17 Haziran 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

22 Kapanan ihracat firmalarının yerine ithalat firmaları açılıyor... C S TRATEJİ İthalattaki korkutan artış Aybike KOCA TUSAM Çalışma Hayatı ve Türkiye Araştırmaları Masası [email protected] benimsemiş olan bir hükümetin para politikaları ve genel olarak ekonomik yapıda da şeffaflıktan yana olması beklenir. İHRACATÇILAR ZOR DURUMDA! Türkiye’de ihracat sektörünün, ülkeye giren ithal malların rekabetine dayanamaması nedeniyle sıkıntı yaşaması, ithalatın daha hızlı artması nedeniyle cari açığın ve dolayısıyla dışa bağımlılığın artması 2005 yılında önlem alınmamış olmasının bir sonucu gibi gözüküyor. Son istatistiklere göre kapanan ihracatçı şirketlerin yerine açılan ithalatçı T ÜİK (Türkiye İstatistik Kurumu) Mart ayına ait dış ticaret endekslerini geçen ay açıkladı. Sonuçlara geçmeden önce haber bültenindeki başlığa dikkat çekmekte fayda var: "İhracat geçen yılın aynı ayına göre yüzde 5,8 arttı…" İhracat rakamları son bir yılda yüzde 5,8 artarak 6.975 milyon dolar oldu. Buna karşın TÜİK’in haber bülteninin başlığına "sığmayan" diğer veri, yani ithalat, yüzde 9,7 artarak 11.987 milyon dolara ulaştı. OcakMart dönemine bakıldığında ise ihracat geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 4,3 artarak 17.985 milyon dolar olurken ithalat yüzde 13,2 artarak 29.123 milyon dolara ulaştı. Dolayısıyla OcakMart dönem aralığı için oluşan dış ticaret açığı yüzde 31,2 arttı ve 11.138 milyon dolar oldu. Yani ithalatın artış hızı, ihracatın artış hızını geçti ve dış ticaret açığı yükselme eğilimini korudu. Son yıllarda ekonomiyi bir hayli meşgul eden, 2005 yılının başından bu yana ise tehlike sinyalleri veren dış ticaret açığının ve bu açığın içindeki en büyük kalem olan cari açığın sürekli olarak artması, Türk ekonomisindeki önceliklerin değişmediğini gösteriyor. Kamuoyu yüksek büyüme ve düşük enflasyon rakamları ile meşgul edilirken, TÜİK’in haber başlığından da anlaşılacağı gibi asıl önemli olan ekonomik soruna dikkat çekilmiyor. Bunun yanında dalgalı kur rejiminin doğal bir sonucu olarak görüldüğü için ithalatın artmaya devam edeceği (ki buradan anlaşılan ithalatın ihracattan daha hızlı artacağının beklenmesidir) açıklamaları Ekonomiden Sorumlu Devlet Bakanı Ali Babacan tarafından dile getiriliyor. Cari açığın tehlikeli olduğu artık hükümet tarafından kabul edilse de "yapacak bir şey yok" benzeri söylemler, spekülatif olarak bir güvensizliğin oluşmasına neden oluyor. O halde, zaten en büyük kaygısı ülkeye giren sıcak paranın yavaşlaması ya da akıllara getirilmek dahi istenmese de durması olan hükümetin, yapacağı açıklamalarla bu durumu tetikleyebileceğini düşündüğünü söylemek yanlış olmayacaktır. Nitekim mali yapıda saydamlığı Küresel düzeyde etkilerini önümüzdeki dönemde göstereceği tahminleri yapılan cari açık sorunu Türkiye’yi zorluyor. Açıklanan son rakamlar da Türkiye’nin dışa bağımlılık ve istihdam sorunlarını bir an önce çözmesi gerektiğini gösteriyor. firmaların artışı dikkat çekiyor. Üretimin olmaması dolayısıyla ihracatın da azalması sebebiyle girişimciler, ithalata yöneliyor. Oluşan bu güvensizlik ortamı da ithal mallara olan bağımlılığı daha da artırıyor. Sadece Nisan ayında tarım alanında faaliyet gösteren 22 ihracatçı sektörden 10’unda ihracatın azalması, sanayi alanında hizmet veren ihracatçı sektörlerden ise 5’inin ihracatını düşürmesi de gösteriyor ki, ihracatın hızlı düşüşü devam edecek. Buna karşın Avro bölgesine yapılan ihracatın artışı, ihracatçı firmaları umutlandırıyor. AVRUPA VE TÜRKİYE’NİN AÇIĞI OcakMart döneminde gerçekleşen yaklaşık 18 milyar dolarlık ihracatın 10 milyar dolara yakın kısmını, AB ülkelerine gerçekleştirilen satışlar oluşturuyor. GB’nin de etkisi ile artan bu ticarette kazançlı taraf ise AB ülkeleri. Çünkü aynı dönem aralığında toplam 29 milyar dolar olan ithalatın AB ülkelerinden gerçekleştirilen bölümü 12 milyar dolara yakın. Dolayısıyla AB ülkeleri ile yapılan ticarette verilen açık yaklaşık 2 milyar dolar. Bu dönem aralığında birlik dışındaki Avrupa ülkelerine gerçekleştirilen ihracat 2 milyar doların biraz üzerinde kalırken, bu ülkelerden gerçekleştirilen ithalat 6 milyar dolar civarında. Yani birlik dışındaki Avrupa ülkelerine verdiğimiz dış ticaret açığı yaklaşık 4 milyar dolar. Ülke grupları olarak ele aldığımızda ise aynı dönemde OECD ülkelerine yapılan ihracat 11,5 milyar dolar iken, bu ülkelerden gerçekleştirilen ithalat 15,5 milyar dolar. Dolayısıyla OECD ülkeleriyle gerçekleştirilen ticaretin de Türkiye’nin dış ticaret açığını artırdığı görülüyor. Buradan da anlaşılıyor ki, OcakMart döneminde, 11 milyar doların üzerinde gerçekleşen dış ticaret açığının büyük kısmı, birlik üyesi olmayanlar başta olmak üzere, Avrupa ülkelerine karşı veriliyor. Bu da Türkiye’nin, ticaretine konu olan ürün yelpazesini genişletmesi gerektiğini gösteriyor. Ticarette Avrupa ülkelerine bağımlı kalınması sonucu oluşan açıkların giderilmesi de yine Avrupa ülkelerinin elinde. Buna bağlı olarak bu verinin uzun süre Türkiye aleyhine kullanımı söz konusu olabiliyor. Avrupa ve OECD ülkeleriyle yapılan ticaretten kazançlı çıkabilmek için ürün gruplarının özellikle de ihraç edilen ürün gruplarının çeşitlendirilmesi gerekiyor. Aksi takdirde tek ürüne ve tek bölgeye bağımlılıkla uzun süre ayakta kalınamayacaktır. İhraç ürünlerine uygulanan kotalar bir yana bir de piyasayı istila eden ucuz ithal mallarına çözüm bulunamadığı takdirde, oluşan kriz ortamı, sadece ihracat sektörünü değil ekonominin tüm kesimlerini olumsuz etkileyecektir. İthalatın artmasıyla yükselen cari açık ve bunun yarattığı dışa bağımlılık, Türkiye’nin büyümesinin önünde engel oluşturuyor. Gerekli ama yeterli olmayan büyüme kriterinin sağlanmış olması, Türkiye ekonomisinin sorunlarını çözmeye yetmiyor. Teknolojik gelişme sonucu üretimin ve verimliliğin artırılamaması, sürdürülebilir büyümenin sağlanamamasına neden oluyor. Ticari bağımlılığın devam etmesi durumunda ise kısır döngünün devam edeceğini ve ekonominin buna uzun süre dayanamayacağını bilmek gerekiyor. Dolayısıyla istihdamın yaratılması ve ekonominin bağımsız hale getirilmesi için ihracata yönelik sanayileşme stratejisinin gereği olan "ithal bağımlılıktan kurtulmak" şart gözüküyor. Ekonomik bağımlılığın ortadan kaldırılması için öncelikli olarak IMF ve Dünya Bankası gibi kuruluşların sözde reformist politikalarının Türkiye’ye uygunluğunun araştırılması gerekiyor. AB’ye üye olmadan GB’ye girmenin dezavantajını gören Türkiye’nin, aleyhine gelişen bu durumu bir an önce tersine çevirmesi ve ekonomi politikalarındaki öncelikleri yeniden gözden geçirmesi cari açık, dışa bağımlılık ve istihdam gibi birbirini tetikleyen sorunların hepsinden kurtulmasını sağlayabilecektir. Aksi takdirde değil iç borçlar, dış borçların dahi ödenmesi mümkün hale gelmeyecek ve Türkiye ekonomik bağımlılık bataklığına saplanmaktan kurtulamayacaktır. Fot oğr af: N eca ti S ava ş
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle