Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
12 AL GÖZÜM SEYREYLE IŞIL ÖZGENTÜRK C Yurdunu Seven Biri... SÖYLEŞİ LEYLA TAVŞANOĞLU haftanın konuğu 7 NİSAN 2006 CUMA “Kıbrıs’ın özel bir durumu da var. Çünkü Kıbrıs, sorunları çözülmemiş, hâlâ bölünmüş durumda olan bir ada”. B iri şöyle dedi; ‘‘GAP’taki barajların kapıları açılıp tüm su akıtıldığında, İran’ın bir kısmı da dahil o bölge tümüyle su altında kalır. Bu nedenle GAP sadece su savaşlarının değil, suyun dışındaki tüm savaşların da önemli bir odağıdır. Muazzam bir güçtür. GAP’la birlikte KürtTürk ayrımının gündeme gelmesi asla bir tesadüf değildir.’’ Bunu söyleyen, yurdunu seven biriydi. Biri şöyle dedi: ‘‘Sınır boylarındaki mayınlar temizlendiğinde, Kıbrıs adası büyüklüğünde, hiç örselenmemiş saf bir toprak parçası ortaya çıkacaktır ve bu toprak parçası ekolojik tarım için bulunmaz bir nimettir. Ancak, bu toprakları temizlemek için İsrail talipmiş ve herkes biliyor ki, İsrail uzun zamandan beri oralarda büyük miktarlarda toprak satın alıyor.’’ Bunu söyleyen, yurdunu seven biriydi. Biri şöyle dedi: ‘‘Diyarbakır Batman çizgisinde ilerleyen olaylarda kaybeden Batman’dır. 1990 yılında il olmasına rağmen Batman hâlâ bir köy görüntüsündedir. Halk; bir yandan PKK, bir yandan İslamcı Kürt hareketleri, diğer yandan da gençleri intihara sürükleyen töre baskısı altındadır. Batman 15 Mart tarihinde yapılan Terörle Mücadele Yüksek Kurulu (TMYK) toplantısında özel dosya konusu olarak ele alınmıştı. GEÇ KALINMIŞ BİR TOPLANTI... Toplantıda patlamaya hazır bu kenti kurtarmak için neler yapılabileceği konuşulmuştu. Belki geç kalınmış bir toplantıydı ama, en azından Batman’ın çok yoksul bir il olduğu, işsiz sayısının inanılmaz boyutlara ulaştığı ilk kez resmi ağızlardan kabul görecekti. Batman gencecik kız çocuklarının en çok intihar ettikleri ildi, neler oluyordu?.. Neydi bu intiharların ardındaki trajik sebep, bunlar yeniden görüşülecekti. Kamuoyunun ilgisi çekilecekti. Ama olmadı, şimdi uzunca bir süre, intikam duygusu bu kente hâkim olacak. Ve kin, alıp başını gidecek. Evet en çok Batman kaybetti.’’ Bunu söyleyen yurdunu seven biriydi. Biri şöyle dedi: ‘‘Çocukları kendi istekleri doğrultusunda bir seks objesi olarak kullananlar en büyük insanlık suçunu işlerler. Nereden bakılırsa bakılsın, çocuk bu karmaşık dünyayı algılayamaz ve derin bir travma içine girer. Öte yandan, kendi amaçları için çocukları öne sürenler de ağır töhmet altındadırlar. Çünkü çocuk ne o amaçları bilmektedir ne de ölebileceğini. Ona her şey bir oyun gibi gelir. Taşları at ve koş!’’ İÇERDE ÖLÜM VAR... Bunu söyleyen yurdunu seven biriydi. Biri şöyle dedi: ‘‘Yüksekova, uyuşturucu trafiğinin Türkiye’deki en önemli ayağıdır. Bunu herkes bilir. Hatta oralarda, ‘Bir torba toz, bir otobos’ söylemi adeta bir atasözü haline gelmiştir. Bütün bu bilinenlere rağmen yıllardır oralarda doğru dürüst bir önlem alınmamıştır. Bölgedeki mevcut tüm güç odaklarının bu uyuşturucu trafiğiyle öyle ya da böyle bir ilişkisi vardır ve adeta burada bir doğal uzlaşmaya varılmıştır.’’ Bunu söyleyen yurdunu seven biriydi. Biri şöyle dedi: ‘‘En büyük travmalarımdan biri, ölüm orucundaki bir kişiyi rızası dışında tedavi edip etmemek konusundaydı. Etik ve gündelik gerçek karşısında sıkışıp kalmıştım. O günlerde en anlayamadığım, Avrupa’nın çeşitli kentlerinde oturup her türlü insani keyfi süren ve buradaki gencecik insanlara ölüm orucu emrini veren kişilerdi. Nasıl bir duyguyla bu insanları ölüme gönderiyorsun? Bu kadar kolay mı diye sorardım. Bugünlerde bu soru beni sık sık yokluyor; dışarıda her şey kolay ama içerde ölüm var.’’ Bunu söyleyen yurdunu seven biriydi. Biri şöyle dedi: ‘‘Bu topraklar pek çok uygarlığın yarattığı enerjiyle dolu. Bu enerjinin yuvarlana yuvarlana kocaman bir top olacağına inanıyorum. Yanlışı, kötüyü yok edecek bir ateş topu.’’ Bunu söyleyen yurdunu seven biriydi. Diğerleri onun bu sözleri üstüne derin bir düşünceye daldılar. Ve hâlâ düşünüyorlar. Bu ateş topu ne zaman, nerede ilk kıvılcımlarını saçmaya başlayacaktı. İsveç’in eski başbakanlarından Carl Bildt İstanbul’da verdiği bir konferans sonrasında arkadaşımız Leyla Tavşanoğlu ile sohbet etti. İSVEÇ’İN ESKİ BAŞBAKANLARINDAN CARL BİLDT, PAPADOPULOS TEHLİKESİNİ GÖREBİLDİKLERİNİ İTİRAF ETTİ ‘Kıbrıs konusunda çok yanıldık’ i İnsanlar şiddetten korkuyor Başbakan ve bakanların türbanlı eşlerini televizyonda gördükleri zaman insanlar ne tepki veriyor? BILDT Hayır, sadece yakılan otomobiller, başka şiddet olaylarını televizyon ekranlarında gördükleri zaman irkiliyorlar. Bunlar ille de Türkiye’yle ilgili değil. İlgisi Müslümanlık unsuruyla. Olaylar Paris’te, Beyrut’ta ya da başka yerde olabilir. Fark etmiyor. Bu kamuoyu üzerinde ciddi etki yapıyor. Bunların üstesinden gelmek lazım. Karikatür krizi durumu daha da güçleştirdi, diyebiliriz. sveç’in AB’yle üyelik anlaşmasını imzalayan eski başbakanlarından Carl Bildt İstanbul’daydı. Verdiği bir konferans sonrasında oturup onunla konuştuk. Bildt, Batı ile Müslüman dünya arasında gittikçe artan gerilimden, Atlantik ötesi gerginliklerin yükselmesinden son derece endişeli. Bir an önce Ortadoğu’daki sorunun çözülmesi için barış sürecinin hızlandırılmasını istiyor. Onunla Türkiye’nin AB üyeliği önündeki fırsatları ve tehlikeleri konuşuyoruz. Bu konuda kesin bir şey söylemiyor. Ama AB ülkeleri içinde Müslüman dünyaya bakıştaki hoşnutsuzluğu, AB’nin kendi içindeki genişleme tartışmasını işaret ederek ‘‘Aslında mesele Türkiye’nin üyeliği değil, AB içinde son genişleme sürecine çok ciddi kuşkular duyulması...’’ diyor. Kısa süre önce Kıbrıs’taydım. Görüştüğüm Kıbrıs Rum tarafının üst düzey yetkililerinin hemen hepsi Türkiye ve yeni girecek üye adaylarına AB elitlerinin adeta siyasi ve kültürel sömürgecilik yaklaşımları içinde olduklarını söylüyorlardı. Bu görüşlere katılıyor musunuz? BILDT Hayır, katılmıyorum. Bakın, benim ülkem 12 yıl önce AB’ye girdi. Uygulamaları yakından biliyorum. Sonuçta AB de bir kulüp. Bir kulübe üye olmak istediğiniz zaman o kulübün kendi kuralları, kendi siyaseti olduğunu görürsünüz. Tabii bu kurallara, siyasete ayak uydurmak zorundasınızdır. Alışmak da zaman alır. Ama zaman içinde uyum sağlamaya başladığınızı görürsünüz. AMAÇ DENKTAŞ’A BASKIYDI İyi de Kıbrıs’ın AB’ye tam üye olarak bünyeye alınması AB’nin kuralları ve siyasetine aykırı değil mi? BILDT Evet, AB Kıbrıs’ı ancak yeniden birleştiği zaman tam üyeliğe alacağını beyan etmişti. Ama unutmayın ki o dönemde Türk tarafının durumu ve Rauf Denktaş’ın siyasi varlığı vardı. Amaç Sayın Denktaş’a ciddi baskı uygulamaktı. Bu baskı o kadar ağır olacaktı ki, ‘‘Eğer bir uzlaşmaya yanaşmasanız da ne olursa olsun Kıbrıs AB’ye tam üye olarak alınacaktır,’’ mesajı verilecekti. İyi de siz Sayın Denktaş’ın uzlaşmaz olduğunu söylediniz. Peki, durumu tersine çevirelim ve diye lim ki bugün Kıbrıs’ta bir Rum Denktaş var. O zaman ne olacak? BILDT Evet, dediğiniz gibi bugün Kıbrıs’ta Sayın Papadopulos var. Dolayısıyla bu siyasetin kısmen büyük bir başarı, kısmen de büyük bir başarısızlık olduğu söylenebilir. Bugün daha çok başarısızlığı yaşıyoruz. Kıbrıs, bugün AB’nin avucunda kaynar bir patates gibi cayır cayır yakarken ne olacak? BILDT Kabul etmek lazım ki referandumlar döneminde Ankara’nın ve Kuzey Kıbrıs’ın tutumunda değişiklik oldu. Bugün Sayın Denktaş artık yönetimde değil. Evet, kalıntıları daha duruyor ama esas referandumu etkileyen Papadopulos’un aşırı milliyetçi yaklaşımı oldu. Bana göre, hiç kimse bu tehlikenin gelmekte olduğunu yeterince göremedi. Ya da tehlikeyi görmelerine rağmen bildikleri yolda yürüdüler mi? BILDT Hayır, tehlikeyi tam anlamıyla göremediler. Hatta, referandumlardan birkaç gün önce televizyonda verdiği demeçleri dinleyene kadar da işin pek farkına varamadılar. Bence o demeçler en kötü aşırı milli yetçilik örnekleriydi. Bu durum herkesi şoka uğrattı. Hangi kritere göre üye alınacak? BILDT Bulgaristan ve Romanya üyelik süreci müzakerelerini tamamladılar. Ama önümüzdeki haftalarda AB Komisyonu bu iki ülkenin tam üyeliğin standartlarını tam olarak tutturup tutturamadıkları konusunda bir değerlendirme yapacak. Bu değerlendirme sonucunda ya 2007’de üye olacaklar ya da AB onlara bir yıl daha beklemeleri gerektiğini bildirecek. Hırvatistan’la üyelik müzakereleri ise askıya alınmıştı. Sonradan başlatıldı. O ülkenin, yönetim yapısı, adalet sistemi gibi daha yerine getirmesi gereken birtakım işler olduğunu düşünüyorum. Bunun ardından aday bir ülke Makedonya. Ama Makedonya’ya üyelik müzakereleri için henüz bir tarih verilmedi. Onun arkasından da, ciddi olarak düşünülmesi gerektiğini düşündüğüm ülke Sırbistan. Sırbistan’ın statüsü Makedonya’ninkine yükseltilebilir. GENİŞLEME KORKUSU ‘‘Türkiye’nin AB Perspektifi Kararıyor mu?’’ konulu yuvarlak masa toplantısının konuşmacısıydınız. Sizce Türkiye’nin AB üyeliğinin önündeki fırsatlar ve tehlikeler neler? BILDT Demin de söylediğim gibi AB içinde genişlemeye karşı ciddi bir şüphe var. Bu konu çok sorgulanıyor. Çünkü genişlemeyle ilgili şimdiye kadar ciddi hiçbir tartışma yapılmadı. TÜRKİYE FAZLA BÜYÜK Bildiğim kadarıyla bu tartışmalar doğrudan Türkiye’yi ilgilendirmiyor. BILDT Doğrudan ilgilendirmiyor ama Türkiye’yi etkiliyor. Ama konu bir tek Türkiye’ye karşı değil, tamamıyla yeni genişleme sürecine karşı duyulan bir tepki. Öncelikle genişleme yanlısı bizlerin önce bu tartışmayı kazanıp sonra genişlemenin neden önemli olduğu tartışmasının üstesinden gelmek. Bütün bunlardan sonra sıra Türkiye’nin tam üyeliği tartışmasına gelecek. Bunun nedenlerini izah eder misiniz? BILDT Demek istediğim, bunun birden çok nedeni var. Bir kere Türkiye AB’nin en büyük üyesi olacak. Hatta Almanya’dan da daha büyük üye olacak. Düşünebiliyor musunuz? Hesaplamalara göre Türkiye’nin üyelik zamanı geldiğinde nüfusu 90 milyon kişiyi bulacak. CARL BİLDT 1949, Halland, İsveç doğumlu. Büyük dedesi Gillis Bildt, İsveç’in eski başbakanlarından. 199194 arası İsveç Başbakanlığı yaptı. 1994’te ülkesinin AB’ye tam üyelik anlaşmasını imzalayan başbakan oldu. Siyasi geçmişi 1970’lerde Ilımlı Öğrenci Birliği ve Avrupa Demokratik Öğrenciler Başkanlığı ile başladı. 19861999 arası İsveç Ilımlı Parti Başkanlığı’nı yürüttü. 19792001 arası parlamentoda milletvekili oldu. 19992001 arası BM Genel Sekreteri’nin Balkanlar Özel Temsilciliği görevini üstlendi. 1995’te aynı zamanda AB’nin Eski Yugoslavya Özel Temsilciliği ve Eski Yugoslavya’yla İlgili Uluslararası Konferans Eş Başkanlığı’nı yaptı. ABD’de Rand olmak üzere pek çok uluslararası düşünce kuruluşunun yönetim kurulu üyesi ve danışmanlığını yapıyor. ‘‘Dünya Bölünmüş Bir Kıbrıs’a Tahammül Edemez’’ başlıklı makalesi dahil, çeşitli yayınları ve makaleleri yayımlandı. Irmak değil zehir akıyor MOSKOVA (AA) Çin’in Songhua ırmağında inceleme yapan Rus bilim adamları, ırmakta kabul edilebilir düzeyin 50 katı kimyasal olduğunu bildirdiler. Sibirya’nın Habarovsk bölgesi Doğal Kaynakları Koruma Bakanlığı Çevre Koruma Bölümü Başkanı Viktor Bardyuk, NTV televizyonuna yaptığı açıklamada, şubat ve mart aylarında alınan su örneklerinde selüloz ve kâğıt fabrikalarının atığı olan klorfenol birikiminin, kabul edilebilir düzeyden 50 kat fazla olduğunu söyledi. Bardyuk, su örneklerinde ayrıca yüksek oranda demir, çinko, nikel ve cıva gibi ağır metallerin yanı sıra kansere yol açan poliaromatik hidrokarbonların birikimine rastlandığını belirtti. ‘ABDTürkiye ilişkileri gerilecek’ Son bir gelişme ilgimi çekmeye başladı. 11 Eylül öncesi ve sonrası AB içinde Türkiye’deki aşırı dincilik önemsenmez, hatta belki de cesaretlendirilir, Kemalist yaklaşımlar eleştirilirken son zamanlarda Kemalizme yeniden prim verilmeye başlanması. Bir dönem Atatürk’ün isminin sıklıkla telaffuz edilmesi ve Türkiye’nin laik sistemi AB ürkiye’nin laikliğinin tartışıldığını sanmıyorum. Kemalizme gelince... Kemalizmi nasıl tanımladığınıza bağlı. Belki Kemalizmin otoriter uygulanması tartışmaya açılmıştır. Çünkü tarihte bir dönem Kemalizme bağlı olarak ordunun rolü çok güçlüydü. T içindeki elit siyasileri fena halde rahatsız ediyordu. Sizce ne oldu da böylesine ağız değiştirildi? BILDT Belki laik sistemin kimi sert uygulamaları rahatsızlık yaratmış olabilir. O kadar ileri gidildi ki, laik sistem, kimileri tarafından bir çeşit dini dogmaya benzetildi. BILDT Bundan emin değilim. Benim ülkem de laik. Bizde de siyaset ve din işleri keskin çizgilerle ayrılmıştır. Evet, bir zamanlar devletin kilisesi bizde vardı. Ama artık yok. Dolayısıyla Türkiye’nin laikliğinin tartışıldığını sanmıyorum. Kemalizme gelince... Kemalizmi nasıl tanımladığınıza bağlı. Belki Kemalizmin otoriter uygulanması tartışmaya açılmıştır. Çünkü tarihte bir dönem Kemalizme bağlı olarak ordunun rolü çok güçlüydü. Burada TürkiyeABD ilişkilerine gelmek istiyorum. Anladığım kadarıyla siz yakın gelecekte Türkiye’yle ABD arasında gerginliğin artacağını düşünüyorsunuz. Neden? BILDT Bu benim teorim. Ama bu teori sadece Türkiye’yi kapsamıyor. Atlantik ötesi ilişkilerin daha gerginleşeceğini düşünüyorum. Yani Genişletilmiş Ortadoğu Projesi (GOP) bağlamında mı? BILDT Bana göre Ortadoğu barış sürecinde çok ciddi zorluklara doğru sürükleniyoruz. Son birkaç yıldır Atlantik ötesinde en belirgin gerginlik unsuru bu olarak görülüyor. Ama son bir buçuk yıl içinde ABD Başkanı Bush iki devletten söz etti. Üstelik artık Arafat yoktu. Filistin’de Abu Mazen (Mahmut Abbas) lider seçilmişti. İsrail’in o zamanki Başbaka nı Ariel Şaron kimi işgal altındaki topraklardan geri çekilme kararı aldı. Bunlar havayı biraz olsun yumuşattı. Ama şimdi yeniden işler geriye gidiyor. Bir de şimdi Filistin seçimlerini Hamas’ın kazanması unsuru olaya tuz biber ekti. Aslında Hamas’ın seçilmesi beni çok fazla şaşırtmadı. Yani siz Atlantik ötesi bir çatışma mı bekliyorsunuz? BILDT Çatışma diyemem. Ama Ortadoğu’da sorunlar arttıkça Atlantik ötesinde de gerilim yükselecektir. Bakın ABDTürkiye, ABDAB arasında bu durumu nasıl doğru bir biçimde ele alıp çözme konusunda diyalog arttırılmalıdır. Türkiye burada kilit noktada önemli bir ülkedir. Bu yapılmadığı takdirde de durum bir yıl öncesine kıyasla daha zorlaşacak, daha fazla tehlike arz edecektir.