Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
14 Nejat ESLEN Emekli Tuğgeneral Eylül ile başlayan küresel deprem sürüyor. Bir yanda, öncelikle, Soğuk Savaş sonrasında oluşan jeopolitik güç boşluklarını doldurmak, enerji kaynaklarını ve yollarını kontrol emek için sürdürülen güç mücadeleleri devam ederken, dünya tek kutupluluktan çok kutuplu düzene geçiş sürecini yaşıyor. Jeopolitik amaçlı mücadelelerin ne zamana kadar süreceği ve sonunda bu mücadeleden kimlerin kazançlı çıkacağı hususundaki belirsizlikler, yaşadığımız süreçte dikkate alınması gereken önemli bir jeopolitik gerçeği oluşturuyor. Savunma kavramının eskidiği ve güvenlik kavramının geniş kapsamı ile gündeme yerleştiği yeni süreçte, devlet dışı askeri güçlerin rolleri giderek yükseliyor. Ortadoğu’da suyun önemi giderek artarken, coğrafi konumu ile jeopolitik fay hatlarının ve güç mücadelelerinin içinde yer alan Türkiye için, Cumhuriyet değerlerini hedef alan akımlar ile bölücü terör, öncelikli güvenlik sorunlarını oluşturuyor. Teröre karşı topyekun yaklaşım, güçlü eşgüdüm gerekiyor… C S TRATEJİ önemli bir yaşam sahası oluşturduğu biliniyor mu? Türkiye’nin karşı karşıya olduğu güvenlik sorunun teröre indirgenecek kadar basit ve yalın bir sorun olmadığı dikkate alınıyor mu? Terörle mücadele ederek terör örgütünün başarı umutlarını yok etmekten devletin; terör örgütünün silahlı kadrosu ile mücadele ederek onu etkisiz hale getirmekten ise güvenlik güçlerinin sorumlu olduğu dikkate alınıyor mu? Terörün de terörle mücadelenin de özünde politik amaçlar için uygulandığı, mücadelenin politik bir zeminde sürdürüldüğü, bu nedenle de politik bir karakter taşıdığı biliniyor mu? Terörle mücadele için sağlam bir politik kararlılık ve irade mevcut mu? Esaslarını Milli Güvenlik Siyaset Belgesi’nden alan ve askeri boyutu ile birlikte sosyokültürel, ekonomik, diplomatik, psikolojik boyutları da kapsayan Terörle Topyekun Mücadele Stratejisi ve strateji belgesi mevcut mu? Bu strateji, terör örgütüne politik amaçlarına ulaşamayacaklarını kanıtlayarak, örgütün başarı umutlarını ve iradesini yok etmeyi amaçlıyor mu? Terörle mücadelede gayret birliğinin önemi biliniyor mu? Terörle topyekun mücadele için planlanan ve uygulanan tedbirleri geliştirmek ve uygulanmasını koordine etmek için devlet seviyesinde bir koordinasyon birimi mevcut mu? Bu birim politik ve askeri işbirliğini sağlayabiliyor mu? Terörle mücadelede siyasi irade ve otoritenin, silahlı güç ile komutanın ve halkın stratejik bir üçlü oluşturduğu; başarı için sağlam bir politik iradenin, kararlı ve eğitimli bir silahlı gücün, kamuoyunun ve bölge halkının desteğinin; bu üç önemli unsur arasındaki ilişkilerde ise uyumlu dengelerin gerekli olduğu biliniyor mu? Terörle mücadelede tarafların kendi gücümüz, halk, terörist güçler, destekçiler ve sempatizanlar, iç ve dış destek ile iç ve dış kamuoyu olduğu dikkate alınıyor mu? 11 Mücadelenin kontrol listesi Terörle uzun süredir mücadele eden Türkiye’nin bu konuda dönemsel başarıları bulunuyor. Zaman zaman terörün eylemlerini tırmandırdığı gözleniyor. Özünde terörle mücadele siyasi bir karakter taşırken, topyekün bir yaklaşım ve güçlü eşgüdüm daha gerçekçi olabilir. gayret ettiği biliniyor mu? Terör örgütünün esasta, gayretlerini zamana yayarak ve coğrafyayı genişleterek politik amaçlarına ulaşmayı amaçladığı dikkate alınıyor mu? Terörle mücadelede başarının, gayretlerin öncelikle teröre neden olan sebeplerin yok edilmesine yoğunlaşmasını gerektirdiği dikkate alınıyor mu? Türkiye’nin karşı karşıya olduğu asıl sorunun terör değil, terörü politik amaçlar için kullanan bölücülük olduğu biliniyor mu? Terör sorunun asıl nedeninin etnik değil, jeopolitik; Anadolu’nun Doğusu’nun jeopolitik özellikleri ve zenginlikleri ile ilgili olduğu (su kaynakları, enerji güzergahı, enerji kaynaklarına yakınlığı ve kaynaklara giriş sağlayan konumu); dış güçlerin etnik yapıyı jeopolitik amaçlar için kullandığı; Büyük Ortadoğu Projesi’nin ve AB sürecinin Türkiye’de bölücülüğü ve bölücüleri cesaretlendirdiği dikkate alınıyor mu? TOPYEKÜN MÜCADELE Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK), terörle silahlı mücadeleyi kararlılıkla sürdürüyor. Aralık 2007’de, TSK, ABD işgali altındaki Irak’ın kuzeyindeki PKK üslerini hedef alan kapsamlı ve başarılı hava harekatı ile terörle silahlı mücadelede inisiyatifi ve stratejik durum üstünlüğünü ele geçirmiş; Şubat 2007’de sadece PKK’nın Zap üssünü hedef alan ve zorlu kış şartlarında, özel eğitimli birlikler tarafından icra edilen kısıtlı akın tipi harekat ile, baskının sağladığı avantajları da kullanarak terör örgütüne ciddi bir darbe vurma ve örgütün dengesini bozma imkanını elde etmişti. TSK, terör örgütünün silahlı unsurlarına ülke içinde ve Irak’ın kuzeyinde darbeler vurarak, terörle silahlı mücadeleyi kararlılıkla sürdürürken, özellikle terör örgütünü yalnızlaştırarak mücadeleyi başarılı kılmak ve bölge enerjisini Türkiye üzerinden Batı pazarlarına taşıyarak ekonomik faydalar sağlamak ERÖRE İNDİRGEMEK... amacı ile Irak’ın kuzeyindeki yönetimi muhatap alan politika değişikliği mücadelede yeni bir süreci Irak’ın kuzeyindeki enerji kaynakları ile Irak’ın başlatacak. Politika değişikliği, Türkiye’nin Irak’ın kuzeyinin kuzeyindeki (Anadolu’nun Doğusu’ndaki) kuzeyi ile ilgili diğer yaşamsal çıkarlarını (Irak’ın su kaynaklarının yirmi birinci yüzyılın en kritik iki siyasi birliği, Türkmenlerin hakları, Kerkük’ün maddesini buluşturduğunu ve bu nedenle de bölgenin statüsü ve bölgedeki enerji kaynaklarının Irak halklarının Güneydoğu’da görevli askeri birlikler... bütününe ait olması) tehlikeye sokma hususunda kaygılar oluştururken; yeni sürecin PKK ile mücadeleyi ve Türkiye’nin bölgesel çıkarlarını nasıl etkileyeceğini zaman gösterecek. Şüphesiz, 1980’li yıllardan bu yana terör örgütüne karşı kararlılıkla sürdürülen silahlı mücadele, tek başına başarının garantisi değil; başarı için mücadelenin çok boyutlu ve topyekun olması gerekiyor. Bu yazının amacı, terörle mücadeleden sorumlulara, mücadele için bir kontrol listesi sunarak katkı sağlamaktır. Kontrol listesi şöyle sıralanabilir: Terör örgütünün mevcut şartları, halktaki mutsuzluğu ve umutsuzluğu, yoksulluğu, az gelişmişliği istismar ederek politik amaçlarına ulaşmaya DIŞ DESTEK Terörle mücadelede "ağırlık merkezlerinin’’ bölge halkının desteği ve dış destek olduğu biliniyor ve mücadele öncelikle bu ağırlık merkezleri etki altına alınacak şekilde, yani tedbirlerde öncelik bölge halkının kazanılmasına, terör örgütünün halktan koparılmasına ve dış desteğin kesilmesine verilerek sürdürülüyor mu? Mücadele özünde ve öncelikle bölge halkının kazanılması mücadelesi olduğuna göre, bölgenin özellikleri (etnik yapı, yoksulluk, mutsuzluk, işsizlik, eğitimsizlik, güvensizlik, feodal yapı, zorlu coğrafi şartlar) de dikkate alınarak, bu amaçla etkin tedbirler planlanarak uygulanıyor mu? Bölge halkının ihtiyaçlarını karşılamak ve güvenliğini sağlamak, onu terör örgütünden koparmak için etkin tedbirler uygulanıyor mu? Terörle silahlı mücadelenin konvansiyonel bir mücadele olmadığı, halkların olduğu yerlerde gerçekleştiği, teröristin silahlı gücüne değil stratejisine saldırmanın esas olduğu, terör örgütünün stratejisine saldırarak onun dengesinin bozulabileceği, mücadelenin yüzde yetmiş beşinin halkın kazanılması, yüzde yirmi beşinin ise silahlı çatışma ile ilgili olduğu, uygulanan taktiklerin sürekli değiştirilmesi gerektiği dikkate alınıyor mu? T