Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
7 NİSAN 2006 CUMA dünya’dan KAVŞAK ÖZGEN ACAR AB BAŞKANLIĞINI DEVRALACAK FİNLANDİYA’NIN BAŞBAKANI, ÖNCELİKLERİNİ ANLATTI ‘AB görevini yerine getirmeli’ ELÇİN POYRAZLAR BRÜKSEL Avusturya’nın AB Dönem Başkanlığı döneminde ‘‘kış uykusuna’’ yatırılan TürkiyeAB ilişkilerinin temmuz ayında başlayan Finlandiya dönem başkanlığında tekrar hareketlenmesi bekleniyor. Uzmanların AnkaraBrüksel hattında Kıbrıs konusunda ‘‘kriz’’ bekledikleri bu dönemde AB Dönem Başkanı Finlandiya’nın bu hassas konuya nasıl yaklaşacağı merak konusu. AB içinde Türkiye’yi destekleyen ülkeler arasında yer alan Finlandiya son dönemde bazı ülkelerin müzakere başlıklarına siyasi kriter ekletme çabalarına şiddetle karşı çıkan ender ülkelerden. Türkiye’nin üyelik sürecini yakından ve destek vererek takip ettiklerini söyleyen Finlandiya Başbakanı Matti Vanhanen Cumhuriyet’in sorularını yanıtladı. TÜRKİYE’Yİ ADIM ADIM CESARETLENDİRİYORUZ Finlandiya’nın AB Dönem Başkanı olarak genişleme öncelikleri neler olacak? VANHANEN Finlandiya bugüne kadar Türkiye’nin üyeliğine hep destek verdi. Bu destek AB’nin Türkiye ile müzakerelere başlama kararında da pekişmiş oldu. Finlandiya bu konuda bugünkü genişleme komiseri Olli Rehn de dahil olmak üzere kendisi benim eski ekonomi danışmanımdır AB içinde oldukça aktifti. Kısacası Türkiye’nin AB üyelik sürecini çok yakından takip ediyor ve Türkiye’yi adım adım Kopenhag kriterlerini yerine getirmesi konusunda cesaretlendiriyoruz. Türkiye ile müzakerelerin yıllar alacağını biliyoruz. Avusturya dönem başkanlığında başlayacak olan müzakereler Finlandiya dönem başkanlığında da devam edecek. Bu konuda bundan sonra atılacak somut adımları sürdürmeyi hedefliyoruz. Dönem başkanlığınızda, Kıbrıs konusunda TürkiyeAB arasında siyasi bir kriz bekliyor musunuz? ilişkin sorunlarda çözüme ulaşacaklarını ümit ediyorum. Türk kamuoyunda AB üyeliği konusunda destek giderek azalıyor. AnkaraBrüksel ilişkilerinde bir güven eksikliği söz konusu mu? İki tarafta da farklı görüşler var. Açık demokrasilerde görüş farklılıkları olması doğal. Ancak Birlik içinde AB’nin resmi tutumunun ne olduğu yönündeki tartışmalarda dikkat etmemiz gereken nokta bizim koyduğumuz kurallar olmalı. Bu kurallardan biri de eğer AB üyelik konusunda bir karar aldıysa bunu yerine getirmesi gerektiğidir. Eleştiriler olsa bile iki tarafın da yapılması gerekenler konusunda adım atması gerekiyor. ABTürkiye ilişkilerinin ilkesi bu olmalı. Türkiye AB ile müzakerelere sonunda üye olmak için başladı. Buna başka bir seçenek yok. Hedef budur ve AB Türkiye’ye bu sözü oybirliğiyle verdi. AB İÇİNDE BÜYÜK TEPKİLER VAR AB içinde de giderek artan genişleme karşıtı bir eğilim söz konusu. Bu konudaki görüşleriniz neler? Açık olmak gerekirse AB halkı içinde genişleme konusunda büyük tepkiler olduğunu söylemeliyim. Durum böyle olsa bile biz AB liderleri olarak genişleme konusunda ileriye gitme sorumluluğu ve kararını aldık. Özellikle de verilen sözlerin tutulması konusunda. AB içinde Türkiye’nin üye olamayacağı yönündeki eleştirelere şu yanıtı veriyorum: ‘‘Türkiye bugünkü haliyle AB’ye üye olamaz. Hazır olduğunda ise daha modernleşmiş ve kriterleri yerine getirmede gerekli kararları almış bir Türkiye olacak. O zaman böyle bir Türkiye’yi kabul etmek çok daha kolay olacaktır.’’ Türkiye bugün üyeliğe hazır mı? Hayır. Ancak bundan yıllar sonra ben Türkiye’nin AB’ye hazır olacağına inanıyorum. Ayrıca Avrupa halkının da Türkiye’yi kabul etmeye daha hazırlıklı olacağını sanıyorum. AB içinde çoğu aday ülke için bu tartışmalar yaşandı. Voltaire mi Shakespeare mi? açıklıyor: ‘‘Ulusalcılığı korumamız gerekir. Bu yalnızca Fransızca için değil, tüm öteki diller için geçerlidir. Bugün, ucundan biraz ödün verirseniz, anadiliniz, domino etkisi ile öteki dillerin egemenliği altında kaybolur gider. Dünyanın geleceğini tek bir dille, tek bir kültürle yaratamazsınız.’’ Buna karşılık Başbakanımızın son iki haftadaki konuşmalarında bazı sözcükler saptadık: ‘‘Provokasyon (kışkırtma), kriter (ölçüt), prosedür (süreç), partner (ortak), izolasyon (yalıtım), enstrüman (araç), legalillegal (yasalyasadışı)...’’ Hatta ‘‘yeniden reorganizasyon (yeniden yeniden düzenleme)’’... Sanki Türkiye Cumhuriyeti’nin resmi dili Türkçe değilmiş... Sanki 70 milyon insan, provokasyon, kriter, prosedür, partner, izolasyon, legalillegal, yeniden reorganizasyon sözcüklerini anlıyormuş! Türkçede bu olayı anlatan bir deyim var: ‘‘Başkasının oyuncağı ile gerdeğe girmek.’’ Böyle bir tanımlamayı sayın Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı’na yakıştıracak değiliz. Başbakanımız böyle olur da Devlet Bakanı Kürşad Tüzmen geri kalır mı? O da ‘‘sezonsal’’ diye bir sözcük uydurmuş. Galiba Tüzmen ‘‘mevsimsel’’ demek istiyor. ‘‘Entivi’’cilerimiz (NTV) bir oyunu aktarırken ‘‘enbiey (NBA)’’ derken ‘‘bastın, bastın’’ diyorlardı. Bugün dünyada Türkiye’deki kadar dil zenginliğine sahip, ancak birkaç ülke daha var. Eğer, DüzceAdapazarı yöresine giderseniz, 23 değişik dilin konuşulduğunu duyabilirsiniz. Kürtçe bile çeşit çeşit değil mi? Bu dillerin geleceğe kalmaları, dünya kültürlerinin zenginleşmesi açısından Chirac’ın hakkı yok mu? Ulusalcılığın temelinde dilin yattığını unutmamalıyız. C 11 G nkaraBrüksel hattında Kıbrıs konusundaki ‘kriz’ beklentilerine karşın Finlandiya Başbakanı Matti Vanhanen, tüm ilgili tarafların Kıbrıs’ta çözüme ulaşacağını umduğunu söylüyor. Türkiye ile müzakerelerin yıllar alacağını kaydeden Vanhanen, AB’nin de Türkiye’nin de birbirine verdiği sözleri tutması gerektiğini vurguluyor. A Kıbrıs konusunda AB’nin aldığı bazı kararlar var. Türkiye’nin ek protokolü onaylamasını bekliyoruz. Bu üyelik yolunda gerekli bir adım. Taraflar arasında bu konuda herhangi bir kriz olmamasını umuyorum. Unutulmamalı ki Türkiye veya başka bir ülke AB kriterlerinin tümünü yerine getirmeden AB üyesi olamaz. Kıbrıs konusunda da ‘‘eğer’’lerle ilerleyemeyiz. Benim temel özelliklerimden biri de iyimser olmak. Tüm ilgili tarafların Kıbrıs’a eçenlerde AB Komisyon Başkanı Jose Manuel Barosso Türkiye’ye ‘‘Ulusçuluğu beslemeyin’’ diye bir öğütte bulundu. Şimdi merak ediyoruz, Barosso aynı öğüdü Fransa Cumhurbaşkanı Jacques Chirac’a da yapacak mı? Brüksel’de AB’nin ara doruğunda, bizim ‘‘TÜSİAD’’ın benzeri olan Fransız ‘‘Unice’’ örgütünün başkanı ErnestAntoine Seilliere kürsüde İngilizce konuşmaya başlayınca Chirac’ın tüyleri diken diken oldu. Seilliere’e neden Fransızca konuşmadığını sordu. Unice Başkanı ‘‘Uluslararası iş dünyasının dili İngilizcedir’’ deyince Chirac salonu terk etti. Üç bakanı da kendisini izledi. Seilliere, konuşmasını tamamlayınca Chirac salona döndü. Gazeteciler, bu kınamanın nedenini sorduklarında Chirac’ın yanıtı şöyle oldu: ‘‘Bir Fransızın toplantıda İngilizce konuşmasına çok şaşırdım. Bu nedenle konuşmasını dinlememek için heyet olarak ayrıldık. Fransa, diline büyük saygısı olan bir ülkedir. Fransızca için olimpiyat oyunlarından tutun BM’ye değin her yerde uzun bir süredir uğraş veriyor. Bu, ulusun ve kültürlerin çıkarınadır.’’ Chirac üniversite eğitimini ABD’de yapmıştı. İngilizcesi mükemmeldi. Beyaz Saray’da Başkan George W. Bush ile konuşurken, yemekte yan yana otururlarken, özellikle çevirmen istemişti. Chirac, İngiltere Başbakanı Tony Blair Paris’te parlamentoda konuşurken, konuğunun İngilizcesini Fransızcaya çevirme görevini yüklenecek kadar İngilizceye egemendi. Voltaire’in Fransızcasını, daima Shakespeare’in İngilizcesin yeğlemesinin nedenini Chirac şöyle İhbar Et, İngiltere’ye Yerleş! İngiliz Guardian ğında’’ yerleşme hakkını gazetesi, Türk eroin vermişlerdi. Kara parası ile mafyası hakkında bir desteklediği Malatyaspor’a ‘‘bomba’’ patlattı. başkan bile seçilen Güven, Keşke bu araştırmaLondra’da görevini sürdüyı Cumhuriyet, biriki rüyor olmalı. günlük dizi olarak Türkiye’nin ünlü eski eser yayımlasa. Guardikaçakçılarından, ‘‘yüzyılın an, Türkiye’nin ‘1’ definesi’’ olarak tanınan Elnumaralı eroin kamalı Definesi’ni ABD’de Baybaşin çakçı ailesi Baybapazarlayan Nevzat Telşin’lerin ‘‘babası’’ li’nin eroin kaçakçılığı yapHüseyin’in İngiliz tığını yazıp çizmiştik. gümrük yetkililerine Eski eser kaçakçılığına yalnızca uyuşturucu göz yuman İngiliz gümrük değil, Türkiye’nin yeajanları, Telli’yi, bazı fıslaraltı ve yerüstü siyamalar sonucunda 1994’te sal kirlenmesi ve kaİngiltere’ye bir yarış atı araçakçılıkPKK bağbası içinde kilolarca eroini lantıları hakkında aysokarken Manş kıyısındaki rıntılı bilgiler verdiğibir limanda yakalamıştı. Güven ni duyurdu. Telli, bugün cezaevinde... Gazete, Bayba1990’ların başından bu şin’in, Türkiye’de ve yana Türk eski eser kaçakAvrupa’da haklarınçılarının uyuşturucu işine daki verilen mahkude PKK adına bulaştıklarımiyet kararlarından nı yazıp durduk. kaçarak sahte pasaBaşlangıçta ABD ve İnportla geldiği İngiltegiltere’nin kaçakçılıkla müre’de yerleşmesine cadele yapan yetkilileri, izin verilmesi karşılıPKK bağlantılı yazılarımızı Telli ğında ‘‘öttüğünü’’ ‘‘fantezi’’ olarak nitelediler. yazdı. Ancak Telli’nin yakalanmaBu olay ilk kez olmuyor. İngiliz sı ile savımız kanıtlandı. Baybaler, Türkiye ve Fransa’da uyuştu şin, Güven, Telli gibi kaçakçıların, rucu kaçakçılığından mahkum etnik yapıları ve kara paraları ile Nurettin Güven’e de 1990’lı yıl PKK’ye de ‘‘sponsor! (hami)’’ olların ortalarında, ‘‘ötmesi karşılı dukları ortaya çıktı. ALMANYA’DA KURULAN MERKEZLERDE KOMÜNİSTLERE İŞKENCE YAPILDIĞI ORTAYA ÇIKTI İngilizlerin ‘toplama kampı’ zan Guardian, kurbanların kamplarda işkenceye uğradığını gözler önüne seren fotoğraflara yer verdi. Nazilerin toplama kamplarındaki görüntüleri akıllara getiren 1947 yılına ait fotoğraflarda, kurbanların açlıktan bir deri bir kemik kaldıkları dikkat çekiyor. Kamplardaki kişilerin aylarca aç ve uykusuz bırakılmak, dövülmek ve soğukta bırakılmak gibi işkenceye maruz kaldıklarını yazan gazete, bu merkezlerde özellikle İkinci Dünya Savaşı’nda SSCB’ye destek verdiğinden kuşkulanılan kişilerin tutulduğunu belirtti. Bu kişilerden olası bir savaş halinde Sovyetler Birliği hakkında bilgi edinilmesinin amaçlandığı, haberde yer aldı. Haberde, onlarca kadının da işkence gördüğü kampta ayrıca Sovyet ajanları, bazı Nazi zanlıları ve Alman SS subaylarının da tutulduğu ifade edildi. AJANLAR VE NAZİLER DE KALDI Tasnif edilmemiş başbakanlık belgelerinde, dönemin İşçi Partili hükümetinin merkezdeki işkence olaylarını saklamak için yoğun çaba gösterdiğinin yer aldığını belirten Guardian gazetesi, aynı kaynaklarda bir bakanın da burada tutulan insanlara yapılanların Alman toplama kamplarını hatırlattığı ifadesini kullandığını yazdı. Gazete, 60 yılın ardından ortaya çıkan olayın hâlâ gizemini koruduğunun altını çizdi. Haberde, Dışişleri Bakanlığı belgelerinde yer alan işkenceyi ortaya koyan fotoğrafların Guardian’ın eline ulaşmasından kısa bir süre önce Savunma Bakanlığı’nın isteğiyle polis kayıtlarından çıkarıldığı belirtildi. Ancak daha sonra Bilgi Edinme Hakkı Yasası çerçevesinde bu resimlerin Guardian tarafından ele geçirildiği ifade edildi. 194548 yılları arasında Londra merkezli İngiliz Savaş Dairesi tarafından yönetilen sorgu merkezlerinin çok sayıda kişiye kötü muamelede bulunulduğunu ortaya çıkaran pek çok belgenin bulunduğu, ancak kayıtların Savunma Bakanlığı tarafından gizlilikle saklandığı kaydedildi. İşkence Kurbanlarına Yardım Vakfı adına açıklama yapan Sherman Caroll, İngiliz hükümetinin kurbanlardan ve ailelerinden özür dilemesi ve tazminat ödemesi gerektiğini söyledi. Dış Haberler Servisi İngiltere’nin, soğuk savaş yıllarının başında Almanya’da başta komünistler olmak üzere çok sayıda kişi için gizli sorgu merkezleri oluşturduğu ve bu kamplarda işkence yaptığı ortaya çıktı. İngiliz The Guardian gazetesinde yer alan haberde, İkinci Dünya Savaşı sonrası oluşturulan gizli merkezlerin İngiliz Savaş Dairesi tarafından yönetildiği belirtildi. Dönemin İngiliz yetkililerinin bu merkezlerde gizlice işkence yaptığını ya Elmek: oacar?superonline.com Faks: 0312. 442 79 90 Türk Usulü Mısır hükümeti, Kızıl Deniz’in altına bir tünel yapılması için Alman, Japon ve Türk şirketlerinden teklif alır. Alman: ‘‘İki kıyıdan kazacağız, yanılma payı maksimum 50 cm.’’ Japon: ‘‘İki kıyıdan kazacağız, yanılma payı maksimum 10 cm.’’ Türk: ‘‘İki kıyıdan kazacağız, tutturamazsak iki tüneliniz olur.’’ (Belarus’ta yayımlanmış ‘‘Fıkralar’’ kitabından alınmıştır.) MOSKOVA GÜNLÜĞÜ HAKAN AKSAY aksay@rusya.ru Ukrayna’da ‘Turuncu Bayram’ Bitti Seçimlerin henüz resmileşmeyen sonuçlarına göre, Rusya’ya yakın çevrelerin desteklediği eski Başbakan Yanukoviç’in liderliğindeki Bölgeler Partisi yüzde 31, Yuliya Timoşenko Bloku yüzde 22, Yuşçenko’nun Bizim Ukrayna’sı yüzde 14, Sosyalist Parti yüzde 6, Komünist Parti ise yüzde 4 civarında oy almış durumda. Bu durum Ukrayna’da koalisyon hükümetini zorunlu kılıyor. Yuşçenko, siyasi olarak kendisine en yakın durumdaki Timoşenko’yu yeniden başbakan yapmamak için direnmeyi deniyor. Bunun içinde başkanlık seçimlerindeki rakibi Yanukoviç’le bir araya gelme ihtimali de var. Yanukoviç’le TimoşenYuşçenko ko’nun ortaklığı ise çok mek İnsanlara adaleti sevdir liğin tsiz ale ad a istiyorsanız, onlar rekir. ge iz en rm ste gö sonuçlarını iyi Adam Smith Teknolojik Kabalıklar erşembenin Gelişi köşesine başlayalı on hafta oluyor. Bu süre içinde okurlardan çok sayıda ileti geldi. İkinci iletiyi gönderenler genellikle şöyle başlıyor: ‘‘İletime yanıt vereceğinizi hiç beklemiyordum.’’ Demek ki okur yanıt alacağından emin değil. Demek ki gazeteci bazı mesajları yanıtsız bırakıyor... Alınan mektup, faks ve iletilere kısa da olsa mutlaka yanıt verilmesinin övünülecek değil, doğal bir tutum olduğu kanısındayım. Tersinin, yanınızdaki insanın size selam vermesi veya bir soru sorması karşısında sessiz kalmanız gibi garip bir durum yarattığını düşünüyorum. Muhatabı görmemek, onu yok saymak için yeterli neden olabilir mi? Aynı şey cep telefonu iletişiminde daha belirgin ortaya çıkıyor. Şimdiki telefonlar, neredeyse kullanıcılarından akıllı. Arayanı ve SMS göndereni anında tanıyıp bildiriyor. Ve bazen sorun orada başlıyor... Arıyorsun. Telefon çalıyor. Açan P krayna halkı ‘‘Turuncu Devrim’’in U liderini cezalandırdı. Devlet Başkanı Yuşçenko’nun partisi, parlamento (Yüksek Rada) seçimlerinde ancak üçüncü olabildi. 14 ay önce, ABD’nin de maddimanevi yardımlarıyla, halkın iktidara karşı tepkisini ustaca kullanarak başa gelen Yuşçenko, yoksulluk ve yolsuzlukla mücadelede başarılı olamadı. ‘‘Turuncular’’ iktidarın nimetlerini paylaşırken birbirine düştü. Yuşçenko, adı ‘‘yolsuzluklar kraliçesi’’ne çıkan Bayan Timoşenko’yu başbakanlıktan uzaklaştırmak zorunda kaldı. Eşi ABD yurttaşı olan Yuşçenko, Ukrayna’nın Batı ile ilişkilerini düzeltirken başta ekonomi olmak üzere binlerce bağla ilişki içinde olduğu Rusya ile ciddi sorunlar yaşadı. Geleneksel olarak Rusya’ya sempatiyle bakan Doğu ve Güney Ukrayna’ya söz geçiremez oldu. zor. Sosyalist Parti her seçenekte koalisyonun üçüncü gücü olmaya hazır. ??? Ne olursa olsun, seçimlerden sonra Kiev yönetimi yalnızca içte değil, uluslararası alanda da daha dengeli bir politika izlemek zorunda kalacak. Bu, keskin Batı yanlısı üslubun törpülenmesi anlamına geliyor. Bu arada Belarus başkanlık seçimlerinden sonra Ukrayna parlamento seçimleri de Bush’u pek memnun etmemişe benziyor. Bölgede ABD’nin ‘‘has müttefiki’’ Saakaşvili’nin şu günlerde darbe iddiaları ve Güney Osetya’nın Rusya’ya bağlanması tartışmalarıyla başının dertte olduğunu da eklersek, ABD’nin Karadeniz’de Türkiye, Bulgaristan ve Romanya’ya yönelik planlarını daha da aktifleştireceğini öngörmek hiç de zor değil. yok. Veya muhtemelen tek tuş müdahalesiyle meşgule düşürülüyor veya iptal ediliveriyorsun... ‘‘Görmedim’’, ‘‘duymadım’’, ‘‘çok meşguldüm’’ diyeni anlamak mümkün. Eğer sonradan arayıp durumu telafi ediyorsa... Ama genellikle olay, basit bir kabalıktan ibaret. Teknolojik imkânlara dayalı, çağdaş bir kabalıktan. ‘‘Arayanın sen olduğunu görüyorum ve seninle konuşmak istemediğimden açmıyorum.’’ ‘‘Peki, niye telefonun kapalı değil?’’ ‘‘Bakıyorum, eğer önemli ve ilginç biriyse açıyorum. Önemsiz ve sevimsizlere bakmıyorum.’’ İnternet ve cep telefonu çağındayız. Türkiye’de internet kullanım oranı yaklaşık yüzde 9. Rusya’da yüzde 15. GSM sayısı bizde 45 milyon civarında. 142 milyon nüfuslu Rusya’da 130 milyon... Teknolojik yeniliklerle birlikte yeni alışkanlıklar ediniyoruz. Hayatımız kolaylaşırken ruhumuz tembelleşip kabalaşabiliyor.