07 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

4 Türk toplumunun yarısı, gerekli şartları yerine getirdiği takdirde sol bir partinin iktidara gelebileceğini düşünüyor C haberler BİR BAKIMA SERVER TANİLLİ 12 EKİM 2007 CUMA Sol parti iktidar olur ama... Strasbourg’da Bir Senfoni Orkestrası... Çaykovski’nin, “Romeo ile Juliet’in uvertürü’’, ilk eserdi. Programda, ikinci eser olarak, SaintSaens’in, “Violonsel Konçertosu” (op. 33, no. 1) vardı. Üçüncü eser, bir Türk kompozitörün, Ferit Tüzün’ün “Esintiler” idi. Son olarak, ünlü Macar bestecisi Bartok’un “Kossuth”ün senfonik şiiri bulunuyordu. Sahnede, solda Türk bayrağı, sağda Şişli Belediyesi’nin flaması, ortada ise “Sizi izliyorum” yazılı bir Atatürk resmi bulunuyordu. Dev salonda, bini aşkın müziksever vardı: Fransa’da başka kentlerden gelenler de görülüyordu; başta Almanya’dan olmak üzere, öteki ülkelerden gelenler de eksik değildi. Bir beklenti ve merak da vardı salonda. Çünkü, hatırladığımıza göre, Strasbourg’da en az son yıllarda, bir ilk Türk senfoni orkestrası idi gelen. Orkestra sanatçılarının ardından, şef Serâ Tokay alkışlarla yerini alınca şölen başladı. Sanatçıların nasıl seçkin oluşları her bakımdan görülüyordu; daha da önemlisi, tüm orkestraya egemen olan uyumdu. Bu ise, en başta şef Serâ Tokay’ın eseri idi. Daha önce, uzun yıllar boyunca çok orkestra şefi gördüm: Serâ Tokay’ı da orkestrası ile bütünleşmenin nadir örneklerinden biri olarak hatırlayacağız. Orkestra, zengin repertuvardaki eserleri, üstün bir teknik ve duyarlıkla tattırdılar: Çağ Erçağ’ın, viyolonsel konçertosunu çalarken ortaya koyduğu virtüöziteyi de unutmayacağız. Bu güzelliklere yol açan, onları kucaklayıp Batı’ya temsilci olarak gönderen Şişli Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül’e ise, borcumuz büyüktür. Strasbourg Başkonsolosluğu’nun örgütlediği ve örnek biçimde ağırladığı konser, görkemli olarak başladı ve öyle bitti. Ondan unutulmaz anılar kaldı... Apaçık bir gerçek de şu: Batı, en başta müzikle fethedilir. Şişli Belediyesi Senfoni Orkestrası da, elinde “çoksesli müziği” yorumlamada başarılar, bir kültür elçimizdir artık. Batı’dan, giderek dünyadan hep çağrılacak. Şimdiden, Berlin’den ve Viyana’dan bekleniyor. Strasbourg da, gelecek yıl sözünü aldı bile... İstanbul Haber Servisi GENAR tarafından eylül ayında yapılan araştırmaya göre, Türk toplumu kendisini siyasi duruş olarak “demokrat, dindar, laik ve Atatürkçü” şeklinde tanımlıyor. Seçmen yapısında kendisini “ne sağda, ne solda” görenlerin oranı hızla yükseliyor. Araştırmaya göre, kendisini sağcı diye tanımlayanların oranı yüzde 42.7, solcu diye tanımlayanlar yüzde 26.2 oranında kalırken “ne sağcı ne solcu” olanların oranı yüzde 31.1’i buluyor. GENAR Araştırma Eğitim Danışmanlık tarafından eylül ayında Türkiye araştırma evreninde 3 bin 210 kişi ile 26 il, 62 ilçede, basit tesadüfi örneklem tekniğiyle, yüzde 95 güven aralığı ve yüzde 1.8 güven aralığı ölçütlerine göre yapılan Türk Solu Araştırması2’ye göre, Türk toplumu AKP’yi merkezde ve sağda, CHP’yi solda ve aşırı solda, MHP’yi sağda ve aşırı sağda, DSP’yi ise solda ve merkezde görüyor. Türk top Araştırmaya göre, AKP’nin 22 Temmuz’daki başarısının üç temel nedeni şöyle sıralanıyor: “Hükümetteki başarısı”, “Seçmeninin partisiyle olan düşünce yakınlığı” ve “Cumhurbaşkanlığı süreci”. lumunun yarısı, gerekli şartları yerine getirdiği takdirde sol bir partinin iktidara gelebileceğini düşünüyor. Türkiye’de solun üç temel sorunu, lider, dil ve ilişki biçimi olarak ifade ediliyor. CHP, gelir ve eğitim seviyeleri yüksek kesimlerden; MHP gençlerden, gelir ve eğitim seviyeleri yüksek kesimden; DTP’nin, yoksul ve eğitimi düşük kesimden AKP’nin ‘dindarlar’dan, CHP’nin ‘Atatürkçüler’den, MHP’nin ‘milliyetçiler’den oy aldığı öne çıkıyor. Seçmen AKP’ye, partinin iktidardaki başarısı, seçmenin AKP ile gönül birlikteliği ve cumhurbaşkanı seçimi süreciyle ilgili gelişmeler gibi nedenlerle oy verdi. CHP’ye oy verilmesinin temel nedenleri arasında ise ideolojik yakınlık, Cumhurbaşkanlığı süreci, alternatifsizlik ve DSP ile gerçekleştirilmiş olan seçim işbirliği gibi konular yer alıyor. Partilere göre seçmen gruplarının kendi parti liderlerine verdikleri başarı puanında en yüksek puan R.Tayyip Erdoğan, en düşük puanı Deniz Baykal’a verildi. CHP Genel Başkanı Deniz Baykal’ın, “CHP seçimde başarılı olmuştur” açıklamasına toplumun yüzde 83.7’si katılmazken bu oran CHP’ye oy verenlerde yüzde 78.9 seviyesine geriliyor. Araştırmaya göre, solcu olmadığı için yüzde 34.2 oranında seçmen CHP’ye oy vermedi. CHP liderini beğenmediği için yüzde 27.9, başarılı olacağına inandığı için yüzde 11.8, tutarlı olmadığı için yüzde 6.9, muhalefetteki başarısızlığı nedeniyle yüzde 6.2 oranında seçmen CHP’ye oy vermedi. Türk toplumu CHP’nin son otuz yıldır tek başına iktidara gelememesini “liderlik sorunu, halka güven vermemesi, halktan uzak kalması, halkın beklentilerine cevap vermemesi ve din ile arasına koyduğu mesafe”ye bağlıyor. ÜRK TOPLUMUNUN SOL ALGISI’ Türk toplumu, solu “eşitlik, özgürlük, Atatürkçülük ve emeğe saygı”, sosyal demokrasiyi ise “hakça paylaşım, eşitlik, özgürlük, demokrasi ve refah” olarak tanımlıyor. Ancak Türk toplumunun yüzde 47’si sol ve solculuk ile sosyal demokrasiyi aynı şey olarak düşünmüyor. Araştırma sonuçlarına göre toplum merkezdeki ya da sağdaki Recep Tayyip Erdoğan’ın soldaki karşılığı olarak Mustafa Sarıgül’ü görüyor. “22 Temmuz’da CHP’nin başında Sarıgül olsaydı” sorusunu seçmenin yüzde 47.9’u “Oy vermezdim”, yüzde 31’i “Oy verebilirdim”, yüzde 16.8’i ise “Oy verebilirim de vermeyebilirim de” şeklinde yanıtladı. 22 Temmuz seçimlerinde CHP’nin başında Sarıgül olsaydı, AKP’ye oy verenlerin yüzde 16.5’inin, CHP’ye oy verenlerin yüzde 76.3’ünün, DTP’ye (bağımsızlar) oy verenlerin yüzde 14.3’ünün, DP’ye oy verenlerin yüzde 28.3’ünün, MHP’ye oy verenlerin yüzde 25.5’inin, oy kullanmayanların yüzde 29.1’inin ve diğer partilere oy verenlerin toplam olarak yüzde 27.4’ünün Sarıgül’e, yani CHP’ye oy verebileceklerini söyledikleri kaydedildi. ‘T Londra’da resmi Gülen tanıtımı Mevlana’nın doğumunun 800’üncü yıldönümü nedeniyle Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın düzenlediği etkinlikte dağıtılan kitapçıklarda, tarikat liderinin kitabının tanıtımı da yer aldı LONDRA (ANKA) Mevlana’nın doğumunun 800’üncü yıldönümü nedeniyle Londra’da Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından düzenlenen gecede, davetlilere içinde Fethullah Gülen’in kitabının tanıtıldığı kitapçıklar dağıtıldı. Londra’nın başlıca konser alanlarından Cadogan Hall’da, cumartesi gecesi düzenlenen Mevlevi sema gösterisini yaklaşık 800 kişi izledi. Gösteriyi izlemek üzere salona alınan davetlilerin her birinin koltuğuna, içinde ‘2007 Mevlana Yılı’ ile ilgili tanıtım malzemelerinin bulunduğu birer çanta bırakıldı. Üzerinde Mevlana Celaleddin Rumi’nin 800’üncü doğum yılı, Türkiye Cumhuriyeti Kültür ve Turizm Bakanlığı ve Türkiye logolarının bulunduğu çantaların içinden Mevlana Müzesi ile ‘Vuslat’, ‘Kaside’ ve ‘İlahiler’ CD’si, rozet, kalem, not defteri ve sema gösterisini anlatan bir broşür çıktı. Kültür ve Turizm Bakanlığı logolu çantanın içinden çıkan “Rumi and his Sufi Path of Love” isimli kitapçıkta, Fethullah Gülen’in kitabının tanıtılması ise dikkat çekti. ABD’de New Jersey’de basılan kitapçığın iç kapağında, önsözünü Fethullah Gülen’in yazdığı “Fundamentals of Rumi’s Thought” isimli kitabın, arka iç kapağında ise Fethullah Gülen tarafından kaleme alınan “Sufizm” kitabının tanıtımı yapıldı. Semazenleri izlemek üzere salona gelen yerli yabancı bütün konuklara dağıtılan kitabın arkasında da Gülen’in Mevlana hakkındaki görüşüne yer verildi. İngiltere’deki sema gösterisine Londralıların ilgisi büyük oldu. Türkler, İngilizler ve uluslararası misyon temsilcilerinin hazır bulunduğu gecede semazenler ilgiyle izlendi. Gösteri öncesinde Türkiye’yi ve Mevlevi felsefesini tanıtan filmler gösterildi. on günlerde sanat dünyamızda arka arkaya başarılar, politikanın bunalttığı gönüllerimize ferahlık getirdi. O başarılardan biri olarak, Yaşar Kemal Usta’nın Teneke’si Milano’da La Scala Operası’nda müzikseverlerin önüne çıkarıldı ve tam not aldı. Bir ikincisi de şu: Rahmi M. Koç, Borusan İstanbul Filarmoni Orkestrası’nı yönetti ve başarısını ortaya koydu. Borusan İstanbul Filarmoni Orkestrası, övündüğümüz orkestralar arasında seçkin bir yere sahiptir; ve ülkemizde Batı müziğini desteklemede onun da katkıları görülüyor. Söz konusu konser de, yeni bir müzikçiye yol açmakta bir yardımlaşma adınadır. Bir üçüncü olay da, Şişli Belediyesi Senfoni Orkestrası’nın 29 Eylül’de Strasbourg’daki konseri oldu ve yüzlerce insanı büyüledi... ? Şişli Belediyesi Senfoni Orkestrası, uyanık bir belediyecinin, Şişli Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül’ün eseri. Olayda uyanıklığı da aşan bir şey var: Sarıgül, Atatürk’ün eseri “Çoksesli Müzik Devrimi’ nin bilincinde olarak, 2005 yılında orkestrayı kurar ve yönetimini Serâ Tokay’a bırakır. Serâ Tokay da ayrı bir olay... İstanbul’da, bir mimarlar ailesinde doğar; ve müziksel olgunlaşması Fransa’da olur. Bir süre “spiritüel inziva”ya çekilir; orada ermiştir ki, filozof ve orkestra şefi olmalıdır. Çabaları o yolda olur: Çeşitli yerlerde, çeşitli orkestra şefleriyle çalışır; sonunda, farklı etkilerin sentezi olarak bir orkestra şefi olup çıkar. Bunlar olurken, felsefe çalışmaları da sürer: Çözmek istediği sorun şudur: Şefle, orkestrası arasındaki ilişkisi neye dayanıyor? Onun sırrını çözdükten sonra eline bagetini alır ve Türkiye’de ve Türkiye dışında dolaşır. O bir “filozof” orkestra şefidir! Başına geçtiği Şişli Senfoni Orkestrası’nda, büyük yeteneklerle beraberdir. Onlardan biri, Çağ Erçağ, bir viyolonsel virtüözüdür. Anadolu’nun bağrından doğmuş bir şair olarak çalıyor... ? Şişli Belediyesi Senfoni Orkestrası, Strasbourg’da, 29 Eylül günü konserini, kentin Müzik ve Kongreler Sarayı’nda verdi. Orkestra, zengin repertuvarından şunları seçerek sundu: S SOYKIRIM TASARISI PKK ‘eki’ taktiğinden vazgeçildi Elçin POYRAZLAR WASHINGTON ABD Temsilciler Meclisi Dış İlişkiler Komisyonu’nda 10 Ekim’de oylanacak Ermeni soykırım savlarına yönelik tasarıyla aynı gün görüşülmesi beklenen ek PKK tasarısı son anda gündemden çıkarıldı. PKK’yi kınayan ve iki gün önce komisyon gündemine alınan ek tasarının geri çekilmesine yönelik daha ileri bir tarihte ele alınacağı gerekçesi öne sürüldü. ABD Kongresi’nde “Türk dostluk grubu” kurucusu Demokrat üye Robert Wexler tarafından sunulan tasarı yine Wexler tarafından geri çekildi. Tasarıda “PKK olarak bilinen terörist örgütün kınanması ve bu örgüte karşı Türkiye’nin mücadelesinin desteklenmesi” ifadeleri yer alıyordu. Bazı çevreler PKK tasarısının aynı gün ele alınmasının Ermeni tasarısının geçmesini “kolaylaştıracağını” savunuyor. yönünde siyasi mesajlar gelmesine karşın tasarının Dış İlişkiler Komisyonu’nda gelecek hafta kabul edilmesine kesin gözüyle bakılıyor. Kongre kulislerinde tasarının engellenmesi oldukça düşük bir olasılık olarak değerlendiriliyor. ABD’nin Avrupa ve Avrasya İşlerinden Sorumlu Dışişleri Bakan Yardımcısı Dan Fried, düzenlediği basın toplantısında ABD yönetiminin, Ermeni tasarısına karşı olduğu ve bu tasarının geçmesinin ABD çıkarlarına zarar vereceğini söyledi. Türkiye’nin tepkisinin “çok güçlü” olacağını söyleyen Fried, “Bizim askerlerimizle Irak ekonomisinin, Türkiye’den veya Türkiye yoluyla yapılan taşımacılığa ne denli ihtiyacı olduğunun bilincinde olmalıyız” dedi. Fried ayrıca Türkiye’den geçerek gelen lojistik desteğe güvenen Irak’taki ABD askerlerine de zarar gelebileceğini de ifade etti. Fried ayrıca “1.5 milyon kadar Ermeni’nin öldürüldüğünü ya da göçe zorlandığını” söyleyerek Bush yönetiminin “bu tarihi gerçekleri” inkâr etmediğini de sözlerine ekledi. nin sivil asker ayrımı göSIFIR zetmeksizin tırmandırdığı PKK’ şiddet eylemleri, Türkiye’de “sınır ötesi operasyon” düşüncesini ve eğilimini güçlendiriyor. Uzun süredir TSK’nin ve muhalefetin bu konuda yaptığı baskılara hükümetin daha fazla dayanması zor görünüyor. Son gelen bilgiler askere bu konuda yetki verildiği yönünde. “Sınır ötesi operasyon” bir süredir bazı çevrelerin temel hedeflerinden birisi haline geldi. PKK’nin Kuzey Irak’ta üstlendiğini ve bu nedenle rahat hareket ederek saldırılarını planladığını düşünen bu çevrelerin tamamen haksız olduğu söylenemez. PKK’nin Kuzey Irak’tan güç aldığı bir gerçek. Ancak, Kuzey Irak’ta PKK varlığını tamamen ortadan kaldırmak mümkün olmadığı gibi, sorunun asıl temelinin Türkiye olduğu gerçeğini de unutmamak gerekiyor. Kuzey Irak’a operasyon yapılsa ve PKK’ye beklendiği gibi bazı darbeler indirilse bile PKK sorunu halledilemez. ??? İşin bir diğer boyutu ise Kuzey Irak’a operasyon. Böyle bir operasyon nasıl yapılacak? Nereye kadar gidilecek? Buna ABD ve Kuzey Irak’taki Kürt yönetimi “evet” demezse ortaya nasıl bir tablo çıkabilir? Sanırım bu konuda ilk karşılaşma Kuzey Irak yönetimiyle olur. Onlarla karşı karşıya gelmek demek, bir süre sonra ABD ile karşı karşıya gelineceğinin de NOKTASI ORAL ÇALIŞLAR PKK Konusunda Muhtemel Senaryolar... remeyeceğimiz yeni tablolar çıkabilir. Türkiye’nin ABD ile gerginlik içine girmesi Ortadoğu’daki dengeleri altüst eder. ABD, Irak konusunda daha büyük sorunlarla yüz yüze gelebilir. Irak konusunda göreceli olarak istikrarlı olan Kuzey Irak’ta da istikrar bozulabilir. Bu ABD açısından kabul edilemeyecek yeni sıkıntıları da beraberinde getirir. ??? Türkiye açısından ise bu durum, ABD ve Batı ile ilişkilerin ciddi bir tahribata uğraması anlamına gelir. Türkiye’de zaten yüksek olan ABD karşıtlığı zirveye çıkar, Batı ile ilişkiler ciddi şekilde zedelenir. Bu Avrupa Birliği sürecinin de kesintiye uğramasını beraberinde getirebilir. Zaten içeride ciddi gerginlikler yaşayan Türkiye’nin içe kapanması demek, iç gerginliğin daha da tırmanması demek anlamına gelir. Milliyetçilik hızlı bir tırmanışa geçer. Farklı toplumsal güçler arasındaki çatışma alanları genişler. Demokratik istikrar geri plana itilir ve Türkiye sonu belli olmayan yeni maceralara doğru yol alır. işareti olur. Ülkemiz kamuoyunda Irak’ın işgalinden bu yana artan bir ABD düşmanlığı söz konusu. Kuzey Irak ve PKK konusu da bunun üzerine eklenince TürkiyeABD ilişkileri açısından ciddi bir toplumsal nefretten söz edilebilir. Şu günlerde ABD Kongresi’nde oylanacak olan “Ermeni Soykırımı” karar taslağı da bu öfkeyi artıracaktır. Zaten AKP hükümetinin etkili isimleri bu konuda ciddi tehditlerde bulunuyorlar. ABD’ye Irak’ta sağlanan lojistik desteğin kesilebileceğinden söz ediyorlar. ??? Türkiye’nin ABD ile çatışma ve gerginlik noktaları giderek artıyor. Bu siyasi alanda ve diplomatik alanda yaşananların çok daha ötesinde toplumsal alanda bir tırmanışı da gündeme getiriyor. PKK bu gelişmenin üzerine tuz biber ekiyor. Daha henüz ne olacağını kestiremiyoruz ancak eğer Türkiye, ABD ve Kuzey Irak yönetimine rağmen askeri operasyon yaparsa, ortaya önceden kesti ??? Tabii bütün bunlar kötü senaryolar. PKK’nin Türkiye’yi böyle bir noktaya sürüklemek istediğini söyleyebiliriz. Güneydoğu’da giderek tabanını kaptırdığı AKP’yi köşeye sıkıştırmak onların hedeflerinden birisi. Asıl hedefi ise Türkiye’yi Batı dünyasıyla karşı karşıya getirmek. İyi senaryo ne olabilir: PKK’nin eylemleri Kürtler arasında daha fazla tepkiye ve öfkeye yol açıyor. Çünkü, bu eylemler en çok onların yaşamını altüst ediyor. En çok onların acı çekmesine neden oluyor. Türkiye’yi yöneten ortak akıl, PKK’yi Türkiye’de desteksiz bırakabilmek, şiddet eylemlerini sınırlı bir hale getirebilmek amacıyla güvenlik önlemlerinin yanı sıra şiddet karşıtı Kürtleri PKK’den koparabilmek amacıyla yeni stratejiler geliştirebilir, yeni platformlar oluşturabilir. Şiddet karşıtı Kürtleri cesaretlendirmek, onlarla gerçekten demokratikleşme temelinde yeni ortaklıklar oluşturmak bugün daha büyük önem kazanıyor. PKK’nin cinayetlerinin yarattığı öfke içinde yasal alandaki Kürtlerin hedef alınması ve onların etkisizleştirilmesi şiddetin tecrit edilmesini değil, daha geniş alan bulmasını kolaylaştırır. ??? Öfke büyük…Acı haklı… Devletler öfke ve duyguyla değil, siyasi akılla yönetilirler… oralcalislar?cumhuriyet.com.tr TASARININ ENGELLENMESİ ZOR ABD yönetiminden Ermeni tasarısına karşı oldukları
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle