28 Mart 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

29KASIM 1998. SAY1662 15 PAZARIN PENCERESINDEN Cumhuriyet bize karşı ayaklanan Mekke Şerifı Hüseyın'in oğullarından Faysal, Lavvrence ile beraber din kardeşi Osmanlılar'dan Şam'ı almıştı. Suriye, Fransızlara kalınca Ingilizler Faysal'ı bir halk oylaması düzenleyerek Irak'ın başına kral olarak getirdiler. Faysal, "Müslümanların kardeş olduklarım" unutarak Ingilizlerle bir olup Türklerı arkadan vururken, kardeşi (ve Kral Hüseyin'ın dedesi) Abdullah da, Akabe Bölgesınde Daraa'da üstlenip ŞamMekke demıryolu boyunca Türk ordusuna sabotajlar yapmaktaydı. Suriye, Fransızlara aktarılınca, Ingilizler onu da Ürdün adını vererek oluşturdukları çöl krallığının başına getirdiler. Bu ara Arabıstan'ın orta bölümünde yerleşık Suud Kabilesi, bunca yardımına rağmen Ingılızler'den yediği kazıklara fazla hayıflanan Şerif Hüseyin'e karşı ayaklandırıldı; Şerif Hüseyin kaçtı ve böylece Suudi Arabistan oluştu. Bu yüzyılda Batılılarca böyle yapay sınırlarla oluşturulan ülkelerin halklarının uluslaşmalan, kendilerinı "Müslüman ve Arap" dışında başka bir sıfatla tanımlamalan kolay olmamıştır. Arap milliyetçıliği konusunda düşünenler bugün bile ulusal sınırlardan çok Arap dilini ve İslam dininı dayanak olarak tanımlamaktadırlar: Milton Viorst, 12 Ekim 1987'de New Yorker dergisinde yayınlanmış olan bir makalesinde şöyle der1 "Saddam Hüseyin, Irak Devrimi'nin Lenini ise, Mişel Aflak da onun Karl Marks'ıdır. Aflak, Şamlı bir Hıristıyan Arap'tır ve koyu milliyetçi bir aileden gelir. Bugün Suriye'de ve Irak'ta iktidarda bulunanlann benimsedikleri Baas akjmının fikir babasıdır Aflak, sonradan Irak'a göçmüş ve bu ülkedekı partinin ideologluğunu yürütmüştür. Yaşlandığında bu görevi başka bir Hmstiyan Arap olan Elias Farah üstlenmiştir. Farah, Baas'ı şöyle anlatmıştır. "Baas, laik bir akımdır. Arap dünyasında değişık ınançlara sahip olanlann aynı çadınn altında yaşamalarını sağlar. Ancak bu akım Islami reddetmez. Çünkü İslam sadece bir din değil ayra zamanda bizim uygarlığımızdır. İslam, Arap aleminin birliğinin dayanağıdır ve külturel açıdan ben kendimi Islam'a aıt olarak düşünürüm! Mişel Aflak da böyle düşünürdü.." Islam'ın bugun de Arap milliyetçiliğinin ana dayanağı olduğunu en yetkili bir Hıristiyan Arap böyle ıfade etmiştır. Pekı biz öyle miyiz? Türklüğümüz, Müslümanlığımızdan yüzyıllarca önce milli niteliğimizi tanımlayan bir unsurdu: Kaşgartı Mahmut, 107273 yıllarında yazdığı Divanı Lugatit Türk'te "Türk dilini öğrenmenin çok gerekli olduğunu" savunurken, o tarihlerde Maveraünnehir'e uzanmış Arap işgalcilere karşı ulusal kimliğimizi korumayı amaçlıyordu. Başta Türkçe konuşmak, sonra Türk ulusunun bayrak gibi kutsal simgelerini benımsemek ve kaderini paylaşmak gibi niteliklerle tanımlanan ve Atatürk tarafından "kendine Türk diyen Türk'tür" şeklinde açıklanabilecek cumlelerle bütünlenen ulusal kimliğimizden, bugün içinde yaşadığımız ve adına Türkiye denen ülkenin varlığını surdürmesı ıçın asla vazgeçemeyız. öyleyse? Müslürnanlığı din olarak benimsememız yetmiyormuş gibi ulusal kimlıgimızı, mıllı vasıflarımızı bir yana bırakıp Arapça konuşan bir İslam topluluğunun üyesi haline dönuşmemızi ısteyenlerin alabıldiğine çoğaldığı bu evrede çok dikkatli olmamız gerekır. Onlara şöyle demelıyiz: "Biz Muslümanız ama Arap değıl, Turk Müslümanıyız!" ve "ınsan sadece Arap dılını kullanan, bu dılle yakaran bir ümmettense Muslumandır!" diyenlerin hangı emperyalızmlere hizmet ettiklerını sorgulamamız, ulusal sınır ve nıteliklerimizi korumak ıçın gırişmiş olduğumuz savaşın da henuz bıtmemiş olduğunu bılmemiz gerekir ^ Milliyetçilik ve İslam SELÇUK EREZ vustralya'da bastırılan ve Islami konuları işleyen "Nida'ul İslam" dergisinin 1997 i TemmuzAğustos sayılarında (sayı 19) yer alan "Milliyetçilik.. yanlış bir kavram" başlıklı yazı "ulusçuluk"a Islami açıdan nasıl bakılması gerektiğini yansıtıyor. Bu makaleye göre, "Milliyetçilik, Peygamberin ümmetini zehirleyen kavramlardan biridir." Çünkü, "Ümmet, İslam hâkimiyetindeyken böyle bir çelişki yaşamamıştı. Böyle bir bölünmuşlük, bilim ve teknikte böylesine bir durgunluk ve Iranlrak Savaşı'nda izlediğimiz gibı ıç çatışmalar o devirlerde hiç görülmezdi... Bu duruma yol açan faktörlerden en önemlilerı, "Islamın yorumu için Arap dilinden başka dillerin kullanılması, içtihat (yani yorumlara) girişilmesi ve yabancı kültürlerin işe karışmasıdır." "Ulusçuluk, Müslümanların akıllarına, onları kuvvetle altedemeyeceklerinı anlayan Avrupalı güçlerce belli bir plan uyarıncayerleştirilmiştir." "Müslüman olmayanların dinleri yaşamın her cephesıni kapsamaz; bu nedenle insanlar arasında mutlak bir birlik sağlayamaz... Oysa İslam dini, insanın uyarak yaşayacağı, sorunlarını çözmek için başvuracağı kuralları, kaideleri ve emirieri içerir. Bu nedenle, Akideleriyle ve Imanıyla insanları bırbırine sürekli baglayan bir birlik oluşturur." "Ebu Davut'a göre Hz. Muhammed, "Asabiye yanı 'ulusçuluk' güden, 'ulusu için savaşan ve ölen' bizden değildir. Muslim ve Buhari'nin naklettıklerı bir hadiste de 'Milliyetçilik... ve ulusseverlik konusunda Hz. Muhammed, 'Bırakınız, bunlar çürümüs şeylerdir'." demıştır. Yazıya göre, Yahudiler, Islami seçm,.> iki kabıleyi bunlardan birinin Bu'ath denen yerde diğerını yenmış olduğunu hatırlatarak birbirine düşürmüşlermiş. Bunun üzerine Hz. Muhammed, "Ey Müslümanlar, Allah size Islamın yolunu gösterip onurlandırdıktan, batıl inançlardan uzaklaştırdıktan sonra ve ben buradayken yeniden ilkel insanlar gibi mi davranacaksınız?" demiş, böylece kavimciliği ve ulusçuluğu onaylamadığını açıklamıştır. Bu makale, milliyetçilik konusunda Islami görüşu yansıtan tek yazı değildir; üç aşağı beş yukarı, aynı görüşu aksettiren çok sayıda kitap, risale ve makalenin dilimize de çevrildığı bilinır. Bunlara göre "milliyet" zararlı bir kavimdir ve "Türk Milleti", "Pakistan Mılleti", "Afgan Mılleti" ve tabiı bunların mılliyetçilerı olmamalı, sadece "Müslüman Ümmetı" bahis konusu olmalıdır. Aslında Arap Yanmadası'nda "milliyet" kavramı pek geç ve güç yeşermiştir ve Arap ülkelerinin sınırları da Batılılar tarafından, kendi çıkarlarına göre yapay şekilde çizilmiştir: Ingilizler 17. yy başlarından itibaren yerieşmeye başladıkları Hindistan'a 19. yy'da kestirme yol bulmak ıstedıklerinde en akılcı çözümün Akdeniz'den, Suriye üstünden Fırat'a ulaşmak ve bu nehirden yararlanarak Iran Körfezi'ne inmek olduğunu düşünmüş ve karadan Fırat'a taşıdıkları gemılerle bunu gerçekleştırmek istemişlerdi. Bu projenın başansızlığa uğraması üzerine Mısır yolunun önemini kavramışlar ve kendilerinden önce burada Süveyş Kanalı'nı açmış olan Fransızlardan burasını almışlardı. 1916'da imzalanan ve "SykesPicot Andlaşması" olarak bılinen kontrata göre Hayfa'dan Bağdat'a çekilen bir çizginın güneyi Ingilizlerin, kuzeyi de Fransızların ilgi bölgeleri olarak belirlenmişti: Böylece, bu alanda oluşacak Suriye ve Lübnan'ın Fransız, Irak ve Mısır'ın da Ingiliz yönetiminde gelışmesi kararlaştırılmış oluyordu. . Ancak, Ingilizlerle birleşip 7X k i t a p 1a r ı VENİ ucıı güllü Enel Hakk'ın Hakkı İlhan Selfiık Üstün Akmen Bir Günlük Dost Muzaffer Buyrukju Ucu Güllü Kundura Türkân Saylan Cumhuriyetin Bireyi Olmak Söz Ucları Yazı Burçları Feridun Andaj Aydınlanmanın Kadınları Yay. Haz. Neda Arat Gönül Dönmez Colin Paylaşılan Tutku Sinema Hacı Bektaş: Ef saneden Gerçeâe Irene Melikoff Hikmet Çetınkaya Türkiye'nin Şeytan Ücgeni umparateF \iiksel rtcokus Deniz Kavukfiıoğlu Dimitri Kantemir Sosyal Demokraside Osmanlı Jmparatorluğu'nun Temel Eğilimler Yükseliş ve Çöküş Tarihi Bıçak Sırtmdaki Dünya ve Türkiye Erol Manisalı r^ Cumhuriyet Çağ Pazarlama A.Ş. Türkocağı Cad. No:39/41 K kitap kulübü (34334)Cağaloğlulstanbul Tel: (212)514 01 96
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle