Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
17 ARALIK 2000. SAYI 769 sayılacakkadarçevıri yapıldığını saptadım. Onlann da hemen hepsi bir başka dilden, örneğin Ingilizceden çevrilmişti. Bu büyük haksızlıktır, diyedüşünüyorum. Buküçük ve az tanınan dilimızde büyük yazarlanmız güzel ve önemli yapıtlar vermiştir. Ben Dil Tarih'te Hollandaca okuyan öğrencilerime ödev vermişim. Hollandacadan Türkçeye doğrudan çeviri yapmalan için. Yine geçen yıl üç çağdaş yazanmızın yapıtı Almanca, lngilizce ve Fransızcadan Türkçeye çevrilmiş... Bunun nedenleri ne olabilir? Ama Hollanda dilinden Almancaya doğrudan çeviri çokça var. Almanlar Hollanda yazınına ilgi duyuyor. Türkçeyi öğrenirken herhangi bir deyim ya da anlatım zorluğuyla karşılaştınız mı? Dilinizde pek karşılığı olmayan, sizi şaşırtan deyim ve kavramlar.. Olmaz olur mu? örneğin 'Hoş bulduk', 'Kolay gelsin', 'inşallah,maşallah', 'kısmet olursa' vb. deyim ve sözcükleri çevirirken zorlandımtabii. Avrupa'da yaşanan 'göç edebiyatı'nın edebiyat ve toplumsal boyutları nedir? Bence 'göç edebiyatı' diye bir şey olamaz.30'luyıllardaNazizulmündenkaçan Alman yazarlar ilk olarak bu tabiri kullandılar.' Sürgün edebiyatı' diye niteledileryazdıklannı. Yani sürgündeyazılmış.yadayayınlanmış edebiyat. Başka ortak yanlan yoktur. Günümüze bakalım. Şu anda Almanya'da yaşayan Türk yazarlannın işledikleri konular farkh, temalan farklıdır. Hatta bazılan Türkçe bile yazmıyor. Tek ortak yanlan Türkiye kökenli olmalandır. Bence önemli olan yazmadır, yaratmadır. Konusunu, kişilerini ne kadar anlatabıldiğidir. Göç, ya da sürgün, olsa olsa işlenilen bir tema'dır, izlek'tir sonunda. Hollandaca'ya, ilk kez bir Anglosakson diline gereksinim duymadan, edebiyatımızın finlü iki adını Nâzım Hikmet ve Yaşar Kemal'i çevirdiniz. Bir dilden öbürüne böyle doğrudan çevirmenin önemi nedir? Anadilinden doğrudan çeviriyle, bir başka dilden, ikinci elden çeviri arasındaki aynm çok önemlidir. Bir önceki dilde yorumdan kaynaklanan, ya da gözden kaçan bir hata, yanlış anlamalara neden olmuşsa, böylelikle şimdi bu en aza ınccektır. Bunun tersi de doğrudur. tkinci dilden üçüncü bir dile geçerken de baştaki hata ve yanlışlar artarak gelecektir okurun önüne. Her çeviri aslından bir şeyler yitirir ister istemez. Çevirmenin dilbilgisi önemli; bir de çevirmeye oturduğu metnin, yazann havasına girebilmesi, başannm büyük sırndır bence. Kendi dilinin okuruna, anlayacağı bir metin vermek sorumluluğundadır çevirmen. örneğin Yaşar Kemal'i çevirirken, ben yine ister istemez. Hollandaca düşünüyor, onun dünyasını anlamaya çalışıyordum.' Bunu Hollandalı okurum nasıl anlayacak?' sorusu benim yol göstericim oldu birbakıma. Elbette çeviride yorum önemlidir. Çevirmene büyük iş düşer. Çevirmen iki uç arasında yürür; ya olduğu gibi metne sadık kalır, ya da serbest çeviri yoluna gider. Bazen içerik daha serbest bir yorumu zorlayabilir, ama genellikle özgün metne sadık kalınacaktır. örneğin romandaki kimi sözcükleri bilerek Türkçe verdim. (Bey, ağa, paşa vb.) Böylelikle okuru yazann atmosferine götürebilirim diye düşünmüştüm. Türkiye 'de bir y azar arkadaşımdan duymuştum. öbürdillerde de söylenmiş olabilir. "Çeviri kadın gibidir; sadık olanı pek güzel olmaz, güzeli de sadık.." Çeviride tcknik sorunlar bir şekilde çözümleniyor. Okumaparçasınınanlaşılırhale gelmesi çevirmenin becensinde elbette. Nâzım Hikmet'i, Yaşar Kemal'i çevirme PAZARIN PENCERESINDEN Sayımda eve kapatılmak SELÇUK EREZ 2000 yılında insanlanmızı evlere kapatarak yaptığımız nüfus sayımı tam bir fiyasko ile sonuçlandı: Henüz kesin sonuçlar alınmadı ama valilikler tarafından Devlet Istatistik Enstitüsü'ne bildirilen resmi olmayan rakamlara göre, Türkiye'nin nüfusu 71.2 milyona varmıştır. önce açıklanan sayılara göre bu yıl nüfusun 65.8 milyona varması gerekirdi. Bu duruma göre sayılar, yaklaşık 56 milyon kişi fazla gösterilerek şişirilmiştir. Belediyelerin lller Bankası'ndan alacağı pay ile belediye olma kriterinin nüfusa göre belirlenmesi nedeniyle, nüfus, aynı kişilerin birkaç kez yazılmalan ya da hayali yazım yoluyla fazla gösterilmiştir. Yapılan resmi hilenin boyu tüyler ürperticidir: Bazı illerimizde bu sayımda bildirilen nüfusun, eskiye oranla yüzde elli fazla olduğu görülmektedir. Bugüne kadar halkımızın eve kapanıp koyun gibi sayılmasına karşı yükseltilen itiraz, böyle sayılmanın ancak geri kalmış ülkelerde görüldüğü, gelişmiş ülkelerde, nüfus dairelerinde daima bilgisayariara işlenen sayılara bakılarak her an geçerli nüfus sayısının ve illere, ilçelere göre dağılımının saptanmasının kabil olduğu gerçeğine dayanmaktaydı. Bu kez ya da bir daha aynı şekilde sayılmaya kalkışıldığında halkımızın tümünün sayım günü sokağa çıkıp bu ilkelliği protesto etmesi gerektiğini söyleyenler de vardı. Şimdi, yapılan bunca masrafa rağmen elde edilen sonucun hiçbir işe yaramayacak kadar anlamsız olması, evlere kapanıp sayılmamıza karşı çıkanlan haklı kılan ikinci bir gerekçe oluşturmuştur. Bu konu ile ilgili olarak Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu'nun düzenlemiş olduğu toplantılarda vanlan sonuçlar, mesela Hollanda Disiplinlerarası Demografı Enstitüsü'nce yayınlanmıştır: Haag'da 1996'da 2226 Nisan tarihleri arasında toplanmış olan konunun uzmanian, nüfus sayımı uygulamalannın hazırtık evresinde ve uygulanması sırasında olası hatalann ve sapmalann zamanında belirlenmesini sağlayacak kalite kontrolü yol ve yöntemlerinin de yürürlükte olmasını önermişlerdir. Bu sayımın böyle hüsrana yol açacağını öngörüp önleyecek özeleştiri ve kalite kontrolü yetersizliğinden kim sorumlu tutulmalıdır? Kesin rakamlan bilmiyoruz, ama bu amaçla sadece Istanbul'da görev yapmış olan 177 bin sayım memuruna, her birine 15 milyon olmak üzere, yaklaşık 2 trilyon 655 milyar lira ödenmiş olduğu düşünülürse, bu boşa harcanmış para ile Içişleri Bakanlığı bünyesinde yürütülen MERNİS projesini hızlandırarak çok yakın bir gelecekte evlere kapatılıp sayılma yerine, çağdaş uygarlık düzeyi ile bağdaşır nüfus saptanması yolunu tutmuş olurduk. Bu proje yürürlüğe girdiğinde, bir nüfus kâğıdında yer alan bilgilere ve kişinin, hangi ilimizin sınırlan içinde, hangi ilçe ve köyümüzde bulunduğu her an belirlenebileceğinden nüfusa ait bu özelliklerin dağılımı için insanlan evlerine kapatmak gerekmeyecektir. Peki, bize son nüfus sayımında sorulan sorulann cevapları nasıl alınacak? O d a yine uygar ülkelerde yapıldığı gibi belli sayıda niteliklerı iyi belirlenmiş vatandaştan oluşan örneklere uygulanacak anketlerie saptanabilir. Istatistik biliminin kurallanna uyularak yapılan doğru dürüst anketlerin, seçimler boyunca değişen eğilimleri ve seçim sonuçlannı doğru yanstttığını ve gelişmiş ülkelerde tüm aday ve partilerin seçim hazırlıklannı, seçim kampanyalannı ve kampanya sırasında taktik değişimlerini hep bu anketlere bakarak gerçekleştirdiklerini yani geleceklerini ilgilendiren en yaşamsal karaıiarını bile anket sonuçlarına bakarak aldıklannı anımsarsak, yurttaşlanmızın merak ettiğimiz nrteliklerinin de böyle ciddi anketlerle saptanabileceğini kavranz. Tabii, burada bir konunun hatırlatılmasında yarar vardır: Politik partılerimizin yöneticileri ve bunlardan oluşan iktidar ve muhaiefet sorumlularımız, istatistiğe, ankete inanmakta mıdırlar ki biri çıkıp onlara nüfusun niteliklerinin anketlerle saptanabileceğini anlatmaya çalışsa inanabilsinler? Bunlardan hangisi, seçim stratejisini anketlere dayanarak tasarlar ve düzeltir? Anketler, seçmeni yanlış etkiler Göçmen bir Türk işçisL. den önce pek çok kez Türkiye'ye geldim. Gerek Hollanda 'da, gerek Türkiye 'de tanıdığım ailelerin evinde konuk oldum. Onlann günlük yaşamlannı, gelenek ve göreneklerini yakından anlamaya çalıştım. Nâzım'ı ve Yaşar Kemal'i farklı bir yazın dunyasına çevirme gereksinmesi nasıl, nereden doğdu? Kültüryapısı farklı birtoplumun ünlü yapıtlannı çevirmeyi yayınevleri önerir. Hollanda'daki De Geus Yayınevi'nin önerisi üzerine, birkaç arkadaşla birlikte dokuz yıl çalışarak, Nâzım' ın "Insan Manzaralan"nı Türkçeden dilimize kazandırdık.^ Çevirileri: Nâzım Hikmet: Insan Manzaralan (1995, Els Hansen ve Ruud Keurentjes ile), Yaşamak Güzel Şey Be Kardeşim (Romantikler adıyla, 1995) Yaşar Kemal: Kuşlar da Girti (1996), Binboğalar Efsanesi (1997), Ortadirek (1998), Yer Demir Gök Bakır (1998). fVim van den Munkhof, Nâzım Hikmet ve Yaşar Kemal"in kitaplarını çeviriyor... y" tFvff A. ve yönlendirir diye, seçim sırasında anket sonuçlannın yayınlanmasını yasaklamamışlar mıdır? Böyle zırva bir yasak başka hangi gelişmiş ülkede yürürlüktedir? Doğru dürüst anketlere değil de masa başında üretilen teorilere göre tasarianmış kampanyaların hangi biri yapanına yaramıştır? Bir daha böyle bizi eve kapatıp sayım yapmaya ve bunca Türk Lirası'nı boşa harcamaya kalkarlarsa toplu bir hareketle onlara doğruyu anımsatabiliriz.. Demokratik tepkisi az gelişmiş ülkelerden biri olan yurdumuzda hep beraber sokağa çıkmaktan çoğumuz korkanz. Ama açıdan bize benzeyen ülkelerden mesela Iran'da, muhalefetteki Milli Cephe Partisi'nin geçen yıl kansıyla bıçaklanarak öldürülmüş olan liderinin ölüm yıldönümünde, bu ölümleri kınayan ve arabası olan tüm Tahranlıların aynı anda trafiğe çıkıp Tahran trafiğinin saatlerce kilitlenmesi türünden tepkilerden esinlenmeliyiz: Bizi yenıden eve kapayıp saymaya kalkışılır ve devlet bütçesi böyle zarara uğratıhrsa kapımızı hiçbir sayım memuruna açmamalıyız!^