17 Haziran 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Dr. C. Akça ATAÇ TUSAM Avrupa Araştırmaları Masası [email protected] Nüfus azalıyor, dışarıya beyin göçü başladı… C S TRATEJİ 21 artık Almanya için etraflıca tartışılacak ve çare aranılacak birinci derecede önemli memleket meselesi haline geldi. Bunda savaştan çıkmış, yakılıp yıkılmış Almanya’da, 1945 yılında bile 700.000 bebek doğmuşken 2005 yılında bu rakamın sadece 690.000 olmasının payı büyük. Birçok genç çift, hâlâ yüksek sayılabilecek işsizlik oranına ve yetersiz işsizlik sigortası koşullarına bakarak çocuk doğurmamayı tercih ediyor. Ayrıca refah devleti olmasına rağmen Almanya, çocuk bakımı ile ilgili İskandinav ülkelerindeki seviye ile kıyaslandığında yetersiz kalan miktarda devlet yardımı sunuyor. Doğum oranının çok düşük olması ve ortalama yaşam süresinin uzaması nüfusu grileştirirken, ülke dışına genç beyin göçü ve 67’ye çıkartılan emeklilik yaşı, işgücünü de grileştirdi. Hızla kapatılması gereken bütçe açığı, bütçedeki emeklilik ödemelerinin kesinlikle artmamasını gerektiriyor. Bu da yaşlanan nüfusun emekliliğinin geciktirilerek daha uzun süre çalışır halde tutulması anlamına gelmekte. Ne var ki bütçe açığının büyümesinin bu şekilde engellenmesinin de bir bedeli var ve bunu en ağır genç nüfus ödeyecek gibi gözüküyor. 60 yaş üstü grubun çalışma süresinin artması, halen işsiz olan veya iş aramaya başladığında bulma olasılığı çok az olan Alman gençleri, kendi ülkelerinde istihdam edilme ümitlerini tamamen yok etmek üzere. Çoğunluğu gençlerden oluşan mevcut 4 milyon işsizin ve henüz iş aramaya başlamamış yeniyetmelerin, Almanya içinde yaşayarak gelecekten güven duyma olasılıkları hızla azalıyor. Güvensizlik duygusu doğum oranını düşürürken, küreselleşme galibi ülkelerdeki cazip çalışma koşulları da, devletin neredeyse 28 yaşına kadar eğittiği kalifiye genç işgücünü Almanya sınırlarının dışına çekiyor. Aslında tüm AB genelinde gereksinim duyulan genç ve kalifiye işgücü, önümüzdeki 20 yıl içerisinde Almanya için çok daha büyük bir ihtiyaç haline gelecek. 2020 yılında AB içinde 50–64 yaş arası çalışanların sayısının yüzde 25 oranında artacağı, 20–29 yaş arası çalışanların ise yüzde 20 oranında azalacağı tahmin ediliyor. Bu oranların Almanya söz konusu olduğunda iki kata yakın bir artış göstermesi bekleniyor. Ciddi bir nüfus krizinin eşiğinde olduklarını artık itiraf etmek zorunda kalan Alman yetkililer, etkisi ilerideki yıllarda hissedilecek kapsamlı bir devlet politikası uygulamaya hazırlanıyorlar. Bu esnada da genç nüfus büyük ölçüde erirken Almanya, Avrupa’nın en gri ülkesi olma yolunda hızla ilerliyor. ktidardaki birinci yılı dolarken Angela Merkel, Alman basınına yansıyan işsizlik oranındaki düşüş, küçülen dış borç ve 6 yıldan sonra ilk defa yakalanan yüzde 2,5’luk büyüme haberlerinin tadını çıkarıyor. Almanya’nın geçtiğimiz yıl içerisinde dış politikada artan etkinliği de, Merkel’in başarı hanesine ekleniyor. ABD ile ilişkilerin iyileştirilmesi ve bu yakınlaşmanın AB geneline yansıtılması, Rusya ile enerji konusunda gerçekleştirilecek yeni oluşumların –Polonya ile olan ilişkilere zarar verme pahasına somutlaştırılması ve 1 Ocak 2007 tarihinde devralınacak dönem başkanlığı aracılığı ile AB içinde üstlenilecek liderlik görevi, Almanya’nın ilk kadın şansölyesinin yıldızını parlatıyor. Pek çok Alman da Merkel’in, Berlusconi benzeri briyantinli saçları, maksadını aşan esprileri ve büyük sermaye sahiplerine yakın duruşu ile hafızalarda kalan Gerard Schröder’e kıyasla, Almanya’nın uluslararası itibarına daha büyük katkıda bulunacak bir lider olduğunu düşünüyor. Ancak Berlin’in, özlemini çektiği parlak günlere kavuşmadan önce küreselleşmenin işgücü piyasasında yarattığı önemli sorunları çözüme ulaştırması gerekiyor. Bu bağlamda, AB 25 arasında uzun süredir düşüşte olan Fransa ve İtalya’nın arasına katılan Almanya, küreselleşme dinamiklerinin köhneleştirdiği bir başka Avrupa ülkesi olma yolunda hızla ilerliyor ve bir zamanlar net göç alan ülke olmanın sıkıntılarından yakınırken şimdi, net göç veren ülke konumuna geçişinin nedenlerini anlamaya çalışıyor. İ Almanya eriyor Almanya, İkinci Dünya Savaşı’nın ardından en düşük bebek doğum oranı ile geçen yıl karşılaştı. Almanya’nın diğer bir sorunu ise küreselleşmenin olumsuz sonuçları olan beyin göçü. Eğitimli, kalifiye genç Almanlar yurt dışına çıkıyor. dalgasına kapılmış, şiddetle sarsılıyor. ‘GRİLEŞEN’ ALMANYA Almanya’da nüfusla ilgili sorunlar, şüphesiz dış göç ile sınırlı değil. Göçten arta kalan nüfusun hızla "grileşiyor" yani yaşlanıyor olması da Almanların demografik bir krizin eşiğinde olduğunu gösteriyor. Araştırmalara göre, eğer bir nüfus devrimi yapılmazsa, kriz ciddi anlamda ilk olarak 2020 yılında patlak verecek ve 2050 yılında her üç Alman’dan biri 60 yaşın üzerinde olacak. Her zaman düşük olan doğum oranının, geçen yıl itibariyle II. Dünya Savaşı sonrası rakamlarının da altına inmiş olması Alman yetkilileri, alarma geçirdi. Alman nüfusun azalma veya yaşlanma eğiliminde olması yeni bir durum değil. Ancak Almanya, uluslararası itibarına zarar verebileceği endişesi ile demografik sorunlarını açıkça ilan ederek bir devlet politikası veya ülke çapında kapsamlı kampanya dâhilinde çözmeyi şimdiye kadar tercih etmedi. Ne var ki Alman basının deyimiyle ülkedeki "tabu" konuların başında gelen nüfusun azalması veya yaşlanması, BEYİN GÖÇÜ Makro ekonomik göstergeler iyileşse de Merkel hükümeti, "Büyük Koalisyon"larının kısa ömrünü aşan çok köklü bir sorunun patlak verdiği bir iktidar dönemi yaşayacak gibi gözüküyor. Almanya’da işsizliğin çok uzun süre yüzde 10’un üzerinde olması, büyük Alman şirketlerinin küçülme ve işçi çıkarma yoluna gitmesi ve nüfusun yüzde 16’sının yoksulluk sınırında yaşaması; buna karşılık küreselleşme ile başa çıkabilen ülkelerdeki sürekli iyileşen çalışma koşulları, Alman gençlerini kendi ve ülkelerinin geleceği konusunda ümitsiz kılıyor. Bu da Almanya’nın, AB standartlarının üstünde kalifiye eleman yetiştirme kapasitesine (dünya sıralamasında 5.) rağmen net beyin göçü yaşayan bir ülke olmasına neden oluyor. Alman işçilerin gösterilerinden... AB’nin dışarıya kaptırdığı kalifiye işgücünün yüzde 70’ini Almanlar ve İtalyanlar oluşturuyor. Özellikle ABD ve İsviçre gibi "net beyin kazanımı" yaşayan ülkelerde çalışmayı tercih eden Almanların sayısı, çığ gibi büyüyor. AB içinde Alman işgücünü çeken ülkelerin başında ise, Avusturya, İngiltere ve İsveç geliyor. Bu çerçevede, 2004 yılında 1884’ten beri yaşanan en büyük dış göç hareketi olarak 150.000 Alman’ın yurt dışında çalışmak için Almanya’yı terk etmesi ülkenin insan kaynaklarına büyük darbe vurdu. Göç edenlerin büyük çoğunluğunun genç ve kalifiye eleman (özellikle doktor) olduğu düşünüldüğünde durum, çok daha ciddi bir hal alıyor. Üstelik bu beyin göçü durdurulamıyor. Sadece geçtiğimiz 6 ay içerisinde iyi eğitimli 22.000 genç Alman daha ülkesini terk etmiş. Yıllarca göçmen grupların akınına uğramanın sıkıntısı ve endişesini yaşayan Almanya, şimdi ironik bir şekilde genç işgücünü hızla eriten dışa göç
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle