06 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

8 KÜRESEL SÖZLEŞME NEW YORK’TA İMZALANDI C ekonomi İŞÇİNİN EVRENİNDEN ŞÜKRAN SONER 7 NİSAN 2006 CUMA KoçBM anlaşması Ekonomi Servisi Koç Holding, Birleşmiş Milletler’in iyi kurumsal vatandaşlık ve sorumlu küreselleşmenin geliştirilmesi amacıyla başlattığı ‘‘Küresel Anlaşma’’ girişimine dahil oldu. Koç Holding’den yapılan açıklamada, Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Koç’un, 1999’da Davos’taki Dünya Ekonomik Forumu’nda Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Kofi Annan’ın öncülüğünde temelleri atılan Küresel İşbirliği Anlaşması’nı (Global Compact) önceki gün New York’ta imzaladığı kaydedildi. BM Genel Sekreteri Kofi Annan’ın öncülüğüyle altı yıl önce, 26 Temmuz 2000 tarihinde resmen başlatılan girişimin katılımcı sayısı 90 ülkeden toplam 3 bine yaklaşırken, katılımcıların çok büyük çoğunluğunu da şirketler oluşturuyor. Koç Topluluğu olarak ekonomik büyümelerini sürdürürken, içinde yaşadıkları topluma karşı sorumluluklarının da arttığının bilincinde olduklarını kaydeden Mustafa Koç, imza törenine, Annan’ın ilk kez bizzat katıldığını ve bunun gurur verici olduğunu kaydetti.Koç, platforma katılımlarının Koç Topluluğu olarak kurumsal sosyal sorumluluk ve toplumsal duyarlılık yaklaşımlarının uluslararası boyutta bir ifadesi olduğunu ve var oldukları coğrafyada sözleşme koşulları ile ilgili bölgesel güç olacaklarını belirtti. Koç Topluluğu’nun, küresel sözleşmenin gereklerini yerine getirme konusunda BM tarafından resmen bölgesel sözcü olarak görevlendirildiğini belirten Koç, ‘‘Topluluk olarak çalışmalarımıza anlaşmada yer alan evrensel ilkeler doğrultusunda devam Olmak ya da Olmamak... çok farklı olması. 12 Eylül koşullarından beslenen PKK terörü, iç ve dış destekleri ile, ABD Irak bataklığında, BOP projesi uygulamasında, bölge halkları kanlı ırk ve mezhep çatışmasına boğulmuş bir konumda iken, Türkiye’de yeniden hortlatılan PKK terörünün iç ve dış destekleri, koşulları aynı değil. Doğru değildi, ancak PKK terör örgütü sol dinamiklere dayanmaya çalışıyor, insan haklarını ideolojik gerekçesinde kullanabiliyordu. Kuzey Irak’ta fiilen kurulmuş ABD korumasında, din aşiret ekseninde de beslenen Kürdistan gerçeği ortada dururken ayrılıkçılık, ayrımcılık, aksi söylense de tartışılmaz öne çıkıyor. Önemli olan tek gerçek, laik Türkiye Cumhuriyeti’nin bugün, dünden çok daha büyük tehdit altında olduğu değil mi? ??? Kötü bir rastlantı da olabilir. Ancak ABD Genelkurmay Başkanı’nın da katıldığı terör toplantısı çok yakın, söyledikleri çok taze belleklerde... Kuzey Irak’taki PKK örgütlenmesinde el sürmeyeceklerini, başlarında daha büyük sorunları olduğunu apaçık söyledi. Gözümüzün içine baka baka ancak uzun süreçte, Irak’ta oluşacak yönetim yeterince güçlenirse, kendi siyasetinin gereği olarak uygun görürse PKK’ye müdahalenin gündeme gelebileceğinin altını çizdi. Daha da açık olarak, ‘‘Siz PKK ile mücadeleyi kendi ülkenizde, kendi askeri gücünüzle zaten yapabiliyorsunuz. Bundan sonra da öyle yapın..’’ anlamına gelen cümleler kurdu. AB ülkelerinin de, ABD gibi PKK’nin terör örgütü olduğunu kabul edip demokrasi adına yayın organlarına, örgütlenmelerine el süremeyecekleri politikaları ortada. İşte tam da bu koşullarda bir AB ülkesinden yayın yapan televizyon kanalı çağrı yapıyor, kitleler sokağa dökülüp bir dizi kanla noktalanan eylemleri tırmandırıyorlar. Sözü uzatmanın hiçbir anlamı yok. Görüntüler olayların tırmanışının korkutucu boyutlarını yeterince çıplak ortaya koyuyor. Bu kez medyayı yargılama lüksümüz de yok. Medya aslında haberleri sansasyonel boyutlarda vermemek için anlamlı bir çaba gösteriyor. Bu noktada herkes için geçerli tek soru, tek yanıt var: Barış içinde, TC çatısı altında birlikte yaşama koşulları için savaşım vermekten yana olmak ya da olmamak... [email protected] 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 edeceğiz. Bu konuda bölgede etkin bir güç olacağız’’ dedi. Temel amacı, giderek ekonomi, ticaret ve teknoloji ile birbirine daha bağımlı hale gelen ülke, kültür ve insanların, yaşanan sorunlar karşısında ortak bir mücadele platformu yaratmak olan girişimin 10 temel prensibi ise şunlar: Evrensel insan haklarının korunması konusunda gerekli desteğin sağlanması. İnsan hakları ihlallerinde suç ortaklığı yapılmaması. Örgütlenme özgürlüğü ve toplusözleşme haklarının tanınması. Zorunlu çalışmanın engellenmesi. İşyerlerinde çocuk çalıştırılmasının engellenmesi. İş ve meslek alanlarında ayrımcılığın ortadan kaldırılması. Çevre sorunlarına karşı gerekli önlemlerin alınması. Çevre koruma konusunda daha fazla sorumluluk alınması. Çevreye saygılı teknolojilerin geliştirilmesinin desteklenmesi. Rüşvet ve yolsuzluğun her türüne karşı önlem alınması. E E konomi Servisi Katar’ın en yüksek binası Doha Trade Center iki Türk mimarın elinden çıkacak. 130 milyon dolarlık merkez daha verimli olarak kullanılması için ‘uçmaya hazır sinek’ şeklinde tasarlandı. İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) mezunu iki genç yüksek mimar Murat Kader ve Sema Eser Özsaruhan’ın kurdukları 2Design, Katar’ın en yüksek binasını hayata geçiriyor. Doha Katar’a Türk mimarlarının imzası Trade Center adını taşıyan 61 katlı bina tamamlandığında hem Katar’ın en yüksek binası olacak hem de tasarımı sayesinde sahibine benzeri gökdelenlerden daha çok gelir getirecek. Bina, 2Design Mimarlık Ofisi tarafından üstten görünümü ‘uçmaya hazırlanan sinek’ biçiminde tasarlandı. Bu sayede iki ayrı kulenin tüm ihtiyaçları tek bir merkezden karşılanarak en düşük maliyet ve en yüksek verim hedefleniyor. Bu sayede iki ayrı kule için farklı idari alanlar yapılmasına gerek kalmıyor. Bu da 130 milyon dolara mal olması beklenen merkezin kiralanabilir alanının hacmini ve merkezin sahibinin gelirini arttırıyor. Benzer bir yöntemi daha önce İstanbul Güneşli’de Ziyal İş Merkezi’nde de deneyen 2Design Mimarlık Ofisi, bu projesiyle hem Mimarlar Almanağı’na girdi hem de örnek vaka olarak Avusturya’daki üniversitelerde okutuluyor. Atatürk döneminde biyodizel denemesi ANKARA (AA) Özel Tüketim Vergisi (ÖTV) tartışması nedeniyle gündemde bulunan biyodizelin, Atatürk döneminde, 1934’te ‘‘harp veya buna mümasil fevkalade bir vaziyet karşısında yurtdışı bağımlılıktan kurtularak, ihtiyacın yerli kaynaklardan sağlanması’’ amacıyla denendiği belirlendi. Belirlemeye göre, 1934’te Atatürk Orman Çiftliği’nde (AOÇ), traktörlerde bitkisel yağın kullanımı konusunda deneme yapıldı. İki ay süren deneme sonucunda, traktörlerde bitkisel yağın yakıt olarak tüketiminin motorine göre çok az fark ettiği ve motor silindir kafalarında koklaşma olduğu rapor edilmiş. Konya Selçuk Üniversitesi Ziraat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hüseyin Öğüt, Türkiye’de biyodizelin denendiğine ilişkin belgenin Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Kütüphanesi’nden sağlandığını söyledi. mniyetin içinde yetişmiş, içişleri bakanlığı yapmış siyasetçi Sadettin Tantan, sanırım 10 gün kadar önceki karşılaşmamızda, Kürt sorunu bağlantılı, önümüzdeki haftalar içinde çok kanlı olayların gelişeceğinden söz etmişti. Herkes gibi kaygılı, bizlerden bir adım öte istihbarata dayalı bilgi sahibi olarak gecikmiş önlemlerden söz ediyor, Erdoğan Hükümeti’nin sorunu hafife alan yanlış politikalarından yakınıyordu... Nevruz için kaygılı bekleyiş birkaç günlük sarkma ile, tırmanışa elverişli, çok daha ürkütücü boyutlarda karşımıza çıktı. İşsiz, yoksul gençlerin, çocukların eylemlerde öne çıkarılmış olmaları, kitlelerin desteğini almadığını veren görüntüler kaygılarımızı hafifletmeye yetmiyor. Kürt’üTürk’ü ile ülkemiz insanının çoğunluğunun, yüzyılların kültürel birikimine dayalı sağduyuları, birlikte, çatışmasız yaşama arzuları, ülke bütünlüğünde kucaklaşmaları tehdidin boyutlarını hafifletmiyor. PKK’yi yaratan koşulların odağında 12 Eylül düzeni, koşulları da vardı. 30 bin insanımızın ölümüne yol açan sıcak çatışmanın acısı yüreğimizde iken, eksiği gediği ile yaralar sarılmaya çalışılırken tetiğe basılmış olması, tetiğin basıldığı iç ve dış koşullar daha bir düşündürücü. Türkiye’nin her yerinden biraz daha boyutlu olsa da, her yeri için geçerli olan yoksulluk ve yoksunluğun uygun ortam yaratması olgusu tamam da; ülke bütünlüğü içinde, birlikte, insan haklarına sahip olarak yaşama koşullarını savunanlar için, çatışmacı ortamdan yarar beklemenin mantığı, akla uygun bir yanı yok. ??? Öyle olunca da insan hakları savunucuları, iyi niyetli çözüm arayışları içinde olanlar da saflarını seçmek zorundalar. Siyasi birikim ve deneyiminden kuşku duymadığım DTP Eşbaşkanı Ahmet Türk, bölge insanının çaresizlik, sorunlarını öne çıkararak, söyleminde sık sık şiddet ve teröre karşı olduklarını vurgulasa da PKK ve terör ile net ayrılmayan çizgisi nedeniyle yeterince güven veremiyor. Belki de DTP bu konuda çok içten. Ancak eylemlere katılan kitleler bu ayrımı yapamadıkları için, toplumsal izlenim yanlış bir özdeşleştirmeyi, önyargıyı yaratıyor. Bazen ne anlatılmak istendiğinden çok ne anlaşıldığı, nasıl bir izlenim yaratıldığı önemlidir. Belki ondan önemlisi, PKK’yi yaratan koşullar ile bugünkü terör tırmanışını yaratan koşulların BİLİŞİM Teknoloji Holding, yeni yatırımlarla büyüyecek G eçen hafta yayımlanan Aralık 2005’in işgücü piyasası verileri, tek sözcükle ürkütücüdür. Sayılar, işsizliğin yalnız giderek ağırlaştığını kanıtlamakla kalmıyor; bu olgunun, ek olarak ağır bir toplumsal bunalımı beslemeye başladığının da ipuçlarını taşıyor. Sayılar, 15 ve daha yukarı yaştaki nüfusun işgücü piyasasına çıkan, yani, ‘‘geçerli ücret karşılığında açıkça iş arayan’’ kısmının yüzde 46.9 olduğunu gösteriyor. Buna İKO, işgücüne katılma oranı deniliyor. EKONOMİK BUNALIM Son yıllarda işgücüne katılma oranı hızla azalıyor; ağır bir ekonomik bunalım sonrası olan 2000 yılında, İKO yüzde 51.9’du. O tarihe göre beş puanlık bir azalma vardır. Özellikle vurgulamak gerekir ki, işgücüne katılma, ekonomik ve toplumsal etkenlerden kaynaklanır ve o kadar kısa bir sürede bu ölçüde azalmaz. Çalışanların ücret ve gelirleri çok artmış olsaydı işgücüne katılmanın azalması anlaşılabilirdi. Oysa asgari ücret düzeyi, günlük 17.7 YTL’dir ve işgücünün önemli bir bölümü bu ücretin altında bir ücretle ANKARA PAZARI YAKUP KEPENEK İşsizliğin İki Yüzü sayısı ikiye katlanacaktı. ??? Burada çok önemli bir başka göstergeye de değinilmelidir. İşsizlik oranı, genç nüfusta, yani, 1524 yaş grubundaki nüfus arasında, yüzde 21.5’tir; yani, ülke ortalamasının iki katına yakındır. Türkiye, yaşama ilk adımını atan ve geçerli ücretten çalışmaya hazır olduğunu açıkça belirten her beş gençten birine hayır diyor. Eğitimli gençlerde, kadınlarda bu oran daha da yukarıdadır. BİREYSEL VE TOPLUMSAL YIKIM Türkiye, gençlerine iş olanağı sağlayamayan bir ekonomik ve toplumsal yapıyı yıllardır taşıyor. Bu yapı birikimlik umutsuzluk yaratıyor. Sonuçta umutsuzluk, dalga dalga, okullara ve diğer toplumsal alanlara yayılıyor; bazen arkadaşa saplanan çalıştırılmaktadır. İşgücüne katılmada böyle bir hızlı inişin tek bir nedeni olabilir: işsizlerin iş bulma umudunun kalmaması; yaşanan bıkkınlıklar ve bu nedenlerle de kendilerine hane halkı işgücü anketi uygulandığında da ‘‘iş arayan’’ olarak tanımlanmamaları ya da sayılmamaları. Sonuç olarak, işsizler iş aramaktan vazgeçtiği için ve çok sayıda kişi ‘‘işsiz olarak tanımlanmadığından’’, işsizlik, olduğundan daha az görünüyor. Eğer işgücüne katılma, beş yıl önceki düzeyini korusaydı, işsiz sayısı Aralık 2005’teki 2 milyon 702 bin yerine 5 milyon 242 bin kişi olacak; isşizlik oranı da yüzde 11.2 değil, yüzde 19.7 olacaktı. Bir başka anlatımla, aynı ölçme, yani anket ve değerlendirme yöntemlerini kullanarak hesaplanacak bir işsizlik oranı, yalnız katılma oranı 2000 yılı düzeyinde sabit tutulsaydı, işsiz bir bıçak parıltısına bazen de uyuşturucu pazarının yok edici ağına dönüşüyor. Aralık 2005’te toplam nüfus 72 milyon 85 bindir. İstihdam edilebilen, yani şu ya da bu biçimde çalışanların toplamı da 21 milyon 332 bin olduğuna göre, bu kadar çalışan, kendisinin dışında ‘‘50 milyon 763 bin kişiye daha bakmak’’ zorundadır. Yani her ‘‘bir’’ çalışan kendisi ile birlikte 3.38 ya da kendisinin dışında 2.38 kişinin ‘‘geçim’’ sorumluluğunu taşıyor. Söylemeye gerek yok ki bu bakma, yalnız barınma ve beslenmeyi değil, eğitimi, sağlığı ve başka gereksinmeleri de içermektedir. İşsizlik, bireysel ve toplumsal yıkımdır. Yarattığı sonuçlar çok ağırdır. Ancak, çalışanların bakmak zorunda olduğu kişi sayısının çokluğu da çok önemli toplumsal ve siyasal sorunlara kaynaklık ediyor. Aile ilişkilerinden oy vermeye; eğitimden eğlenmeye dek her alanda kişisel yaşam, buradan kaynaklanan yapısal bir ‘‘bağımlılık’’ ağında çırpınan bir nitelik kazanıyor. Bireyin özgürleşmesi süreçleri tıkanıyor. Beyinler, içeriden ve dışarıdan kıskıvrak bağlanıyor. [email protected] Ekonomi Servisi Ürdün, İran, leri hakkında bilgi verdi. 1988’de 5 Endonezya, Malta, Mısır gibi ülkekişilik bir grupla sınırlı iken bugün lere donanımla birlikte 600 çalışanı olan gruba yazılımlarını ihraç eden dönüştüklerini kaydeTeknoloji Holding Yönederken grup olarak tim Kurulu Başkanı 2005’i 55 milyon AvEmin Hitay, TMSF’de ro’nun üzerinde ciroyla olan Uzan Grubu’nun kapattıklarını belirten Hieski şirketlerinden Oktay, yatırımlarla birlikte sijen ile ilgilendiklerini geçen yılın üzerinde cibildirdi. roya ulaşmayı hedefleHitay, düzenlediği badiklerini, 2009 ciro hedesın toplantısında, Exim, finin ise 100 milyon doPlanet, Teknoser şirketlar olduğunu kaydetti. Emin Hitay. 14 Türk şirketi devler ligine girmeyi başardı Dış Haberler Servisi Uluslararası iş dergisi Forbes, dünyada halka açık en büyük 2000 şirketin listesini yaptı. Listede birinciliği Citigroup, ikinciliği General Electric, üçüncülüğü de Bank of America aldı. Sıralamada Türkiye’den de 14 şirket bulunuyor. Forbes, listeyi şirketlerin yıllık satışı, kârı, varlıklarının değeri ve piyasa değerini bileştirerek yaptığını, normalde şirketlerin bu unsurlardan sadece biriyle sıralanmasının yanıltıcı olacağını kaydetti. İŞBANK ÖNDE 319 T. İş Bankası 523 Sabancı Hol. 531 Akbank 654 Koç Grubu 952 Garanti Ban. 978 Turkcell 1049 TÜPRAŞ 1258 Doğan Hol. 1304 Yapı ve Kredi B. 1367 Finansbank 1417 ERDEMİR 1657 Petrol Ofisi 1756 Global Yat. 1812 ENKA
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle