Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
8 ESMT KURUCU BAŞKANI PROF DEREK F ABELL: YÖNETİCİLİK KONUSUNDA İYİ OKUL ÇOK AZ C ekonomi İŞÇİNİN EVRENİNDEN ŞÜKRAN SONER EYLÜL CUMA Yönetici okuluna Türk ilgisi okulların sayısının parmakla gösterilecek kadar az olduğunu kaydeden Abell, bu konuda Türkiye’den hiçbir okulun en iyi 100 sıralamasında yer almadığını söyledi. ESMT için Deutsche Bank, E.ON, Allianz’ın da aralarında bulunduğu 6 Alman kuruluşunun önderliğinde, 25 kuruluşun güçlerini birleştirdiğini söyleyen Abell, söz konusu şirketlerin okul için 100 milyon Avro verdiklerini belirtti. Okulda hem yüksek lisans programının hem de uluslararası ölçekte düşünen firmalara yönelik daha kısa süreli programların bulunduğunu anlatan Abell, şu anda okulda bazı Türk öğrencilerin bulunduğunu ve hedeflerinin başta Türkiye ve Rusya olmak üzere ‘‘hızlı büyüyen’’ ülkeler olduğunu vurguladı. ESMT’den Bülent Göğdün de Türkiye’de Koç Grubu dahil birçok şirketle temaslarda bulunduklarını, İş Bankası ve Garanti Bankası’nın Türkiye’den okula çalışanlarını gönderen 2 büyük banka olduğunu ifade etti. Yüksek lisansın daha çok bireysel başvurularla yürüdüğünü, özel programlara ise şirketlerin çalışanlarını gönderdiklerini belirten Abell, yüksek lisans ücretinin senelik 50 bin Avro olduğuna, ancak çeşitli burs olanaklarının bulunduğuna işaret etti. Okulda kuruluşların teoriyle pratiği birleştirmeye, karşılarına çıkabilecek sorunlara çözümler üretmeye çalıştıklarını belirten Abell, günümüzün rekabetçi ortamında yöneticiliğin ARGE kadar önemli olduğunu vurguladı. Cesur! linç girişimi. Batıl inançların öne çıkardığı türbeler önündeki, duayla, Tanrı’ya inançla uzaktan yakından ilişkisi olmayan, adak adayan kalabalıklarda patlama. Oruç tutmayanlara dönük baskılar. Giderek her yıl artan sayılarda lokantaların sadece ramazana dönük hizmet verebiliyor oluşları... Siyasal İslam kimlikli varsılların artması ile toplumsal yaşamda gözlenen çarpıcı değişim. İstanbul gibi merkezlerde bile gösterişli iftar sofrası düzenlemeyen otel ve lüks lokantanın neredeyse kalmamış olması ve iftar saatlerinde tıklım tıklım dolması. Bütün büyük meydanlarda, en ilkel yöntemlerle kurulmuş iftar çadırları. Başta belediyeler, varsılların görgüsüz, gösterişli sadaka sunumu niteliğindeki iftar sofraları. Önlerinde can acıtan, yoksullaşmanın boyutlarını yansıtan uzun kuyruklar. Modern kent görünümünü, tarihi dokuları yok eden, kabile yaşamı görüntüleri... Cesur kavramı algılamasında, bir tek ramazan ölçüsünde bile AKP iktidarında nasıl da hızlı bir değişim yaşanmış; AKP’li olsun olmasın, sıkıysa belediyeler, yöre zenginlerinin reklam afişleriyle donanmış iftar çadırı kurmasınlar. Sıkıysa yörenin önemli ibadet yerlerine dönük otobüsü, iftar nevalesi belediyece karşılanmış geziler düzenlemesinler. Öyle bir tablo ile karşı karşıyayız ki, ‘‘Laik Cumhuriyet düzeninde kamuyu temsil eden belediyelerin dini içerikli hizmetler için harcama yapması suçtur’’ diyebilecek cesarette belediye başkanı bulamazsınız. Özel sektörün çalışma, yemek düzenini oruç tutanlara göre düzenlemesi elbette tartışılamaz bir insan hakkı. Ancak yasal çalışma sürelerine karşı sınırsız vurdumduymazlıkları, yasa tanımazlıkları ile iç içe olunca ister istemez batıyor. Hukukun üstünde korktukları bir baskı gücünün varlığını yansıtıyor... Ya çalışma saatleri değişmeden, kamu hizmet alanlarında hizmetlerin giderek çarpıcı boyutlarda ibadet saatlerine göre fiilen değişmesi, kamu hizmetlerinin zaten işlemezliğine katkıda bulunulmasına ne demeli? Cesaretiniz varsa, ‘‘namazdayım’’ diyen bir kamu görevlisinin o saatlerde işinin başında olmamasının, çalışma saatleri içinde kamu hizmetinin sunulmamasının hesabını sorun... Ülkemizde cesaret kavramı, algılaması, hızla tarikat, aşiret, töre, şeriat kıskacında değişime uğruyor.. soner@cumhuriyet.com.tr B ÖZGÜR ULUSOY Almanya’nın önde gelen şirketlerinin lider, yönetici yetiştirme amacıyla kurduğu European School of Management and Technology (ESMT) Türkiye’den ‘‘yönetici adaylarına’’ da seslenmeyi hedefliyor. İstanbul’da ‘‘Küresel Dünya Piyasalarında Türk Yöneticilerin Konumu ve Rekabet Üstünlüğü İçin Gerekenler’’ konulu bir toplantı düzenleyen ESMT’nin kurucu başkanı Prof. Derek F. Abell, bir grup gazeteciye, okul ve hedefleriyle ilgili bilgi verdi. Yöneticilik konusunda uluslararası çapta çok başarılı ELEKTRİK DAĞITIM ÖZELLEŞTİRMELERİNE GİRECEĞİNİ AÇIKLAYAN HOLDİNG ENERJİDE BÜYÜYECEK Alarko ortak arayışında ŞEHRİBAN KIRAÇ Alarko Holding Genel Koordinatörü Ayhan Yavrucu, 2006 yılının planladıkları çerçevede gittiğini belirterek, bu yıl Taksim, Yenikapı metro projesinin sözleşmelerini bitirdiklerini, 5 yıldır beklenen Adana metro projesinin ikinci kısmına başladıklarını ve İstanbulAnkara arası hızlı tren projesinin büyük kısmını tamamladıklarını söyledi. Enerjide Kırklareli Santralı’nı tamamladıklarını ve üretime geçtiklerini bildiren Yavrucu, ‘‘Ama gaz fiyatlarındaki sürekli artış nedeniyle maalesef beklediğimiz şekilde bir başlangıç olmadı. Buradaki sorunlarla ilgili gerekli prosedürler çerçevesinde EPDK ve borsaya bilgi verdik. Şimdi bunların sonuçlarını bekliyoruz. Ama bu bizim enerjiye karşı ilgisiz olduğumuz anlamına gelmiyor. Gaz santralları belki bir ara dönemde enteresan olmaktan çıktı. Biz şu anda gaz alanındaki yatırımlarımızı askıya aldık’’ dedi. Yavrucu, Türkiye’nin enerji alanındaki alterna larko Holding enerji alanındaki yatırımlarına ağırlık vererek 2010 yılına kadar 1000 mv’lık kapasiteye ulaşmayı hedefliyor. Gaz alanındaki yatırımlarını şu an için askıya alan holding, taahhüt işinde de ağırlığı büyük projelere verecek. tiflerini çeşitlendirmesi gerektiğine işaret ederek ‘‘Şu anda Türkiye’de elektriğin yüzde 4045’i gaz santrallarında üretiliyor. HEDEFİMİZ BÜYÜK ÖLÇEKLİ PROJELER Türkiye’de yapılabilecek belli başlı büyük barajlar yapıldı. Rüzgâr enerjisinin Türkiye’nin ihtiyacı açısından çok büyük kaynaklar yaratacağını tahmin etmiyoruz. Ama bu kaynağı da sonuna kadar kullanmak gerekiyor. Nükleer santrallara da ağırlık vermemiz gerekiyor. Türkiye’de nükleere karşı bir tavır var, bunu anlayışla karşılamak gerekiyor. Nükleer santralların belli riskleri var ama kömür santrallarının da riskleri var’’ diye konuştu. Nükleer santrallar konusu ile ilgilendiklerini, bunun için devletin normları belirlemesini beklediklerini aktaran Yavrucu, kurallara göre yabancı bir ortakla anlaşıp bu alana gireceklerini bildirdi. Afşin Elbistan Termik Santralı’nın C bölümüne gireceklerini açıklayan Yavrucu, ‘‘Elektrik dağıtım ihalelerine talip olacağız. Bir ortak bulmak gerekiyorsa mutlaka yabancı bir ortak alacağız. Batı Avrupa’dan bazı firmalarla görüştük. 2007 sonunda yapılması düşünülen enerji üretimi ile ilgili ihalelere de gireceğiz’’ diye konuştu. Şu anda Alarko’nun devam eden projelerinin toplam yatırı A mının 1.5 milyar dolar civarında olduğunu vurgulayan Yavrucu, grupta ağırlığın yaklaşık yüzde 4045 taahhütte olduğunu açıkladı. Yavrucu, ‘‘Biz enerji grubumuzu büyüterek enerjinin toplam içindeki payını arttırmak istiyoruz. Taahhütte hedefimiz büyük ölçekli projeler olacak. Şu anda grup içinde enerjinin payı yüzde 10’lar civarında, biz bunu en az yüzde 30’a çıkarmak istiyoruz’’ dedi. Riva’da yeni bir şehir kuracaklarına işaret eden Yavrucu, buranın yaklaşık 1.5 milyar dolarlık bir proje olduğunu, içinde üniversiteden devlet kurumlarına, alışveriş merkezi, otel gibi her türlü ihtiyacı karşılayacak tesisin bulunacağını bildirdi. Güneş trafiği de aydınlatacak ADANA (AA) Tasarruflu, uzun ömürlü ve bakım maliyetinin düşük olması nedeniyle güneş enerjisiyle çalışan sinyalizasyon ve yol butonu kullanımının giderek yaygınlaştığı bildirildi. Tankes Trafik Sistemleri Firması satış sorumlusu Ayhan Tanal, bu sistemin altyapısı olmayan yollarda sürücüleri rahatlattığını, trafik kazalarını büyük oranda önlediğini söyledi. Güneş enerjili sistemin, gündüz depoladığı enerjiyi, gece kullandığını belirten Tanal, kendisini 6 ayda amorti eden sistemlerin İstanbul, Ankara, İzmir ve Adana gibi büyükşehir belediyeleri ve karayolları müdürlükleri tarafından tercih edildiğini belirterek, ‘‘Geçen yıldan bu yana 12 bin yol butonu, 500 civarında ise sinyal lambaları ürettik’’ dedi. atman’da kadın intiharlarını protesto eden 9 kızımızı medyamız ana haberlerine taşıdı. ‘‘Cesur’’ ilan etti. İki eşli 60 yaşında birisiyle evlendirilmek istenince intihar eden 18 yaşındaki Saliha Demir’e, koca Batman’da sahip çıkacak 9 genç kızın bulunabilmesi, içinde bulunduğumuz durum vaziyetleri anlatmaya yeterli, tek başına bir olay. Siyaset, örgüt izin verdiğinde ancak, erkekler çevrede beklemek koşuluyla, kadın vitrinde siyaset için binlerle bir araya gelebilen Batmanlı kadınlar, kadın intiharlarındaki patlamayı, nedenlerini ağızlarına alamazlar. Töre cinayetleri, kadın intiharları kadın örgütlerince sorgulandığında, erkek egemen siyasetin yanıtı çok sert,‘‘Ey feministler bunlar bizim töremiz, size ne oluyor’’ çizgisindedir. Eğitim düzeyi ne olursa olsun, siyasetin, toplumsal yaşamın içindeki kadınların sesleri kesiliverir. Sonra da Diyarbakır’da, bölgenin başka illerinde düzenlenen mitinglerde, kapalı salon toplantılarında, DTP, AKP hiç fark etmiyor, türbanın çok modern, her tür kapalılıkta çarşafın egemen olmasına, haremselamlık ayrımına şaşar kalırız... Durum Batman’da böyle de sanki İstanbul’da, Ankara’da çok mu farklı? Hele de tarikataşirethemşerilik sarmalındaki varoşlar, hatta yerleşim merkezlerinde... İlkokul çocuklarına dağıtılan ders kitabında, yeni baskısında yapılan değişiklikle tarikatların övülmesi, İslam kimlikli AKP iktidarının yapısına ne kadar uygun düşerse düşsün, kitleler tarafından hafife alınması, toplumsal tepki verilmemesinin nelere mal olduğunu hâlâ algılamaktan çok uzağız. AKP iktidarı, politikalarını eğitimde kökleştirme misyonunu üstlenmiş Milli Eğitim Bakanı pişkin. Kuran kurslarının tarikatlara teslim edilmesine, eğitim birliğinin, laikliğe aykırı uygulamalarla ayaklar altına alınmasına ilişkin her gün çıkan yeni bir skandala kulakları tıkalı. Devletin görevi ancak devlet bütçesinden sağlanmayan eğitim hizmetlerinin, özel girişimlerle, sadaka niteliğinde toplanan yardımlarla karşılanmasında; tüm törenlerde, özel bağış okulu açılışı, araçgereç, giyim dağıtımlarında, kendi kesesinden veriyormuşçasına havalı poz veriyor.. ??? Ramazanın gelişiyle öne çıkan haberlere bir baksanıza... Ramazanı karşılamak üzere silahlı kutlamada ölüm. Ellerinde bira şişesiyle yürüyen iki gence yönelik Tehlikeli atık ihracatı! HİCRAN ÖZDAMAR İZMİR Tehlikeli atık cenneti haline getirilmek istenen Türkiye’den yurtdışına ‘‘atık ihracatı’’ başlıyor. İzmit Atık Yakma ve Depolama Tesisi’nin (İZAYDAŞ) yetersiz kalmasının ardından harekete geçen çevreler, atıklarını Almanya’daki bertaraf tesislerine götürecek. Bu kapsamda ilk ihracat izinlerini alan iki firma 15 gün içinde atıklarını gemiyle gönderecek. Atık Bertarafı İşletmeciliği Sanayi ve Dış Ticaret Limited Şirketi (ABİ) Genel Müdürü Erkan Sarıcan, Türkiye’ye yıllardır gizlice atık getirildiğini belirterek Alman AVG ortaklığıyla bu ürünleri yurtdışına götürmek istediklerini kaydetti. Ülkede atıkların ortadan kaldırılması yerine, depolamalarının yapıldığına dikkat çeken Sarıcan, ‘‘İZAYDAŞ’ın yıllık kapasitesi 40 bin ton. Ancak yoğun başvuru olduğu için bu kapasite yetmiyor. Tehlikeli atık konusunun kamuoyunda son dönemde sıkça tartışılmasının ardından, biz de bu alana yöneldik.’’ dedi. Ö nce IMF, ‘‘Türkiye gibi bazı gelişmekte olan piyasalarda mali politikaların sıkıştırılmasını’’ önererek kriz uyarısında bulundu. Sonra TÜSİAD ‘‘cari açık ve enflasyonun yakından izlenmesi gerektiği’’ni söyledi. Ne var ki, mayıstaki dalgalanmanın etkisinden kurtulmaya başlanmışken yapılan bu uyarılar bizim ülke yatırımcısınca pek algılanamadı! Kimi mayıshazirandaki dalgalanmaya rağmen 6 ayda yüzde 7.5 büyüyüp, toplam yatırımlar yüzde 19’a ulaştığına göre ‘‘Bize bir şey olmaz’’ diye düşündü. Kimi Türkiye üzerindeki siyasi baskıyı arttırmak için bu tür uyarıların yaptırıldığını ileri sürdü. Kimi de TÜSİAD’ın abarttığını ve sermayenin AKP’ye siyasi resti olarak yorumladı. Oysa, yılın ilk yarısındaki cari açığı 18.7 milyar doları bulmuş bir ekonominin en ufak sallantından bile etkileneceğini bilmeyen yok. Hâlâ öğrenemediysek Macaristan’da yaşananlara bakmak yeter, ama! ‘‘Döviz cinsinden borcun azaldığını unutma!’’ diye söylendiğinizi de duyar gibiyim. Haklı olmasına haklısınız da cari açık azalmadığı sürece toplam borç GÖZ UCUYLA TÜRKEL MİNİBAŞ Piyasalarda Cuma Vurgunu Özel kesime ait tasarrufyatırım açığının büyüdüğünü görmemek için bilinçli bir şekilde inat ediyor. Gelin görün ki, IMF’nin en ufak arka sıvazlamasıyla şaha kalkanları, ne cari açık ne de cari açığın borç yükü üstündeki baskısı ikna etmeye yetiyor. Cuma vurgunundan ders aldıkları da şüpheli!.. KÜRESEL KRİZİN HİÇ Mİ PAYI YOK? Dolar kurunu 1.55’e kadar çıkaran, iç borçlanmada faizleri 23.80’e kadar yükselten cuma günkü sallantıyla gelen satış baskısının gerisinde: Macaristan’daki cari açık ve döviz açığının büyümesi, kredi görünümünün düşürülmesi, Güney Afrika’nın cari açığının rekor düzeye ulaşması; ABD ekonomisinde büyüme hızının düşeceğine yönelik beklentilerin üzerindeki etkisinin sınırlı ve çok kısa olacağını hatırlamakta yarar var. Özellikle de iç ve dış borç miktarı 350 milyar doları bulmuşken! Yani? Cari açıktaki artış devam ettiği sürece Türkiye, sermaye girişleri açısından riskli ülkelerden biri olmaya devam edecek!.. Çünkü, vurguladığım gibi: AKP, yüksek büyüme hızıyla kendini öyle bir efsunladı ki enflasyon riskinin yükseldiğini; İkinci çeyrekte mal ve hizmet ihracatı yüzde 4.3 artarken mal ve hizmet ithalatının yüzde 10’una çıktığını; yılın ilk yarısında ise ihracat yüzde 3.9 artarken ithalatın da yüzde 9.2 arttığını; Yüksek faizdüşük kur politikasıyla sıcak para girişinin de bir sınırı olduğunu; sıcak parayla pompalanmış tüketim harcamalarına dayalı büyümenin sonuna gelindiğini; artması ve tasarrufyatırım açığına bağlı olarak cari açığın büyümesi; Brezilya ve Rusya piyasalarının petrol fiyatlarındaki düşüşten olumsuz etkilenmesiyle satışların başlaması; Tayland’da darbe, Polonya’daki koalisyonun dağılması ve birçok ülke de seçim, iktidar değişikliğiyle risklerin yükselmesi var. Ne var ki sallantıyı sadece dış etkenlere bağlayamayız. Zira, bu tür yaklaşımlar olsa olsa panik havasının yatışmasını sağlar. Ama, kısa süreli yaşanan sallantıların süreklilik kazanmasını engellemez. Dahası, ekonominin risk planlamasının eksik kalmasına, dolayısıyla yanlış çözümler yaratılmasına neden olur. Piyasalar haftaya tedirgin başlayacak. Cuma günkü vurgunu atlatabilmeleri öncelikle: Mayıs dalgasının etkilerinin bitmediğini; yeni bir dalgayla ivme kazanabileceğini unutmamalarına bağlı. Kaldı ki, yaşadığımız bizim mahalle bakkalının sandığı gibi kısa süreli bir kriz değil. Dalga boyu geniş küresel bir kriz!.. turkmini@superonline.com www.turkelminibas.net DHL gönüllüleri Afrika’da DHL, Güney Asya depreminden sonra şimdi de Afrika’ya tıbbi lojistik destek veriyor. Express ve lojistikte dünya lideri olan DHL, sosyal sorumluluğunu Kenya ve Doğu Afrika bölgesi için oluşturduğu DHL Gönüllüleri ekibiyle devam ettiriyor. UNICEF’in ihtiyaçlarına göre belirlenecek tıbbi malzemeler bu ülkelere DHL’nin lojistik desteği ile ulaştırılacak. Birleşmiş Milletler (BM) ile çeşitli projelerde daha önce de ortaklaşa çalışmalar sürdüren Deutsche Post World Net, şimdi de bu projeyle Kenya ve Doğu Afrika’nın açlıkla mücadelesine yardım sağlayacak. DHL, proje kapsamında dünyanın değişik ülkelerinden bir araya gelen ‘‘DHL Gönüllüleri’’ ile 15 gün süreyle Kenya’da UNICEF projesine destek verecek.