKP hükümeti ile tüm bunlardan dolayı Alevilerin ciddi bir zihniyet farklılığı var. AKP, Alevilerin yaşamsal bulduğu ilkelerle sorunlu bir siyaset yürütüyor. Bu siyaseti nedeniyledir ki Alevileri, Aleviliği görmezlikten geliyor, yok sayıyor, onları çeşitli yöntemlerle asimile etme gayreti içinde bulunuyor. ‘Dededen memur olmaz’ KP’nin açılımını AB baskısıyla açıklamak gerekiyor. Son AB ilerleme raporunda Alevilik üzerinde adım atılmadığı vurgulandı. Ancak, AB durup dururken her ilerleme raporunda Alevilerle ilgili bir konu ortaya koymaya başladı. Bu ayrıntı üzerinde önemle durulmalı. Alevilerin ilerleme raporuna girmesini kuşkulu buluyorum. AB, 17 Aralık 2004 tarihindeki ilerleme raporu’nda Aleviler ilk kez “azınlık” olarak gösterildi. O dönemde Ankara’da ADD Genel Merkezi’nde ilerleme raporunda Türkiye’nin asli unsuruna azınlık denilmesini, düzenlediğimiz basın toplantısı ve yayınlamdığımız bildiriyle protesto ettik. Buradan yola çıkınca, Tanzimat Dönemi’ni hatırlıyorum. “Tarih tekerrürden ibarettir” sözünü unutmamak gerekir. Tanzimat Dönemi’nde de önce Osmanlı’yı borçlandırarak sonra içişlerine müdahalelerde bulundular ve daha sonra da azınlıkların haklarını koruyoruz diyerek Osmanlı’ya sürekli bir baskı politikası uyguladılar. AB’nin bugün buna benzer bir tavır içinde olduğundan hiç şüphem yok. A AKP’NİN HAK GASPI Şöyle ki, yeryüzündeki hiçbir inanç/öğreti/kültür kendi mensubu olmayanlar tarafından tanımlanmıyor, adlandırılmıyor, biçimlendirilmiyor. O öğretiye kendi dışında, tümüyle yabancı olanlar roller biçip onun hakkında karar vermiyor. Daha doğrusu bir inanca/öğretiye/kültüre mensup olmayan kişilerin o öğreti adına ne böyle bir hakkı, ne de böyle bir yetkisi olduğu kabul ediliyor, düşünülüyor. Tersinden söylemek gerekirse çağdaş dünyada her öğreti ve inanç mensuplarının inanç ve öğretilerinin muhtevasına ve onun gereklerinin neler olduğuna kendilerinin karar vermesi gerektiğinin altı çiziliyor. Bu açıdan Alevi öğreti ve inancına baktığımızda AKP hükümeti eliyle tam bir hak ve yetki gaspının yaşandığını görüyor, tanık oluyoruz. Devşirme Aleviler aracılığıyla “Aleviliğin ne olduğu ve ne olması gerektiği” konusunda kendilerini karar mercii olarak görüyor, böyle bir gaflette bulunmaktan geri durmuyorlar. Bütün gayretlerini “Aleviliği Alevilik olmaktan çıkarmaya” hasretmiş durumdalar. dönemdeki temsilcileri de artık Türkiye’nin ‘Kemalizmden uzaklaşması gerektiğini’ sık sık anlatıyorlar. Ardından da ülkedeki ikinci cumhuriyetçiler de benzer görüşleri paylaştıklarını ifade ediyor. AB bu yolla biz Alevileri azınlık olarak görüyoruz, gereğini yapın, mesajı iletiyor. İktidar da bu talimata uygun eylemler çabasına giriyor. LEVİ DERNEKLERİ KENDİNİ SORGULAMALI Türkiye’de Alevilerin örgütlendiği çeşitli dernek ve vakıfların da Alevilerin azınlık olarak görülmesinde ve bugün gelinen süreçte maalesef payları var. Türkiye’de diğer bir sorun da Aleviliğin İslam dışı olarak yorumlanması. Yani LEVİLERİN ATATÜRKÇÜLÜĞÜ BİTİRİLMEK İSTENİYOR İkinci bir yönü ise AB, Alevilerin Atatürkçülükle özdeşleştiğini, laik devletin kararlı savunucuları olduğunu iyi biliyor. Yürütülen politikalarla Alevilerin bu özelliği de ortadan kaldırılmak isteniyor. AB’nin son A A Alevileri, Müslüman olmayan bir yapı içinde gösterme çabasısı AB ilerleme raporuna azınlık olarak sokulmasının önünü açmıştır. Aleviliği, İslam dışıdır ilanından 23 ay sonra AB raporuna azınlık diye yazdılar. Dedelerin memur statüsüne getirilmesi ve devlete bağlı hale getirilmesi asla düşünülmemeli. Alevi dedelerinin eğitimden geçeceği de kabul edilemeyecek bir diğer iifade. Dedelerin seçimi hangi kriterlere göre yapılacak, nasıl bir eğitimden geçirilecek. Dedelik, memuriyetle birleştiği zaman, devlete bağlı olanlarla olmayan dedeler ayrımı olacak. Bıraksınlar, Alevi dedeleri kendilerini geçmişte nasıl yetiştiriyorlarsa bugün de yetiştirsinler. Göstermelik olduğu anlaşılan, boşlukta kalan söylemler üretiyor iktidar. Alevilere yönelik gerçekten “açılım” sergilenmek isteniyorsa, öncelikle zorunlu din dersleri kaldırılmalı. Zorunlu din dersinin kaldırmaya yanaşmayan hiçbir siyasi partinin Alevilerin sorunlarını gerçekten çözmek istediğine inanmıyorum. Sorunlar çözümden uzaklaştıkça, AleviSünni sorunları büyüyor. Alevilerin temel istekleri ise kabul edilebilir düzeyde. Zorunlu din densleri kaldırılmalı, cemevleri yasal olmalı, Diyanet İşleri Başkanlığı, Sünni anlayışın fetva müessesesi olarak çalışıyor. Diyanet, Atatürkçü laik çizgide yeniden yapılandırılmalı. Alevi köylerine cami yaptırma politikalarına artık son verilmeli. Hacıbektaş Müzesi de belediyeye teslim edilmeli. DÜĞMEYE Mİ BASILDI? Aleviler, bugün ‘AKP açılımı’ diye sunulan, Aleviliğin Sünni inanç içinde asimile etme amacı güttüğüne inandığı politikaların kamuoyuyla paylaşılmasının ardından Aleviler arasında birbirini yıpratmak için verilen birtakım demeçler yayımlandı. Bu, Alevileri ilk defa kendi içinde bir tartışmaya sevk etti. Alevi dernek ve vakıfları bu tartışmalardan olumlu sonuçlarla çıkmalı diye düşünmek istiyoruz. Ancak birtakım tartışma programılarına çıkan Alevi dernek ve vakıf yöneticileri, Alevilik hakkındaki yaptıkları yorumlar bizi şaşırtıyor ve ciddi ayrılıkların sinyalini veriyor. Aleviliğin bu denli farklı algılanabilir bir inanç olduğunu düşünmemek gerekir. Ama bugün dernek ve vakıflar aracılığıyla, çok farklı düşünceler ifade edilebiliyor. Aleviler için de düğmeye mi basıldı diye düşünmemek elde değil. Prof. İzzettin Doğan’ın “Diyanet’i farklı görüyorum” açıklamasını yadırgatıcı buluyorum. Alevi dernek ve vakıfları bu tartışmaları televziyon ekranlarında değil, kendi içlerinde yaparak Aleviler için kazanca dönüştürmeli. ‘Ilımlı İslam projesi için Aleviler asimile ediliyor’ Yavuz Top YAVUZ TOP (Alevi Sanatçı): Ilımlı İslam projesi halen gündümdeyken, AKP’nin, bu proje içindeki rolünü Alevileri asimile etmeden başarabilmesi mümkün değil. AKP bu toplumsal direnci kırmadan başarı sağlayamayacağını iyi biliyor. Devletin, Alevi toplumunun inançlarını yerine getirmesi konusunda yardımcı olmasını doğru buluyorum, ancak iktidarların yörüngesine girme riski var. Aleviler, Mustafa Kemal’e ve laikliğe çok bağlı. Alevi toplumu devamlı bir muhalefet görevi üstlenmiş bir toplum. Alevi dedesini memur yapmak, dedenin elinden muhalefet yapma olanağını almak demektir. Alevilerin, derneklerde örgütlenmesini doğru bulmuyorum. İnançlar örgütlendiğinde ister istemez siyasallaşıyor, siyasallaştığında gericileşiyor ve sistemin bir parçası haline gelebiliyor. Alevilik de aynı süreci yaşıyor. Dernekleşme, Aleviliği bu sürece taşıdı; her dernek ayrı bir Alevilikten bahseder hale geldi. 30 yıl önce ‘Ben Aleviyim’ diyen birinin demokratlığından şüphe edilmezken, artık şüphe eder hale geldik. Bir anlamda bu derneklerin kurulması da, Türkiye’de uygulanan islami bir projenin uzantısı olabilir. Bunu da göz ardı etmemek lazım. Türkiye’yi İslami bir şemsiye altına tümüyle sokabilmek için Alevileri asimile etmek isteniyor olabilir. Geldiğimiz noktaya baktığımızda, keşke Aleviler kendi evlerinde sazıyla sözüyle kültürüyle kalmış olsaydı, dernekleşmeseydi diye düşünüyorum. Alevilerin toplum olarak örgütlenmesi gerekiyor ise avukatlar barolarında, mühendis ve doktorlar odalarında, yani herkes kendi meslek örgütünde örgütlenmeliydi. Dernekleşme yakın zamanda siyasete de müdahil oluyor. En sosyal demokrat partiler bile Alevi derneklerinin başkanlarını aday gösteriyor ya da birtakım dernek başkanları kendilerinin aday gösterilmesini istiyor. Laikliği savunan bir parti, siyasette böyle yer aldığında benim siyasette örgütlenen Nakşibendilere söz söyleme hakkım olmadığını düşünüyorum. Bir farkımız kalmıyor, Nakşibendi de örgütleniyor, Alevi de. HÜSEYİN GÜLER (ALEVİ DEDESİ): AKP kendi iktidarını sorunsuz bir şekilde sürdürmek, Türkiye’deki şeriat devleti yaratma hedefine daha rahat ulaşmak için, toplumsal muhalefet sergileyen Alevileri önemli engel olarak görüyor. Bu nedenle Alevi dedeleri üzerinde çeşitli yollarla egemen olmak, onları Sünni bakış açısına yaklaştırmak için birtakım projeleri “açılım” olarak sunma gereği duyuyor. Çünkü, Biz Atatürk ilke ve devrimlerine yürekten bağlı bir topluluğuz. Aleviler, haklarının, özgürlüklerine kavuşmanın birinci önceliğinin laik demokratik cumhuriyetin varlığına bağlı olduğunun son derece bilincindedir. Diyanet İşleri Başkanlığı’nın çalışma prensipleri de elbette tartışmaya açılmalı. Sünni bakış açısının yansıtıldığı Diyanet ya özerk olmalı ya da kaldırılmalı. Ama asla siyasi iktidara bağlı olmamalı. Diyanet İşleri Başkanlığı’nda gerçekleştirilecek samimi bir reform süreci ile Diyanet, Atatürk’ün kurduğu amaçla hizmet verebilmeli. Bu şartlar sağlandığında Alevi dedeleri diyanete bağlanmakta bir sakınca görmez. Ancak, günümüz Diyanet’inde Alevi dedelerinin maaşlı çalışması, memur olarak emir altına girmesi sosyal konumlarını sarsar. Bir Alevi dedesi olarak bunu kabullenmem mümkün değil. DEVLET ALEVİLİĞİ Bugüne dek tüm baskılara karşın özgür ve özgün yapısını koruyan Alevilik, eğer Alevi dedeleri Diyanet İşleri Başkanlığı’ndan maaş alarak siyasi iktidara bağlı olurlarsa Aleviliğin yerini “devlet Aleviliği” alır. İktidarın etkisine açılan Aleviliğin siyasi iktidarların güdümünde bütün değerlerini yitirme tehlikesiyle karşı karşıya kalacağı endişesini taşıyıorum. Biz Alevilerin taleplerinin değiştiğini düşünmüyoruz. Örgütlü olduğumuz günden bugüne Diyanet İşleri Başkanlığı’nın kaldırılmasını laik devletin temeli olarak gördüğümüz açıkladık. AKP samimiyetini göstermek istiyorsa zorunlu din derslerini kaldırılmalı, Alevi köylerine cami yapılmamasını sağlamalı ve cemevlerine yasal statü kazandırılmalı. SÜRECEK
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle