Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
14 Ali KÜLEBİ TUSAM Ulusal Güvenlik Stratejileri Araştırma Merkezi Başkanvekili akulebi@tusam.net GENİŞLEME VE NATO Afganistan’daki birliklerin Bükreş Zirvesi’nin beklentileri örgüte takviyesi ve genişleme sorunları… 2008 yeni katılımlar konusunda kararlar alınması C S TRATEJİ aybedilmek üzere ya da belki de çoktan kaybedilmiş bir savaşın sorumlusu olan NATO’nun Afganistan sorununun yanı sıra bir dizi başka çözüme muhtaç problemleri varken, NATO’nun genişlemesi için can atan ülkeler de var. Bu olgu giderek genişleyen bu ikilemi söz konusu ederken örgütün içinde farklı çıkar gruplarının oluşmaya başladığı ve Türkiye, Yunanistan örneği klasik anlaşmazlıkları öteden beri söz konusu olanların dışında ülkesel çıkarlarını ön plana taşıma alışkanlığını benimseyen yeni ülkelerin de ortaya çıktığını söylemek doğru bir tespit olacaktır. Bütün bu hususların belirtileri NATO’nun 24 Nisan 2008 tarihindeki Bükreş Zirvesi’nde gün yüzüne çıktı. Zirve NATO’nun tarihteki en büyük toplantısı idi ve temelde örgütün genişlemesini, Afganistan harekâtına ek kuvvet sağlamasını ve Avrupa Füzesavar Sistemi’ni gündeme almıştı. Polonya ve Çek Cumhuriyeti’nde kurulması planlanan Füzesavar Savunma Sistemi konusunda ABD’nin söz konusu ülkeler ile ikili görüşmeler yapması kesinleşirken, genişleme ve Afganistan’a ek kuvvet gönderilmesi konusu gibi bıçak sırtı konular çok somut sonuçlar vermedi ve bunların bir kısmı üzerindeki görüşmelere 2009 yılında NATO’nun 60’ıncı zirvesinde, Strasburg–Kehl’de devam edilmesi kararlaştırıldı. K ‘Terörle mücadele’yi Afganistan’da NATO’ya devretmek isteyen ABD, bu konuda başarılı olamadı. NATO üyelerinin bu ülkedeki birliklerini çatışma bölgesinde görevlendirmek istememesi, ABD, İngiliz ve Kanada askerlerinin bu konuda yalnız kalması ittifak içinde ciddi tartışmalara neden oluyor. görev yapan ve sıkıntıda olan Kanada kuvvetlerine moral destek verecektir. Ama bu stratejik girişimin Fransa açısından bir önemi vardır ki, o da Fransa’nın NATO’nun askeri kanadına dönmesi konusunda ABD’nin son derece memnun olmakla kalmayıp Türkiye gibi yeniden katılmaya karşı çıkacak ülkelere baskı yapmasını sağlaması olacaktır. Bükreş Zirvesinde Fransa dışında eski müttefiklerinden ek asker gönderilmesi konusunda destek alamayan ABD’nin yeni müttefikleri olan Polonya’dan 400 asker ve 8 helikopter, Çek Cumhuriyeti’nden 120 özel kuvvet askeri, NATO üyesi olmayan ancak olmaya çalışan Gürcistan’dan 500 ve Azerbaycan’dan 45 asker vaadi alması da önemliydi. Bu gelişmelerin yanı sıra Amerikalıların Avrasya politikasını açığa çıkarması açısından "Irak’ta ne olursa olsun gelecek yıl Afganistan’daki kuvvetlerimizin sayısını artıracağız" diyen ABD’li Savunma Bakanı Robert Gates’in düşünceleri de zirvede Afganistan ile ilgili konulara damgasını vurdu. NATO’nun ikilemi AFGANİSTAN BOZGUNU Irak’ta tek başına batağa batan ABD’nin Afganistan’da Irak’takinden farklı olarak NATO müttefiklerini de işin içine çekmiş olması başta Avrupalı birçok müttefiki rahatsız etmiş bulunuyor. ABD artık bu savaşta Avrupalı müttefiklerine giderek güvensizlikle bakmağa başlarken Orta Asya’da varlığını sürdürdüğü tek yer olan Afganistan’dan çekilmeyi düşünmediği gibi müttefiklerini ek kuvvet gönderme konusunda zorlamayı sürdürüyor. Hatta ABD’nin 3.000 kadar ek deniz piyadesi gönderme kararı alması muharip güç gönderen Kanada, Hollanda ve İngiltere dışında muharip güç göndermeye yanaşmayan NATO ülkelerine Afganistan konusunda kararlılığını göstermesi açısından Afganistan’da NATO kapsamında görev yapan asker... da önemli bir husus. ABD’ye Afganistan’daki sıkıntısını çözme konusunda son zamanlarda beklenmedik bir yardım eli uzanması NATO çevrelerinde ilgiyle karşılandı. De Gaulle’ün aksine, onun bağımsız Fransa çizgisini zedeleyecek şekilde ortaya çıkan Sarkozy 1966’da NATO’nun askeri kanadından çıkan Fransa’yı yeniden buna sokmaya çalışırken bir yandan da Afganistan’da görevli ISAF kuvvetlerine 700’ün üzerinde asker vermeyi vaat etti. Hatta bu kuvvetlerin, çarpışmaların sürdüğü Doğu Cephesi’ne gönderileceği haberi birçok NATO üyesi ülke tarafından hayretle karşılandı. Fransa’nın bu stratejik uygulaması, aynı miktardaki Amerikan güçlerinin Güney Bölgesel Komutanlığı emrine aktarılmasını sağlayacağından bu cephede ve en azından bu yönde belli işaretlerin verilmesiydi. Genişlemenin bölgesel uzanımı da genişleyecek başka yer kalmadığı için kaçınılmaz olarak Avrupa’nın Doğusu, Balkanlar ve Karadeniz’in çevresi olacaktı. Arnavutluk, Hırvatistan ve Makedonya’nın beklenen üyelik görüşmeleri ele alındığında söz konusu ülkelerin üyelik koşullarını yerine getirdikleri hususu genelde kabul görüp Arnavutluk ve Hırvatistan konusunda uzlaşma sağlanırken Makedonya konusu Yunanistan’ın, bu ülkenin ismine itirazı nedeniyle askıda kaldı. Ne var ki bu ülkelerin üçünün de üyeliği konusunun en geç 2009 Almanya–Fransa’daki (Strasburg–Kehl) NATO Zirvesi’nde çözüme kavuşturulması planlanmakta. Zirve görüşmelerinin genişlemeyle ilgili bir diğer önemli konusu da Gürcistan ve Ukrayna’nın NATO’ya girmesi idi. Her ne kadar bu ülkelerin NATO Üyelik Harekat Planı’na dahil edilmesi kabul görmediyse de ileride NATO üyesi olacaklarına dair dile getirilen fikirler her iki ülkeyi de memnun etmiş gibi gözüktü. Ne var ki yine de, özellikle Gürcistan Devlet başkanı Saakaşvili’nin "Rusya’nın Vetosu" nedeniyle Üyelik Harekat Planı’na giremedik" demesi zirveye gölge düşüren hususlardandı. Bu iki ülkenin ABD ve Romanya’nın özel ısrarlarına karşın üyelik planına alınmamasında Rusya’nın tehditleri ve doğalgaz açısından başta Almanya olmak üzere Rusya’ya enerji bağlamında bağımlı olan öteki ülkelerin ABD’nin ısrarlarına karşı koymaları önemli bir gelişmeydi. Üyelik konusunda Bosna Hersek ve Karadağ’ın da örgüt ile yoğunlaştırılmış görüşmelere çağrılması kararının alınmış olması, yakın gelecekte Sırbistan dışında bütün Balkanlar’ın NATO üyesi olacağını göstermesi nedeniyle özellikle Rusya açısından büyük önem taşımaktadır. Çünkü bir zamanlar Sovyetler Birliği’nin kontrolü altında olan bu bölgenin hemen hemen tamamının Transatlantik Cephesi’ne katılıyor olması Rusya için yenilir yutulur, hazmedilir bir gelişme olmayacaktır. Yine, NATO’nun üye ülkelerle olan genişleme ile ilgili sorunlarının yanı sıra Kosova konusunda AB ile ayrı düştüğü konular da vardır. Kosova’da BM’nin fonksiyonlarının süreç içinde AB kurumları tarafından üstlenileceği ortadayken, AB ile NATO Barış Gücü’nün başta istihbarat paylaşımı olmak üzere çoğu konuda birbirleriyle anlaşamadığı bilinmektedir. Genişleme ile ilgili bizi Fransa’nın da ötesinde ilgilendiren en önemli konu ise "Güney Kıbrıs Rum Kesimi (GKRK)’nin NATO üyeliğidir. Genelde AB üyeliğinden sonra ülkeler açısından gerçekleşme teamülü haline gelen NATO üyeliğinin GKRK için, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ile olan ilişkilerinin 19591960 Londra–Zürih anlaşmaları çizgisinde Türk soydaşlarımızın haklarının ve yaşamlarının garantiye alınmadan gerçekleşmesi kabul edilebilir değildir. Bu konunun öte yandan Türkiye–AB ilişkilerine de