17 Haziran 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

6 Kurumda oy oranlarının yeniden düzenlenmesi gündemde... C S TRATEJİ IMF’nin açıklarını kapatıyoruz Aybike KOCA TUSAM Çalışma Hayatı ve Türkiye Araştırmaları Masası [email protected] urulduğu yıllardan bu yana sadece misyonunu değiştiren IMF (International Monetary FundUluslararası Para Fonu) yapısal değişikliğe gitmeye karar verdi. Değişen konjonktüre göre belirlenen ekonomik ve mali sisteme daha hızlı adapte olabilmek ve karar alma sürecini daha fazla kontrol altında tutabilmek için kendini yenilemeye karar veren IMF’nin reform paketi Türkiye’yi de yakından ilgilendiriyor. Çünkü reform içinde yükselmekte olan ekonomilerin gelecekte daha fazla söz hakkına sahip olması önerisi de bulunuyor. Reform kapsamında Çin, Güney Kore, Meksika ve Türkiye’nin oy oranlarının artırılması öngörülürken, Malezya, Tayland ve Singapur’un da oy oranlarının artırılmasının düşünüleceği belirtiliyor. Yükselmekte olan ekonomiler arasında IMF’nin en çok ilgisini çeken (IMF’ye en çok borcu bulunan) ülkenin Türkiye olması, bu maddeyi daha önemli kılıyor. Diğer reform hareketleriyle birleştirildiğinde ağza çalınan bir parmak bal gibi gözüken "söz hakkı"nın Türkiye’de "daha az maliyetle borç almaya hak kazanmak" olarak algılanması da IMF’nin yaratmaya çalıştığı ortamı farklı bir açıdan oluşturmaya katkı sağlıyor. K IMF, küresel ekonomiye egemen olmak amacıyla yeni açılımlara yöneliyor. Kurumdaki oy dağılımının yeniden düzenlenmesi düşünülüyor. Türkiye, bütçesinde 300 milyon dolarlık açık veren IMF’ye en borçlu ülke konumunu koruyor. 2009 yılında 300 milyon dolara yakın bütçe açığı vermesi beklenen IMF’nin faizle borç vermeye ihtiyacı var. Bunun için en "güvenilir" aday ise Türkiye. Kuruma en çok borcu olan ülke unvanını "gururla" taşıyan Türkiye’nin bu tacı devretmeye hiç niyeti yok gibi görünüyor. IMF için Asya ekonomileri daha önemli gibi gözükse de sürekli faizle borç alan bir ülkenin varlığı, mali sıkıntı içinde olan kurumu rahatlatıyor. Bretton Woods sisteminin çöküşünden bu yana ilk kez bütçe kendini toparlayabilmesi için özel sektörle olan ilişkilerini yoğunlaştırması gerektiğini ifade eden pek çok uzman haklı çıkmışa benziyor. Adeta kabuk değiştiren IMF, özel sektörle ilişki kurmaya Türkiye’den başladı bile. Özel sektörle görüşmelerini tamamlayan yetkililer bu hafta resmi temaslarını sürdürmek üzere 3. gözden geçirme çalışmalarına başlayacaklar ve yenilenme hareketinde olan bir IMF olarak karşımıza çıkacaklar. DENGELER DEĞİŞİYOR OY HAKKI AYARLAMASI Bretton Woods sisteminin 1970’lerde çökmesinin ardından yapılan en köklü yenilik hareketi olarak deklare edilen reformla birlikte dengelerin değişeceği belirtiliyor. IMF’de en fazla söz sahibi olan dolayısıyla en çok oy hakkını elinde bulunduran ülkelerden İngiltere ve Fransa’yı ekonomik bakımdan geride bırakan Çin’in yükselen ekonomiler içerisinde daha önemli bir konuma gelmesi kaçınılmaz gibi görünüyor. Reform öncesi yüzde 5’lik oy oranı ile listenin ilk sıralarında yer alan İngiltere ve Fransa’nın kotalarının düşmesi gündeme gelebilir. Yüzde 3 oy hakkına sahip olan Çin’in kotasının ise yükseltilerek IMF içindeki "belirleyiciler"den biri olması sağlanabilir. Bu çerçevede yüzde 17’lik oy hakkı ile IMF’nin hakimi olan ABD’nin de bazı şartlarla kotasını düşürmesi ve kısmen daha adil bir sistemin oluşturulması düşünülüyor. Ancak kota düşürme işleminin kalkınmakta olan bazı ülkeler için de geçerli olabileceği yönünde yapılan açıklamalar Hindistan gibi ülkelerin eleştirisine sebep oluyor. Kota artışlarının "bir seferliğe mahsus" olmasının, kalıcı bir çözümden çok, IMF’ye kısa dönemli bir canlılık getireceğini düşünen Hindistan Merkez Bankası Başkanı haksız da sayılmaz. Bu uygulamanın sadece bir sefer yapılacak olması, IMF’nin geleceğe kuşkuyla baktığını gösteriyor. O halde bu uygulamanın değişen konjonktüre daha hızlı adapte olmaktan çok başka amaçlara hizmet edeceğini söylemek yanlış olmayacaktır. Hele de IMF’nin verdiği bütçe açıklarının giderek büyüdüğünü düşünürsek bu görüş daha fazla gerçeklik kazanacaktır. IMF BÜTÇESİNİ DÜZELTEMİYOR Yapısını değiştirerek üstüne yeni bir kılıf geçiren kuruma Eylül ayından itibaren yeni bir Birinci Başkan Yardımcısı gerekecek. Çünkü Türkiye, Arjantin ve Brezilya krizleri sayesinde kendini dünyaya tanıtan 72 yaşındaki Anne Krueger’ın görevi İ EK BAZI ÜLKELERİN IMF’D bitiyor. Şimdi gözler Başkan De Rato’nun IMF’nin OY ORANLARI* öncelikli konularını belirleyecek olan Birinci Başkan rı Yardımcısı için önereceği isimde. Bugüne kadar hep nla ora Oy (%) Ülkeler bir Amerikalının yürüttüğü bu göreve yine ABD’den ,08 17 bir ismin gelmesi bekleniyor. Reformun temellerini ABD atan isimlerden biri olarak anılan Krueger’ın 3 6,1 JAPONYA ardından gelecek ismin Türkiye hakkındaki 9 5,9 ALMANYA görüşlerinin önemli olup olmadığı bu aşamada önem 4,95 FRANSA taşımıyor. Çünkü başa kim gelirse gelsin öncelikle 4,95 İNGİLTERE kurumun itibarını düşüneceği için dengelerin IMF 2,94 N Çİ lehine değişeceği aşikardır. açığını kapatamayan 9 1,2 AN İST Özellikle Nisan ayında yapılan toplantıda bir ND Hİ IMF’nin, itibarını zedeleyen 0 1,2 ülkenin ekonomi politikalarının diğer ülkeleri nasıl A İK bu durumdan ötürü reforma MEKS 6 etkilediği konusunun daha fazla önem kazanması 0,7 ihtiyaç duyduğu ve kendini KORE gerektiği üzerinde durulması, sadece "sorunlu" 9 eski günlerdeki gibi dünya 0,6 MALEZYA ülkeye reçete yazılmayacağını, IMF’nin ekonomisinin ilacı olarak 1 0,5 TAYLAND görmek istediği söylenebilir. 5 0,4 TÜRKİYE The Economist’ten IMF’nin "söz hakkı"nı 0,41 R PU GA SİN artırmak bağlamında özellikle YUNANİSTAN 0,39 Türkiye ve Asya leridir. ekonomileriyle ilişkilerini *17 Nisan 2006 tarihli IMF veri geliştirmeye çalıştığı ve bu çerçevede söz konusu ülkelere daha fazla hak (!) vermeyi kabullendiği bu durumda kurumun, paranın sanayileşmiş ülkelerde olmasına karşın rantın gelişmekte olan ülkelerden sağlandığını keşfettiği gözlerden kaçmıyor. Bugüne kadar kur politikaları bağlamında daha çok sanayileşmiş ülkelerin para birimlerine yoğunlaşan IMF’nin kendini toparlayabilmesi için gerekli olan "parayı" yükselen ekonomilerden elde etmeyi düşünmesi, reform sürecini de hareketlendiriyor. Bu çerçevede uluslararası piyasaları etkileyebilmek adına tüm G7’nin (Sanayileşmiş yedi ülkeABD, Almanya, ekonomilere hakim olmak istediğini göstermektedir. Fransa, İngiltere, İtalya, Japonya ve Kanada) yerine Zincirleme bir ekonomik sistem yaratmaya çalışan ve geçmek IMF için çok zor olmayacak. bu sistemin merkezine kendini koyan IMF’nin bu Reformun kurumu kurtarabileceği inancını taşıyan hedefi gerçekleştirebilmek için De Rato’nun azmine Başkan Rodrigo De Rato, dünya ekonomisinde daha ve gelişmekte olan ülkelerde çıkabilecek krizlere fazla söz sahibi olan bir IMF görmeyi hayal etse de, ihtiyacı var gibi görünüyor. Aksi takdirde bunun sadece yapısal reformlarla gerçekleştirilen ıslahat hareketlerinin IMF’ye getirisi gerçekleştirilemeyeceği uluslararası finans beklendiği ölçüde olamayacaktır. kuruluşları tarafından sık sık dile getiriliyor. IMF’nin
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle