17 Haziran 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

olanaklarına bağlı olarak sahneye ABD giriyor. ABD, İngilizlerle birlikte, ellerindeki dünya üzerindeki tüm üsleri ortaklaşa kullanıyor. ABD, Kıbrıs’taki Hükümran İngiliz Üsleri’nden çok memnun. Zaten Kıbrıs konusunda AB ile bir çatışma noktasında bulunmaması da, bu üsleri AB’den bağımsız olarak İngiltere ile ortaklaşa kullanabilmesinden kaynaklanıyor. Ortadoğu’daki her bunalımda hemen, sorgusuz sualsiz askeri amaçları için kullanımına hazır olması nedeni ile elden çıkarılmasını hiç istemiyor. Nitekim, Kıbrıs için hazırlanan her plâna "Kıbrıs askersizleştirilecektir" sözcükleri konsa da, bu koşulun İngiliz Üslerini kapsamadığı da bir başka maddede açık ve net olarak belirtiliyor. Kıbrıs yukarıda saydığım güçler için yani Amerika ve İngiltere için çok önemlidir. Çünkü petrol havzasının korunması ve petrol akımının kendi ülkeleri bakımından güvencesi, ancak Kıbrıs’tan sağlanabiliyor. Kıbrıs ile petrol arasına dost ülke de olsa, onun askeri gücünü sokmak istemiyorlar. Bu nedenle Kıbrıs’ta bulunan Yunan Ordusu’nun adını ağızlarına almıyorlar ve sanki hiç yokmuş gibi davranıyorlar. Bun karşın Türk Ordusu’nu işgal gücü olarak gösterip, adadan çekilmesini istiyorlar gibi davranıyorlar ama adada dengeleri korumak için kesin kes Türk askerinin kalmasına taraftarlar. Zaten aksi olsaydı, 1974’deki Barış Harekatı’na ve Türk müdahalesine izin vermezlerdi. 1974’de Türkiye İngilizlere, Kıbrıs Cumhuriyeti Anayasası Garanti Antlaşması 4.Maddesi uyarınca "Garantör Devletler" olarak birlikte ortaklaşa adadaki İngiliz üslerini kullanarak 15 Temmuz 1974 Samson darbesine müdahale etmeyi önerdi. ABD’ye danışan İngiltere, Türkiye’ye İngiliz üslerini kullanmadan, tek başına müdahale yapabileceğini ve buna gerek kendisinin gerekse de Amerika’nın karışmayacağı mesajını verdi. Bunun perde arkası gerekçesi de, adada ne kadar çok yabancı asker olursa, o denli az sorun ve çatışma çıkacağı düşüncesi olmasıdır. İngiltere’yi Kıbrıs konusunda şimdi iyice hareketlendirdi. Sorunların ve bölgesel çıkarların kökeninde Kıbrıs yatıyor. Bu bir fasit daire gibi. Kıbrıs’ta başlayan sorun, AB’yi, ABD’yi, İngiltere’yi, Yunanistan’ı, İran’ı ve Türkiye’yi dolaşıp dönüp gene Kıbrıs’a geliyor. Zincir kırılamadığı için dönüş gene fasit daire içinde devam ediyor. Bir yerlerden bu zincirin kırılması lazım. ABD’nin bölgesel çıkarları Türkiye üzerine kurulu. Dünyada hiçbir ülkenin yer küre üzerindeki konumu bu denli önemli ve stratejik değil. ABD her ülke ile bozuşmayı çatışmayı göze alabilir ama Türkiye ile "ASLA". İllaki arasının iyi olması gerekiyor. Zaten başka seçeneği de yok. C S TRATEJİ 15 HAZIRLIKLARI YAPILAN PLANLAR Paketin ana maddeleri şöyle: 1 Mağusa Limanı’nın AB himayesi altında Türkler ve Rumlar tarafından ortak işletilmesi, 2 Maraş’ın 1974 öncesi sakinlerine iade edilmesi, 3 Türkiye deniz ve hava limanlarının Kıbrıs Rum Cumhuriyeti bayraklı gemi ve uçaklara açılması, 4 Türkiye ile Kıbrıs Rum Cumhuriyeti arasında Gümrük Birliği anlaşması, 5 KKTC’ye uygulanmakta olan tüm ambargoların (sosyal, kültürel, sportif, ulaşım, eğitim, ekonomik, ticari) kaldırılması, Bu beş maddenin uygulamaya konması, Türkiye’nin yaşadığı sıkıntıları büyük ölçüde yok edecek ve Kıbrıs’ta her iki toplumun düzeyinin aynı seviyeye getirilmiş olması nedeni ile de çözümü olumlu yönde tetikleyecek. Arkasından da Annan Planı üzerine kurulu yeni bir paket üzerinde anlaşılarak, Kıbrıs’ta yeni bir devletin kurulması gelecek. Tüm bu nedenlerden dolayı Yunanlılar da, Türkler de, AB için olmazsa olmaz hale gelmiş. AB, "Kıbrıs bizim için son derece önemlidir. Kıbrıs’a gereksinimimiz var" deyip her zemini ele geçirmek için tüm olanaklarını seferber etti. Sınırların açılması, dolaşım serbestisi, AP’de KKTC’li parlamenterlerin olması, AİHM’nin KKTC iç hukukuna değinmesi, KKTC üniversitelerinin "Kuzey Kıbrıs" ülke adı ile Uluslararası Üniversiteler Birliğine üye olması, "Diğer" ülke başlığı altında Avrupa Üniversiteler Birliği’ne üye olması ve denklik alması gibi benzeri olumlu gelişmeler, AB’nin katkıları ile Kıbrıslı Türklerin yeni kazanımları oldu. Türkiye bu aşamada artık AB’ye biraz da yüklenmeyi ve haklarını istemeyi hedefliyor. AB’nin çözümsüzlüğün değil, çözümün bir parçası olmasını ve Kıbrıs konusunda verdikleri sözleri yerine getirmelerini istiyor. Ortadoğu’da çok hızlı değişen konjonktür, ABD’nin Irak’taki ağırlığını ve harcamalarını azaltarak gözünü İran’a çevirmesi, Türkiye’nin lehine. Türkiye’nin stratejik desteğine olmazsa olmaz bir biçimde gereksinim duyan ABD, ilk etapta baskısını Kıbrıs Rum hükümeti üzerinde yoğunlaştıracak ve Papadopulos’u Türk önerilerini kabule zorlayacak. TÜRKİYE’NİN SIKINTILARI NE? 1 AB ile sürdürdüğü müzakerelerin, Kıbrıs Rum Cumhuriyeti’ne uyguladığı limanlar ambargosu nedeni ile çıkmaza gireceği gerçeği. Katılım Ortaklığı Belgesi (KOB) ve Müzakere Çerçeve Belgesi (MÇB) içinde açıkça Kıbrıs Rum Cumhuriyeti bayraklı gemi ve uçaklara 2006 yılı içinde deniz ve hava limanlarını açması koşulu var. Türkiye bu koşula "HAYIR" diyor ve kriz kapıda. 2 Kıbrıs’ta yaşayan soydaşlarının dünyadan tecrit edilmiş olması ve KKTC’ye uygulanan ambargoların halen kaldırılmaması. 3 Kıbrıs’ı işgal etmek ile suçlanmak. ABD söz konusu bu üç konuyu çözerek, Türkiye ile ittifakını pekiştirmek ve bölgesel çıkarlarını en üst düzeye getirmek istiyor. Sadece Ceyhan’dan Akdeniz’e akacak petrol miktarı yılda 150 milyon ton. Bunun 50 milyon tonu BaküTiflisCeyhan hattından, 50 milyon tonu SamsunCeyhan hattından, 50 milyon tonu da KerkükYumurtalık hattından gelecek. İstanbul boğazının yıllık tam kapasitesi ise 150 milyon ton. Şimdilik geçmekte olan petrol ve petrol ürünleri miktarı ise 143.5 milyon ton. Yani İstanbul boğazından geçecek petrol ve petrol ürünleri miktarı birkaç yıl içinde tam kapasiteye ulaşmak üzere. Boğazların bir tek alternatifi var o da Ceyhan. Şimdi Amerika ve İngiltere, Ankara’yı yukarıdaki sıkıntılardan "beraat ettirecek" yeni bir görüntü yaratmak ve gelecek sonbaharda Türkiye’nin AB tarafından değerlendirilmesi sırasında TürkiyeAB ilişkilerinde olası bir krizi engellemek amacıyla "herşey masada" mantığına dayanan "yeni bir çözüm paketi" hazırlıyor. Paket AB’nin Direk Ticaret tüzüğüne ve Papadopulos’un isteklerine tam uygun. Tam bir "winwin" yani "kazankazan" paketi. ÇIKAR ODAĞINDA KIBRIS Ahmedinecad’ın nükleer füzeleri ve TürkiyeAB müzakerelerinin en geç Kasım ayında krize girmesi tehlikesi, ABD’yi ve Hazırlıkları süren planda, Türk ve Rum kesimlerinin bazı isteklerini dengeleyici unsurların yer alması düşünülüyor. Bu kapsamda KKTC’ye yönelik ambargoların kaldırılması, Türk havaalanı ve limanlarının Rum gemilerine açılması gündemde. Talat Papadopulos
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle