17 Haziran 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

22 Prof. Dr. Necdet ADABAĞ Türkİtalyan Forumu’ndan yansımalar… C S TRATEJİ AB’deki bu yaklaşımın sonucudur ve bir rastlantı olarak değerlendirilmemelidir. 2004’de başlayan bu etkinlik bu yıl üçüncüsünü gördü. Forumu düzenleyenlerin Türk tarafında ise SAM (Dışişleri Bakanlığı Stratejik Araştırmalar Merkezi) ve değerli insan emekli büyükelçi Murat Bilhan ile Merkez Başkanvekili Bülent Karadeniz vardı. Bahardan kalma bir günde, Roma’ya egemen çok güzel bir villada, Villa Miani’de yoğun bir çalışma temposu içinde bir gün boyunca bana göre elle tutulur fikir ve düşünceler sergilendi ve bir kez daha İtalyanların bizim AB’ye girme konusundaki içtenlikli niyetlerinin altı çizildi. Toplantıya geçmeden önce gerek İlerleme Raporu’nun açıklanacağı gerek Türkİtalyan Forumu’nun yapıldığı 8 Kasım 2006’da gazetelere düşen iki önemli demece göz atmakta yarar vardır sanırım. Bu demeçler, İtalya’nın kamuoyu araştırmasını yansıtan seslerdir. Ayrıca Forum’a katılacak olan İtalyan tarafının da neler söyleyeceği konusunda ipuçları vermiştir ve bizi bekleyen engelleri önümüze sürmüştür. Kasım 2006’da gerçekleşen Avrupa Konseyi toplantısı ve gene aynı tarihte Roma’da toplanan Türkİtalyan Forumu nedeniyle İtalyan La Repubblica (Cumhuriyet) gazetesi bir anket yapmak istemiş ve "Türkiye AB’ye Girsin mi ?" sorusunu sormuş. "Hayır"ların yanında "insan hakları" "din","dış politika"; "Evet"lerin yanında "Türkiye AB’ye girsin, sonra demokratik sürecini tamamlar" alt başlıkları yer almaktaydı. SMS numarasını vermiş ve anket sonuçlarını daha sonra yayınlayacağını söylemişti. Ben şu anda anket sonuçlarının ne olduğunu bilmiyorum ama halk oyuna başvurmanın artık moda ve kamuoyunun da ne denli etkili olduğunu ve siyasacıları nasıl yönlendirdiğini biliyorum. Son zamanlarda Fransa meclis kararında kamuoyunun yoğun bir baskısının olduğunu düşünüyorum. AB meclisleri ya da iktidarları kamuoyunu görmezden gelemezler. Gerçekte onu görmezden getirmeyen de kamuoyunun kendisidir. Yaratmış olduğu demokratik kitle örgütleri, sendikalar ve üniversiteleriyle. Biz bunun ne olduğunu bilmediğimiz için ya da kamuoyuna kulağımızı tıkadığımız için AB’de de ne denli etkili olduğunu bilmiyoruz ve AB kamuoyunu işlememiz gerektiğini düşünmüyor ve salt siyasacılarla sorunlarımızı çözümlemeyi düşünüyoruz. Bana göre yanlışın büyüğü burada. Bugün, yukarıda sözünü ettiğim, Fransız meclisindeki kararda bir avuç Ermeni topluluğun baskısı bu denli önemliyken biz gene Fransa’daki topluluğumuzu örgütleyemediğimiz ve demokratik haklarının ne olduğunu gösteremediğimiz için Ermenilerin gerisinde kalmış bulunuyoruz. Her yerde her zaman AB’de üç dört milyonu aşan yurttaşımızın olduğunu söyler dururuz ve nicelik yoğunluğuyla övünürüz ama 8 Türkiye AB kamuoyunu kazanmalı FARKLI İTALYAN YAKLAŞIMLARI AB üyesi ülke yöneticilerinin içinde Türkiye ile ilişkilerin önemini, Türkiye’nin önemli jeopolitiğini anlayanların bulunması önemli kazanım. Bu konu üzerine düşünenlerin Türkiye’yi gözden çıkaramadıkları İtalyanlardan görülüyor. nitelik düzeyine bakmayız. Burada da onu yaptık ve alınan karardan sonra gene "olan oldu, bundan sonrasına bakalım" dedik; dedik ama bundan sonrasına da bakmayacağımız kesin. AB’nin kamuoyunu bilgilendirmede etkin bir işlevi olan kitle iletişim araçlarını çok yakından izlediği ve desteklediğini biliyoruz. İki yönlü bir süreç: Bir yandan kamuoyunu bilgilendirmek; öte yandan kamuoyunun desteğini almadan bir işe soyunmamak gibi bir gelenek yaratılmıştır bugün Avrupa’da. Böylesi bir süreç demokratikleşmenin temel etmenidir. Sanıyorum, Türkiye bu gerçeği algılamak zorundadır; en azından bugünkü koşullarda AB’ye biraz daha yaklaşmak için. 8 Kasım’daki Türkİtalyan Forumu’nu düzenleyenlerin İtalyan tarafında bir jeopolitik dergi olan Limes’in olması Gül Demeçlerden biri olumlu; öteki olumsuzdur. Olumsuz olandan başlayalım: Rocco Buttiglione, Türkiye’de insan haklarının yeterince gözetilmediğini; azınlık haklarının korunmadığını; Kıbrıs sorununun çözümlenmediğini belirtmiş ve askerlerin siyasal yaşama etkin boyutta müdahale ettiğini; AB anayasasının kendilerini bağladığını ve Müslüman bir ülkenin üyeliğine karşı olduğunu; AB seçmeninin bu önemli noktayı mutlaka göz önünde tutacağını; AB’nin sınırlarını artık dondurması ve ekinsel farklılıkların da bu birleşmeyi engelleyici bir etmen olarak görmek gerektiğini söylemiş ve Türkiye’nin ev ödevini gerektiği biçimde yapmadığını ancak Müslüman olup da Avrupalı olmanın da olanaklı olabileceğini sözlerine ekledi. Buttiglione olumsuz olmasına karşın kapıları tümden kapatmadığını da bu demecinde göstermiştir. Oysa Emma Bonino daha sözlerinin başında "Türkiye’nin birleşme arzusunun dahi tek başına reformlar ve demokrasi konusunda ne denli istekli olduğunu gösterir" diyor. Dış Ticaret Bakanı olarak ilk ziyaretini Türkiye’ye yapmış olması da Türkiye’ye sıcak baktığının bir işareti. Bonino, AB’nin, Türkiye’nin stratejik ortaklığını görmezden geldiğinin şaşırtıcı olduğunu, oysa böylesine bir ortaklığın AB’nin güvenliği açısından önemini vurguluyor. Ona göre, Türkiye’de reformlar yavaşlatılmış olabilir ama 301 gibi maddelerin gözden geçirileceğine ilişkin işaretler vardır. Türkiye’de her şey yerli yerinde değildir ama bir kaynayan kazan olan Ortadoğu’da, Türkiye bir denge unsurudur. Bunun altını çizen Emma Bonino Türkiye’nin AB dışında da seçeneklerinin olacağını anımsatırken Karadeniz ülkeleri işbirliği ve Kafkaslar gibi geniş bir yelpazede gerek siyasal gerek ekonomik devinim olanakları bulacağını söylüyor. Türkiye’nin AB’ye girmesi bizi –diyor Emma Bonino– bir Hıristiyan kulübü olmaktan kurtaracağı gibi uygarlıklar arası çatışmayı da yumuşatacağını dile getiriyor. (La Repubblica gazetesi 8 Kasım 2006) İtalyanlarda olduğu gibi bizde de AB’ye olumlu ya da olumsuz bakanlar var. Olumsuzluğu varsayımlara bağlamak olanaksızdır. Yapılan istatistiklere dayalı olarak matematiksel veriler bize AB’ye sıcak bakanların oranında çok belirgin bir düşüşün olduğunu söylüyor. Buna göre Türkiye’de 2005 yılında yüzde 80 olan oranın yüzde 45’lere düştüğünü, buna karşın yakın komşumuz İran’a yakınlığımızın yüzde 40’lara ulaştığını göstermektedir. Roma’da Limes’in Unicredit sponsorluğunda düzenlediği toplantının siyasal seksiyonunda (iki başka bölüm daha vardı: Enerji ve Media) ilk ele alınan konu bu oldu çünkü Limes’in başkanı Lucio Caracciolo ortaya bu konuya ilişkin bir soru attı. Yanıtlardan ilki, AB’nin Kıbrıs konusundaki tutarsızlığından kaynaklandığını söyleyen bir Türk
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle