17 Haziran 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

kapsamda değerlendirilerek hava sahasının kullanımı yasaklandı. Bütün bunlara karşın Almanya, Afganistan operasyonları ve Hanabad’ın ABD’ye verilmesinin ardında 2002 yılında imzalanan anlaşmalar doğrultusunda kullanımına tahsis edilen Termez’deki üsten yararlanmaya devam etti. Ancak Almatov olayının ardından Karimov’un üssü pazarlık kozu haline getirmesi, anlaşmayı iptal etmekle tehdit etmesi aslında ayrıcalığın Karimov yönetimi için büyük önem taşıyan Almatov sayesinde tanındığını da ortaya koyuyordu. Noviye İzvestiya gazetesine, "Almanlar Karimov’u UsandırdıÖzbekistan, Termez Hava Üssü’nün Kullanımı Konusunda Almanya İle İmzalanan Anlaşmayı İptal Etmekle Tehdit Ediyor" başlığıyla yansıyan olaya gerekçe olarak da anlaşmalara aykırı olarak 400 ABD, Danimarka ve Macaristan askerinin Termez üzerinden Afganistan’a geçişi gösterilmekteydi. Üstelik bahse konu olayın Almatov’un tedavisinden çok önce gerçekleşmesine karşın. Almanya’nın, uluslararası ilişkilerini –Türkiye’de dahil genel olarak aralarında Konrad Adenauer Vakfı, Ebert Vakfı, Gothe Vakfı gibi sivil toplum kuruluşları üzerinden yönlendirdiği bilinen bir gerçek. Özbekistan da bu genel kuralın içerisinde yer alıyor. Bağımsızlık sonrası bölge ülkeleriyle birlikte Taşkent, söz konusu kuruluşların ilgi alanına girmiş, çok sayıda etkinlik gerçekleştirilmiş, özellikle de eğitim konusunda geniş katılımlı çalışmalar organize edilmiştir. Vakıfların ilgi odağını basın oluştursa da eğitim kuruluşları ve üniversiteler ile yerel sivil toplum kuruluşları öncelikli olarak kabul edilmiştir. Vakıf görevlilerinin dışında Özbekistan’daki üniversitelerde pek çok Alman öğretim üyesi görev almış, hatta ülke içerisindeki hareketlerinde kolaylık sağlaması bakımından çoğunluğuna diplomatik statü tanınmıştır. Almanya kökenli kuruluşların Türkiye’deki faaliyetlerini de gözönünde bulundurduğumuzda; yerel basın ve sivil toplumun geliştirilmesi, insan hakları ve çevrenin hassasiyet oluşturan önemli konular arasında yer aldığını söyleyebiliriz. Ancak Konrad Adenauer ve Fridrich Ebert Vakfı’nın da yer aldığı bu kuruluşların Özbekistan öncelikleri ve birlikte çalıştıkları kurumkişiler Türkiye’ye göre önemli farklılıklar sergiliyor. Çünkü hemen hemen bütün organizasyonlar aralarında Özbekistan Cumhurbaşkanlığı Stratejik Araştırmalar Enstitüsü, Savcılık, İçtimai Toplum Düşüncelerini Geliştirme Vakfı, Ombudsmanlık, İçişleri Bakanlığı, Üniversiteler ve yönetim tarafından yönlendirilen kuruluşların iştiraki ve yönlendirilmesiyle düzenleniyor. Ve tahmin edileceği gibi konferansseminer dizilerinde ele alınan konular yönetimi fazla rahatsız etmeyecek başlıklardan seçiliyor. Bir diğer önemli nokta AİHM’e taşınan Bergama duyarlılığına gösterilen hassasiyet, nedense dünyanın altıncı altın üreticisi olan Özbekistan’dan esirgenmiştir! Çünkü söz konusu sivil toplum örgütleri tarafından yürütülen hiçbir ulusal veya uluslararası çalışmada bu konu gündeme gelmiyor. olaylarının ardından Fridrich Ebert Vakfı tarafından Semerkant’ta –sayılan Özbek kurumlarıyla işbirliğinde ve onlar tarafından seçilmiş katılımcılarla "İslam ve Kadın" başlığıyla düzenlenen bir seminerde konuşmacı olan gazeteci Sihem Bensedrine, Andican’da yaşanan olayları konu etmek istediğinde, Vakıf Bölge Temsilcisi Richard Krum tarafından sert şekilde uyarılmış ve onun hakkında konuşması yasaklanmıştır." Termez merkezli gelişmelerin ardından Aralık 2005’te Alman Savunma Bakanlığı Parlamento Sekreteri Friedbert Pflüger Taşkent’te Karimov ile görüşmesinin ardından mutabakat sağlandı. Ancak Der Spigel’de mutabakatla ilgili olarak yer alan bir haberde önemli oranda artırılan kullanım ücretlerinin yanı sıra Özbek yönetimi tarafından Termez’de yapımı talep edilen otel, hastane ve dinlenme merkezi için 20 milyon avro tahsis edileceğinin belirtilmesi uzlaşmanın boyutunu da sergiliyor. Aynı konuda müzakerelerde bulunmak üzere Şubat sonunda Savunma ve Dışişleri Bakanlığı’ndan bir heyet Özbekistan’ı ziyaret etmişti. Sosyal Demokrat Parti Milletvekili ve AlmanyaOrta Asya Parlamento Grubu Başkanı Hedi Wegener ile Hıristiyan Demokrat Parti Milletvekili Wolf Bauer’in temasları ise hem sahip oldukları siyasi düşünce hem de iktidar ortağı iki partinin temsilcileri olması bakımından dikkat çekicidir. Özbek Meclis Başkanı Halilov başta olmak üzere Ombudsman Seyyare Raşidova (SSCB Döneminde uzun süre Özbek KP Genel Sekreterliği yapan Raşidov’un kızı), Dışişleri ve İçişleri Bakanlığı üst düzey yöneticileri ziyaret edilen önemli makamlar olmuştur. Almatov’un görevden ayrılmasının ardından yerine atanan İçişleri Bakanı Bahadır Matlubov görüşme sonrası yaptığı açıklamada, Wegener’in iki ülke düzenleyici kurumları arasındaki işbirliği düzeyinin artmasından memnuniyetini dile getirdiğini, yapılanma sistemini övdüğünü ifade etti. Wegener temaslarına ilişkin olarak Berlin’de düzenlediği basın toplantısında, Orta Asya’daki genel yaşam düzeyinin iyileştirilmesine yönelik çaba sarfettiklerini, insani gerekçelerle bazı uygulamalara izin verdiklerini açıkladı. Andican olaylarına ilişkin ısrarlı sorular üzerinde durmayarak elbette. Gelişmelerden de anlaşılacağı gibi Batılı değerler üzerine kurulu AB’nin önemli üyelerinden biri olan Almanya, Avrupa dışına çıkıldığında ulusal çıkarları önceleyen bir tutum sergilemekten kaçınmıyor. Çünkü Termez’in oynadığı rol bütün bunların ötesinde bir anlam ifade ediyor. Ulusal çıkarların korunmasının yanı sıra Afganistan benzeri uluslararası operasyonlarda görev alan Alman askerlerinin göreceği olası bir zararı açıklamak siyasetçiler için çok daha güç olacaktır, Bush’un tutumundaki rahatlığın aksine. C S TRATEJİ 17 selmelerin büyük ücretlere tabi olduğu iddiaları gündemde sıklıkla yer almıştı. Ülke içerisindeki katı tutumu, teşkilat üzerindeki otoritesi, iç güvenlik konusundaki başarısı, İstihbarat ile oluşturduğu denge ve en önemlisi Karimov’a karşı gösterdiği bağlılık, görevindeki sürekliliğinin nedeni olmuştu. Karimov’un, dış politikada gerçekleştirdiği keskin dönüşlere rağmen Almatov’un kişiliğine verdiği önem ÖzbekAlman ilişkilerinde kendini somutlaştırıyor. Çok fazla güven duyduğu kurumun başına Almatov sonrasında seçilen Bahadır Matlubov’un göstereceği performans, İnayatov karşısındaki tutumu kendisinden ziyade Karimov yönetiminin devamlılığı açısından da yakından izlenmesi gereken bir durum. SONUÇ Son bir yıllık hızlı gelişim sürecinde Orta Asya’da başlayan yön değişimi incelenen olay bazında Türkiye’yi de yakından ilgilendiren somut gelişmelere dönüşüyor. AlmanÖzbek ilişkilerindeki gelişim çizgisi, AB ile özellikle demokrasi, azınlık ve insan hakları başlıklarında büyük sorun yaşayan AnkaraBrüksel hattında nelerin öncelik taşıdığını gözler önüne sereriyor. Wegener’in açıklamalarını, Federal Hükümet İnsan Hakları Sorumlusu Günter Nooke’un (Netzeitung internet sitesi12 Nisan 2006) "Türkiye’deki namus cinayetlerinden, kadının konumundan, işkence ve insan hakları ihlallerinden açıkça söz edilmeli. Türkiye şu aşamada AB için yeterli değildir" ifadeleriyle kıyasladığımızda daha net bir tablo ortaya çıkıyor. İkincisi; Batılı değerlerin –Almanya örneğinde olduğu gibi, örneğin Irakİngiltere, vs. ulusal çıkarlar karşısında erozyona uğramasıdır. Üçüncüsü, Rusya ve diğer BDT ülkelerinde iktidarın kişiselleşmesinin bütün değerlerin ötesinde bir anlama sahip olmasıdır. İstihbaratsavunmapolis üçgeni, aynı zamanda sistemlerin ve genel olarak sosyal yapının tıkanma noktasını oluşturuyor. Son olarak Özbekistan’ın 2006 bütçesinden 15.6 milyar dolarlık bir kaynağı hava savunma sisteminin modernizasyonuna ayırdığını ve bunun büyük olasılıkla Rusya merkezli gerçekleştirileceğini aktarırsak Andican ile başlayan sürecin siyasi, askeri ve ekonomik sonuçlarının bölge ve genel olarak günümüz büyük devletleri için ne anlam taşıdığını da yakından görebiliriz. Ve aktarılan örnekler ışığında şu soruyu sormadan da edemiyoruz: Acaba Termez Üssü, Rus teknolojisinin yetersiz kaldığı noktalarda Almanya’ya tanınan bir imtiyazın ifadesi mi? Kaynakça 1Özbekistan’daki Rejimle Diyalogu Alman Demokrasisinin Yüzkarası Oldu, G.Buharbayeva (fergana.ru) 2Antiterör Karşılığı Ticaret, gazeta.ru (01.02.2006) 3Almanlar Karimov’u Usandırdı, Noviye İzvestiya (02.02.2006) 4Özbekistan Avrasya Devleti Olduğunu İtiraf Etti, Alaksey Matvayev, VPK (27.03.2004) 5Andican Kıyımından Bir Yıl Sonra Özbekistan: Trajedi Politikası, GazetaSNG (15.30.2006) 6Taşkent EskiYeni Oyuna Başlıyor, Prognosis (28.03.2006) ZAKİRCAN ALMATOV Dağılma sürecinde Özbekistan Komünist Partisi Genel Sekreteri olan ve bağımsızlık sonrası Cumhurbaşkanlığı’na uzanan İslam Karimov, diğer Rusya ve diğer BDT ülkelerinde olduğu gibi yönetimini polis ve istihbarata dayandırmıştır. Aralıksız 14 yıl İçişleri Bakanlığını yürüten Almatov, İstihbarat Başkanı Rüstem İnayatov ile birlikte, Karimov’un vazgeçemediği isimlerden. "Tacik" unsurunun öne çıktığı Semerkant Klanı’nın öncülerinden olan (İnayatov, Taşkent Grubu’nda yer alıyor) Almatov’un, büyük kırılmalara neden olan –bu arada Türkiye ile de ilişkilerin gerilmesini beraberinde getiren 1999 Taşkent eylemleri ve sonrasında ülkenin değişik kesimlerinde görülen saldırılar, son olarak da Andican ayaklanmasının bastırılmasında büyük rolü olduğu kabul ediliyor. Yönetiminde bulunduğu dönemde Polis Teşkilatı, halk üzerinde baskı kurulması ve muhaliflerin takip edilmesinin yanı sıra rüşvet olaylarıyla da sık sık eleştiri odağı haline gelmiş, hatta atama ve yük EKONOMİK VE SİYASİ İLİŞKİLER Dile getirilen düşünceleri somutlaştırması bakımından Buharbayeva’nın makalesine yeniden dönersek şu ilginç olay aktarılıyor: "Sonuçları herkesçe malum Andican Karimov Nazarbayev
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle