23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

7 NİSAN 2006 CUMA spor NEYMİŞ ABDÜLKADİR YÜCELMAN ANELKA YOKTU, ALEX YOKTU AMA HEMHET YOZGATLI HİÇBİRİNİ ARATMADI C 19 Bir lokomotif: M. Yozgatlı HİLMİ TÜRKAY Fenerbahçe, Malatya’da Diyarbakırspor ile oynuyor. Karşılaşma seyircisiz. Biri zor günler yaşıyor, diğeri şampiyonluk kovalıyor. Maç başlıyor, Fenerbahçe sonuca erken gidiyor, Diyarbakır da erken havlu atıyor. Maçın geneline baktığımızda eski Fenerbahçeli futbolcu Şenol Çorlu’nun da ifade ettiği gibi, oyun ‘idman niteliğinde bir çift kale maç’ havasında geçti. Farklı skora karşın SarıLacivertlilerin ortaya koyduğu futbolu abartmamak gerek. Anelka , Alex , Önder yoktu ama Mehmet Yozgatlı vardı. Sahada basmadık yer bırakmadı, atılan bütün gollerde imza ona aitti, bir lokomotif gibi çalıştı. Yozgatlı şu anda belki de ülkemizde en iyi sağ kanat futbolcularından.. Daha öncede bu böyleydi, şimdi de.. Gelgelelim Daum bazı futbolcuları çok çok iyi oynasalar da bir sonraki maçta takıma koymuyor. İşte Mehmet Yozgatlı da bunlardan birisi.. Mehmet Yozgatlı’nın oynadığı bütün maçlarda çizdiği grafik ortadır. Hele hele iki Malatya maçında attığı goller vardır ki takımına tam 6 puan kazandırmıştır. Anelka’ya verilen şans Mehmet Yozgatlı’ya sezon başından bu yana verilmiş olsaydı kuşkusuz durum çok farklı olurdu. İşte sonuç ortada.. Anelka’yı hiç arayanınız var mı?. Alman teknik adam nedense futbolcular arasında ayırımcılığını her defasında yapıyor. Luciano, Appiah, Nobre golleri attılar Fenerbahçe daha maçın ilk 45 dakikasında karşılaşmayı kazandı gibi bir şey. Semih var, Zafer var, ikinci yarı başlarken önemli bir G.Antep maçı öncesinde değişikliğe gidip iki oyuncuyu dinlendirsen ne olur? Üstelik kaybedeceğin de bir şey olmadığına göre bu son dakikalardaki egoistliğin niye? Doğrusu anlamış değilim. Ama Alman bunu hep yapıyor, yine de yadırgamamak gerek. Spor, Sporcu ile Başlar... S YILDIRAY BAŞTÜRK, TAKIMDAN AYRILMAYI KESİNLİKLE DÜŞÜNMEDİĞİNİ SÖYLEDİ ‘Hertna Berlin’de çok mutluyum’ (BERLİN Cumhuriyet) Almanya Birinci Futbol Ligi (Bundesliga) takımlarından Hertha BSC Berlin’de oynayan milli futbolcu Yıldıray Baştürk, bu takımda oynamaktan memnun olduğunu söyledi. Yıldıray, basında Hertha BSC Berlin’den ayrılıp ayrılmayacağı şeklinde çıkan haberlere ilişkin olarak ‘‘Hertha’dan memnunum. 2007 yılına kadar sözleşmem var’’ dedi. Alman gazetelerinde, takımda ‘‘şef rolü’’ üstlendiği şeklindeki haberlere de açıklık getiren Yıldıray, takımda bu rolü yeni üstlenmediğini, tecrübesiyle diğer oyunculara her zaman örnek olduğunu belirtti. UEFA ŞANSIMIZ ARTTI Arminia Bielefeld’e karşı aldıkları galibiyetin UEFA Kupası’na katılma şanslarını artırdığını söyleyen Yıldıray, ‘‘Çok zor bir karşılaşma oldu. Şimdi biraz nefes alabiliriz. Ancak önümüzdeki maçlar daha da zor olacak’’ şeklinde konuştu. Hertha BSC Berlin ile sözleşmesini yenileyen Malik Fathi de Arminia Bielefeld’e karşı önemli bir galibiyet aldıkları için memnun olduğunu ifade ederek ‘‘Bu hafta benim için çok iyi geçti. Sözleşmemi uzatmam beni çok rahatlattı. Gelecek 2 yılı Hertha’da geçireceğim için mutluyum’’ dedi. Alman Ulusal Takımı’na girmenin bu zamandan sonra zor olduğunu kaydeden Fathi, ‘‘Tabii ki Dünya Kupası’nda oynamak isterdim. Ancak gerçekçi olmak lazım. Kadroya alınmam bu zamandan sonra zor. U21 takımında oynuyorum. Çok iyi ve güçlü bir takımımız var” diye konuştu. por tarihinin derinliklerinden gelen bir olgu. Ancak sporun spor olarak tanımlanması için birkaç yüzyılı geride bırakmak gerekiyor. Kimi savaş alanlarında, kimi av sahalarında yaşamak için güçlü olmanın, orman yasalarına karşı durabilmenin, tek çıkar yoluydu spor. Taş devrinden başlayarak insanlık güçlülerin zayıflara üstünlüğünü binlerce yıl yaşamış, sonunda bu güç gösterisi spor alanlarına taşınmış ve sporun ilk temsilcileri, bu sporcular olmuş. O günden bugüne spor denilince her şeyin başında sporcu gelir. Sporun ikinci temsilcileri ise hakemler. Ancak hakem müessesesi de devrim yaşayıncaya dek tek kişinin başparmağını aşağıya ya da yukarıya kaldırması ile keyfi kararlarına sahne olmuş. O yüzyıllarda spor adına arenalarda karar veren hakemler de kraldan başkası değil (günümüzde de bu kural devam ediyor). Ve yine o yüzyıllarda seyirci denilen topluluk, kralların tebası olarak çoğu zaman sessiz kalmışsa da tarih sayfaları değiştikçe seyircinin de değiştiğini yine tarihten öğreniyoruz. Sporun bir başka temsilcisi ise çalıştırıcılar, yani antrenörler. Onlar da yıllar geçince bir üst rütbe istemişler, kendilerine ‘‘teknik direktör’’ unvanı vermişler. Ya yöneticiler; yani sporcuyu kulüp adı altında örgütleyen yöneticiler spor olgusunun, spor organizasyonunun son neferleri. Milenyuma yaklaştıkça neferlerin başkomutan, sporun temelindeki olmazsa olmazları sporcuların ise nefer, hatta bir emir eri (şimdi yok) durumuna getirildiğini görüyoruz. İşte son 50 yılda sporun geldiği nokta budur. Sporcu olmazsa yönetici tek başına ne yapabilir ki? Ama durum öyle değil, günümüzde sporcuya söz hakkı veremeyen yöneticilerin hegemonyası her geçen gün artıyor. Peki, ama sporcular bu davranışı hak ediyorlar mı? Tartışması bile kabul edilmeyecek bu durumdan sporcuların ‘‘Ben bu işlerden anlamam, yöneticim bilir’’ diyerek kendilerini soyutlamaları aslında 2 binli yılların ortalarına doğru hızla ilerleyen çağdaş toplumların anlayışına hiç mi hiç yakışmıyor. İnsan haklarının yanı sıra çocuk hakları, hayvan hakları, özürlü hakları, hasta hakları gibi kavramlarla örgütlenen çağdaş sivil toplum örgütlerinin çalışmaları ile bizim sporcularımızın çok uzaklarda kalmasının nedeni acaba yöneticilerin baskısı altında ezilmişlik mi yoksa ekonomik bağımlılık mı? Bunu sorgulamanın zamanı gelmiş de geçiyor. Başbakan Yardımcısı Sayın Mehmet Ali Şahin, futbolcuların sendika kurmasına ilişkin yeşil ışık yakmışken bakıyorum futbolcular cephesinde sessizlik sürüyor. Amatör spor federasyonlarında spor yapan binlerce sporcu, amatör spor konfederasyonu çatısı altında toplanmış olmalarına karşın birkaç yöneticinin egemenliği orada da sürüyor. Mustafa Kemal Atatürk’ün ‘‘Ben sporcunun zeki, çevik ve ahlaklısını severim’’ deyişini analiz etmek, her sporcunun görevi olmalıdır. ‘‘Benden sonra tufan’’ demeye kimsenim hakkı olamaz!.. ayucelman?yahoo.com Faks: (212) 3437274 GALATASARAY’LI EMRE AŞIK Yeniden doğdum NEVZAT DİNDAR Dile kolay... Yeri geldi ‘istenmeyen adam’ ilan edildi, yeri geldi tek başına antrenmana çıktı. Ama o pes etmedi. 16 ay uzak kaldığı futbola dönüşü ‘muhteşem’ oldu. Gençlerbirliği maçı öncesi Song ‘isyan’ bayrağını açarken bu kriz Emre Aşık için yeni bir sayfa açmak anlamına geliyordu. Gençlerbirliği’ne karşı oynadığı futbolla beğeni Hertha BSC Berlin’de oynayan milli futbolcu Baştürk, bu takımda oynamaktan memnun olduğunu söyledi. toplayan Emre, gazetemize konuştu... Söz yeniden yeşil sahalarda boy gösteren tecrübeli oyuncuda... ‘‘Öncelikle tekrar forma giydiğim için çok mutluyum. Adeta yeniden doğmuş gibiyim. Galatasaray bana tekrar sahip çıktı. Özellikle Bülent Tulun ve Fatih Gökşen’e teşekkür ediyorum. Gençlerbirliği maçı benim için çok önemliydi. Aslında zor bir maçta sahalara dönmek risktir. Sonuçta ben genç ve tecrübesiz bir oyuncu değilim. Şampiyonlar Ligi’nde, Dünya Kupası’nde forma giymiş biriyim. Gençlerbirliği maçının son 20 dakikasında yorulduğumu anladım. 6 aydır takımdan ayrı antrenman yapıyordum. Galatasaray’a geldikten sonra takım bir antrenman yapıyorsa ben iki yapıyordum. Elbette maç oynadıkça futbolcunun kondisyonu artıyor. Song konusunda yorum yapmak bize düşmez. Görev verildiği takdirde çıkar oynarım. Gelirken parayı konuşmadım. Bu takımın şampiyon olacağına inanıyorum. İyi bir arkadaşlık ortamı var. Ayrıca girençıkan oyuncu arasında bir fark yok.’’ Ayhan ve Volkan ile birlikte Sirkeci’de bir simit satış yerinin açılışına katılan Necati, Song’un arkasında olduklarını söylerken, ‘‘Bir sorunumuz yok’’ dedi. Bu arada Turgay Kıran AIG hisseleri için Başkan Özhan Canaydın’la görüştü. Yönetim ilk toplantısını bugün yapacak. ‘Başarılarım göz ardı edildi’ CUMHUR ÖNDER ARSLAN O nun adını ilk kez Ankara’da bir otoparkta antrenman yaparken duyduk. Ardından Atina Olimpiyatları’nda gelen üçüncülük... Kimilerine göre çok ilgi uyandırmayan çekiç atmada ülkemizi başarıyla temsil etti. Akdeniz Olimpiyatları’nda ise altın madalya kazanarak zirveye çıktı. Yukarıda başarılarından bahsettiğimiz kişi Eşref Apak. Ulusal sporcumuz atletizme büyük yatırım ya pan Vestel’le sponsorluk anlaşması imzalarken; elde ettiği başarılar öncesinde kimsenin ona ilgi göstermediğinden yakınıyor. Şimdi söz Eşref’te: ‘‘Gençler kategorisinde birçok başarı kazandım. Ancak çok fazla lanse edilemedim. Eşref’in başarıları hep gözardı edildi. Ama Olimpiyat Oyunları’nın üzerinde bir organizasyon olmadığı için buradaki derecemle adımı duyurdum.’’ Ankara’da çalışmalarını yaptığı otopark alanının otobüsçüler tarafından kullanılmasının çok abartıldığını vurgulayan genç atlet, ‘‘Orada sadece ben çalışmıyorum. Başka arkadaşlarım da orada antrenman yapıyordu. Çok abartıldı’’ diye konuştu. Eski antrenörü Artun Talay’ın, gelişiminde büyük katkısı olduğunu da ifade eden ulusal sporcu şöyle devam etti: ‘‘12 yaşımdayken Artun hoca elimden tuttu. 10 yıl kendisiyle çalıştım. Aramızda öyle bir diyalog vardı ki kendisi artık bakışlarımdan nasıl bir performans çizeceğimi biliyordu. Onun bendeki emeği tartışılmaz.’’ D ünya hızla değişiyor. Tabii ki biz de. İstersen değişme. ‘‘Tatar ağası’’ gibi yayan kalırsın yoksa. Elimiz mahkum. Değişim iyi de acaba geliştik mi? Başka başka şeyler bunlar. Siyaseti bırakalım, çünkü bir dokun bin ah işit. Sporda değiştik, ama geliştik mi? Hayır. Yönetim yöntemleri, seçimler, sahada oynanan futbol, spor ahlakı... Bunlar değişti ama gelişmedi. Eski günleri arıyoruz. Sakın ola ki beni eskici sanmayın. Ben eskiyi ders almak için örnek veririm. Tabii zaman zaman nostaljiye de ihtiyacımız var. Ne var ki değişen ülkemizde değer yargılarımız tepetaklak oldu. Eski yıllarda kulüplerimizin yönetiminde spordan gelenler de yer alırdı. Doğrusu da buydu. Gemiyi çımacılar yürütemez. Yürütse de sonunda karaya oturtur. Ancak spor kökenlilerin görev alması hayal oldu. Yönetimler artık çoğunlukla sporun ‘‘s’’sini bile bilmeyen, topa ayağı değmemiş, sahaları bir baştan bir başa dolaşmayan insanlardan oluşuyor. Futbolcu nedir, psikolojisi ne durumdadır, futbol sevgisi ne GÖRÜŞ HALİT DERİNGÖR Yozlaşmışlık! maz. Bu düşünce ne yazık ki yaygındır ülkemizde. Eski futbolcu arkadaşlarım ufak çıkarları yüzünden bu mücadeleyi kaybettiler. ??? Antrenörlük de böyledir. Ağızlarıyla kuş da tutsalar iyi antrenör olamazlar. Bu, yönetimlere giren zamane adamlarının düşüncesi. Antrenör olsalar da bir pervane böceği kadar ömürleri olmaz. En ufak bir hatada kapının önüne konulurlar. Sahip çıkılmaz kendilerine. Ama söz konusu yabancı antrenörler olduğu zaman ne kadar hata yaparlarsa yapsınlar sahip çıkılır kendilerine. Üstelik de ‘‘Arkasındayız’’ denilerek vefa duygusu gösterilir. Bu tavırlardan yerli hakemlerimiz de payını dir?.. Çoğu bunlardan habersizdir. Yönetime gelenler köşe başı trilyonerleri, hayali ihracatla dört köşe olmuş ya da bunların hiçbiri olamamış, ancak paralı insanların koltuğu altında yer almış zamane adamı tipleri. Geldikleri bir şey değil, üstelik de kendilerinin bir şeyler olduğunu zannedenler. Futboldan gelenleri bir nokta gibi görenler. Peki, onlarca defa ulusal takımda oynamış, ülkemizi içeride ve dışarıda başarıyla temsil etmiş, okumuşyazmış, üniversiteyi, spor akademilerini bitirmiş, yeni dünya görüşüne sahip pırıl pırıl sporcular neden yönetici olamaz? Çünkü yapılan propagandalara göre bizim futbolculardan yönetici ol alır. Kulüpler ve kamuoyu tarafından beğenilmezler bir türlü. Ne yazık ki onlar için dürüst hakem yoktur. Hepsi taraflıdır. Bilerek hata yaparlar. Futboldan filan da anlamazlar. Ama İtalyan Collina gibi adamları hayal ederler. Oysa bu gözde büyütülen hakemin gerek dünya kupasında gerekse kendi ülkesinde davranışları pek tutulmaz. Bir de seyircimize bakalım. Değişti mi, gelişti mi? Evet çok değişti, ama gelişmedi. Eskiden tribünlerde slogan olarak ‘‘bir baba hindi’’ söylenirdi. Şimdi artık futbol rekabetinin üzerinde de dincilik ve siyaset mücadelesi oluyor. Saha içinde futbolcuların kafalarına yabancı maddeler atılıyor, sakatlananlar oluyor, hakemler tartaklanıyor, seyirci sahaya iniyor, sahalar kapatılıyor. Uzun yıllar ülkemize dünyanın en büyük takımları geldi geçti, ama bir İsviçre maçı rezaleti olmadı. Ülkemiz bugünkü gibi küçük düşürülmedi. Peki, bütün bunlar gelişmişlik midir, yoksa yozlaşmışlık mı? hderingor6hotmail.com Faks: (212) 3437274 GELECEĞİN YILDIZI YETİŞİYOR ‘Maradona değil Sergen’ Spor Servisi Beşiktaş minik takımında forma giyen ve ortaya koyduğu performansla geleceğin yıldızı olarak gösterilen Muhammed Demirci, kulübün Altyapı Komitesi Başkanı Sinan Vardar ve velayetini elinde bulunduran Seyit Ateş’le basın toplantısı düzenledi. Muhammed kendisine dünyada Ronaldinho, Türkiye’de ise Sergen’i örnek aldığını söyledi
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle