17 Haziran 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

20 Türkiye’de ikinci bankayı da aldılar, diğer alanlara yönelmiş durumdalar... C S TRATEJİ Rumların ekonomik atağı Ali KÜLEBİ TUSAM Ulusal Güvenlik Stratejileri Araştırma Merkezi Başkanvekili [email protected] E mperyalist Batı ülkelerinden aldıkları desteğe güvenerek büyük ülkülerini (Megali İdea) gerçekleştirme amaçlarından hiçbir zaman vazgeçmeyen Rumların ülkemize yönelik kararlı politikalarını ve finans alanındaki son ataklarını daha önce ayrıntılarıyla dile getirmiştik. (Bkz. CumhuriyetStrateji, 17 Nisan 2006, Sayı: 94). Bu bağlamda, Yunanistan’ın en büyük bankalarından EFG Eurobank Ergasias HC İstanbul Menkul Değerler’i 25 milyon Dolar’a satın almış, daha önce de 1 Ocak 2002’de Yunan Novabank Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu’ndan Sitebank’ı satın almıştı. İstanbul Menkul Değerleri satın alan Eurobank’ın sahibi armatör Latsis ailesinin diğer bankalarımızla ilgilendiğini de yazmıştık. Ancak belli bir stratejinin parçası olabilecek bütün bu gelişmelerin en çarpıcısı da geçtiğimiz ay içinde, Yunanistan’ın en büyük bankası, Yunanistan Ulusal BankasıNational Bank of Greece’in (NBG), Türkiye’nin dokuzuncu büyük bankası Finansbank’ın kontrolünü 2 milyar 774 milyon Dolar’a satın alması olmuştu. Amerika’nın en büyük bankalarından Citibank’ı bu operasyonda saf dışı bırakarak Finansbank’ı her halükarda alma kararlılığını gösteren NBG’nin bu azminin arkasındaki itici güçlerin sorgulanması gerektiğini de yazımızda belirtmiştik. İstanbul Menkul Değerleri satın alan EFG Eurobank’ın sahibi Latsis ailesinin bu çizgide yaptığı çalışmalar geçtiğimiz hafta açıklığa kavuştu ve Tekfenbank’ın yüzde 70’inin bu grup tarafından 182 milyon dolara satın alındığı basın organlarımızca açıklandı. Türkiye üzerinde belli amaçlar güden Yunanistan’ın üzerimizde sürdürdüğü mali ve ticari saldırı bir yana bırakılırsa, geçtiğimiz 10 Mayıs günü Mehmetçiğin Ege Denizi’nin uluslararası sularında gerçekleştirdiği ve denizde kazaya uğramış kişilere yönelik arama kurtarma tatbikatı olan "Deniz Aslanı 2006"’ya katılan Türk uçak ve helikopterini Yunan Mirage’ları yine taciz etmişti. Aynı günlerde Selanik'te sözde 'Pontus soykırım anıtı' açıldı. Üstüne üstlük kent merkezindeki Ayasofya Meydanı'na dikilen ve bronz bir ağlayan kadından oluşan bu sözde soykırım heykelini yaptıran Türkiye’den banka Selanik Belediye Başkanı Vasilis satın alan Yunan Papayorgopulos utanmadan Ulusal Bankası... önümüzdeki ay İzmir'e geleceğini ve Selanik ile İzmir'in kardeş şehir ilan edileceği törene katılacağını açıklamıştı. Sonradan ne akla hizmetle Selanik ile İzmir’in böyle bir kardeş şehirliğinin gerektiği konusunda İzmir Büyükşehir Belediyesi ayıldı ve bu ilişkiyi iptal ettiler. Yine, Fener Rum Patriği Bartholomeos’un geçtiğimiz hafta sonu Bergama'da önemli bir ayin yapmış olması da dikkate değer bir konu. Yıllarca izin verilmeyen ve ancak bugünkü hükümetten alınılabilen izinle gerçekleştirilen bu ayin vesilesiyle Ortodoks dünyasına verilmek istenen mesaj Türkiye’nin batı bölgesini ‘megali idea’larında kendi toprakları olarak gören Rumlar, Türkiye’de ekonomik kurumları satın almaya yönelik faaliyetlerini sürdürüyor. Bu alanda ikinci bankalarını da alan Rumlar, aynı zamanda şans oyunları sektörüne de girmiş bulunuyorlar. önemliydi. Tüm bu sayılanlar, Türkiye üzerindeki emellerini gerçekleştirmek için dört bir koldan saldıran Rumların bizim hala ayılamadığımız stratejilerini belirginleştiriyor. Bu stratejilerin geliştirilmesinde ve Türkiye’de bir Yunan sempatizanlığı yaratılması konusunda AB’nin ayrı bir özel gayret gösterdiği ve Türk Yunan ilişkilerini sempatik gösterebilecek girişimlere, yayınlara para yardımı yaptığı söylentiler arasında. Vatikanlaştırılarak uluslararası bir konuma getirilmesi ve Bizans’ı yeniden diriltecek planlar yapılıyor olması söz konusu olabilir. Aksi takdirde Rumların ticarette düşünülmeyecek denli riskli yöntemlerle milyarlarca dolara ulaşan yatırımlara girişmeleri akla yatkın olmazdı. Öte yandan, Türkiye’nin AB’ye alınmayacağı gerçeğinden hareketle AB’ye girmeyecek ancak sonradan Yunanistan üzerinde tehdit oluşturabilecek potansiyel bir dev olan Türkiye’yi her ne pahasına olursa olsun içten fethetmek ve finansman, ticaret kurumlarıyla kontrol altına almak stratejisi de Yunanlılar açısından söz konusu olabilir. TEK TARAFLI UYGULAMA Rumların AB’yi kullanarak üzerimizde sürdürdükleri baskılara karşı tavır alamayan dış politika(sızlığı)mız ekonomi alanında da maalesef bırakınız alsınlar mantığıyla hareket ediyor. Türkiye’de banka açmak isteyen Türk’e bin bir zorluk çıkaran sistem, Yunanlı ülkemizde banka almak istediğinde ona hoş geldin diyor. Yunan devlet politikası Türklerin Yunanistan'da her hangi bir banka ya da benzeri güçlü bir sektörde alım yapmasına geçit vermezken bizim stratejik sektörlerimizi sorumsuzca teslim etmemiz duyarsızlığın da ötesinde bir hal değil midir? Görünen o ki, AB kıskacının da etkisiyle TürkYunan ilişkilerinde bir alışveriş değil, tek taraflı bir verme ilişkisi gelişiyor. Son derece gayrımilli olan bu tutumun ulusal çıkarlarımız açısından acilen engellenmesi gerekiyor. Türkiye ile Yunanistan arasındaki çok boyutlu ve hatta iki ülkeyi sıcak çatışma eşiğine sık sık getiren sorunların varlığına rağmen büyük ölçekli yatırımlara girmekten çekinmeyen Yunanlıların bu girişimlerinin stratejik açıdan iki önemli yönünün bulunduğunu söylemek mümkündür: AB ve ABD’nin özellikle İstanbul üzerinde çeşitli planlar yapıyor olması ve Rumlara bu konuda bizim bilmediğimiz bir şeyler fısıldamış olması olasıdır. Yani İstanbul’un DİĞER ÖDÜNLER Bugünkü yönetim anlayışının stratejik önemdeki can damarımız Türk Telekom’u "babalar gibi" yabancılara teslim etmesinin acısı içimizde dinmemişken peş peşe gelen yeni haberler ve ortaya çıkan gerçekler ülkemizin başka kaynaklarının da Rumlara duyarsız ve anlaşılmaz biçimde sunulmuş olduğunu düşündürerek bizleri daha büyük acılara sürüklemektedir. Toplumsal düzeni korumak açısından devlet kontrolünde olması gereken ve Cumhuriyet’in kuruluşundan bu yana Tayyare Piyangosu adı altında başlatılan, milletimizin, devletimizin savunmasına ve bütçesine büyük katkı sağlamış şans oyunlarının devlet tekelinin geçtiğimiz yıl apar topar ortadan kaldırılması önemli bir konudur. Bu önemi bugün arttıran ise "İddaa" ismiyle özel bir şirketçe başlatılan oyunun arka planında bir Yunan şirketinin olmasıdır. Son iki yılda ülkemiz gündeminde çok popüler hale gelen "İddaa" isimli oyunun sadece 2005 yılı satış hasılatı 1.3 katrilyon TL ’dir. Bu oyunun oynatılması hakkı ihaleyle Inteltek adında bir şirkete verildi. Inteltek dışında başka katılımın olmadığı söylenen bu ihaleyle 2005 yılı hâsılatının 180 trilyon TL ’lik kısmının kâr olarak Inteltek şirketine gittiği söyleniyor. Inteltek’in yabancı ortağı merkezi Yunanistan’da bulunan Intralot S.A.. Yunan şirketi Inteltek’e yüzde 45 ortak olduğu için, Türk sporseverlerinin cebinden çıkan paradan bu şirketin cebine yılda yaklaşık 80 trilyon TL geçiyor. İddaa oyunu Kuzey Kıbrıs’ta bile oynatılıyor. Yani Kıbrıs Türkü kardeşlerimiz bile Yunan’a dolaylı katkı sağlıyor. Burada sorgulanması gereken konu, Yunan hükümeti ya da bir Yunan devlet kuruluşunun bir Türk şirketine böyle bir ihaleyi verip veremeyeceği, bu güne kadar her hangi bir Türk şirketinin önünün Yunanistan’da böyle önemli bir konuda açılıp açılmadığı, yatırım yapıp yapmadığıdır. Ayrıca oyunun adının da duyarlı kişileri
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle