23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

12 EKİM 2007 CUMA haberler AYDINLANMA EMRE KONGAR PKK’nin son saldırılarının ardından artan toplumsal baskı, hükümeti harekete geçmeye zorladı AKP’den tezkere hazırlığı ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Genelkurmay Başkanlığı ve muhalefet partilerinin sınır ötesi operasyon yapılması yönündeki ısrarlı talebini aylardır görmezden gelen AKP, Diyarbakır ve Şırnak’taki saldırıların ardından toplumda oluşan tepki üzerine tezkere hazırlanması kararı aldı. Terörle Mücadele Yüksek Kurulu’nun (TMYK) ardından partisinin Merkez Yürütme Kurulu’nu (MYK) toplayan Başbakan Tayyip Erdoğan, “Tezkere Meclis’ten geçecek. Psikolojik ve maddi olarak ne yapılması gerekiyorsa bütün birimlere her şey sağlanacak. Tezkere ise tezkere, para ise para, her şey verilecek” dedi. Diyarbakır ve Şırnak’taki saldırıların ardından Çankaya Köşkü’nde, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Başbakan Tayyip Erdoğan ve Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt’ın katılımıyla güvenlik zirvesi gerçekleştirilmişti. Toplantıda tezkere hazırlanması konusunun da gündeme geldiği öğrenildi. Terörle mücadelede alınacak önlemler ilk olarak Erdoğan’ın başkanlığında Başbakanlık’ta toplanan TMYK’de Referandumda Halka Neler Sorulamaz C 5 Yetki alan hükümet TSK’ye yazılı direktif verecek AKP Merkez Yürütme Kurulu’nda TBMM’ye gönderilmesi kararlaştırılan tezkere, Dışişleri Bakanlığı ve Genelkurmay Başkanlığı’nın teknik desteği ile Başbakanlık Kanunlar Kararlar Genel Müdürlüğü’nce hazırlanacak. Bakanların imzasının tamamlanmasının ardından tezkere TBMM’ye gönderilecek. Tezkerenin kabul edilmesi durumunda, hükümet Kuzey Irak’a asker gönderme, operasyon yapma konusunda yetkilendirilmiş olacak. Belirli bir süre için geçerli olacak tezkere, hükümetin siyasi iradesinin oluştuğu anda kullanılabilecek. TSK’nin tezkere çerçevesinde harekete geçebilmesi için hükümetin askeri harekâtın hedefleri ve yöntemleri konusunda yazılı direktif vermesi gerekiyor. Bu direktifteki hedefleri gerçekleştirmek için TSK, gerekli planlamaları yapıp önlemlerini aldıktan sonra en uygun zamanda operasyon yapabilecek. görüşüldü. Toplantıya, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek, Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin, İçişleri Bakanı Beşir Atalay, Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül, Maliye Bakanı Kemal Unakıtan, Başbakanlık Müsteşarı Efkan Ala, Genelkurmay 2. Başkanı Orgeneral Ergin Saygun, Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Işık Koşaner, Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreteri Vekili Tümgeneral Atila Onkök, Terörle Mücadele Özel Temsilcisi Rafet Akgünay, MİT Müsteşarı Emre Ta ner, Emniyet Genel Müdürü Oğuz Kağan Köksal katıldı. EREKTİĞİNDE SINIR ÖTESİ’ Yaklaşık 3.5 saat süren toplantının ardından yapılan “Gerektiğinde sınır ötesi operasyon” ifadesine de yer verilen açıklamada şöyle denildi: “... Terör örgütünün komşu bir ülkedeki mevcudiyetini sona erdirmeye yönelik olarak önümüzdeki süreçte, gerektiğinde sınır ötesi operasyon dahil olmak üzere hukuki, ekono ‘G mik ve siyasi her türlü tedbirin alınması, terör ve teröristlerle etkili yöntemlerle kararlı bir şekilde mücadeleye devam edilmesi konusunda görevli kurum ve kuruluşlara gerekli emir ve talimatlar verilmiştir.” Toplantının ardından Meclis’te gazetecilerin sorularını yanıtlayan Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül de sınır ötesi harekât için tezkere gerektiğini bildirdi. Gönül, “Sıcak takip için tezkereye gerek yok. Sınır ötesi operasyon yapılacağı zaman tezkere elbet gerekir” dedi. Erdoğan, TMYK’nin ardından partisinin MYK’sini topladı. Toplantıda, sıcak takip ve sınır ötesi operasyon seçenekleri değerlendirildi. Erdoğan, toplantıda terörün bitirilmesi için ne gerekiyorsa yapılacağını söyledi. Erdoğan’ın şöyle konuştuğu öğrenildi: “Girilmesi gerekiyorsa girilecek. Sınır ötesi operasyon için bütün gerekçelerimiz hazır. Kendimize koruma adına meşru müdafa hakkımızı kullanacağız. Bunu en yakın zamanda yapacağız. Terörü bitirme noktasında kararlıyız. Bütün kaynaklarımızı bu noktada kullanacağız. PKK son çırpınışlarını yaşıyor. PKK’yi bitirme kararlılığımız topluma yansıtılacak.” MYK toplantısında CHP Genel Başkanı Deniz Baykal’ın terörle mücadele konusunda AKP’ye yönelik eleştirileri de değerlendirildi. MYK üyeleri, Baykal’ın anlamsız ve boş konuştuğunu belirterek, “Söyledikleri hiç ahlaki değil” dediler. AKP yöneticileri, zaman darlığı nedeniyle tezkerenin TBMM’ye sunulmasının güç olduğunu, büyük olasılıkla Ramazan Bayramı sonrasına kalacağını belirttiler. Avrupalıların tehdit olarak gördüğü ‘Yaratılış Atlası’ ülkemizde öğretmenlere ücretsiz dağıtılıyor AB’de yasak Türkiye’de değil Hicran ÖZDAMAR İZMİR Avrupa Konseyi, “Adnan Hoca” olarak bilinen Adnan Oktar’ın “Harun Yahya” adıyla yayımladığı “Yaratılış Atlası”nı tüm üye ülkelerde yasaklamaya hazırlanırken kitap İzmir’deki birçok okulda çalışan biyoloji ve felsefe öğretmenlerine ücretsiz gönderiliyor. Konsey raporunda, dünyanın evrim yoluyla oluşmak yerine Tanrısal bir güç tarafından yaratıldığı düşüncesinin insan haklarına yönelik bir tehdit olabileceği uyarısı yapılmıştı. Fransa’da kitabın okullara gönderilmesi yasaklanırken Adnan Oktar’ın “Harun Yahya” adıyla yayımladığı “Yaratılış Atlası”nı Fransa okullara gönderilmesini yasaklarken Türkiye’de kitap öğretmenlere adlarıyla postalanıyor. Kitapta bilimsellikten uzak bilgilerin yer aldığına dikkat çeken eğitimciler, MEB’e tepki gösterdi. kaliteli baskısıyla dikkat çeken kitap, ülkemizdeki öğretmenlere adlarıyla postalanıyor. Özellikle kişisel bilgilerine ulaşılmasından ve bunların kullanılmasından rahatsızlık duyan eğitimciler, kitabın arkasındaki maddi gücün sorgulanmasını istiyor. Eğitimİş Genel Başkanı Yüksel Adıbelli, kitapta bilimsellikten uzak bilgilerin yer aldığına dikkat çekerek “Kitap, öğretmenlerimizin adına gönderiliyor. Milli Eğitim’de kimin eli kimin cebinde belli değil. Kitap yaklaşık 3 yıldır okullarımıza gönderiliyor. Bugüne kadar herhangi bir şey yapılmadı. Amaç, eğitimi bilimsel, laik yapısından uzaklaştırmak” dedi. Milli Eğitim Bakanlığı kadrolarının kitabın gönderilmesini önlemek yerine kolaylık sağladığını anlatan Adıbelli, “İnsanlarımızın kafası karıştırılmak isteniyor. Milli Eğitim Bakanı da kıs kıs gülüyor” diye konuştu. ‘ARDINDA MEB VAR’ EğitimSen İzmir 2 No’lu Şube Başkanı Ziya Kanya da kitabın uzun zamandır öğretmenlerin adlarına gönderildiğine dikkat çekerek “Uygulama epey zamandır sürüyor. İktidarın felsefesine uygun bir kitap. Eğitim sistemimizi çok karanlık bir süreç bekliyor. Duyarlı kesimlerin harekete geçmesini bekliyoruz” dedi. Kitabın öğretmenler adına gönderilmesinin sağlanmasının ardında Milli Eğitim Bakanlığı ve kadrolarının bulunduğunu kaydeden Kanya, “Yoksa Adnan Oktar, İzmir’deki bir okuldaki öğretmenin adını nereden bilerek kitabı gönderecek? Kitap, baskısı, dağıtımı neredeyse bakanlığın okullara gönderdiği bütçe kadar. Hangi güçler bu işin içinde? Bunun bir suç duyurusu olarak kabul edilmesini istiyoruz. Cumhuriyet savcılarımızın olayla ilgilenmesini istiyoruz” diye konuştu. evgili okurlarım, siyaset alanında, “Popülizm” ya da “Halk dalkavukluğu” denilen davranış, demokrasiler için son derece tehlikelidir. Tarihteki kanlı ya da baskıcı diktatörlüklerin birçoğunun altında bu eğilim yatar. ??? Popülizm, ya da Halk diktatörlüğü denilen davranışın bilimsel adı “Demagoji”dir. Demagoji, günlük yaşamda kullanıldığı gibi, sadece “konuyu saptırmak”, “konuyu dağıtmak ve sulandırmak” anlamına gelmez. Demagoji sözcüğü esas olarak, “halkın tutkularını ve önyargılarını okşayarak, onları överek aldatıp kendi yanına çekmek” anlamını taşır. Bir anlamı da “halk egemenliğinin, çoğunluk yönetiminin kötüye kullanılmasıdır”. Genellikle bu eğilim, sonunda faşist rejimlerin kurulmasına yol açar. Tarihteki en belirgin örnekleri, İtalya’da Mussolini, Almanya’da Hitler, Arjantin’de Peron yönetimleridir. ??? “Referandum”, demokratik rejimlerin bir yöntemidir. Önemli konularda, meclisin karar vermesi yerine, halkın tercihlerini doğrudan belirlemek için başvurulur. Tam bu noktada, Referandum’un, Popülizm, Halk dalkavukluğu veya daha bilimsel terimiyle, Demagoji için kullanılması tehlikesi ortaya çıkar. ??? Referandum’un büyük bir sakıncası vardır: Din gibi, milliyetçilik gibi hassas ve duygusal konuların veya karizmatik liderlik özelliklerinin kullanılarak, yani halkın önyargıları ve tutkuları istismar edilerek, demokrasinin tahrip edilmesi, çoğunluk diktatörlüğüne yol açacak kararların bu S yolla alınabilmesi tehlikesine açıktır. Bu açıdan, referandum, demokrasilerde çok dikkatle kullanılması gereken bir yöntemdir. ??? Demokratik bir rejimde halka, demokrasinin temellerini tahrip edecek konularda fikir soramazsınız! Örneğin, laikliğin kaldırılmasını referandum konusu yapamazsınız. Serbest ve eşit oy ilkesini sınırlayıcı ve kısıtlayıcı önlemler almak için halkın fikrini soramazsınız. Bir siyasal liderin ömür boyu başkan veya başbakan olmasını referanduma sunamazsınız. Yargıyı siyasal iktidara bağımlı kılacak önerilerde bulunamazsınız. Bir başkanlık sisteminde, o sistemi zedeleyecek parlamenter mekanizmaları, ya da bir parlamenter sistemde, o sistemi çıkmaza sokacak başkanlık seçimi usulleri için halka giderseniz, rejimin ana mantığını yok eder, demokrasiyi işlemez hale getirirsiniz. ??? Meclis’te çoğunluk desteğini almışsanız, yukarda belirtilen bütün eylemleri şeklen yapabilirsiniz. Ama o zaman o rejimin adı “Demokrasi” olmaz! ??? Tabii bütün Demagoglar , yukarda belirttiğim bu ilkeleri görmezden gelip, “Siz halktan korkuyor musunuz?” “Milli egemenliğe inanmıyor musunuz?”, “Halk ne eylerse güzel eyler” gibi demagojik sloganlarla demokrasinin altını oyarlar. Bu Demagoglar ’ın peşinden gidilirse de, son günlerde halka bedava erzak dağıtımı yapılırken okumaları istenen Fatiha, artık Demokrasi’nin ruhu için de okunur! ekongar?cumhuriyet.com.tr; www.kongar.org Medyada hareketli günler İstanbul Haber Servisi Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu’nun (TMSF), el koyduğu Sabah gazetesi ve atv televizyonunun satış ihalesinin 6 Kasım’da yapılacağını duyurmasının ardından, medyada da hareketli günler yaşanmaya başlandı. Medya devi Rupert Murdoch’un ardından, inşaat sektöründeki adımları ile dikkati çeken Nurol Holding’in de, Sabah ve atv’ye talip olduğu ortaya çıktı. Böylece şirketle ilgilenen yatırımcıların sayısı 6’ya çıktı. Seçimden yaklaşık 3 ay önce TMSF’nin, 1 milyon tirajlı gazete, dergi ve Türkiye’nin en büyük televizyon kanallarına sahip Ciner Grubu’nun mallarına el koyması ile başlayan süreç, satın alma aşamasında, karmaşa ile sürüyor. TMSF sözcüsü Yusuf Adıgüzel, Nurol Holding’in ihale için şartname aldığını açıklarken, Sabah ve atv’nin eski sahibi medya patronu Turgay Ciner’in gelecek ile ilgili planları da, medya konulu sitelere yansıyor. TMSF sözcüsü Yusuf Adıgüzel, inşaat sektöründen askeri araçlara, finanstan gıdaya kadar bir çok farklı sektörde faaliyet gösteren, Yönetim Kurulu Başkanlığı’nı Nurettin Çarmıklı’nın yaptığı Nurol Holding’in ihale ile ilgili olarak şartname aldığını söyledi. Adıgüzel, Sabah ile ilgilenen diğer beş grubun ise Rupert Murdoch’a ait News Corp, RTL Group, ProSiebenSat.1 Media AG, Central European Media Enterprises Ltd. ve Yunanistan’ın Antenna televizyonu olduğunu söyledi. TMSF’den Kanal 1, 120 milyon dolar nakit para, lisanslı dergiler ve bazı binalarını geri alan Turgay Ciner ise yeni gazete kurmak için hazırlıklarını sürdürüyor. medyafaresi.com isimli inter sitesinin haberine göre Ciner, çıkaracağı gazeteyi kendi matbaasında basmak için önce İstanbul ve Adana’dan arsa satın aldı. Medyada yer alan haberlere göre Doğan Grubu’na satılan Vatan Gazetesi, Alevi cemaatinin önde gelen işadamlarından Flokser Grup’un patronu Rafet Tükek’e satılacak. Vatan’ın Yönetim Kurulu Başkanı Zafer Mutlu’ya göre ise görüşme iddiaları ‘hayal mahsulu’. Mutlu, Doğan Grubu ile yaptıkları anlaşmanın sürdüğünü söyledi. GMR çalışmasına Nobel Fizik Ödülü Ç ok değer verdiğim mimar tasarımcı, sanatçı bir dostumla sohbet ediyoruz. Kendisi, güncel politikayla uğraşmaz, kendi sanatsal yaratıcılığı, üniversitedeki dersi ve öğrencileri ile piyasaya yönelik tasarım işleri üzerine yoğunlaşırdı. Gazetesine şöyle bir göz atar, TV haberleriyle gündemi izler, genel gidişat hakkında bilgi sahip olur ve işine bakardı. İktidara o gelmiş, iktidardan bu gitmiş, pek umurunda olmazdı. Ama şüphesiz sağlam bir demokrattır! Sohbetin, tartışmanın ortasında birden dedi ki: “Savaş Durumu” var ülkede! Hayretle yüzüne baktım! Yaşadığımız gündemin, olayların adını, aslında bu kadar keskin bir teşhisle koymak herkesin harcı değildir! Bir sanatçının, ışığı çoğumuzdan önce sezdiği bir anı yaşadığımı duyumsadım! Mustafa Kemal Paşa ne demişti? Işık önce sanatçının alnında doğar! Dostum, özellikle seçimlerden ve yeni anayasa karalamasının gündeme gelmesinden sonra, güncel politikayı izlemeye başladı. Diyor ki, “Tarihi bir dönemeçteyiz, taslak kabul edilir ve onaylanırsa, yaşam bir başka Türkiye’de sürmeye başlayacak.” Bu durumdan zerre kadar hoşnut değil. Hoşnutsuzluğunun nedenlerinden biri de, AKP’nin ülkeyi bu noktaya getirmesi ile kendisi gibi işini yapan insanları işinden, yaratıcılığından alıkoyması... “Enerjimin bir kısmını alıp götürdü..” diyor. Daha on binlerce insanın enerjisinin önemli STOCKHOLM (AA) 2007 Nobel Fizik Ödülü’ne Fransız Albert Fert ve Alman Peter Grünberg, “dev manyetik dirençle” (GMR) ilgili çalışmaları nedeniyle layık görüldü. Nobel komitesinin açıklamasında, bilgisayarın sabit disklerine kayıtlı bilgilerin okunması tekniğinde devrim yaptıkları için Fert ile Grünberg’e bu ödülün verileceği belirtildi. İki bilim adamının GMR teknolojisini, 1988’de ayrı ayrı yürüttükleri çalışmalarda keşfettikleri kaydedildi. Fert ve Grünberg’in keşfettiği GMR teknolojisinin enformasyon ve iletişim alanına büyük etkisi olurken, özellikle günümüzde tüm sabit disklerde kullanılan okuyucu kafaların yapımına imkân veren bu teknolojiyle sabit disklerin kapasitesi de artırıldı. Ödüle layık görülen bilim adamlarından Fransız Albert Fert (69) 1995’ten beri Fransa Ulusal Bilimsel Araştırma Merkezi ve Fransız Thales Grubu’nun kurduğu birliğin bilim müdürü görevini üstleniyor. 68 yaşındaki Peter Grünberg de Almanya’da Forschungszentrum Jülich Enstitüsü’nde profesörlük yapıyor. Ödüller sahiplerine 10 Aralık’ta verilecek. CUMA YAZILARI ORHAN BURSALI ‘Savaş Durumu!’ şayacağımızı tartışıyoruz. ??? “Türkiye şeriat ülkesi olmaz” diyen zevat, bütün herkesi salak yerine koyuyor! Türkiye İran, Malezya vb. şüphesiz ki olmaz! Ama kendine göre, dinci düşüncenin egemenliğinin son derece arttırdığı bir ülkeye dönüşebilir! Bunun önünde ne engel var? Türkiye Anayasası’nda “şeriat devletidir” mi yazacak? Anayasada “laik demokratik sosyal bir hukuk devleti” yazılı olarak kalabilir! Kalacaktır da! Ama, anayasada bu sözün olması; yukarıda sıraladığımız maddelerdeki durumun gerçekleşmesine engel mi? Hayır değil, bin kere değil, zaten bunları yaşıyoruz, şu dinci evrimsel gelişme içinde, yeni anayasa karalamasının kabulü ile daha fazla yaşayacağız! Şimdi söyleyin: Doğru mu yanlış mı? Siz böyle bir toplumsal rejimde yaşamak mı istiyorsunuz? Yoksa, buna karşı mısınız? ??? Ülkemizde sessiz ve derin bir Savaş Durumu egemen. bir kısmını güncel politika içinde harcamaya başladığını düşünürsek, müthiş bir yaratıcıişzaman kaybı ortaya çıkıyor! AKP’nin ülkeyi cepheleştirmesinin sonucu! ??? Zaten gündemdeki fotoğrafa bakarsanız, sessiz ve derin bir “savaş durumu” yaşadığımızı görmemek mümkün değil. Olayların döndüğü eksen, ülkenin nasıl bir toplum biçiminde, siyasal rejimde yaşayacağıdır... Gerçekten gelecekte daha demokratik, laik sosyal bir rejimde mi... Yoksa, *dinci olmayanların kamusal alandan giderek tamamen dışlandığı; *devletin bütün kurum ve kuruluşlarını, giderek ekonomi birimlerini ve ekonomik hayatı dinci kadroların yönettiği; *eğitim ve sosyaltoplumsal hayatın giderek daha çok dinci baskı altına sokulduğu; *düşüncelerin oluşumunda ve biçimlenmesinde daha çok dinci eksenin egemen konuma geldiği... *ılımlı veya sert bir İslami ülkede mi ya Önce bunun bilincinde olalım. Savaşın iktidar cephesinde: “Bireysel hak ve özgürlükler” yaftası altında, bugün AKP iktidarı ve savaş arabasının önüne koştuğu liberal yazarilimciler bulunuyor. Bir Fethullahçı dinci kuşatma desteği ile bütün iktidar olanaklarını kullanıyorlar. Bu cephenin arkasında ayrıca ABD var, AB ülkelerinin de şimdilik önemli bir desteği var. Bunlar, bütün güçleriyle, gerçekten demokratik laik, kalkınmış, başı dik, ayakları üzerinde duran ve dünya ile ilişkisini bu temelde sürdürmek isteyen bir Türkiye yanlılarını, bütün geçmişleriyle ve gelecekleriyle ezmek, yok etmek istiyorlar... Dünün bütün kazanımlarının kötü, yanlış ve sahte olduğuna milleti inandırmaya çalışıyorlar. Halk dalkavukluğunun, doğrudan halkoyunun en iyi demokrasi, en iyi rejim biçimi; yerel (İslami) kültürün demokrasinin asıl rengi olduğuna ve iktidar olmasının da çok doğal ve normal olduğuna inandırmaya çalışıyorlar... Alçakça, haince ve bilinçli olarak... Düşünce namusuna, bilimin bulgularına ve sonuçlarına, demokrasinin temel ruhuna ihanet ederek... Ve Türkiye’nin dışarıdaki büyük oyuncuların maşası olmasına büyük hizmetler vererek ve onlara boyun eğmesi gerektiğine vaaz eder... Bir siyasal Savaş Durumu, şimdilik sessiz ve derin sürüyor ülkede. Bir sanatçımız, yaşadığımız günlerin adını koydu... Size de duyuruyorum! Prof. Dr. Mümtaz Soysal konuşacak ‘Türkiye Nereye Gitmelidir?’ FRANKFURT (Cumhuriyet Bürosu) – Gazetemiz yazarı Prof. Dr. Mümtaz Sosyal, Frankfurt’ta bir konferans verecek. Hessen Atatürkçü Düşünce Derneği’nin, “Cumhuriyet yazarları ile Cumhuriyet Bayramı” etkinlikleri çerçevesinde gerçekleştirilecek olan konferansın konusu “Türkiye nereye gitmelidir?” Konferans, 14 Ekim günü saat 15.30’de, Frankfurt’ta, Homburgeralle 2 adresindeki Marriott Hotel’de yapılacak. Öte yandan, Hessen Atatürkçü Düşünce Derneği, 27 Ekim 2007 tarihinde bir balo düzenledi. Saat 19.30’daki bir kokteylin ardından başlayacak olan balo, yine aynı otelin salonlarında gerçekleştirilecek. Derneğin çalışmaları ve düzenlenen programlar hakkında ayrıntılı bilgi için 069563453 numaralı telefona başvurulabileceği kaydedildi. obursali?cumhuriyet.com.tr
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle