02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Mustafa Kemal ŞEN TUSAM Ekonomi Araştırmaları Masası [email protected] Krizin etkilerini en aza indirmek olanaklı… C S TRATEJİ 21 enerji kaynakları sanayisini devlet eliyle oluşturup pazarlama gereği gittikçe önem arz ediyor. Yurt içinde Türkiye’nin ihtiyacını karşılayacak kadar üretimin yapılmadığı dış ticaret dengelerinin verilerinden de görülmektedir. OcakMart döneminde 12 milyar 40 milyon dolara ulaşan cari açık, geçen yılın eş dönemine göre yüzde 30,3 büyüdü. Yıllık cari açık ise ilk kez 40 milyar doları aşarak Mart sonu itibariyle 40 milyar 375 milyon dolar oldu. Petrol fiyatlarındaki aşırı artışı düşündüğümüzde cari açık yıl sonunda 50 milyar doları bulabilir. Enflasyonun çift hanelerde seyretmesi ve tahminlere göre tek hanelere düşmesinin kısa vadede gerçekleşmeyeceği üretimin talebi karşılamakta daha fazla zorlandığının/zorlanacağının da işaretidir. Merkez Bankası’nın açıkladığı mayıs ayı enflasyon rakamlarına baktığımızda yıllık bazda ÜFE yüzde 16.53 seviyesine tırmanırken, TÜFE yüzde 10.74 seviyesinde oldu. T ürkiye’nin ekonomik göstergelerindeki olumsuzluklar genelde üretim miktarlarının azalması ve enerji ihtiyacının karşılanamaması ile ilgili görünüyor. Uluslararası ekonomik krizle birlikte iç siyasi çalkantılar Türkiye’yi küresel krizden en fazla etkilenen ülke konumuna düşürüyor. Ekonomik krizden çıkış noktasında ekonomi çevrelerine umut verecek adımların atılması, üretimin ciddi şekilde ele alınarak gündeme getirilmesi, özellikle üretimin düşüş yaşandığı sektörlerin daha çok desteklenmesi gerekir. Batılı ülkeler henüz yaşanmadan tedbirleri alıp krizleri başlarından savarken, Türkiye’de idareciler yaşanan ekonomik bunalımda kriz sözünü bile ağzına almazken zamlardan başka çare sunmuyor. Piyasa uzmanlarına göre ekonomik krizin tersine dönmesi makro ekonomik verilerin açıklanmasına bağlı. Bu çerçevede ekonomik krizi inkâr etmek veya görmezden gelmek sorunun çözümü noktasında bir yarar sağlamazken, dünyanın ihtiyaçlarını değerlendirerek yeni fırsatlar yaratmak, sıkıntının baş gösterdiği sektörlerde yoğunlaşmak ve krizden karlı çıkmak da olası. Açıklanan makro ekonomik verilerle birlikte, puslu siyasi havanın dağılması halinde krizden çıkış için ilk adımlar atılabilecek. Ekonominin ne durumda olduğu ve nereye doğru seyir izlediği rakamlardan okunabiliyor. Faizlerde ve enflasyon rakamlarında yükseliş, kapanan iş yeri sayıları, kapasite kullanım oranlarındaki durgunluk ve cari açık gibi veriler, Türkiye’de hayat standardının düştüğünün ve dışarıya daha fazla bağımlı hale gelindiğinin de göstergesi durumunda. "Türkiye ekonomisi nereye gidiyor" diye sorduğumuzda cevap açısından bazı rakamları sunmak yol gösterecektir. Üretim alarm veriyor Türkiye’nin enerjide dışarıya olan bağımlılığı küresel ekonomik krizin etkilerini daha fazla hissetmesine yol açıyor. Kapanan şirket sayıları ve tarım rekoltesindeki düşüşle birlikte üretim alarm veriyor. Odaları Birliği’nin 8 Haziran’daki açıklamasına göre Türkiye’nin buğday rekoltesinde yüzde 22, arpa rekoltesinde yüzde 31 oranında azalma bekleniyor… Bazı baklagillerde özellikle mercimekte ekim alanlarının yarı yarıya azalmasıyla birlikte aynı derecede üretimde de bu yıl yarı yarıya azalma bekleniyor. Bazı gıda maddelerinde uluslararası ekonomik kriz ve kuraklık bahaneleriyle yüzde 400’lere varan bir fiyat artışı söz konusu. Ve denetlenemiyor. Bunlar ciddi rakamlar. Sadece bu ürünlerde değil pek çok ürünün rekoltesinde düşüşler yaşanması da olası. Gerek kuraklık, gerekse tarım maliyetlerinin çiftçiler tarafından karşılanamaması, dünyanın gıda krizi yaşadığı bir dönemde Türkiye için bir fırsatın kaçırılmasıdır. Tarıma elverişli olup da atıl durumda bulunan arazilere Türkiye için alternatif sayılacak biyo yakıt üretimi için stratejik önemi bulunan yağlı bitkilerin ekilmesi ekonomik alanda Türkiye’ye ek kazanç sağlayacaktır. Türkiye’nin dünyanın içinde bulunduğu ekonomik konjonktürü iyi değerlendirmesi gerekirken, enerjisini, aklını, zamanını bu tür konulara yoğunlaştırması daha verimli olacaktır. Petrol fiyatlarının yükselmesi karşısında üretime sekte vurulmaması için alternatif KRİZDE ÜRETEN ÜLKE OLMAK ÜRETİM DÜŞÜYOR Üretimin nasıl düştüğü konusunda bazı sektörlerdeki gelişmeler kaygı verici boyutlara ulaştı. Örneğin Mersin’de mazot Kuraklık üretimi olumsuz etkiliyor... fiyatlarının 2 YTL’ye çıkması sonucu borçlarını ödemeyen balıkçılar ortalama her birinde 4 kişinin çalıştığı 300 tekneyi satılığa çıkardı. Balık üretimi Mersin’de durduğu gibi diğer balıkçılıkla uğraşan bölgelerde de üretim durma noktasına geldi. Üç tarafı denizlerle çevrili Türkiye böyle giderse balık ihtiyacını tamamen ithal ederek karşılayacak. Bu yılın ilk dört ayında kapanan şirket, kooperatif ve işyerlerinin toplam sayısı geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 73.4 artarak 22 bin 294’e ulaştı. Buradan çıkacak istihdam sorununa da dikkat çekmek gerek. Türkiye Ziraat Enerji maliyetlerindeki artışlar sanayide ve tarımda gerek istihdamı gerekse üretimi olumsuz etkiliyor. Üreticilerin Çin’den mal alımına veya para spekülatörlüğüne yönelmeleri ekonominin olmazsa olmazlarından olan üretim artışına engel olabilmektedir. Sanayicinin, girişimcinin üretime daha fazla teşvik edilmesi ulusal gelirin artırılması içinde bulunduğumuz krizden çıkışı sağlayacaktır. Türkiye’de ve dünyada ekonomik göstergelerde karamsarlık hakimken, bunalım dünya ülkelerini yeni arayışlara sürüklüyor. Türkiye küresel pazar içinde doğal olarak sürekli izleniyor. Türkiye ile birlikte dünyayı takip ederek önlem alan ülkelerin oluşturduğu yeni pazarlar içinde Türkiye’nin daha fazla rol alabilmesi için yetkili çevreler gündemine ekonomiyi almalıdır. Dünya ölçeğinde baktığımızda FED Başkanı Bernanke Massachusetts’de bankacılarla yaptığı toplantıda işsizlikte görülen artışa rağmen, ekonomide büyük bir çöküş tehlikesinin geçen ay azalmış göründüğünü söyledi. Resesyon sona ermiş olabilir ama dolardan kaçışla birlikte, dünyadaki para politikaları yatırım alanlarını değiştirdiği takdirde, hem ABD ekonomisi daha fazla zayıflayacak hem de ABD ekonomisinin zayıflaması diğer ülkeleri daha az etkileyecek. Türkiye’nin bağımsızlığı ekonomik bağımsızlığı ile sağlam temellere dayandırılır. Ekonomik bağımsızlık da kendisine yetecek üretimi artırmakla birlikte bunu pazarlayacak ülkeleri bulmaktan geçiyor. Türkiye’de durgunluk "ekonomi politikasızlığıdır". O halde Türkiye’nin reel büyümesini büyük oranda sürdürmek ve dış baskıdan mümkün olabildiğince arınmak için kaynakların en etkin şekilde harekete geçmesi, üretime destek olunması en doğru ekonomi politikası olacaktır.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle