17 Haziran 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Srebrenitsa'da bir şey yapamadıkları ve bakakaldıkları için mi? Müşterek ayıp hissini örtmek için mi?" ifadelerini kullandı. İşte Hollanda örneği sicilleri bu tür çok taze insanlık suçlarıyla dolu ve kendilerini uygarlık abidesi sanan geçmişi kirli bu ülkeler Türkiye’ye uyguladıkları haksızlıkları şimdi bir başka Türk kökenli kardeş ülkeye uygulama yolundalar. Çok acı bir hal alan Batı ülkelerinin bu ikiyüzlü, egoist yaklaşımını daha da acı ve anlaşılamaz hale getiren bir gerçek de hemen BM kararı arifesinde ortaya çıktı. BM KARARINA VERİLEN DESTEK 17 Kasım 2006 günü Türkiye Cumhurbaşkanının öncülüğünde yıllar sonra tekrar en yüksek düzeyde ele alınan "Türkçe Konuşan Ülkeler Liderleri Zirvesi"nin hemen arifesinde Türk Dışişleri anlaşılamayacak ve kardeş Özbekistan ile ilişkilerimizi yeniden gerecek bir şekilde BM’nin bu insafsız kararını destekleme yolunu seçti. Bu destek kararının alınması bir yana bunun bildiriliş zamanı da tam bir garabet ve uygunsuzluğu aksettiriyordu. Çünkü Türkiye’de Cumhurbaşkanımızın katıldığı üst düzeydeki böyle bir toplantıya, yıllar sonra üst düzeyde katılım kararı alan Özbek hükümetine yola çıkmalarından kısa bir süre önce bu haber verildi. Yani diplomatik dille gelmelerinin istenmediği ifade Cezayirli aydını cezaevlerinde çürütürken sesini edilmiş oldu. çıkarmayan, uluslararası örgütlerde Fransa’yı Türk dış politikasının bu ayıbına karşı kararın destekleyen dış politikamız bugün de aynı gaflet ve BM’de 69’a 74 oyla reddedilmesi de dış yanlış içindedir. Hatta gelecekteki olası güçlü Türk politikasızlığımızın ve yanlışlarımızın bir kanıtı Devletleri Dayanışması’nı da emperyalist ülkeleri olarak tarihe geçecektir. Orta Asya’nın kilit ülkesi ve sevindirecek bir yöntemle sabote etmektedir. çoğumuzun köken bağı olan Özbekistan’a karşı alınmış böylesi bir kararın ve dahası bize yapılan oyunların bir benzerinin Andican olayları desteklenmesi çok düşündürücüdür. sonrasındaki Ayrıca Azerbaycan, Kırgızistan, görüntüler... Kazakistan ve Türkmenistan’ın bu kararı desteklememiş olması, Türk Dünyası ile ilgili politikasızlığımızın da bir göstergesi ve hatta gerçekleştirilmesi hep dile getirilen Türk ülkelerinin işbirliğine vurulmuş bir darbedir. Böyle bir güçlü ittifakın oluşmamasında Batılı emperyalist, sömürgeci ülkelerin çıkarları olacağı ve Türk Dünyası’nın potansiyelini bölerek, kontrol ederek etkisiz kılacakları açıktır. Bu oyuna nasıl geldiğimizin yanıtı "tarih tekerrürden ibarettir" söylemini doğrularcasına eski politik ve emperyalist çıkarlara hizmet eden dış politikamızda vardır. 1945–1962 yıllarında bugün bize her platformda düşmanlığını belli eden Fransa, Cezayir’de 1,5 milyon Müslüman Cezayirliyi katlederken, 10 binlerce C S TRATEJİ 9 ‘İnsan hakları’ sorun oldu… Özbekistan sancısı Bahadır Selim DİLEK T ürkiye’nin dış politika gündeminde Ortadoğu ve AB’nin öne çıktığı bir dönemde, AnkaraTaşkent ilişkilerinde sessiz sedasız yaşanan ancak Türkiye’nin Orta Asya politikasındaki açmazlara işaret eden gelişmeler çok fazla yankı bulmadı. Türkiye’nin ev sahipliğinde Antalya’da 17 Kasım’da yapılan Türkçe Konuşan Ülkeler Devlet Başkanları 8. Doruk Toplantısı’na Özbekistan katılmadı. Toplantı hazırlıklarının bitmesinden sonra Türk Dışişleri Bakanlığı’na, Antalya’da Özbekistan’ı Yasama Meclisi Başkanı Erkin Halilov’un temsil edeceği bilgisi ulaştı. Ancak, toplantının yapılmasına kısa bir süre kala, Özbekistan Devlet Başkanı İslam Kerimov, Halilov’a, "Türkiye’ye gitme" talimatı verdi. Bu talimat ile birlikte, bir süredir AnkaraTaşkent ekseninde esen soğuk rüzgarların dinmediği, aksine da daha şiddetlenmiş olduğu ortaya çıktı. Halbuki, Özbekistan Cumhurbaşkanı Kerimov, söz konusu doruk toplantılarının ilk beş tanesinde ülkesini temsil etmişti. O dönemde de, Türkiye ile Özbekistan arasında yaşanan sıkıntılara karşın, Kerimov, tavrını, ilişkilerin en üst düzeyde sürmesi yönünde belirlemişti. Ancak, Kerimov için ilişkilerde kırılma noktası, 16 Şubat 1999’da kendisine yönelik başarısız suikast oldu. İlişkiler kopma noktasına geldi. Kerimov yönetimi, Türkiye’nin başta Muhammed Salih olmak üzere, Özbek muhalefetine destek verdiğini, suikast eylemi gerçekleştirenler arasında yer alan, Özbek muhalefetinden Aybeg İbrahimov’un iki ülke arasında yapılan suçluların iadesi anlaşmasına karşın Özbekistan’a teslim edilmediğini düşünüyordu. Ülkesindeki muhalif hareketin Türkiye bağlantılarının ortaya çıkması, Ankara’nın bu duruma, Kerimov’un beklediği açıklamaları getirmemesi ve bu konuda adım atmaması bir anlamda bardağı taşırdı. Özbekistan Cumhurbaşkanı ilk tepkisini, 2000 yılında Bakü’de yapılan doruk toplantısına katılmamakla gösterdi. 2000 yılından sonra ilişkilerin yoluna girmesi için çeşitli adımlar atıldı. Bu yıl içinde New York’ta iki ülke Cumhurbaşkanları bir araya geldi. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer Taşkent’e gitti. 2003 yılında Başbakan Recep Tayyip Erdoğan Özbekistan’ı ziyaret etti. Ancak, ilişkilerdeki güven eksikliği, sıkıntıların aşılmasına engel oldu. Kerimov’un 2005’te gerçekleştirmesi planlanan Türkiye ziyareti iptal edildi. Bu ziyaretin iptal edilmesinde ise Özbekistan’daki Andican olaylarında Türkiye’nin Kerimov’un yanında yer almaması etkili oldu. Andican’da 23 yerel işadamının "Ekremiler" adında bir grubun üyeleri olduğu gerekçesiyle terör suçu ile yargılanmasını protesto gösterileriyle başlayan olaylar güvenlik güçlerinin sivil halka ateş açması sonucu yüzlerce kişinin ölümü ile sonuçlanmıştı. Bu olaylardan sonra Kerimov içeride daha sert önlemelere yöneldi. Dışarıda ise ABD ve Batı'ya yaklaşmak yerine Çin ve Rusya ile stratejik ilişki kurma çabasına girdi. Karışıklıkların sorumlusu olarak gördüğü ABD’nin ülkesindeki üssünü kapattı. Türkiye, o dönemde AB ile ilişkilerindeki söylemin gereği olarak "bu tür olaylarda demokratik ve hukuk devleti sınırları içinde davranılması gerektiğini" savunmuştu. Peki, Türkiye ile Özbekistan arasında yaşanan son sıkıntının perde arkasında ne var? Aslında iki başkent arasındaki bu sorun, ikili ilişkilerde değil, BM zemininde ortaya çıktı. Türkiye, BM’nin Üçüncü Komitesi’nde, Kerimov yönetiminin insan haklarını ihlal ettiği yönünde bir oylamada Özbekistan aleyhine bir tutum içine girdi. İnsan haklarına ilişkin Türkiye’nin bugüne kadar izlediği tutumun dışına çıkmayan Türk Dışişleri, BM zemininde de aynı tutumunu korudu. Uluslararası kuruluşlardaki dengelerigelişmeleri ve diğer ülkelerle ikili ilişkilerini ayrı tutmayı tercih eden Dışişleri’nin Özbekistan aleyhinde davranması doğal olarak Taşkent’te tepkiye neden oldu. Kerimov, Antalya toplantısına kimseyi göndermeyerek tepkisini gösterdi. İnsan hakları konusunda bugüne kadar hedef durumunda olan Türkiye’nin, bu konuda attığı olumlu adımların ardından en azından bundan sonra hedef durumuna gelmemek için gösterdiği hassasiyet, Ankara’nın uzun yıllardır çözemediği Orta Asya politikasındaki açmazlara eklenince, bölgenin en önemli ülkelerinden biri olan Özbekistan ile ilişkiler iyiden iyiye çıkmaza girdi. Peki, Türkiye, oy kullanmasa veya çekimser kalsa ne olurdu? Her iki durum da Türkiye’nin insan hakları konusunda bugüne kadar atmış olduğu adımların samimiyetinin sorgulanmasını beraberinde getirirdi ki, AKP hükümeti büyük öncelik verdiği AB sürecinde bunu göze alamadı. Bir anlamda, AB ve Batı gözlüğü ile bakılan dış politikada, Özbekistan’ın dışarıda bırakılması tercih edildi. Görünen o ki, Türkiye, Orta Asya’da uluslararası güç odaklarının tekelinde olmayan, karşılıklı çıkarların günün koşullarına göre şekillendirileceği politikalar üretemediği süre bu önemli coğrafyadaki ülkelerle ikili ilişkileri de düzelemeyecek.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle