17 Haziran 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

8 C S Söyleşi: Cüneyt GÖKSU TRATEJİ V enezuella’nın Ankara Büyükelçisi Prof. Nweihed, ABD’nin ALCA’sına karşı getirilen ALBA’yı anlattı... ‘Ekonomik araç değil, kalkınma öneriyoruz’ Fotoğraf: Serpil YILDIZ luslararası ilişkilerin oldukça karmaşık yaşandığı, gücün ve emperyal davranışların aklın önünde olduğu günlerden geçiyoruz. ABD, Türkiye’nin de içinde bulunduğu bölge için Genişletilmiş Ortadoğu Projesi’ni gündeme getiriyor. Yine Amerika, ‘arka bahçesi’ olarak nitelendirilen Latin Amerika için de ALCA (Área de Libre Comercio de las Américas) ya da İngilizce kısaltmasıyla FTAA’yı (Free Trade Area of the Americas) öneriyor. Türkçe’si; Amerika Serbest Ticari Bölgesi. ABD karşıtı çıkışıyla tanınan Venezuela Bolivar Cumhuriyeti Devlet Başkanı Chavez, ALCA’ya alternatif öneri getirdi: ALBA (Bolivarian Alternative for the Americas Amerika İçin Bolivarcı Seçenek) Venezuela’nın Ankara Büyükelçisi Prof. Dr. Kaldone G. Nweihed Salim ile ALBA fikri ve uygulamalarının nasıl ortaya çıktığı konusunda konuştuk. U ALCA ve ALBA oluşumları arasındaki temel farklar nelerdir? LCA’nın İspanyolca anlamına karşılık ALBA kısaltması, sadece bir harfin değiştirilmesi değil; hem akılda kalıcı olması hem de psikolojik etkisi gibi özellikleri bakımından, Venezuela Devlet Başkanı Hugo Chávez Frías’ın önerisidir ve Bolivarcı alternatifi anlatan ALBA, yeni bir günün doğumu anlamına da gelir. ALCA ve ALBA arasındaki farklar 3 ana başlıkta toplanır; Uluslararası hukuk, Ekonomi ve İdeoloji. Uluslararası hukuk dilinde, ALCA “çok taraflı anlaşma” olarak, 34 ülkenin parlamentosu tarafından onaylanıp imzalandı. ALBA ise, ALCA gibi, bir anlaşma değildir. İki faktörden oluşan bir çerçeve işbirliğidir (framework). 1. Sürekli gelişen prensipler bütünüdür. 2. Bu prensiplerle gelişen ve uygulanan eylem planıdır. Her iki faktör de birbi A riyle etkileşir; ve dinamik olarak değiştirilebilir. Ekonomik olarak, ALCA bir serbest ticaret bölgesi olarak kuruldu. AB’nin gelişim süreci gibi ekonomik birlik, gümrük birliği, para ve makro ekonomilerin birlikteliği, en sonunda da siyasi birlik gibi bir süreçten geçmedi; zaten böyle bir hedefi de yok! ALCA kendisini serbest ticaret birliği olarak tanımlamasına ve herkesin “eşit” olacağını söylemesine karşılık, birleşme belgesine dikkatle bakıldığında, ekonomik olarak güçlü olanların diğerlerinden daha "eşit" olduğu gözükmektedir. Böylece, bir "birlik" olarak gelişmek yerine, sadece "güçlü" olana, yani ABD’ye hizmet veren bir yapılanma olarak çalışmaya başlamıştır. 1994’de, ABD’de yapılan NAFTA toplantısıyla ortaya atılan FTAA, Amerika kıtasındaki ülkelerin, ortak bir ekonomi yönetimi altında, serbest ticaret yapmasını sağlamayı, yatırımcılar için hukuki ve ticari engelleri ortadan kaldırmayı amaçlıyor. FTAA, NAFTA’nın “özelleştirme” temelli modelinin, bütün kıtaya yayılması için öncülük ediyor. FTAA düzenlemelerinde, büyük kurumlara özelleştirme yoluyla verilen ayrıcalıklarla, hükümetlerin toplum sağlığı ve güvenlik, işçi hakları, çalışma koşulları, doğal hayatın korunması gibi konularda ellerikolları bağlanıyor, “sosyal haklar ve temel özgürlükler”le ilgili kanunların çıkartılması da sınırlandırılıyor. Böylece girdikleri ülkelerde uluslararası şirketlere, ayrıcalıklı, büyük olanaklar sağlanabiliyor. ALBA ise, ALCA dışında kalan yapıları, “Caribbean Community and Common Market” (CARICOM) gibi ortak projelerle, ülkeleri yavaş yavaş birbirine bağlayan bölgesel bir kuruluştur. İdeolojik olarak incelendiğinde, ALCA sadece ekonomik işbirliğini ABD lehine öne çıkartan, sosyoekonomik, insan, kültür ve ekolojik değerlere önem vermeyen bir yapılanmadır. Ekonomik olarak eşit olmayan ülkelerin ortaya koyduğu bir yapılanma olmasına rağmen, bu farkların ölçülmesi ve azaltılması için mali yardımların olmadığı bir düzendir. ALBA da serbest ticareti savunmak ALCA sadece ekonomik işbirliğini ABD lehine öne ‘ çıkartan, sosyoekonomik, insan, kültür ve ekolojik değerlere önem vermeyen bir yapılanmadır. Ekonomik olarak eşit olmayan ülkelerin ortaya koyduğu bir yapılanma olmasına rağmen, bu farkların ölçülmesi ve azaltılması için mali yardımların olmadığı bir düzendir. ALBA da serbest ticareti savunmakla birlikte; sosyal, ekonomik, kültürel, ekolojik ve insani dayanışmanın hep birlikte sağlanarak, bütün bu alanlarda topyekun kalkınmayı esas alır.’ la birlikte, sadece ticaretin çözüm olduğunu düşünmemektedir. Sosyal, ekonomik, kültürel, ekolojik ve insani dayanışmanın hep birlikte sağlanarak, bütün bu alanlarda topyekun kalkınmayı esas alır. ALBA modeli ihraç edilebilir mi, örneğin Türkiye için alternatif bir model olabilir mi? uzey ve Güney Yarım küredeki ilişkiler oldukça farklıdır. Latin Amerika ve ABD ilişkileriyle, örneğin TürkiyeAB ilişkileri karşılaştırılamaz. Türkiye'nin doğusu ve batısı arasında beşeri farklar var. Böyle bakıldığında, model bazı yerler için uygun olabilir ama bütün Türkiye için kıyaslanamaz. Türkiye zaten bir bütün halindedir. ALBA, Latin Amerika'da bir birliktelik sağlama adına yola çıkmıştır. Küreselleşme, Latin Amerika’ya bazı ufak tefek çözümler sağlamıştır, ama bu iyileşmeler hiç bir zaman yaygınlaşmamış ve tabana inmemiştir. Havana, Rio de Janerio, Caracas, veya Buenos Aires’de ekonomik ve teknolojik gelişmeyi görürsünüz; refah seviyesi, ABD’ndeki kentlerin yüzde 80’ine kadar yükselir ama, örneğin Rio de Janerio’nun 50 kilometre dışına çıktığınızda bunlar biter. Türkiye’deyse böyle bir durum yok; Güneydoğu dışındaki bölgelerin arasında çok büyük ekonomik farklar bulunmuyor. Latin Amerika’ya göre gelişmişlik daha dengeli. Bizler bu farklardan dolayı hâlâ “3. Dünya” görüşüyle devam etmek durumundayız. Siz bu aşamayı çoktan geçtiniz. AB ve Türkiye arasındaki tabular sosyoekonomik değil, daha çok kültürel. Türkiye’nin AB’ye ekonomik olarak girip girmeyeceğinden çok, “mevcut kültürel kimliğiyle” AB’nin bir parçası olması konuşuluyor. Ekonominizin uyacağı konusunda kimsenin olumsuz bir fikri yok. ALCA ve ALBA’nın gelişimi, etkileşimi nasıl oldu? LCA ve sonrasında da ALBA, iki akımın etkisiyle ortaya çıktı. Dünyayı değiştiren “küreselleşme” ve “ABD ile Latin Amerika arasındaki etkileşim.” Simon Bolivar'ın özgürlük mücadelesi sonucunda bir federasyon oluşmaması ve bu arada ABD'nin yavaş yavaş topraklarını büyüterek Pasifik’ten Atlantik’e kadar genişlemesi neticesinde ALCA’ya geliyoruz. İlk ilişkiler 1823'lerde başladı. O zamanlar ABD çok gençti; bu kadar güçlü de değildi; Avrupa'dan daha zayıftı. Hatırlarsanız, 1812’de ABD, İngiltere Krallığı tarafından yenilmişti. 1890’da Pan Amerikan Birliği kuruldu. Bu birlik, Wasington'da, Simon Bolivar‘ı bir figür olarak kullanarak ortaya çıktı. Fakat onun fikirleri doğrultusunda hiçbir şey yapmadı ve 2. Dünya Savaşı’na kadar bu birlik devam etti. 1948'de OAS (Organization of American States) Pan Amerikan Birliği’nin yerini aldı, fakat o da Latin Amerika ülkeleri için tek bir şemsiye olamadığı ve herkesin ortak onayını alamadığı için, istenen birlikteliği sağlayamadı. Rio Birlikteliği, bütün ülkelerin, herhangi bir anlaşmazlıkta birlikte hareket edeceklerini söylüyordu; fakat bildiğiniz gibi, 1982 yılındaki Falkland savaşında, ABD, İngiltere’ye karşı Arjantin’in yanında yer almadı. Soğuk savaş yıllarında Latin Amerika ve ABD arasında, Küba füze krizi dışında bir gerginlik yoktu. John F. Kennedy’nin demokrat A K ?
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle