22 Aralık 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Demokratik kitle örgütleri, ZMO’da toplanarak AOÇ için bir dizi eylem kararı aldı. Afetzede çiftçi yardım bekliyor S. Şemsi BAYRAKTAR TZOB Genel Başkanı u yıl Nisan ayının son haftası ile Mayıs ayının ilk haftasında bazı bölgelerimizde meydana gelen don ve dolu olayları 14 ilde meyvelere ve bazı ürünlere önemli zararlar vermiştir. Doğal afet niteliğindeki bu zararın Tarım İl ve İlçe Müdürlükleri ile Ziraat Odalarımızdan alınan bilgilere göre belirlenen bilançosu şöyledir: Malatya’nın Hekimhan, Kuluncak, Darende, İlçelerinde meydana gelen donun kayısı ağaçlarında oluşturduğu yüzde 70100 oranındaki hasarın toplam değeri 28 Milyon YTL’dir. Nevşehir İlinin hemen hemen tüm ilçelerinde görülen donun, yörenin önemli bir geçim kaynağı olan üzüm, elma ve cevizde oluşturduğu yüzde 90’a varan hasarın yarattığı zarar 128 Milyon YTL ’dir. Kayseri’nin Merkez, Yeşilhisar, Yahyalı ve Bünyan ilçelerinde meydana gelen don sebebiyle meyve bahçelerinde yüzde 70 ile yüzde 100 oranlarında hasar görülmüştür. Elma, kayısı, kiraz, armut, ceviz ve şekerpancarında oluşan hasarların Kayseri çiftçisine getirdiği zararın tutarı 72 milyon YTL ’dir. Karaman Merkez ve Ayrancı İlçelerinde elma, kayısı, kiraz ve hububatta don ve dolu olaylarının oluşturduğu yüzde 5098 oranındaki hasarın toplam değeri 31 Milyon YTL’dir. Elazığ’ın Baskil İlçesinde don ve doludan yüzde 100 oranında zarar gören kayısı ağaçları, çiftçinin 8,8 milyon YTL zarara uğramasına sebep olmuştur. Bilecik’in Gölpazarı ilçesinde kiraz ve vişne ağaçlarında donun sebep olduğu yüzde 70’e varan hasarın çiftçiye maliyeti 8 milyon YTL ’yi bulmuştur. Don ve dolu Kırşehir Merkez İlçede de ş.pancarı, mısır ve üzümde yüzde 50 oranında hasara yol açmış ve 3,6 milyon YTL zarar oluşturmuştur. Don afeti, Ankara’nın Kalecik Karası üzümlerin üretildiği bağlarda yüzde 80 oranında ve 1,3 milyon YTL tutarında zarar vermiştir.. Bursa ilinin Kestel ve Nilüfer ilçesinde şeftali ve zeytin ağaçlarında donun yarattığı yüzde 90 hasar, 315 bin YTL tutarında zarara yol açmıştır. Sakarya’nın Kocaali, Geyve, Pamukova ve Taraklı İlçelerinde yaşanan don afetinden dolayı fındık, şeftali, üzüm, elma ve toplam maliyeti 286 bin YTL olan yüzde 75 hasar oluşmuştur. Adıyaman Besni ilçesinde buğday ve arpa alanlarında görülen dolu yüzde 35 oranında hasar ve 2,6 bin YTL tutarında zarara sebep olmuştur. Mardin’in merkez, Derik, Nusaybin, Ömerli, Dargeçit, Midyat, Kızıltepe ve Yeşilli “AOÇ Gökçek’in çiftliği olamaz !” ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Ziraat Mühendisleri Odası (ZMO), Atatürk Orman Çiftliği’nin (AOÇ), Ankara Büyükşehir Belediyesi’ne devredilmesini öngören yasa teklifine tepki göstererek, "Ulu Önderin ulusa emaneti, Melih Gökçek’in çiftliği olamaz. AOÇ’yi ranta teslim etme amacını güden yasa teklifi derhal geri çekilmelidir" dedi. ZMO’nun hazırladığı AOÇ raporunda, kuruluşundan bugüne kadar çiftliğin geçirdiği değişimlere ayrıntılı biçimde yer verildi. Raporda, AKP Grup Başkanvekili Salih Kapusuz tarafından verilen önerinin yasalaşması halinde, 1937 yılında Atatürk tarafından ulusa emanet edilen AOÇ’nin, kuruluş amacı ve felsefesinin tümüyle dışında olmak üzere, Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin kullanımına açılarak, yeni bir rant alanına dönüşeceği belirtildi. Tüm yurtseverlerin plana karşı çıkması gerektiği belirtilen rapordaki saptamalardan bazıları şöyle: Ulu Önder Atatürk, kurmuş olduğu çiftlikleri 13 yıl bizzat işlettikten sonra 11 Haziran 1937 tarihinde yazmış olduğu vasiyet mektubu ile ulusuna emanet etmiştir. Türk Hukuk Sistemi içerisinde, vasiyetin Kanun Hükmünde olduğu açıktır. Bu bakımdan, AOÇ’nin, Atatürk’ün vasiyeti dışında kullanımı, hukuk açısından da olanaklı değildir. Yasa teklifindeki, "AOÇ arazileri, 10 yılı aşmamak şartı ile Tarım ve Köyişleri Bakanlığı’nın uygun görüşü, AOÇ Yönetim Kurulu ile Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı arasında yapılacak yazılı bir protokolle, Ankara Büyükşehir Belediyesi’ne tahsis edilebilir" hükmünün yasalaşması durumunda, Büyükşehir Belediyesi fiilen AOÇ’ye el koymuş olacaktır. Yaşanan deneyimler (ASKİ tesislerinde olduğu gibi), uzun yıllık kiralamalar sonucunda AOÇ’ye dönen arazinin bulunmadığını göstermektedir. Teklifteki "10 yıl" ifadesi, tümüyle kamuoyunu yanıltmaya ve tepkileri azaltmaya yöneliktir. AOÇ’nin, Atatürk’ün vasiyetine tümüyle sadık kalınarak, kamu yararına olan işlevlerinin geliştirilerek yönetileceği bir zeminde tutulmasına gereksinim vardır. Bu bağlamda, AOÇ’yi rant ve talan sürecinden tümüyle uzak tutacak bir "Koruma Nazım İmar Planı" ivedilikle hazırlanmalıdır. Sözü edilen plan, mutlaka meslek kuruluşları, bilim çevreleri ve demokratik kitle örgütlerinin aktif katılımcılığına açık süreçlerde oluşturulmalıdır. Aynı kapsamda olmak üzere, korumakullanma dengesine ilişkin ilke ve belirlemeler ortaya koyacak bir master planın hazırlanması zorunludur. Master plan kapsamında, bitkisel ve hayvansal üretim olgusu ile çocuklarımızın, gençlerimizin ve kent halkının tanışmasıbuluşması sağlanmalı; uygun ölçekte, çağdaş teknoloji uygulamalarıyla tarımsal üretim sürdürülmelidir. Bitkisel ve hayvansal gen kaynaklarımızın ve biyoçeşitliliğimizin korunarak geliştirildiği ortamlar (botanik bahçesi, doğal yetişme ortamları vb) yaratılmalıdır. İçinde bulunduğumuz coğrafyada, ilk çağlardan bu yana tarım sektöründe geçirilen gelişim aşamalarını sergileyen bir tarım müzesi kurulmalıdır. Ankara halkının açık ve yeşil alan gereksinimini karşılayacak nitelik ve ölçekte olmak üzere, orman ve yeşil alanları artırılmalıdır. Doğa ve çevreyle uyumlu su ortamları, kır kahveleri, seyir tepeleri ve spor tesisleri yaratılmalıdır. Mevcut hayvanat bahçesi geliştirilmeli, doğal yaşama uygun olacak biçimde, hayvanların serbest, insanların denetimli alanlarda gözlemci konumunda bulunacağı alanlar organize edilmelidir. AOÇ içinde bir kültür ve tanıtım ortamı yaratılmalıdır. Bu kapsamda, Atatürk ve Bağımsızlık Savaşı’nı tanıtan ve genç kuşaklara bilgi aktaran ortamlar çağdaş biçimde kurgulanmalıdır. Ayrıca tiyatro, sinema, sanat galerileri ve kütüphaneler AOÇ içinde konuşlandırılabilir. Bunların yanında, illerimizin ve ülkelerin folklorik, otantik, kültürel değerlerini tanıtan açık ve kapalı ortamlar oluşturulabilir. B ilçelerinde dolu afetinden dolayı buğday, arpa, mercimek, kiraz, dut, badem, üzüm, mahlep gibi ürünlerde toplam maliyeti 98 milyon YTL olan yüzde 75 hasar olmuştur. Diyarbakır’ın Merkez, Eğil, Ergani ilçelerinde dolu afetinden dolayı buğday, arpa, mercimek ve üzümde toplam değeri 582 bin YTL olan yüzde 1095 arasında hasar meydana gelmiştir. Kırıkkale ilinde don afeti üzüm, ceviz ve buğdayda yüzde 100’e varan oranlarda kayıplara sebep olmuş, bu ildeki zararın tespit için çalışmalar devam etmektedir. Belirtilen bu zararlar ilk tespitlere göre tahmin edilmiştir. Buna göre 2006 yılında meydan gelen don ve dolu afetinin çiftçilerimize zararı yaklaşık 382 milyon YTL ’dir. Geçmiş yıllarda yaşanan afetlerden dolayı üreticilerimizin tespit edilen toplam 325 milyon YTL tutarındaki zararları da yeterli kaynak bulunamadığı için halen ödenememiştir. Bilindiği gibi genel afet mevzuatı dışında, tarımda meydana gelen doğal afetlerin telafisi 5363 sayılı Tarım Sigortalar Kanunu ve Tabii Afetlerden zarar gören çiftçilere Yapılacak Yardımlar Hakkında 2090 sayılı Kanun çerçevesinde mümkün olabilmektedir. Ancak, 2090 sayılı Kanun’a göre zarar tespitleri çiftçilerin tüm mal varlığı üzerinden yapıldığından ve asgari yüzde 40 zarar kriter olarak kabul edildiğinden, her yıl yaşanan afetlerden üreticilerimiz ciddi oranlarda zarara uğramasına rağmen yardım edilmemektedir. Bu kanun kapsamına giren az miktardaki zararın da kaynak yetersizliği sebebiyle ödenememesi üreticilerimizi afetler karşısında çaresiz bırakmaktadır. Tarım Sigortaları Kanunu ile uygulanacak olan devlet destekli yeni sigorta sistemi, ikincil mevzuat, idari ve teknik altyapı çalışmaları tamamlanamadığı için henüz uygulamaya geçirilememiştir. Ancak Tarım Sigortaları Kanunu uygulamaya geçtiği durumda bile 2090 sayılı Kanun önemini koruyacaktır. Çünkü, her yıl 5363 sayılı kanun çerçevesinde Bakanlar Kurulu kararı ile belirlenecek sigortalanacak ürünlerin kapsamı dışında kalan ürünlerde oluşacak doğal afet zararları 2090 sayılı Kanun çerçevesinde değerlendirilecektir. Yani, Türkiye’de tarım sektöründe, doğal afetlerin verdiği zararların telafisinde Tarım Sigortaları Kanunu ile 2090 sayılı Kanun birbirini tamamlayıcı görev üstlenecektir. Tarım Sigortaları Kanunu önümüzdeki günlerde işlerlik kazanabilecektir. Buna paralel olarak 2090 sayılı kanunu da değiştirilmelidir. Bu suretle, yardıma hak kazanmada tüm tarımsal varlık yerine ürün bazındaki zararın kriter olarak dikkate alınması sağlanmalı, ayrıca kaynak sorunu da çözülmelidir. Geçmiş yıllardan devreden ödenmemiş doğal afet zararları ile 2006 yılında meydana gelen zararların karşılanabilmesi için gerekli bütçe oluşturulmalıdır. 29
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle