05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

18 GÜNCEL C haberlerin devamı EKİM CUMA AB’den aralık tehdidi Baştarafı 1.Sayfa’da deklarasyonunda yer alan unsurların bu dorukta gündeme gelmesinin kaçınılmaz olduğunu söyleyen kaynaklar, sonuçta tüm müzakere sürecinin askıya alınmasına yönelik bir kararın verileceği tehlikesine işaret ettiler. TürkiyeAB arasında 17 Aralık ve 3 Ekim tarihlerinde olası iki krizin atlatıldığını söyleyen kaynaklar, taraflar arasında yaşanan Kıbrıs çıkmazını aşmanın çok daha zor olduğu yorumunu yaptılar. Bu noktada kaynaklar müzakere sürecinin büyük darbe alabileceğini ifade ettiler. AB Dönem Başkanı Finlandiya’nın Kıbrıs çıkmazının aşılması için getirdiği önerilerin henüz somutlaşmadığını bildiren kaynaklar, Kıbrıs konusunda AB’nin bu noktada atabileceği adımların sınırlı olduğuna işaret ettiler. Kaynaklar ayrıca AB içinde Kıbrıs konusunda adım atan tarafın Türkiye olması gerektiği yönünde genel bir kanının bulunduğunu söylediler. Türkiye ile olası bir krizi uzaklaştırmak için çaba harcayan komisyonun 8 Kasım’da yayımlanacak İlerleme Raporu’nda bu konuya yönelik değerlendirmelerinin yer alacağı anımsatan kaynaklar, ancak son kararın AB liderleri tarafından verileceğini ifade ettiler. Aralık kararının Ankara için ciddi sonuçları olabileceğini söyleyen kaynaklar, bu durumda Türkiye’nin soğukkanlılığını koruması gerekeceği yönünde görüş bildirdi. Kaynaklar ayrıca tüm müzakere sürecinin askıya alınması yönünde bir karar çıkmasa bile ilişkilerin zedelenebileceğini ifade ettiler. GÜNDEM MUSTAFA BALBAY CÜNEYT ARCAYÜREK Sekiz Tilki! B ugünden 2007 yılının kasım ayında yapılacak olan genel seçimin olası sonuçlarına dayanarak kimi ‘‘şeyler’’ belirdi. DYP Genel Başkanı Mehmet Ağar, kendini ulusal sorunları çözmeye adayan bir siyasetçi kimliğini sergilemeye başladı. Alışılmış parti düzeninden sıyrıldığı izlenimi veriyor. Örneğin türban sorununun dorukta olduğu günlerde bir de baktık Ağar, türban takıntılı RTE’yi, Gül’ü aman unutmayalım Meclis Başkanı Bülent Arınç’ı solladı. İktidara bir gelsin söylediğine göre o gün uzak değildi türban sorununu şıpın işi çözecekti. Nasıl çözecekti? Açıklamadı. Söylesin de kopya çeksinler; Ağar, polislikten gelen bir siyasetçi, bu numaraları yutar mı? Gizlediği ‘‘türbana çözüm formülünü’’ kasasına kilitledi, bekliyor, Godo’yu bekler gibi iktidara gelmeyi! Diğer muhalefet partilerinden özellikle CHP’den ayrı düşüncelere sahip olduğunu elbette kanıtlamalıydı. Ne yapmalıydı? Örneğin CHP, Lübnan’a asker gönderilmesine karşı mı çıkıyor; Ağar taraftar olmalıydı. PKK sorununa çözüm mü aranıyor? Ağar’ın CHP’den farklı görüş sahibi olması, biraz Kürt oylarını okşaması, biraz asker karşıtı olanlara selam çakması, PKK’yi dağdan indirecek siyasetçi damgası yemesi, terörden bıkmış usanmış insanlara hoş görünmesi için.. herhalde günlerce düşündü, açıklamalarından birinde söylediğine göre sordu, soruşturdu, araştırdı ve buldu: Dağdan ovaya veya ovadan dağa terörü indirip çıkaracak. Kısacası PKK’yi ortadan kaldırmayı içeren formülü; Arşimet gibi banyodan ‘‘Buldum buldum’’ diye fırlamadı ama, birdenbire ‘‘çözüm formülünü’’ açıklayıverdi. ??? O gün bugündür büyük kimi olayların gürültüsü arasında gündemin ilk sıralarında yer alıyor. Kuşku yok; ne kadar asker karşıtı varsa, PKK’yi legal duruma getirmeye çırpınan ne kadar fanatik Kürdü, Kürtçüsü varsa ve Ağar’ı savunarak aslında söylemediklerini söylediği için Ağar’ı korumaya çalışan ne kadar siyasetçi varsa.. arkasına takıldı. Bir sağ koalisyon oluşturuverdi. Askerin irtica çıkışlarından son derece mustarip olan, lakin ses çıkaramayanlar da Ağar’ın en büyük destekçisi. Kıbrıs’ı satışa getiren ünlüüü çözümsüzlük çözüm değildir formülünü bir türlü PKK sorununda uygulayamayan iktidarın süper yıldızı RTE’nin nihayet desteğini almayı başardı. Kutlu olsun. ??? Üstelik öyle bir destek ki; olası bir koalisyon dönemi açılırsa AKPDYP hükümeti için bugünden umut veriyor. Sert tepkiyi yiyince ‘‘Dağda silahla gezeceklerine ovada siyaset yapsınlar’’ sözünün genel af anlamına gelmediğini, yanlış anlaşıldığını anlatmaya çalışan Mehmet Ağar’ı; RTE son demecinde, bulduğu bir anlatım biçimiyle hem solluyor hem de DYP Genel Başkanı’na yeni ufuklar açıyor. Ağar’ın irdelemesine şu altın değerindeki desteklere bakınız: Madde bir: Ağar’ın söylemini ‘‘Ortada pozitif bir yaklaşım var’’ diye yorumluyor. Madde iki: ‘‘Ağar’ın (dağ ova formülünü) iyi niyetle söylediğine inanıyorum’’. Madde 3: (Ve açıklıyor RTE) ‘‘Nedir o? Silaha karışmamış, bu tür olayların içerisine girmemiş, katil değil, öyle bir şey yok. Yapacaksan gel (ovada) siyaset yap. Yani bir idealin varsa, gel (ovada) siyaset yap, diyor’’. PKK’ye genel af konusunun üstünü örtmeye çalışan fiyakalı, oturaklı, Ağar’ın bile aklına gelmeyen nasıl bir yorum ama? Ağar mutlu olmalı: Formülünü RTE destekliyor, devşirme grubuyla Erkan Mumcu destekliyor, Gül destekliyor. Seçime bir yıl varken koalisyonun yollarını şimdiden açan Mehmet Ağar’ın işi iş. Kurnazlığını anlatabilmek için kafasında kuyruklarını birbirine değdirmeden yedi tilki gezdirdiği söylenen İsmet Paşa bile bu denli ince oyunlar düşleyemezdi. Ağar’ın kafasında kuyrukları birbirine değen sekiz tilki!.. Kum Fırtınasında Terörle Mücadele! T Türkiye’den dava hazırlığı ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) TBMM, Ermeni soykırımı iddialarını kabul etmeyenlere cezai yaptırım öngören yasa önerisini kabul eden Fransa Parlamentosu’nu şiddetle kınadı. TBMM Genel Kurulu’nda yayımlanan ortak bildiride, Cezayir, Hindiçini, Madagaskar ve diğer bazı Afrika ülkelerinde 1 milyondan fazla masum insanın ölümüne yol açan Fransa’nın başka ülkelerin tarihlerindeki olaylar konusunda dikkatli konuşmak zorunda olduğu vurgulandı. Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül, Türkiye’nin yasanın engellenmesi için yargıya başvuru da dahil olmak üzere uluslararası hukuktan kaynaklanan haklarını kullanacağını, bununla ilgili ciddi bir çalışma yapıldığını söyledi. TBMM Genel Kurulu’nda, Fransa Parlamentosu’nun sözde Ermeni soykırımı kararıyla ilgili genel görüşme yapıldı. Görüşme sonrasında TBMM’de temsil edilen tüm siyasi partilerin imzasıyla ortak bir bildiri yayımlandı. Dışişleri Bakanlığı’nın hazırladığı bildiri metni, CHP’nin uyarıları doğrultusunda yeniden biçimlendirildi. Bildiride, şu görüşlere yer verildi: ? Tasarının meclis üyelerinin sadece beşte birinin oyuyla kabul edilmesi ve tasarıya karşı olduğu anlaşılan çok sayıda milletvekilinin oy kullanmaya cesaret edememesi, Fransa’nın iç politika hesaplarıyla Ermeni azınlığın etkisinde kaldığının açık bir göstergesidir. TBleceğine dikkat çekti. Gül, ‘‘O mahkeme de ya o ülkenin mahkemesi ya da tarafların kabul ettiği uluslararası ceza mahkemesidir. Bu tür bir karar olmaması durumunda soykırım suçunun hukuki varlığı kabul edilemez, savunulamaz, ileri sürülemez’’ dedi. Aydınlanmanın beşiği olan bir ülkenin düşünce ve ifade özgürlüğünü kısıtlamasının ibret verici olduğuna işaret eden Gül, ‘‘Bugün Fransa tarihi kavşaktadır. Ya Voltaire ve Montesquie’lerin Fransa’sı olacak ya da sömürgeci düşüncenin devamını sergileyecektir’’ dedi. MM, bu yasa tasarısını şiddetle kınamaktadır. ? Tarihiyle ilgili suçlamalar karşısında konuyu tarihçilere bırakmak gerektiğini ve tarihin yasayla yazılamayacağını savunan Fransız siyaset adamlarının Türkiye’nin tarihine gelince kendilerinde karar alma hakkı görmeleri ibret vericidir. ?Fransız Ulusal Meclisi, bu yasa tasarısı ile ülkelerimiz arasındaki ilişkilere büyük zarar vermekle kalmamakta, Ermenistan ile ilişkilerimizin normalleşmesi için sarf edilen çabalara da darbe vurmaktadır. ? Fransız Parlamentosu’nda bu yasanın kabulünün Türkiye ile Fransa arasındaki siyasi, ekonomik, askeri ilişkilerde onarılmaz yaralar açacağı ise tabiidir. Ermenistan’ın Fransa ve başka ülkelerdeki lobilerini kullanarak Türk milletinin hak ve haysiyetine karşı yürüttüğü hasmane politikaların maliyeti kendilerine daha büyük olacaktır. ? TBMM, dostluğa sığmayan ve demokratik bir ülkeye yakışmayan bu yasa tasarısının yasalaşmasını önlemeye yönelik uyarılarını ve girişimlerini ısrarla sürdürecektir. Ancak bu geçen süre içinde Türk hükümetinin alacağı tedbirler tasarının yasalaşması halinde Fransa’nın menfaatlerinin ne ölçüde zarara uğrayabileceğinin de göstergesi olacaktır. TBMM Genel Kurulu’nda konuşan Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül, Fransa’nın geçmişindeki günahları örtbas etme çabası içinde olduğunu söyledi. Gül, bir ulusun soykırım suçu işlediğini öne sürmenin çok ciddi bir itham olduğunu, uluslararası hukuka göre yalnızca yetkili mahkemelerin buna karar verebiGURURUMUZU ÇİĞNETMEYİZ CHP’li Onur Öymen, Fransız Cumhurbaşkanı Jaques Chirac ile Başbakan Tayyip Erdoğan’ın telefon konuşması konusunda sızan haberlere dikkat çekerken ‘‘Başbakan, Chirac’ın sözlerini çarpıtan bir devlet adamı durumuna düşmüştür’’ dedi. Öymen, Fransa’dan aldığı nişanı reddeden YÖK Başkanı Erdoğan Teziç’i kutlarken, AKP’lilerin laf atması üzerine gerginlik yaşandı. Öymen, sözlerini ‘‘Milli gururumuzu çiğnetmeyiz. Bunu hükümet yapmazsa meclis yapar, meclis yapmazsa halk yapar’’ diye tamamladı. CHP’li Şükrü Elekdağ, Türkiye’de kaçak çalışan 70 bin Ermeninin ülkelerine gönderilmesi önerisini yineledi. ‘Fransa adına kara leke’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Ankara, Fransa Parlamentosu’nda kabul edilen, Ermeni soykırımı iddiasını tanımayanlara ceza öngören düzenlemeye büyük tepki gösterdi. Başbakanlık, ‘‘yasanın, düşünce ve ifade özgürlüğü bakımından büyük bir utanç ve kara bir leke olduğunu’’ bildirdi. Dışişleri Bakanlığı, düzenleme ile TürkiyeFransa ilişkilerinin büyük ‘‘darbe’’ aldığını vurgularken Bakan Abdullah Gül, TBMM’nin önümüzdeki salı özel gündemle toplanacağını söyledi. Fransa Parlamentosu’nda kabul edilen yasa, Ankara’dan büyük tepki gördü. Başbakanlık’tan yapılan açıklamada, ‘‘tarihi bir tutarsızlık’’ olarak görülen bu kararın, ‘‘Fransa’nın dar görüşlü siyasetçileri için, hem bilimsel doğrulara saygı hem de düşünce ve ifade özgürlüğü bakımından büyük bir utanç, kara bir leke olduğu’’ kaydedilerek şöyle denildi: FRANSA TARİHİYLE TERS DÜŞTÜ ‘‘Bundan sonra olacakları, Fransa’yı bu ayıpla yaşamak zorunda bırakan dar görüşlü bazı siyasetçiler düşünmelidir. Zira Fransız parlamentosu her şeyden önce Fransız tarihiyle ilgili kendi iddialarına ters düşmüş, aynı zamanda da savunduğu temel değerleri ayaklar altına almıştır. Her ne kadar meclisin kararı, teklifin yasalaşması için tek başına yeterli olmasa da vahim bir hata, tarihi bir yanlış yapılmıştır.’’ Dışişleri tarafından yasanın kabul edilmesinin hemen ardından yapılan açıklamada, ‘‘Uzun bir geçmişe dayanan ve asırlar boyunca özenle geliştirilen TürkiyeFransa ilişkileri, izledikleri politikaların sonuçlarını görmekten uzak bir kısım Fransız siyasetçinin asılsız iddialara dayanan sorumsuz girişimleri sonucu, ağır bir darbe almıştır. Tasarının kabulü derin esefle karşılanmıştır’’ denildi. Fransa’nın bu yasayı çıkarması ile birlikte, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ni de ihlal ettiği anımsatılan açıklamada, ‘‘Yasa tasarısı, çağdaş temel hak ve özgürlüklerin beşiği ve ‘Özgürlük, Eşitlik ve Kardeşlik’ kavramlarıyla hür dünyaya ilham kaynağı olmuş Fransız milleti ile bugüne kadar özdeşleştirilen değerlere ters düşmektedir’’ görüşüne yer verildi. Fransa’nın kendi tarihi hesaplaşma işini tarihçilere devretmesiyle, böyle bir yasanın çeliştiğinin açık olduğu vurgulanan açıklamada, şunlar yer aldı: ‘‘Kendi tarihi ile hesaplaşmaya geldiğinde, yetkili ağızlardan, parlamentoların tarihi yeniden yazmak gibi bir görevlerinin bulunmadığını ve bu sorumluluğun tarihçilere ait olduğunu ikrar eden bir ülkenin parlamentosunun başka devletlerin tarihi üzerine hükümde bulunması ve cezai yaptırım yetkisini kendisinde görmesi ibret verici bir çelişki teşkil etmektedir. Demokratik bir rejim ile bağdaştırılamayacak şekilde düşünce ve ifade özgürlüğünü rehin alan bu yasa tasarısı, yüzyıllarca birlikte yaşadığımız Ermeni vatandaşlarımız dahil Türk milletinde derin bir infial yaratmıştır.’’ ‘UNUTULMAZ BİR AYIP’ Gül de ‘‘Bu, Fransa için unutulmaz bir ayıp olacaktır’’ diye konuştu. Fransa’nın artık hiçbir zaman kendisini ‘‘özgürlüklerin yurdu’’ diye tarif edemeyeceğini ifade eden Gül, ‘‘Bu ayıp onlar için gerçekten çok ağır bir ayıp olacaktır’’ dedi. Gül, bir süreç içine girildiğini kaydederken ‘‘Türkiye’nin bunu geçiştireceğini, bunu hafife alacağı gibi bir kanıya hiç kimse saplanmasın. 2001’de olduğu gibi bu da unutulur, geçilir diye bir tavır içinde kesinlikle olmayacağız. Şüphesiz ki bu süreç dikkatli bir şekilde hâlâ takip edilecektir’’ dedi. TBMM’nin, 17 Ekim’de özel bir gündemle bir araya geleceğini belirten Gül, her alanda alınan önlemlerin olduğunu, bunların büyük bir ağırbaşlılık ve ciddiyet içinde devreye konulacağını bildirdi. Gül, ‘‘Küçük politikaların peşinde koşan bir ülke olduğunu Fransa meclisi göstermiştir. Fransa, oy çıkarı için bütün tarihi prestijini yerle bir etmiştir’’ dedi. Kadınlara ‘başınızı açın’ çağrısı Almanya’da, aralarında Federal Meclis milletvekillerinin de bulunduğu bir grup tanınmış Türk, ‘baş örterek Müslüman olunmadığını’ vurguladı Baştarafı 1.Sayfa’da nin baş kapatmanın zorunlu olmadığını söylediklerini ve başı açık olarak çıkmanın günah olmadığını belirterek şu görüşe yer verdi: ‘‘Erkekler ile kadınlar aynı haklara sahiptir. Türk erkeği modern bir kıyafetle dolaşırken, eşinin başını kapatıp uzun bir paltoyla dolaşması yakışmıyor. Toplumumuzun Müslüman kadınlara sinyali şu olmalı: Biz sizleri destekliyoruz. Hiçbir şeyi zorla yapmayın.’’ Birlik 90/Yeşiller Partisi üyesi Deligöz ise türbanı ‘‘kadınların baskı altında tutulmalarının bir sembolü’’ olarak gördüğünü ifade ederek ‘‘Müslüman kadınlara çağrıda bulunuyorum: Artık bugüne, Almanya’ya ulaşın. Burada yaşıyorsunuz, başınızı kapatmayın. Erkekler ile aynı vatandaşlık haklarına ve insan haklarına sahip olduğunuzu gösterin’’ diye konuştu. Hür Demokrat Parti (FDP) üyesi olan Daimagüler de, Almanya’da yaşayan tüm Müslümanların ‘‘bu ülkeye bağlılıklarını göstermelerini’’ istedi ve ‘‘sadece anayasaya değil, Almanların gelenek ve âdetlerine de bağlı olunması gerektiğini’’ kaydetti. Daimagüler, ‘‘Kapanan her kadın tüm bunlardan kendini bilinçli olarak dışlayıp dışlamamak istediği konusunda iyi düşünmeli’’ dedi. Ateş de, kadınların başını kapatmasının insanların birbirleriyle yaklaşmalarını önlediğini ve siyasi malzeme olarak suiistismal edildiğini savunarak Müslüman kadınlara başlarını açmaları çağrısında bulundu. Görüşlerine yer verilen türbanlı bazı Müslüman kadınlar ise ‘‘hiçbir şekilde başlarını açmak istemediklerini’’ ifade ettiler.Hamburg kentinde yaşayan Kaya (28) adlı bir anne, ‘‘Dinimde önemli olduğu için başımı kapatıyorum. Ben bu konuda, uyumu teşvik ettiklerini söyleyen politikacıları değil, Allah’ı izliyorum’’ diye konuştu. Köln Üniversitesi Kliniği’nde hasta bakıcılık yapan Fatma (43) adlı bir kadın, ‘‘Uyumun bir parça bezle ilgisi yok. Eğer Almanya’da yaşanıyorsa Almanca konuşulmalı. Başımı açıp açmayacağım ise benim bileceğim bir iş. Bu benim hayatım’’ dedi. erörle mücadele adı altında Türkiye’nin etrafında kurulan halka tamamlanalı 15 gün oluyor! Eylülde ABD, terörle mücadele için özel koordinatör atayacağını ilan etmişti. AKP hemen bunun üzerine atlamış, sevinçle karşılamıştı. Irak’ta terör örgütü başta olmak üzere bütün taraflar durumdan duyduğu memnuniyeti iletmişti. PKK bunların üzerine şu kararı dikmişti: 1 Ekim’de ateşkes ilan ediyoruz! Kimin isteğiyle? Öcalan’ın... Hangi koşullarda? Kürt sorununun demokratik şekilde çözümüne katkı sağlamak için! Bir ayın yarısı tamamlandı, gelişmeleri sütuna yatıralım... Sadece terör örgütünün düzenlediği mayınlımayınsız saldırılar sonucu 3 asker şehit oldu. Terör örgütü zaten ateşkes ilan etmemiş, elini tetikten çekmişti! ??? ABD’nin terörle mücadele özel koordinatörü emekli General Ralston ikinci kez Ankara’daydı. Arkadaşın ilk mesajlarından biri şu oldu: ‘‘Ateşkesi ciddiye alın!’’ Her anlama gelebilecek bir öneri! Ucu, ‘muhatap olun’a kadar gidebilir... Zaten eylemlerinden söylemlerine bunu ima ediyorlar. Ralston’un arkasından Ankara’da Irak Başbakanı Nuri El Maliki bekleniyordu. Gündemin birinci sırasında PKK vardı. Bu nedenle Maliki’nin yanında Irak koordinatörü Şirvan El Valili de bulunuyordu. Başkente Maliki yerine şu mesaj ulaştı: ‘‘Irak Başbakanı’nın selamı var. Kum fırtınası nedeniyle uçağı kalkamadı, gelemiyor.’’ Ne zaman gelir? Kasım başında olabileceği söyleniyor. Eğer kum fırtınası nedeniyle uçak kalkamıyorsa, Irak’ta ne operasyon yapılabilir ne de Bağdat’ın dünya ile sağlıklı bir bağı olur. Yoksa uçağın gözüne kum kaçmasından mı endişe ettiler! İşin kara mizahı bir yana, kum fırtınası nedeniyle gezi iptali, bize kumdan bir gerekçe gibi göründü! Yoksa şu aşamada Irak PKK ile mücadele konusunda, Türkiye ile muhatap olmak istemiyor mu? Yoksa, Irak’ın iç dengeleri içinde Maliki gelmemeyi daha güvenli mi buldu? Gezi iptali haberinin Ankara’ya ulaştığı sırada yanında hediyesi de şuydu: TürkiyeIrak sınırının güvenliği peşmergelere bırakılıyor! Bunun Türkçesi, sınırın Irak tarafının terör örgütünün kontrolüne açık hale gelmesidir! ??? Bu tablo daha eylül ayının ortasında Raltson Ankara’ya geldiğinde belirmişti. Ralston’un ilk sözlerinden biri şuydu: Terörle mücadelede askeri seçenek son sıradadır! Biz de sormuştuk: Tamam, güzel, anladık da, ilk seçenek ne? Gelişmeler gösterdi ki, ABD patentli ilk seçenek buluşu şöyle: Türkiye terör örgütü ile muhatap olacak. Bunun zemini Irak’ta yaratılacak. Ankara tümüyle boyun eğmeden Irak yönetimi de Türkiye ile muhatap olmayacak! Anlaşılan ABD, ne yapıp ‘‘Edip’’ Ankara’ya bunu kabul ettiririm düşüncesinde! Dileriz Edip Paşa’nın adını bu anlamda okumamışlardır! Sanmıyoruz... Edip Paşa bunu yemez... Edip Paşa adını tersten okutmaz! ankcum?cumhuriyet.com.tr ‘Tarihi çelişki’ Baştarafı 1.Sayfa’da ması ibret verici bir çelişki oluşturmaktadır. Fransa’nın, Osmanlı topraklarında yaşayan Ermenilerin Kurtuluş Savaşı sırasında Fransız birlikleri içine de alınarak devlete karşı kışkırtılmalarında oynadığı rol de hafızalarımızdadır. İnkârcılık yasa tasarısı, bir başka ‘‘Utanç Yasası’’ kapsamında saygın kanaat önderleri ve tarihçilerin katılımıyla son dönemde Fransa’da yaşanan canlı tartışma sırasında en üst düzeyde ifadesini bulan, tarihin siyasetçiler değil tarihçilerin sorumluluk alanına girdiği gerçeği ile çelişmektedir. Fransız Ulusal Meclisi, bu yasa tasarısı ile ülkelerimiz arasındaki ilişkileri ipotek altına almakla kalmamakta, aynı zamanda Ermenistan ile ilişkilerimizin daha sağlıklı bir yapıya kavuşturulması için tarafımızdan yapılan önemli açılımları akamete uğratma riskinin sorumluluğunu da üstlenmektedir. Türk milletinin, tarihinden utanç duymasını gerektirecek hiçbir insanlık suçu, tarihi ile yüzleşmek hususunda da herhangi bir sorunu bulunmamaktadır. Sayek yaşamını yitirdi Haber Merkezi Hekim hakkı ve sorumluluğu ile örgütlenme mücadelesinin önemli isimlerinden olan, eski Türk Tabipleri Birliği (TTB) Merkez Konseyi Başkanı Dr. Füsun Sayek yaşamını yitirdi. Yakalandığı hastalık nedeniyle uzun süredir tedavi gören Sayek için TTB önünde tören düzenlendi. Füsun Sayek, 1947 yılında Niğde Bor’da doğdu. 1970 yılında Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi’ni bitiren Sayek, 19841986 yılları arasında Ankara Tabip Odası Yönetim Kurulu üyeliği yaptı. Sayek, 19901994 yılları arasında TTB Merkez Konseyi üyeliği, 19962006 yıllarında da TTB Merkez Konseyi Başkanlığı yaptı.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle