Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Av. Vefa TOKLU vtoklu@hotmail.com Atatürk’ün sınırları yeniden düşünülmeli C S TRATEJİ 11 Türkiye’nin bu alacağı unutmadığını gösteren bu madde; Hazine, Dışişleri Bakanlığı ve Dış Ticaret Müsteşarlığı’nın da olumlu görüşleriyle 1986’dan itibaren bütçeden çıkarılmıştır. M usul, bu bağlamda Kerkük yalnızca diplomasinin, siyasetin değil aynı zamanda Türk insanının da bir ucundan aşina olduğu hassasiyetlerimizdendir. 30 Ekim 1918 sınırları içerisindeki diğer topraklar neredeyse hiç gündeme gelmezken, terörle mücadelemiz ve Birinci ABD işgali sonrası gelişmeler nedeniyle zaman zaman geçmişimize atıflarla ama fazla da eşelemeden sıkça gündeme getirdiğimiz 'oralardaki haklarımız' ne yazık ki doğru bir zeminden çok hamaset boyutuyla tartışılagelmektedir. PETROL VE MUSUL Musul ve Irak, tarihte birkaç İran istilası hariç, fetihleri tarihinden itibaren Osmanlı İmparatorluğu’nun sınırları içinde kalmıştır. 1883’te kurulan Musul Vilayeti; Merkez, Kerkük ve Süleymaniye sancaklarını kapsar. 1871’de zengin petrol yataklarına sahip olduğunun anlaşılmasından sonra, bölge petrol ayrıcalıkları konusunda yarışılan bir coğrafya olmuştur. 19141918 arasında, Irak’ın önemli bir kısmı İngiltere tarafından işgal edilmiş olmakla birlikte Mondros Mütarekesi’nin imzalandığı tarihte Musul’un önemli bir bölümü Osmanlı Devleti’nin sınırları içindedir. Lozan Konferansı’nda çözülemeyen Musul Sorunu, uluslararası hukuk açısından tartışılabilir bir yöntemle de olsa‚ sınır tespitine indirgenerek Türkiye’nin gıyabında verilen 16 Aralık 1925 tarihli Milletler Cemiyeti Konsey kararı ile çözülmüştür.(1) Bu karar esas alınarak Türkiye ile Irak arasında 5 Haziran 1926 tarihinde imzalanan Antlaşma’nın 14. Maddesinde, Irak Hükümeti’nin, Antlaşma’nın yürürlüğe girmesinden itibaren 25 yıl süreyle, petrol gelirlerinin yüzde 10’unu Türkiye’ye vermesi de karara bağlanmıştır. Antlaşma’ya ek olarak verilen notaya göre, Türkiye yüzde 10’luk hissesini isterse 12 ay içinde paraya dönüştürebilecek ve bunu bildirdikten itibaren Irak Hükümeti 30 gün içinde Türkiye’ye 500.000 İngiliz Sterlini verecektir. Tartışılan konu bu yüzde 10'un veya Türkiye 12 ay içinde paraya dönüştürmek istemişse 500.000 Sterlinin ödenmemesi nedeniyle oradaki haklarımızın devam ettiği, kaldı ki Musul'un Misakı Milli sınırları içerisinde olduğudur. Ancak konunun özü Özal araştırıldığında, hiç de hamasete yer bırakmayacak bir sonuç ortaya çıkmaktadır. "19341958 döneminde yirmi dört yılın Bütçe Kanunları B cetveline ve 19591985 döneminde de Bütçe Kanunu maddeleri içine Musul petrolleri için gelir 'tahmin'i konulmuştur. Onsekiz yılın Kesin Hesap Kanunlarında da, Sözleşmesi gereğince Musul petrollerinden alınan başlığı altında bu gelirlerin tahsil edildiği görülmektedir."(2) Yani Türkiye 500.000 sterlin karşılığında yüzde 10 paydan vazgeçmemiş, petrol gelirinden yıllık pay almayı tercih etmiştir. Araştırmaya göre, Türkiye’ye bu dönemde ödenmesi gereken miktar 5.500.000 sterlindir ve 1954’e kadar 3.500.000 sterlini ödenmiştir. 19541955 döneminde Bağdat Paktı’nın kurulması ile ilişkiler iyileşmiş, 1958’e kadar bu fasıl bütçeden çıkartılmış, fakat 1959 Kerkük ne yana düşer... Türk kamuoyunda hassasiyet konusu olan Kerkük, Misakı milli ve petrol payı üzerinden tartışılıyor. Petrolün yüzde 10’unun Türkiye’ye bırakılması hakkından Özal hükümeti döneminde vazgeçildi. Atatürk’ün Misakı milli tanımı ise tutanaklar ışığında yeniden düşünülmeli... bütçesine tekrar konulmuştur. Çünkü 1958’de bu ülkede General Kasım darbesi yapılmıştır. Yalnız darbeden sonra, artık bu alacak bütçedeki gelir cetveli içinde değil, ayrı bir bütçe maddesi olarak gösterilmiştir. Böylece, TBMM’de Bütçe Kanunu maddeleri ayrı ayrı tartışılırken, alacak daha güçlü dile getirilecektir. Bu uygulama da 1980’lere kadar devam etmiş, fakat Turgut Özal Hükümeti sırasında Ortadoğu ülkeleriyle ve özellikle Irak’la ticari ilişkiler geliştirildiği için tahsil edilmeyen ancak VECİZ BİR SINIR... Lozan Barış Antlaşması ile, Misakı Milli hedeflerine çok büyük ölçüde ulaşıldığı bir gerçektir. Ancak çeşitli bakış açılarıyla, Misakı Milli sınırları ile ne kastedildiği zaman zaman tartışma konusu da olagelmiştir. Konuya Atatürk’ün ifadeleriyle bakalım: Lozan Konferansı’na ara verildiği günlerde İsmet Paşa TBMM’ye Konferansın geldiği aşama konusunda bilgi vermiş, bu kapsamda Musul Konusu da TBMM’de (27 Şubat ile 4, 5 ve 6 Mart 1923 tarihlerindeki oturumlarda) tartışılmıştır. Eleştirilerin sertleşmesi üzerine Atatürk müdahale etme gereğini duymuş; konunun, Müttefiklere verilecek karşı tasarının müzakeresi olmadığını, bir sınır çizimi dolayısıyla Musul konusu olduğunu belirterek, ".... bugün burada yapacağımız şey, bir projenin teferruatını müzakere etmek değildir. Esaslı bir iki noktaya karar vermektir. ... Efendiler, arazi meselesi ve hudut meselesi, malumu aliniz, Misakı Milli’nin Birinci Maddesinin dairei şumulündedir. Misakı Milli şu hat, bu hat diye hiçbir vakitte hudut çizmemiştir. O hududu çizen şey, milletin menfaati ve Hey’eti Celilenizin isabeti nazarıdır."(2) sözleriyle veciz bir sınır çizmiştir. Tekrar okuyalım mı? Şimdi sadece konuya ilişkin bir kaç soru ile durumu yeniden değerlendirelim: Irak 1933 yılında bağımsızlığına kavuşmuştur. En azından bugünkü kadar bağımsızdır. 1933–1938 yılları arasında bölgeye yönelik, Hatay benzeri bir bilinen girişim var mıdır? İnanılmaz bir öngörü ile uluslararası dengeleri yönetip yönlendirerek Montröyü gerçekleştiren, 1921’den itibaren sistemli biçimde hazırlanan Hatay’ın katılımını sağlayan diplomatik deha Musul konusunda neden girişimde bulunmamıştır? Bugün; hayati önem taşıyan bir sınırötesi harekatı, BM şartının sağladığı olanaklara karşın ancak ABD'nin istihbarat desteğiyle yapan, kırk dereden su getiren, teröristler için bile girer girmez türlü vaveylalar kopartılan Türkiye’nin, geçmişe dönük olarak haydi abartalım maddi talepten başka ne gibi talepleri veya girişimi olabilir? Bin yılı aşkın süreli bir devlet geleneğinin, 'Yurtta sulh, cihanda sulh' gibi bir evrensel öngörüyü insanlık alemine armağan eden anlayışın eski defterleri karıştırmak yerine bulabileceği sınırsız seçenek vardır. Türkiye Cumhuriyeti'nin jeopolitiği tabii ki sanıldığı ya da sunulduğu gibi edilgen bir 'cihanda sulh' bakış açısına da hapsedilemez. Geçmişinde bölgeye yönelik ittifaklarla önemli roller oynayan Türkiye, bugün de bölgedeki milli menfaatleri söz konusu olduğunda gücünü doğru, kendine yakışır ve etkin kullanmanın yollarını mutlaka bulacaktır. Atatürk'ün sınırlarını yeniden düşünelim.. Kaynakça: 1 Geniş bilgi: Vefa Toklu, Uluslararası İlişkiler, İmaj Yayınevi, 3. Baskı, Ankara, 2006 2 Geniş bilgi: Hikmet Uluğbay, İmparatorluktan Cumhuriyete Petropolitik, De Ki Basım Yayım, 3. Baskı, İstanbul, 2008, (1. Baskı 1995) 3 Atatürk Araştırma Merkezi: Misakı Milli ve Türk Dış Politikasında Musul, Ankara, 1998, s.139