06 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

7 NİSAN 2006 CUMA EVRİM KURAMINDAN GÜNCEL YANSIMALAR bilim/teknik/çizgilik/bulmaca C 17 Evrim kuramı ve... olarak bir hipotezin yeterli kanıtlarla desteklenerek onun doğru olduğuna güven duymamızı sağladığı aşamadır. DNA’nın kalıtsal madde olduğu 1944’ten önce bir hipotezdi. Şimdi eldeki kanıtlarla bir gerçek olarak kabul edilir. İKİ HABERİN YORUMU Şimdi yeri gelmişken basından iki haberi anımsayalım: "Mersin’de bir mahalle imamının şikâyeti üzerine derste "evrim kuramı" anlattıkları gerekçesiyle sürgün edilen beş öğretmen" (Cumhuriyet 29 Ocak 2005) söz konusu ediliyordu. Daha önce de Ankara’da öğrencilerine Darwin ve evrim konularını anlattığı için soruşturma geçiren öğretmen haberlerini basında okumuştuk. İlgililer tarafından evrim dersi ile öğrencilerin beyinlerinde tahribat yapıldığı iddia edilmiştir. Evrim ve eğitim sistemimiz arasındaki bağnazlıkların yol açtığı çatışma bu kadar değil: "Ders kitabı yerine hazırladığı notları okutan din kültürü ve ahlak bilgisi öğretmeninin öğrencilere yönelttiği sorular laik eğitimi yok sayıyor" (Cumhuriyet 5 Şubat 2006). Haberde öğretmenin "evrenin varoluşu", "Kuran’da ilk insanın/insanların yaratılışı" v.b. soruları sorarak, cevapları da kendisinin şeriata uygun tarzda öğrettiği anlaşılıyor. Nitekim daha sonra (12 Şubat 2006) "Milli Eğitim Bakanlığı’nın harekete geçerek şeriat sorununa soruşturma başlattığı" haberini okuyoruz. Başka bir gazete haberinde (10 Şubat 2006) "İstanbul’daki Bahçelievler ve Zeytinburnu öğretmenevlerinde birer mescit bulunmasına karşın kütüphane olmamasından"; ayrıca Zeytinburnu Öğretmenevi’nde her odanın duvarında asılı bulunan seccade ve tespihten" söz ediliyor. Aynı yazıda "öğretmenevlerinin; kültürel, sanatsal ve bilimsel etkinliklerle öğretmenlerin dinlenebileceği kurumlar olması gerekirken, tarikatların örgütlendiği, bilimsel ve edebi içerikli yayınlar yerine ırkçı ve dinci yayınların bulunduğu kurumlar haline dönüştüğü" kaydediliyor. BİYOLOJİ KİTAPLARINDA YARATILIŞ VE EVRİM Yurdumuzda yaratılış görüşünün biyoloji müfredatına ve ders kitaplarına girişi 1985 yılına rastlamaktadır. 1962, 1968, ve 1982 yılında basılan biyoloji kitapları evrim konusunu genelde bilimsel ölçütler içinde vermiştir. Ancak 1985’ten 1998 yılına kadarki dönemde ise yaratılış görüşü evrim kuramına bir alternatif olarak sunulmaktadır. 1995 yılındaki hariç tutulursa (yaratılış görüşü yer almaz) 1985, 1992 ve 1998’de basılanlar, evrim kuramının eleştirisine ayrı bir başlık altında yer verirken, yaratılış görüşü eleştirilmemiştir. 2000 ve 2003 yıllarının kitaplarında yaratılış görüşü eleştirilerek sunulmuştur. 2004 yılında basılan ve öğrencilere bedava dağıtılan Fen Bilgisi 8. sınıf kitabında evrim teorisi ile ilgili bilgiler dengesiz olarak verilirken bu teorinin adı kullanılmamış, yalnızca üç kez "evrim" sözcüğü kullanılmıştır. KİMİ TÜRKİSLAM DÜŞÜNÜRLERİNDE EVRİM YAKLAŞIMI Bilimin karşısına dinimizi çıkarmak amaç olamaz, olmamalı. Öyleyse, bilimin gözlem ve deney sonuçlarını (bulgularını) ele alıp incelemeye ve öğretmeye hangi saikle karşı çıkılıyor? Bunun iyice anlaşılması gerekir. Bir doğal bilim olan fiziğin, kimyanın, yer bilimlerinin, astronominin kurallarını, bulgularını, teorilerini kabul edip biyolojininkini (siyasamıza aykırıdır diye) kabul etmemek bir çelişki değilmidir? Bilimsel yöntemle araştırılıp sınanan, gözlem ve deneylere dayanan ve onlarla desteklenen bir teori, başka başka soruları da açıklamaya katkıda bulunuyorsa, tüm biyoloji dünyasında evrim teorisi kabul görüyorsa biyolojinin eksensel bir teorisi olarak neden "doğal seçilim teorisi"ni biz de kabul etmeyelim? Biz tüm dünyadaki çağdaş bilimin gittiği yöne uygun şekilde yeni moleküler genetik bulgularla desteklendikçe giderek güçlenen evrim teorisine neden güvenmeyelim? Bu işin içinde başka şeyler var gibi görünüyor. ABD’de son zamanlarda ortaya atılmış olan yaratılışçılık (creation science) ve devamı olan akıllı tasarım (intelligent design) akımı Hıristiyan dinci radikallerin geliştirdiği ve yatırım yaptığı akımlardır. Biz bu akımlara kanıp onların savunucusu, ya da yardakçısı olacağımıza kendi geçmişimizde iz bırakan (ancak çoğu deneye dayanmayan ve kimi gözleme dayalı) Türk ve İslam düşünürlerinin evrim için söylediklerine baksak ve bugünkü bilimsel görüşle karşılaştırıp varsa artılarını ve eksilerini anlamaya çalışsak daha isabetli olmaz mı?. Beden eğitiminin önemi bu kadar az bir zamanda pek çok iş yapıldığını gördüm ve sevindim. Maarif Vekili Necati Beyefendi’nin beden eğitimi hakkında bazı emirlerini aldım. Kendileri bu hayati şubeye azami ehemmiyet veriyorlar. Bendenize aynen şunları söylediler: “Beden eğitimi zamanımızda bilimsel bir şekil kazanmıştır. Mütehassıs muallimlere kati ihtiyaç vardır. Bunun sağlanması neye bağlıysa her türlü fedakârlığı yapacağız. İsveç’ten celbi (getirtilmesi) gereken muallimlerin bir an evvel gelmesine gayret ediniz. Bu ders senesi başlangıcında behemehal (kesinlikle) beden eğitimi muallim mektebini açalım. Siz de o zamana kadar mektebe ait talimat ve programları hazırlayınız.” İsveç Beden Terbiyesi Yüksek Kurumu’nda tahsilde bulunan Vildan ve Nizamettin beylerin fevkalade bir gayretle çalışmakta olduklarına dair, kurumun müdürü Mösyö Drekanberi’den bir mektup aldım. Vekâlet, önümüzdeki sene için iki muallim hanımın da gönderilmesine karar verdi. İstanbul Kız Muallim Mektebi’nde 50 bin lira sarf edilerek mükemmel bir beden eğitimi salonu vücuda getirilecektir. İnşaata başlanmıştır. Eylüle kadar bitecektir. Ankara Lisesi’nde ve İstanbul’da ve Anadolu’nun bazı liselerinde aynı şekilde beden eğitimi salonları önümüzdeki sene zarfında yapılacaktır. Beden eğitimi esasa ait bir meseledir. Gençlerin vücudunu sıhhi bir tarzda takviye edecek, onları hem askerliğe, hem hayata hazırlayacak yegâne vasıta, bilime dayanan beden eğitimidir. Vekil Bey’in bu meseleye fazla ehemmiyet vermesi beni çok mütehassis etmiştir. (duygulandırmıştır). 6 Nisan 1926 e ALİ NİHAT BOZCUK (*) vrim teorisi, bir fikirler bütünü olup bu gezegendeki yaşamın tarihini anlama ve açıklama yollarını arar. Evrime inanmayanların pek çoğu bu fikri dinsel inançlarına ters düştüğü için reddeder. Hıristiyan, Müslüman ve bazen Musevi kökten dincilerin pek çoğu kutsal metinlere bağlı kalarak itirazlarda bulunurlar. Bilindiği üzere İncili yorumlarken (özellikle genesis’in ilk bölümlerini) cennetin, yerin, bitkiler, hayvanlar ve insanların 6 günde yaratıldığı yorumu ile evrim bilimi birbiri ile uyuşmaz. Ne ilginçtir ki birçok koyu dindar insan da evrimin doğal bir mekanizma olarak yaratılışın ilerlemesi için tanrı tarafından var edildiğine inanır. Aynı şekilde, kimi din adamları evrim gerçeğini benimsediklerini açıklamışlardır. Örneğin, Papa John Paul II 1996’da evrimin geçerliğini kastederek Katolik kilisenin teolojik doktrini ile evrim arasında çatışma olmadığını vurgulamıştır. Papanın bu mektubu tanınmış bir uluslararası bilim dergisinde yayımlandı. Yaratılışçı inançta olanların görüşleri de birbirine uymaz. Kimisi yerkürenin ve evrenin yaşının genç olduğuna (10.000 yıldan daha küçük), ve özel yaratılış’a inanırlar. Buna göre özetle, yaşayan veya ortadan kalkmış her tür ayrı ayrı tanrı tarafından yaratılmıştır. (Hazreti Nuh’la birlikte anılan tufan ve gemisine alınan her canlı türünün birer çifti, bu inanışın en önemli kanıtı olarak değerlendirilir). Bu temele dayanılırsa, yalnız biyolojik evrimi değil, jeoloji’yi ve fiziği de (radyoaktif yaş saptanması ve yerin yaşına ait astronomik kanıtlar dahil) reddetmiş olurlar. Kimi dinsel gruplar yerin ve tüm evrenin çok eski yaşını kabul ederler. Tüm bu dinsel evrim inanç çeşitliliği arasında "yaratılış bilimi" ve son olarak da "bilinçli (akıllı) tasarım" gibi akımları da sayabiliriz. Son zamanlarda yurdumuzda yaygın olarak gündeme gelmiş olan ‘akıllı tasarım’ görüşünü ileri sürenler bunu dinsel değil de, bilimsel olarak tanımlasa da, "tasarımcı" maddesel değil bir doğaüstü kimlik olarak algılanmaktadır. (Ayrıntıları bu yazının dışında ele alınması gereken bir konudur). ABD’ nin Kansas senatosunda 2003’ te kabul edilen bir yasa ile okulların yaşamın kökeni ve çeşitliliğini destekleyen bilimsel kanıtlarını nesnel olarak, dinle ilişkisiz, doğal ve filozofik ikilemden uzak olarak verilmesini zorunlu kılıyor. HİPOTEZ, GERÇEK VE TEORİ Bilimsel araştırma, hipotezleri deneysel ve gözlemsel verilere dayanarak test etme yollarına sahip olmayı gerektirir. Bilimsel hipotezin (önerme, varsayım) en önemli niteliği, ilke olarak test edilebilir olmasıdır. Doğal olanlar hakkında dinin evrimsel mekanistik açıklamalar sağlamadığını bilmek yanında, bilim de doğal olay olmayan sorulara yanıt bulamaz. Bilim, neyin güzel ya da çirkin, iyi yada kötü, ahlaki ya da ahlak dışı olduğunu bize söylemez. Bilim aynı zamanda yaşamın anlamını, doğaüstü yaratıklar bulunup bulunmadığını bize söylemez. Bilim insanları, özel yaratılış’a ait bazı iddiaları test edip yanlışları ortaya çıkarabilir; örneğin dünya çapında bir tufan olup olmadığını ya da yerkürenin ve tüm organizmaların ortaya çıkışının 10.000 yıldan daha genç olup olmadığını kanıtlayabilir. Fakat tanrının varlığı ya da her şeyi yarattığı hakkındaki bir hipotezi test edemez. "Gerçek" basit Selim Sırrı (Tarcan) Bey (18741956), 82. doğum gününde Atatürk Kız Lisesi’nde. M aarif Vekâleti’nin daveti üzerine Ankara’ya giden Beden Terbiyesi Umumi Müfettişi Selim Sırrı Bey, dün şehrimize avdet etmiştir (dönmüştür). Selim Sırrı Bey, kendisiyle görüşen bir muharririmize aşağıdaki beyanatta bulunmuştur; Ankara’yı, bal yapan arıların hayatına benzetiyorum. Her tarafta mütemadi (kesintisiz) bir faaliyet göze çarpıyor. Yeniden yeniye binalar yapılıyor, parklar tanzim ediliyor. Çankaya yolunda muntazam, şık, Bükreş’in yol tarafındaki villalarını hatırlatan sevimli bir şehir meydana gelmiş. Üç ay evvel Ankara’da idim, ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci?mynet.com Öğrenci anketi sonuçları ’te yapılan bir araştırmadan çıkan 2005 sonuç dikkat çekicidir: Öğrencilerin okullarına göre, insanın doğadaki (canlılar dünyasındaki) yerine ilişkin görüşleri karşılaştırıldığında çok çarpıcı bir sonuç ortaya çıkmaktadır. Ankara Kurtuluş’ta okuyan öğrencilerin %66.7’si insanı diğer canlılarla birlikte (memeli ve primatlar) sınıflandırırken, Mamak’taki öğrencilerde bu oran %29.2’de kalmaktadır" (bunlardan ilki bugünkü sınıflandırmabiyoloji biliminin saptamasıdır). Öğrenciler, ilköğretimdeki kimi derslerden yada aile ve çevresinden bu konuyu öğrenmiş olmalıdırlar; ancak, Lise 3. sınıf Biyoloji’de ÖSS sınav hazırlığı, konunun müfredatın sonunda olması vb. nedenlerle öğrenciler bu konuları okumadıklarını belirtmişlerdir. Ayrıca kimi kültürel farklar, okullardaki öğretmenlerin genel eğilimleri vb nedenlerle iki semt arasında önemli farklar ortaya çıkmış olabilir. Özetle ve genel olarak Mamak’taki çocuklar yaratılış görüşüne uygun cevaplar vermişlerdir. Bu araştırma sonuçlarından çıkarılan sonuç şu olmaktadır: "Eğitimin değişen ideolojik işlevlerini belirleyen unsur, ülkenin içinde bulunduğu siyasal ve ekonomik koşullar ile iktidar sahiplerinin hedefleridir"(3). Oysa asıl eğitim, insanlara bilgi aktarmaktan çok onlara kafalarının içini aydınlatmaya, yani düşünme disiplini kazandırmaya yönelik eğitimdir. (*)Prof.Dr. [email protected] Kaynaklar HARBİ SEMİH POROY
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle