09 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

HAFTA C Redaksiyon/Redaktion: Starkenburg Str. 5, 64546 MörfeldenWalldorf. email:[email protected] Tel: 0610598174446 İmtiyaz Sahibi/Inhaber: İlhan Selçuk (Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık A.Ş.’yi temsilen, Cumhuriyet Vakfı adına) Genel Yayın Yönetmeni/ Chefredakteur: İbrahim Yıldız Yazı İşleri Müdürü/ Redaktionsleiter: Osman Çutsay Editör/ Redakteur: Gonca Kanber Yayın Koordinatörü/ Koordinator: Hayri Arslan Reklam/Anzeigen: Ömer Aktaş Yayın Kurulu/Redaktionsbeirat: İlhan Selçuk (Başkan/ Vorsitzender), Prof. Dr. Emre Kongar (Berater), Orhan Erinç, Hikmet Çetinkaya, Şükran Soner, İbrahim Yıldız, Orhan Bursalı, Mustafa Balbay, Hakan Kara Baskı/Druck: Hürriyet A.Ş Zweigniederlassung Deutschland, An der Brücke 2022 D64546 MörfeldenWalldorf. Dağıtım/ Vertrieb: ASV Vertriebs GmbH (Der Verlag übernimmt keine Haftung für den Inhalt der erscheinenden Anzeigen) Tek hücre bile yeter Sinir hücrelerinin gücünü ölçen araştırmaya göre insanoğlu tek bir beyin hücresi sayesinde ‘hissediyor’ Çeviri Servisi Tek bir beyin hücresi, insan ve hayvanların “hissetmesine” neden olabiliyor. Bilim insanları geçmişte, düşünce ve duyguların beyindeki sinir hücrelerinin güçlerini birleştirerek bir ağ kurmaları sayesinde ortaya çıktığını savunuyordu. Başka deyişle, hissetmek ve düşünmek için yüzlerce, hatta binlerce sinir hücresinin birlikte çalışması gerektiğini düşünüyorlardı. Ancak Alman ve Hollandalı bilim insanlarının yaptığı yeni bir araştırma, tıp dilindeki adı “nöron” olan bu hücrelerin bir tanesinin bile insanoğlunun duyularını kontrol edecek kadar güçlü olduğunu ortaya koydu. BBC’nin internetteki sitesinde yayımlanan habere göre, Almanya’daki Humboldt Üniversitesi ve Hollanda’daki Erasmus Tıp Merkezi uzmanlarının ortaklaşa yaptığı araştırmanın sonuçları “Nature” dergisinde yayımlandı. Uzmanlar, bir memelinin beyin hücresinin gücünün ölçüldüğü ilk araştırma olan çalışmayı şöyle değerlendirdi: “Geçmişte sadece sinek gibi sinir sistemi basit yapıda olan canlılarda tek bir sinir hücresinin beyin fonksiyonları açısından çok önemli bir rol oynadığını düşünüyorduk. Ancak bu araştırma, sinir sistemi ve beyin yapısı daha komplike memeliler ve insanlar için de bu tezin doğru olduğunu ortaya koydu.” ABD’de yapılan başka bir araştırma da beyin hücrelerinin, düşünüldüğünden daha karmaşık bir yapısı olduğunu ortaya koydu. Bu araştırma, nöronların diğer nöronlara veya kas, salgı bezi gibi sinir hücresi olmayan hücrelere mesaj iletmesini sağlayan bağlantı noktaları olan sinapslarla ilgili. Araştırmaya göre, bir sinir hücresindeki birbirinden farklı sinapslar, tek bir mesajı değil, farklı bilgi ve mesajları saklayabiliyor, işleyebiliyor. Bu da sinir hücrelerinin gücünü ve önemini bir kez daha kanıtlıyor. Pamuk’a fahri doktora MADRİD (AA) İspanya’nın başkenti Madrid’deki Complutense Üniversitesi, “edebiyat dünyasındaki çalışmaları, kültürlere bakış açısı ve 2006 Nobel Edebiyat Ödülü almasından” dolayı yazar Orhan Pamuk’a fahri doktora unvanı verdi. Orhan Pamuk düzenlenen törende fahri doktora diplomasını Complutense Üniversitesi Rektörü Carlos Berzosa Alonso Martinez’in elinden aldı. Daha sonra Madrid’de düzenlenen “Türk bakışları” adlı kültür ve sanat etkinliklerine katılan Pamuk burada yaptığı konuşmada, “dünyanın büyük bölümünde milliyetçiliğin yükseldiğine inandığını” belirterek Türkiye’nin AB’ye girişini engelleyen sebeplerden birinin de bu olduğunu söyledi. Pamuk, aşırı milliyetçiliğe karşı AB halkına “Halkları birleştiren siyaset değil, yüreğin sesidir, vücutların müziğidir” mesajını iletti. Pamuk ayrıca, “Türkiye’de ifade özgürlüğünün tam olmadığını ve toplumun tamamen özgür olduğundan söz edilemeyeceğini” savunarak, “Ama bunların hiçbiri Türkiye’nin AB’ye girişini engellemek için bir özür olarak kullanılmamalı” dedi. Dersimiz barış... Barış, son günlerde pek popüler bir kavram değil. Ancak Boğaziçi Üniversitesi eğitimcileri, cesaretle Türkiye'deki ilk barış eğitimi merkezini faaliyete geçirdiler. Hedefleri uzun vadeli ama böyle bir ortamda merkezi açmanın bile bir tepki olduğunu düşünüyorlar. Deniz ÜLKÜTEKİN zaten bunların şekillenmesidir. Bunu da biz barış düşüncelerini ve davranışlarını yerleştirerek yapabiliriz. İşe Boğaziçi Üniversitesi'nden başlamak istiyoruz. Zaten iki yıl önce hazırlık sınıflarının bir kısmına bu eğitimi vermeye başlamıştık, şimdi bunu daha sistemli hale getireceğiz. Çünkü çalışmalarımızın sonuçlarını toplumla ve dünyayla paylaşmak istiyoruz. Barış, günümüzde kendisini globalleşme ve politikadan ayıramıyor. Merkezin de insanlara A. Soysal: Başarmak her zaman mümkün olmuyor. Ben kahvemi sade içerim dediğimde bile bunu politik bir tavır olarak algılayanlar var. O yüzden insanın kendini politikadan tamamen soyutlaması bence mümkün değil. F. Erkman: Merkezin siyasileşmesi gibi bir durum söz konusu değil. Biz, insanların bir şeylerin bilincine varmasını sağlayacağız. Uzun vadeli sürdürülebilir çözümler için iki tarafın da karşılıklı bir şeyler bir tirbüşon yoksa şişeyi masaya vurup kırarsınız. Biz insanlara bir tirbüşon vermek istiyoruz. Öncelikle kimlere ulaşmayı hedefliyorsunuz? Üniversite öğrencilerinden başlayıp topluma yayılacak mı bu proje? F. Erkman: Tabii yayılacak. Bu yüzden de okullara çok fazla hitap etmek istiyoruz. Gelen talepleri de karşılamak istiyoruz, ama bunun gibi projeler çok emek ve kaynak gerektiriyor. Okullardaki idarecileri ve öğretim görevlilerini eğiterek öğrencilere ulaşmayı planlıyoruz. Fotoğraf: Uğur Demir N. B. Mardin: Geleceğin öğretmenleri de Boğaziçi Üniversitesi'nde yetişiyor, dolayısıyla öğrencilerle bu işe başlamak da ileriye dönük bir yatırım. Bir de barış gazeteciliği kavramı var. Sanırım bu da uzun vadeli bir proje. Çünkü şu anda herhangi bir medya kuruluşunda popüler hale gelmesi pek olanaklı değil. Fatoş Erkman: Öyle maalesef. Rahmetli Mübeccel Kıray hocamız, bize “Sosyal değişim yavaştır. İyi şeyler olacak, ama ben ve siz göremeyebilirsiniz” derdi. Bu bir süreç. Bizim bu tür düşünceleri fakültelerde yerleştirmemiz lazım, çünkü reyting diye bir şey var. Yavaş da olsa, insanların talepleri bunu değiştirecektir. İnsanlar başka türlü gazetecilik ve televizyonculuk talep ederse medya da buna göre yayın yapar. N. B. Mardin: Barış gazeteciliği aslında tüm insanların hakkına saygılı gazeteciliktir. Dolayısıyla bir çatışma olduysa iki tarafın da nedenlerini ortaya çıkarması gerekir. Medya iyi yönde de etkili olabilir. Gücü çok fazla. Biz 50 ya da 100 kişi derken onlar milyonlara ulaşabiliyor. Olaya çok evrensel ve temelden yaklaşıyorsunuz ama bugünkü durum hakkında da bir şeyler yapmayı düşünüyor musunuz? F. Erkman: Bizim yaklaşımımız daha uzun vadeli. Belki bugünü kurtaramayız, ama bir şeylerin temellerini atabiliriz. A. Soysal: Eğitimciler aslında yarının toplumunu yapılandırmak için bir şeyler yapabilirler. N. B. Mardin: Eğer politikacılar ve askerler farklı bir eğitimden geçmiş olsaydı, belki farklı bir tutumları olurdu. Merkez olarak biz slogan atamayız ama ben birey olarak görüşlerimi savunabilirim. B oğaziçi Üniversitesi bünyesinde kurulan Barış Eğitimi Uygulama Ve Araştırma Merkezi, Türkiye’de ilk dünyada ise ilklerden biri. Son yıllarda önemi fark edilen barış eğitimini ülkemizde yaygınlaştırmak için kurulan merkezin hedeflerini, Boğaziçi Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ayşe Soysal, Merkez Müdürü Doç Dr. Fatoş Erkman ve merkezin yönetim kurulu üyesi Prof. Dr. Nur Bekata Mardin’le konuştuk. Barış eğitimle sağlanması gereken bir şey mi? Sizce insan özünde şiddet içeriyor mu? Ayşe Soysal: İnsanın doğasında kesinlikle şiddet vardır, onun için eğitim gerekir. İnsan doğasını iyi ya da kötü olarak da değerlendirmemek gerekir aslında. Birçok farklı davranışı kapsıyor. Doğanın kendisi de öyle zaten. Merkezi kurarken insanlara temel bir barış eğitimi vermeyi mi amaçladınız? Medyada yer alıp görüşlerinizi açıklamak gibi bir hedefiniz de var mı? Fatoş Erkman: Tam olarak ilk söylediğiniz, yani barış eğitiminin temelini oluşturmak için kurduk bu merkezi. Dünyada barış eğitimi son 25 yılda başladı, yani çok yeni, ama çığ gibi büyüyen bir hareket. 3 yıl önce karşılaştırmalı eğitim kongresine gittim. Orada iki ana tema vardı, küreselleşme ve barış eğitimi. Bu konunun bu kadar gündemde olduğunu ilk o zaman fark ettim. Nur Bekata Mardin, uzun süredir bu işi yapmak istiyordu, ama ben henüz konunun önemini fark etmemiştim. O kongreden sonra bizim işimizin barış eğitimine ön ayak olmak olduğunu gördüm. Ayşe Hanımın da söylediği gibi, insan doğasında birçok şey var, ancak sosyalleşme Chaplin müzesi açılıyor Çeviri Servisi Sessiz sinemanın simge ismi Charlie Chaplin’in İsviçre’deki evi müze oluyor. Asıl adı Charles Spencer Chaplin olan ve 1977 yılında ölen sanatçının yaşamının son 25 yılını geçirdiği, Leman Gölü kenarındaki müzeye dönüştürülecek evin ünlü aktörün yaşamından kesitler anlatan bir sergi, 200 kişilik bir sinema salonu, restoran ve hediyelik eşya satın alınabilecek küçük bir dükkânı içermesi planlanıyor. Charlie Chaplin Vakfı’ndan yapılan açıklamada, İngiliz aktörün çok sevdiği bilinen bu evin müze haline getirilmesinin hayranları için çok önemli bir gelişme olduğuna, müzenin genç kuşaklara beyazperdenin önemli bir kesitini tanıtacağına dikkat çekildi. (Fotoğraf: AFP) Fatoş Erkman kazanması lazım, arabuluculuk da bu aslında. Ne kadar çok insan bu bilinci kazanırsa şiddet o kadar azalır diye umuyoruz. Nur Bekata Mardin: İnsanın öfkesini kontrol etmesini sağlamak öğretilebilen bir şey. Şiddet kullanırsak kendimizin de karşı tarafın da kaybettiğini bilmemiz gerekiyor. Daha barışçı çözümler üretmek mümkün. Amacımız, insanları bunun bilincine vardırmak ve gördük ki gençler bunun farkına vardığı zaman o yöntemi seçiyor. Şarap içmek istediğinizde elinizde Türkiye gezmeyi sevmiyor İSTANBUL (AA) ETS Tur Yurtiçi Turlar Müdürü Suat Özbek, Türkiye’de her yıl 1.52 milyon insanın seyahat ettiğini belirterek 70 milyonluk bir ülkede bunun çok düşük bir rakam olduğunu kaydetti. Özbek, Türkiye’deki seyahat pazarının yüzde 40’ını organize seyahat paketlerinin oluşturduğunu, yurtiçi seyahatlere katılımda yaklaşık 500 bin kişiye ulaşıldığını söyledi. Toplam seyahat edenlerin yüzde 1015 civarındaki kısmının ise yurtdışına seyahate gittiğini belirten Özbek, “Tüm Türkiye’de 1.52 milyon insan seyahat ediyor. 70 milyonluk bir ülkede 2 milyon kişi seyahat ediyorsa, bu çok düşük bir rakam’’ dedi. Türkiye’de seyahat kültürünün son yıllarda daha da yerleşmeye başladığını kaydeden Özbek, erken rezervasyonlarda indirim ve taksit uygulamasının seyahat edenler açısından önemli avantajlar sağladığını ifade etti. Özbek, erken rezervasyonun toplamda aldığı payın 2007’de yüzde 3035 gibi yüksek oranlara ulaştığına dikkati çekerek “İnsanlar artık tatile çıkma ve tatillerini planlama kültürü ediniyorlar. Erken rezervasyon ile seyahat edenler, birkaç gün gibi kısa zaman kala planlamayı yapanlara göre en az yüzde 2025 maliyet avantajı sağlıyorlar’’ diye konuştu. Ayşe Soysal. siyasi ve dünya görüşleri kazandırma çabası olacak mı? F. Erkman: Evet, bir takım yönetmeliklerin değişmesi için gayretimiz olmalı, ama biz, belli bir siyasetin içine girmek istemiyoruz. Yine de açılış konuşmalarında verilen örneklerde bile konu siyasete kaydı biraz. Bundan kendinizi soyutlamayı nasıl başaracaksınız? Hicran ÖZDAMAR Nur Bekata Mardin. Barış eğitimini her kesime ve yaş grubuna ulaştırabilmemiz lazım. Ancak 4 yaşında bir çocukla 35 yaşındaki bir yetişkine aynı etkinliği sunamazsınız. Dünyada da örnekler var, ama biz o örneklerden yararlansak da toplumumuza uygun etkinliklerimizi ve eğitim programımızı geliştirmek istiyoruz. Tabii bunların hepsi zaman alacak. Biz tohumları ekiyoruz. Bilimin kalbi Ege’de İZMİR Türkiye, uluslararası düzeyde bir araştırma merkezine sahip oluyor. Dokuz Eylül Üniversitesi’nin (DEÜ) özkaynaklarıyla yapımını sürdürdüğü araştırma merkezinin, Almanya, İsveç ve İngiltere’dekilerin en iyi özellikleri alınarak yaşama geçirildiği bildirildi. DEÜ Rektörü Prof. Dr. Emin Alıcı, merkezde 38 farklı araştırmanın aynı anda yapılabileceğini vurguladı. DEÜ Tıp Fakültesi’nin de bulunduğu İzmir Balçova’daki Sağlık Kampusu’nda yapımı süren merkezin bugüne dek kaba inşaatı tamamlandı. Prof. Dr. Alıcı, ülke kalkınması için bilim insanlarının buluş yapması ve bunların ticarileştirilmesi gerektiğini belirtti. Alıcı, “DEÜ olarak halkımızın ekonomik, kültürel, sosyal zenginliğini sağlamak için araştırma yapmaya ve bu araştırmaların da ekonomiye kazandırılması gerekti ğine inanıyoruz” dedi. Prof. Dr. Alıcı, bu kapsamda üniversitenin Sağlık Kampusu’nda ve Tınaztepe’deki yerleşkede araştırma merkezleri yapmaya karar verdiklerini beliren Alıcı, “Sağlık kampusundaki merkezimizin kaba inşaatını tamamladık. Aletlerini de almaya başladık. Tınaztepe’deki merkez de proje aşamasında” diye konuştu. Merkezin 22 bin metrekare kapalı alan ile 10 bin metrekarelik teknik merkezden oluşacağını belirten Alıcı şunları söyledi: “Merkez, Almanya, İsveç ve İngiltere’deki benzerlerinin en iyi özellikleri dikkate alınarak yapılıyor. Bu anlamda örnek olacak. Burası yalnız Dokuz Eylül Üniversitesi araştırmacılarına değil, kendini kanıtlamış herkese açık bir merkez olacak. Merkezin tamamlanması 70 milyon YTL’ye mal olacak. Bina 35 milyon YTL aletler de 35 milyon YTL tutacak. Çalışmalar 2 yıl içinde tamamlanmış olacak.”
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle