Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
6 Arş. Gör. Umut KEDİKLİ A.Ü. Siyasal Bilgiler Fakültesi 1 Eylül 2001 tarihinde ABD’ye karşı El Kaide terör örgütünün gerçekleştirdiği terörist saldırıları sonrasında, terörizmin her boyutuyla mücadele konusu, saldırılardan önceki döneme göre uluslararası konjonktürde daha fazla tartışılmaya başlandı. ABD’de sivil ve askeri hedeflere yönelen bu terör saldırıları sonrasında, terör örgütlerine karşı devletlerin kendi sınırları dışında kuvvet kullanıp kullanamayacağı sorusu yeniden gündeme geldi. Gelişen hukuki süreç ve bu konuda bilimsel çalışma yapan uzmanların görüşleri, devletlerin siyasi bağımsızlığını ve toprak bütünlüğünü hedef alan terör saldırılarında bulunan terör örgütlerine karşı ilgili devletin kendini savunma hakkı olduğu yönünde bir gelişme gösteriyor.(1) Konumuz açısından soruna yaklaşıldığında, Türkiye’nin son dönemde artan terör saldırıları bağlamında bu saldırılarla bağı kesin olan terör örgütüne karşı uluslararası hukuktan da kaynaklana meşru gerekçelerle bir müdahale hakkının doğduğu görülüyor. Hukuki ve siyasi yansımalarıyla C S TRATEJİ karşıya kaldığı terör eylemlerinin silahlı saldırı olarak değerlendirilip değerlendirilemeyeceği ve şayet bu eylemler silahlı saldırı olarak nitelendirilebilirse gerçekleşen saldırılarla Kuzey Irak’ta üslenen terör örgütü arasında bir bağın bulunup bulunmadığının ortaya konması gerekmektedir. Bu çerçevede yukarıda sorulan ilk soruya ilişkin verilebilecek bir cevap için ortaya konabilecek argümanlar şu şekilde açıklanabilir; ? 11 Eylül 2001 tarihinde Türkiye’nin de müttefiki olan Amerika Birleşik Devletleri’ne karşı gerçekleştirilen terör saldırıları sonrasında BM Güvenlik Konseyi’nin aldığı 1368 ve 1373 sayılı kararlarda bu "terörist saldırılara"(3) karşı ABD’nin bireysel ve müşterek meşru müdafaa hakkının ifade edilmiş olması ve sonrasında ABD ve müttefiklerinin bu saldırıların sorumlusu olduğunu kabul ettiği El Kaide terör örgütüne yönelik olarak Afganistan’a karşı düzenlediği operasyon, meşru müdafaa hakkının bir devletin uğramış olduğu terör saldırılarına karşı da kullanılabileceğini teyit etmektedir. Dolayısıyla Güvenlik Konseyi kararlarıyla birlikte terörist saldırılar da, silahlı saldırı kapsamında değerlendirilerek, bu saldırılara karşı da meşru müdafaa hakkının doğacağı söylenebilir. ? Bununla birlikte gerçekleşen saldırıların, silahlı saldırı boyutunda olup olmadığı hususunda ise, yapılan saldırıların ölçeği silahlı saldırıların tespitinde önemli bir faktördür. Terör örgütünün gerçekleştirdiği saldırıların, Türkiye’nin toprak bütünlüğüne, siyasi egemenliğine ve üniter yapısına karşı gerçekleştirilen saldırılar olduğu ve bu yönüyle de silahlı saldırı boyutuna ulaştığı kabul edilebilir. Yapılan saldırıların yarattığı etki ve sonuç kabul edilemeyecek ölçüde olduğu içindir ki, Türkiye’nin istisnai bir hakkı olan meşru müdafaa hakkı doğmaktadır. ? Olayların toplamı teorisine göre de, terör örgütünün ortaya çıktığı 1984 yılından günümüze kadar, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin vatandaşlarını ve güvenlik güçlerini hedef alan saldırılar, münferit nitelikte olmaktan çok terör örgütünün bir planının icrası şeklinde gerçekleştiğinden, terör saldırıları zincirinin bir parçası olarak değerlendirilerek silahlı saldırı olarak kabul edilebilir. Bu çerçevede, aralıklarla devam eden terör saldırılarının hedefi olan Türkiye’nin muhtemel yeni saldırıları önlemek için meşru müdafaa hakkını kullanarak kendini savunması hukuki ve meşrudur. ? Devlet dışı aktörler tarafından gerçekleştirilen bir eylemin silahlı saldırı olarak kabul edilmesiyle ilgili olarak Uluslararası Adalet Divanı da 1986 tarihinde "Nikaragua’ya Karşı Askeri ve Paramiliter Faaliyetlere İlişkin Dava"sında bir yargıya varmıştır.(4) Divan’a göre, devlet dışı aktörlerin eylemlerinin, düzenli kuvvetlerle gerçekleştirilebilecek bir saldırıya eş değer olması durumunda bu eylemlerde silahlı saldırı olarak nitelenebilir. Bu husus, terör örgütünün gerçekleştirdiği saldırıların yarattığı sonuç açısından değerlendirildiğinde Türkiye’nin terör örgütüne karşı meşru müdafaa hakkına yol açacağı kesindir. Yukarıda sorulan ikinci soruya ilişkin ortaya konabilecek argüman ise şu şekilde açıklanabilir; ? Haziran ayı içerisinde gerek ElCezire televizyon kanalında gerekse Alman devlet televizyonu birinci kanalı ARD’de yayınlanan görüntülerde terör örgütünün, Kuzey Irak’ın muhtelif yerlerinde yer alan eğitim ve lojistik kampları gösterilmiştir. Dolayısıyla Irak devletinin ulusal sınırları içinde silahlı eğitim, lojistik ve operasyonel destek alıp, Türkiye’yi ve hatta İran’ı da hedef alan terör örgütünün terörist eylemleri uluslararası barış ve 1 Kuzey Irak’a operasyon OPERASYON VE ULUSLARASI HUKUK Türk Silahlı Kuvvetleri’nin, PKK/KADEK/KONGRAGEL gibi çeşitli isimlere sahip olan terör örgütüne karşı silahlı kuvvet kullanımını içeren bir sınır ötesi operasyonunun hukuki açıdan meşru olduğu yönünde sağlam gerekçeler bulunuyor. Aşağıda ayrıntısıyla açıklanmaya çalışılacak olan bu gerekçeler, uluslararası ortamda daha önce benzer durumlarda ortaya çıkmış olup Türkiye’nin karşı karşıya kaldığı tehdide karşı da ileri sürülebilecek nitelikte. Yapılması muhtemel bir operasyonun hukuki açıdan temellerini de oluşturabilecek bu gerekçeleri şu şekilde sıralayabiliriz: ? Birleşmiş Milletler (BM) Antlaşması’nın "Barışın Tehdidi, Bozulması ve Saldırı Eylemi Durumunda Yapılacak Hareket" başlıklı VII. Bölümü altında yer alan 51. maddede devletlerin bireysel veya müşterek meşru müdafaa hakkı düzenlenmektedir. Bu maddeye başvurarak bir devletin meşru müdafaa Kuzey Irak’tan Türkiye’ye yönelik terör tehdidine karşı olası sınır ötesi operasyonun hukuki argümanları oluşmuş durumda. Birleşmiş Milletler Anlaşması ve BM Güvenlik Konseyi’nin aldığı kararlar Türkiye’nin karşı karşıya kaldığı tehdide yanıt vermesinin yolunu açıyor. hakkını kullanabilmesi için silahlı bir saldırıya hedef olması şartı aranmaktadır.(2) Madde metninde meşru müdafaa hakkının devletlerin kullanabileceği doğal bir hak olarak nitelenmesi nedeniyle bu hakkı kullanacak devlet açısından koşulların oluşması halinde başka bir uluslararası otoriteden, örgütten ya da devletten yetki ve/veya izin alma zorunluluğu bulunmamaktadır. ? 51. madde çerçevesinde Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin meşru müdafaa hakkına başvurarak terör örgütüne karşı kuvvet kullanabilmesi için; karşı PKK’nin Ankara’daki canlı bomba saldırısı...